• Sonuç bulunamadı

K N C BÖLÜM

A. Dönemin Düşünsel ve Sosyo-ekonomik Yapısı

2. İktisadî Zihniyet Telakkilerindeki Dönüşüm ve Sosyo-ekonomik Yapı

On sekizinci yüzyıldan önce, toplum çıkarlarının veya toplum gereksinimlerinin zirvede olduğu yerde ekonomik faaliyetlerin hükümet tarafından yönetilmesi, doğruluğu tartışılmayan bir ilkeydi. Bunun doğal sonucu olarak ekonominin, toplum genelinde kabul edilmiş olan ahlak ilkeleri ile uyumlu olması gerekmekteydi. Ekonomi hiçbir anlamda; yasaları, kendi süreçlerinin içten gelen zorlamalarıyla bağımsız olarak meydana gelmiş bir faaliyet alanı olarak düşünülmedi.

Yunanlılar, Romalılar, Ortaçağ hükümetleri ve Papalıkta, hattâ ticari ekonomik tasarımlarla dolu ilk ulus-devletlerde ekonomik meseleler, tutarlı bir fikir birliğiyle, toplumsal faaliyetlerin ikinci planda kalan bir yönü olarak kabul edilmişti. Hükümetler, hadleri olmayan bir alana müdahale ettiklerini belirten karşı çıkışlara yanıt vermek zorunda kalmaksızın, uygun bir şekilde ekonomik işlevleri idare edebiliyordu. Bu durumda, Kilise bile, “adil fiyat” doktrinini açıklarken veya belli düzeyin üzerindeki faizleri tefecilik olarak tanımlayıp kınarken olduğu gibi, ekonomik uygulamaları, hiç duraksamadan düzenlemeye girişti.

Bununla beraber, XVI. ve XVIII. yy’lar arasında ortaya çıkan kapitalizm çeşidi, kendi hareket özgürlüğüne getirilen bu kısıtlamalara, geleneklerle ilgisini keserek, devrimci bir yaklaşımla meydan okudu. Burada ona, uygun “iş ahlakı” ile hareket eden bireyin, kendi girişiminin meyvelerini toplamaya hakkı olduğunu vurgulayan Protestan görüşü yardımcı oldu. Böylece bağlayıcı kurallar ve denetimler sistemine; üretim, taşımacılık ve ticarette merkantalistlerce zorla kabul ettirilenen ticari doktrinlere karşı bir saldırı başladı. “Laissez nous faire, laissez nous passer” (bırakınız ne istersek yapalım, mallarımız ve biz özgürce istediğimiz yerden geçelim); girişimcinin devletçi mutlaki monarşilere ve onların kendi kendini “egemen” ilan eden devletlerine karşı çıkışıydı. 1776 yılı, iki Özgürlük Bildirgesinin yayımlanmasına tanıklık etmişti.

Nitekim toplumsal/politik düzenin yasalarının akıl yoluyla keşfedilebilir olduğuna dair modernist iddianın, yüzyılımızın sonunda beliren ekolojik, etik, iktisadî problemlerin beşerî hayatı ve kainatı tehdit edici boyutları karşısında gerilemesiyle birlikte “postmodernizm”, “global etik”, “dinlerin aşkın birliği” gibi yaklaşımlar ve yeni siyasi, ekonomik ve ekolojik oluşumlar nezdinde uluslararası ölçekte bir ahlakî istikrar arayışı hızlanarak sürmektedir.

Jefferson’un metni, 13 Amerikan kolonisinin uzak bir ba kentten gelen imparatorluk emirlerine bundan böyle ba lmh olmayaca mi duyurdu. “Uluslann Zenginligf, özel giri imciye hiçbir politik karar engeliyle kar lla madan kazancım en list düzeye cikarma izni verildi i takdirde, bunlann elindeki sermayenin ekonomiye yüksek verim ve canhhk getirece ini iddia etti. adamlan, devlet adamlanna “Bizi rahat bırakın”, dedi.

E er kar 1 durulmaz bir gerçek olmasaydı, bu istek geçmi te sık sık yapıldı 1 gibi göz ardı edilebilirdi; fakat bir kere, ok yaydan cikmı tı: Sanayiden elde edilen yeni zenginlik; hükümetlere kar 1 koymaya yetecek, yardım derneklerine yeterince ba 1 yaparak kiliselerin sansürünün önünü kesecek, ya amlan sanayide yaratılan i olanaklanna ba h olan halk kitlelerini denetleyecek gücü getirmi ti. te bu nedenlerle yeni doktrinler -klasik ekonomi veya temelindeki “laissez faire” du uncesi- Napoleon Sava lannın biti iyle ba layan on yıllarda üstünlük kazanmı tı ve bu durum en belirgin olarak, o zamamn sanayi lideri olan ngiltere’de göriildü.247

Gerçekten de on sekizinci yüzyılm son çeyre i iktisadT ve siyasi örgütlenmede yeni bir ça in kurulu unu müjdeleyen hadiselerle doludur. Üretim alamnda bu 9a , yakın zamanlarda tesis edilen sanayi kapitalizmi biçimine muazzam geni leme imkânlan sa layacak olan Sanayi Devrimi’nin ba langıcına ahit olmu tur. Matthew Boulton ile James Watt’ın 1775’te aktedilen ortakh 1, sanayi lideri ile bilim adamı arasında, yeni bir ittifakın sembolü olarak göriilebilecek bir birli e yol açtı. Bir yıl sonra Amerikan Ba lmsızhk Bildirgesi en önemli kolonyal bölgelerden birinin sömüriilmesine son verdi ve üzerinde birçok merkantilist fikirlerin in a edildi i eski sömürgeci sistemden giiclii bir deste i geri çekmi oldu. Aym yıl içinde, filozofluktan gelen bir skoç iktisatfi tarafından, daha sonraki nesiller i?in iktisadın fons et origo’su (kaynak ve kökeni) olacak Uluslann Zenginliği’nin Tabiat ve Kaynaklan Üzerine Bir Ara§tırma ba hkh eseri yayınlandı ve feodal toplumdan arta kalan eylerin kaderi birka9 yıl sonra Fransız devrimi tarafından karara ba landı.248

Brie Roll'un edebT bir uslupla verdi i tarihT özeti daha toplum bilimsel bir formata sokmak istedi imizde unlan söyleyebiliriz: Sanayi Devrimi’nin kökleri XVI.

yy’la kadar geri götüriilebilirse de, en ?arpıcı de i imlerin 1780’den itibaren

247 Lipson, Leslie, Uygarhgw Ahlakî Bunalımlan, çev. M e Çam Ye ilta , 2.b., stanbul: Kültixr Yay., 2003, ss. 202-203.

248 Roll, Brie, “Klasik iktisat ve Adam Smith” ,/tosaf i?;sa7e7er; (iginde), ed. Mustafa Özel, stanbul: z Yay., 1997, s. 173.

117

ngiltere’de meydana geldi i bilinmektedir. Sanayi üretimiyle ilgili hemen hemen bütün istatistik veriler bu tarihten itibaren keskin bir yükseli göstermektedir. Kömür ve bakır üretimindeki artı in yandan fazlası, basma kuma lardaki artı in be te dördü ve pamuklu mal ihracatimn onda dokuzu XVIII. yy’ın son on yılında gerçekle mi tir. Fakat üretim kalemlerindeki bu devasa artı lar ngiltere’de mal ve hizmetlerin üretilme bi^mlerinden 90k daha fazla eyin de i mesine yol a9iyordu. Aile ve evin mahiyeti, kadın ve 90cuklann statüsü, kilisenin rolii, insanlann yöneticilerini se9me ve yoksullanm destekleme bi^mi, dünya hakkında bildikleri ve bilmek istedikleri; bunlann hepsinde köklü dönii umler ya andı. Bu de i imleri tarn olarak ke fetmek ve akıl erdirmek, halâ ve önemle devam etmekte olan sosyal bir projedir. Dolayısıyla sanayile menin ekonomik bir olaydan 90k, toplumsal bir süre9 oldu u söylenebilir. Nitekim bu sürecin toplumsal özellikleri Phyllis Deane’in Sanayi Devrimi’ni olu turan ve ekonomik örgütlenmenin yöntem ve özelliklerinde meydana gelen de i imleri yedi ba hk altında topladı 1 tablosunda a9ik?a göriilür: 1- Modern bilimin ve deneysel bilginin “pazar” i?in üretim sürecine geni ve sistemli bi^mde uygulanması, 2- Ekonomik faaliyetin aile i^i veya yerel kullammdan 90k, iilke 9apında ve uluslar arası pazarlar i?in üretime do ru uzmanla maya yönelmesi, 3- Nüfusun kırsal kesimden ehirlere g69 etmesi, 4- Tipik üretim bi^minin geni lemesi, ki isel olmaktan 9ikması ve böylece aile ve kabileye daha az, ortakhk ve kamu giri imlerine daha fazla dayah hale gelmesi, 5- gücünün, temel mallar üretiminden mamul mal ve hizmet üretimine kayması, 6- Sermaye kaynaklanmn insan ?abası yerine veya onu tamamlayıcı olarak daha yaygın ve yo un bi^mde kullamlması, 7- Toprak dı indaki üretim ara^an (sermaye) sahipli inin veya bu ara9larla ili kinin belirledi i, yeni toplumsal ve mesleki sımfların ortaya 9ikması.249

Ünlü iktisat tarih?isi T. S. Ashton, sanayile menin ngiltere’yi 90k kısa bir süre i9inde nasıl de i tirdi ini öyle tasvir eder:

"Ugiincii George He oğlu IV. William 'in tahta giki^lan arasındaki kısacık dönem igindeingiltere’nin gehresi degqti. Asırlardan beri agik tarlalar ^eklinde ekilip bigilen veya ortak mera olarak kullamlan alanlar gevrildi yahut gitlendi;

kiiguk koyler kalabahk kasabalara ddnii$tii; evlerin bacalan eski kuleleri ciiceleştlrecek kadar yükseldi. Geni? ana yollar yapıldı: Defoe’nin gagindaki seyyahlann iyi huylanni bozan o kotii ula^tırmadan daha diiz, daha saglam ve geni? yollar. Kuzey denizi ve irlanda denizi, Mersey Ouse, Trent, Severn,

Thames, Forth ve Clyde'in gemilere elveri^li kıylan su silsileleriyle

Bkz. Deane, Phyllis, İlk Sanayi İnkılabı, Ankara: T.T.K. Yay., 1988.

birle§tirildi. Kuzey’de yeni lokomottfer igin ilk demiryollannın temeli atıldı, nehir agizlannda ve sig denizlerde buharh gemiler qlemeye ba^ladı.”250

XVIII. yy’a gelindi inde, altına ba langı?ta verilen önem, belli belirsiz de olsa, azalmaya ba lamı göriinüyor, ticareti, büyük bir ulusal giic kayna 1 olarak daha 90k vurgulayan yeni du iince akımlan ortaya 9ikıyordu. Bu nedenle, söz konusu akımlann kendi kendilerine sordu u felsefi soru, altın piyasasimn nasıl ele ge9irilece i de il, geli en tüccar simfını görevlerini daha iyi yapmalan i?in destekleyerek nasıl durmadan daha fazla zenginleileceiydi.251