• Sonuç bulunamadı

Toplumsal değişme, toplumun temel öğelerinde, düzeninde yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen eylem ve etkileşim kalıplarıdır. Tampon kurumlar, feodal toplumdan kapitalist topluma ya da geleneksel toplumdan modern topluma geçişte toplumsal değişmenin buhransız geçmesini sağlar. İşlev bakımından hem eski hem de yeni toplumsal yapı içinde farklı nitelikleri vardır. Bu kurumlar, toplumsal yapının çeşitli yönlerini birbirine bağlarlar. Bütünün bir parçası olarak bütünleşmesi sağlanamayan yapı ve fonksiyonlar kaybolur. Bunun yerini tampon kurumlar doldurur (Kongar, 2013: 174). Böylelikle toplumun, orta hızda bir değişmede dengeli kalması sağlanmış olur.

Kıray (1964: 5), tampon mekanizmaları geçiş halindeki toplumların değişme süreçlerinde farklı hızlarda değişen kurum ve değerler arasında bağlantıyı sağlayan ve dengeyi kuran bir ara form olarak tarif etmiştir. Buna göre sosyal değişme süreci, sosyal çözülme ve anomi olmadan dengeli bir biçimde sonuçlanabilecektir (Akt: Karaman, 2003: 111). Toplumda yaşanan hızlı ve detaylı değişim durumlarında ortaya çıkan tampon mekanizma toplumsal bütünlük sağlanması ve buhransız olarak değişimin atlatılmasını sağlamaktadır. Kongar’a (2013: 175) göre ise, “ toplumsal hayatın tüm işlevleri dengeyi oluşturan tampon mekanizmalar, değişen bir toplumun koşulları içerisinde önemli fonksiyon görevi görürler. Fonksiyonel bütünlüğün saplanması, bir anlamda toplumda, ailenin ve bireyin güvenliğinin sağlanmasına yol açmaktadır.”

Hemşehri dernek ve vakıfları hukuken diğer sivil toplum örgütleri ile aynı amaçlarla kurulmaktadır. Hemşehri örgütlenmeleri Dernekler Kanunu veya Vakıflar Kanunu’nun belirttiği kanuni şartlara göre kurulur. Belirli hukuki şartlarla kurulan bu

örgütlenmeler kurulduğu yörenin, ilin, kasabanın kültürünü yaşatarak hemşehrileri arasında birliği, her türlü sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak amaçlı kurulurlar. Öncelikli amaçları göç ettikleri kentte memleket kültürünü, değerlerini yaşatmaktır. Kültürlerini yaşatırken yöresel bazı yemekler, yöreye özgü el becerileri ve danslar ile sınırlı kalmakta genellikle önceliklerini sosyal yardım konusunda ilerletmektedirler. Hemşehrilik örgütlerinin faaliyetleri genellikle göçmen bireylerine yardım ve dayanışma amaçlıdır (Kurtoğlu, 2012: 151). Hemşehrilik bağlamında birleştirici ve ilişkilendirici olan, formel örgütlenme kanalları iki türdür: Dernekler ve vakıflar. Hemşehrilik vakıfları, işadamı çevresini bir araya getirmesi ve üyelik maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle derneklere göre dışarıya daha kapalı yapılardır. Derneklerle aralarındaki en önemli fark vakıflara katılımın bağış aracılığıyla olmasıdır. Kurtoğlu’nun meclis üyeleriyle yaptığı bir araştırmada üyelerin sözleri vakıfların dışarıdan nasıl göründüğünü özetlemektedir: “Siyasi partilerin, derneklerin ve vakıfların faaliyetlerine katılmak çok parası, boş vakti olan ve çalışmak zorunda olmayan kişilerin işidir.” (Kurtoğlu, 2004: 199). Türkiye’de 2019 yılı itibariyle çeşitli faaliyet alanlarına göre kurulmuş, faal dernek sayısı 116.502 iken bu oranın 16.146’sını hemşehri dernekleri oluşturmaktadır. Hemşehri derneklerinin bölgelere dağılımına baktığımızda; ülke genelindeki hemşehri derneklerinin %53.44’ ünü oluşturan 8.628 gibi büyük bir oranla aynı zamanda en fazla göç alan Marmara Bölgesidir. Doğu Anadolu Bölgesi ise en az hemşehri derneği bulunan bölgedir. Toplam hemşehri derneklerinin yaklaşık %1,86’sını oluşturan 301 hemşehri derneği bu bölgede bulunmaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi dışından bu alana yaşanan göçün sınırlı olması bu durumu önemli sebeplerindendir (Kentleşme Şurası, 2009: 78)

Belirli bir inanç, etnisiteye ait ya da belli bir coğrafi mekândan gelen kırsal göçmenlerin aynı mahallelerde –zincir göçün de etkisiyle buluşması hemşehriliğin yanında kimliğin de ön plana çıkmasında etkin olmuştur. Kentlerde kurulmaya başlanan ve gelinen yere aidiyetin kurumsallaştığı ve sürdürüldüğü hemşehri dernekleri aslında kırsal göçmenlerin kentteki görünürlülüğün ve buradaki hayatın bir parçası olmaya başladıklarının önemli bir gösterenidir. Hemşehri dernekleri bir yandan kent merkezlerinde birbirlerini tanımayan hemşehrileri birbirinden haberdar edip, ilişkilerin yakın tutulmasını sağlarken, resmi kurumlar ile ilişkilenmede, hangi

hastaneye gidilir, hangi okula çocukları gönderilmelidir, hangi sektörde iş bulunur, gecekondu nereye yapılır, malzeme nereden alınır gibi konularda hemşehriler arasında bir dayanışma ağı oluşturmuştur (Erkal ve Şentürk, 2015: 347).

“ Akrabamsı ilişkiler geleneksel yapıdan aktarılan ilişkilerin kent ortamında ihtiyaç duyulan birincil, samimi, yüz yüze ilişkilere geçişi sağlayan bir üs görevi görmektedir. İhtiyaçların zorlayıcılığı karşısında tampon mekanizmalar, kolaylıkla dönüştürülme esnekliği taşıdıkları için ortaya çıkmaları için gerekli temel sağlanmış olmaktadır. Bunlardan biri de kentte yeniden biçimlenen hemşehrilik ilişkileridir” (Tekşen, 2003: 57). Tampon bir mekanizma olan hemşehri dernekleri kentsel yaşamın karmaşıklığı içerisinde kişilerin belirli bir amaç doğrultusunda oluşturmuş oldukları etkinlik alanlarıdır. Kentsel hayatın davranış kalıpları, değerler sistemini anlama sürecinde, kente uyum sağlayamama, konut, iş, bazen çocuklarına okul bulma gibi gündelik konularında dahi tampon bir kurum niteliğinde işleve sahip örgütsel organizasyonlardır. İlk etapta kurulan ilişki ağı enformel iken dernekleşme faaliyetleri ile bu ağ formel bir kurum haline gelmektedir. Hemşehri derneklerinde kurucu üyeler ise genellikle kente ilk göç etmiş olan ilk kuşaktır. İlk göç edenlerin çektiği yabancılık hissi daha kuvvetlidir ve bu nedenle geldikleri yere, memlekete daha bi özlem duymaktadırlar. Sonra gelen kuşaklar bu durumu çok yaşamayacaklardır çünkü kendilerinden önce tecrübe edip gelenler yol gösterecektir. Zaten hemşehri derneklerinin üye profillerine bakıldığında ikinci ve üçüncü kuşağın çok ilgili olmadığı görülecektir ( Terzi ve Koçak, 2014: 142).

Kurulan dernekler bireylere yalnızca kenti tanıma, tanıtma gibi konularda değil siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyet alanlarında yer alabilmeleri, söz sahibi olmaları konusunda da kente dâhil olmalarını sağlamaktadır. Hemşehri dernekleri, durağan olmayan nüfusla birlikte değişen ve dönüşen yapılardır. Hemşehri dernekleri hemşehri birlikleri içerisinde liderlerin veya lider olmak isteyenlerin kendi aralarında yarıştıkları toplumsal mekânları da ifade eder. Çünkü liderlik pozisyonu olmak isteyen kişilerin diğer adaylar arasından sıyrılıp ün elde edebilmesi hemşehri dernekleri sayesinde daha mümkündür (Kurtoğlu, 2004: 196-197).

Hemşehri dernekleri kentlilik bilinci ve kentsel bütünleşme amaçlı kurulmuş olsalar da zamanla bazı olumsuz sonuçlara neden olabilmişler, yine de hemşehriler açısından önemli birçok fonksiyonu barındırmaktadır. Çeşitli fonksiyon ve formlar

alabilen dernekler kentsel göçmenlik statüsü dışında da çeşitli şekiller alabilmektedir. Kent heterojen yapısı gereği farklı etnik, dini ve kültür kökenlerinden grupları bünyesinde bulundurmaktadır. Gruplardan kaynaklı şiddet olayları yaşanabilir ancak hemşehri dernekleri işlevi gereği kent ile bütünleşmeyi, uyumu sağlayan sosyalleşme köprüsü görevini yerine getirirse sorun aşılabilir.

Kurtoğlu’ na göre (2004: 236) “her ne kadar hemşehriliği kentsel yapılar içinde zamanla yok olacak bir ilişki türü olarak kavramak yaygın bir düşüncedir. Hemşehrilik toplumsal hayatın komşuluk ve iş gibi alanlarıyla etkileşimi nedeniyle sadece kente yeni göçenlerin dayandıkları ve sadece gelenekseli temsil eden bir ilişki türü değildir. Ayrıca toplumsal iliksiler kendiliklerinden ve “doğal” biçimde yürümekte, yasalar ve ajanları aracılığıyla devletin izin verdiği sınırlar içinde mesela hemşehrilik temelli ilişki türü ve dayanışma ağları gelişebilmektedir. Erkeklere göre dayanışmaya daha fazla ihtiyaç duyan kadınların cemaatin hacminin belirlenmesinde ve genişlemesinde rol oynamasına karşın, hemşehrilik ilişkilerinin üzerinden geliştiği değerler sistemi, resmi memleket kurgusuna paralel olarak- ataerkil değerler sistemidir ve hemşehrilik ilişkileri pratiği ataerkil ideolojiyi yeniden üretmektedir”

Hemşehri örgütlenmeleri üzerine yapılan akademik bir çalışmada Kırıkkale ilinden bir dernek yöneticisi, seçimlerde aşırı bölgecilik yapıldığından ve siyasi görüşleri uyuşmasa da kişilerin hemşehri olduğu için desteklendiğinden şikâyet etmiştir. Hatta öyle ki başka bir yönetici de bir görüşmesinde “Seçimlerde hangi parti hemşehrimizi aday gösterirse oylar ona gidecek, hangi parti önemli değil.” diyerek açıkça fikrini beyan etmiştir. Sosyal bütünleşmesini tamamlayamamış kentlerde “bölgecilik” yapılması normaldir ancak uygun değildir. Bu da kente yeni yerleşen kişilerin kendilerini dışlanmış hissetmelerine ve adaptasyon zorluğu yaşamalarına neden olacaktır (Kurtbeyoğlu, 2005: 115). Kentle yeterince bütünleşme sağlayamadıkları ya da zamanla kentte üretilen ilişkiye dayalı oluşan örgütlenmenin göçün bitimi ile kaybolacağı birçokları tarafından öngörülmüş olsa da aksine kente tutunabilmek adına siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda yeniden bir sosyalleşme yaratarak gün be gün varlığını güçlendirerek idame ettirmektedir. Cemaat tarzı yapıların geçici sayılmasının öncüllerinden biri ise kentlileşmenin birkaç kuşağa yayılan bir süreç olarak görülmesidir. İkinci öncül, cemaat tarzı yapılar, geçiş halindeki toplumlarda/kentlerde formel yapılarla kentsel enformel

yapılar arasındaki eşitsiz gelişme dengelendikten sonra bu yapılar ortadan kalkacaktır (Kurtoğlu, 2004: 55).

Hemşehri dernekleri, bazı durumlarda bulundukları kent dışında ismine kuruldukları, terk edilip gelinen yer olan memleketin kalkınması ve gelişimi için de çalışmaktadır. Hemşehrilerin geldikleri yer olan “memleketleri” ne dönük sosyal ve ekonomik destek, kendi yörelerine toplumsal yatırımlar yapma amacı taşımaktadırlar. Ayrıca hemşehriler özellikle yaz tatillerinde memleketlerine yönlendirilerek yöre ekonomisine katkı sağlama amacı da güdülmektedir (Kayar, 2004). Böylece göç olgusunun etkisinin kent ile kırsal alan arasında dinamikleşmesini sağlamaktadır.

Kent merkezinde, kırsal alana özgü olduğu düşünülen dayanışma biçimleri teknolojinin de etkisiyle kentte kendi formlarıyla devam etmekte ve bir çelişki gibi görünen bu durum, hemşehrilik örüntülerinin etkisiyle kurulmakta ve bu kimlikler korunmaktadır. Dernekler tarafından kent merkezlerine taşınan bu kolektif bilinç ve dayanışma biçimleri, yöresel/bölgesel kimliğin oluşumu ve yeniden üretilmesinde oldukça etkilidir. Yeniden üretim sürecinde kuşaklar arasındaki geçiş önemlidir. Yani kuşaktan kuşağa bir kimlik aktarımı söz konusudur. Ortak anılar, bellekte kalanlar ve anlatılar üzerinden genç kuşaklarda devam eden kimlik bilincinin yüksek olduğu ve hemşehrilik dayanışmasının yoğun yaşandığı gözlenmektedir. Dernek, kültürel kimliğin bellekte kalanların aktarımıyla yeni kuşaklara aktarıldığı, kırsal dayanışma ve yardımlaşmanın yeni biçimleriyle kente taşınmasına (Kaplan, 2018: 160) aracılık ettiği sürece kendini devam ettirebilecektir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

YÖNTEM