• Sonuç bulunamadı

5.2. GÖÇ SONRASI KENTE TUTUNMA: HEMŞEHRİLİĞİ SÜRDÜRME

5.2.2. Hemşehri Kahvehaneleri

Türkiye’de kentleşmesinde hemşehrilik bağı önemlidir. Geleneksel kır toplumunda koparak kente gelen göçmen bireyler toplumsal kökenden gelen bağları doğrultusunda hemşehrisi ile bir araya gelmektedir. Bu birliktelik yabancısı olduğu kentte göçmen birey için yol gösterici olmaktadır. Çünkü kentin kozmopolit yapısı içerisinde kendine yer edinmeye çalışan birey bu yolla kente tutunma sürecinde yaşayacağı zorlukların üstesinden gelecektir. Kente yeni geldiğinde iş, barınma konusunda yardımcı olan hemşehrisi sosyo- kültürel anlamda da bireyin kendini kentte yalnız ve yabancı hissetmemesi için yardımcı olmaktadır. Kendisi gibi göç eden kişilerle, hemşehrisi ile örgütlenerek ortak bir paydada buluşmaktadır. Yardımlaşma ve dayanışma içgüdüsü ile bağlantıya geçilen hemşehriler, göç edeceklere kendi yakınlarından bir kalacak yer aramaya başlarlar. Bu tip bir hareket, aynı yerden göç edeceklere de uygulandığından, mahalleler tek tipleşmeye başlayarak, mahalle yöresel bir mahalleye dönüşecektir. Böylece kentlerde mahalle mahalle toplanan hemşehriler ya da akrabaların sınırları birleşerek X şehirlilerin mahallesi ve Y şehirlilerin mahallesi şeklinde keskin çizgilerle ayrılan, iç içe geçmiş yapılar oluşmaktadır (Deniş, 2011: 11). Bu mahallelere bir de ev dışında da

hemşehrilik ilişkisinin sürdürebileceği bir mekân olan hemşehri kahvehaneleri kentlere eklenmiştir.

Kahvehaneler hemşehrilik dayanışmasının kentteki enformel mekanlarından biridir. Hemşehri sayısının yüksek olduğu mahallelerin hepsinde mutlaka hemşehri kahveleri bulunmaktadır. Bu kahveler; gündelik buluşmaların, mahalleye ve memlekete dair konuşmaların ve enformel haberleşmenin yer aldığı önemli erkek mekanlarıdır. Memleketle haberleşme için vazgeçilmez mekânlar olmaktan ziyade iş dışında da boş zamanları değerlendirme mekânlarıdır (Tekşen, 2003: 132). Hemşehrilik ilişkilerinin yaşandığı göç alan her kentte bu tarz enformel mekanlara rastlamak mümkündür.

“Kahvehane oturduğumuz semtte yok ancak olduğu yere gün aşırı gideriz. Orada arkadaşlarla bir arada oluyoruz. Aktiviteler yapıyoruz. Bir yudum çayla bin bir âleme dalıyoruz hemşehrilerimizle. Güzel bir mekan hemşehrilerin kaynaşması adına.” (Hasan M.)

“Oturduğumuz semtte kahvehane var, sık sık giderim. Güvenilir, kendi memleketinin insanı aynı dili ortak kökenden geldiğin insanla konuşmak daha kolay. Kültürel olarak kent hayatına adapte olma sürecimizi kolay atlatıyoruz. Başımız çevirdiğimiz her yerde hemşehrimizin olması acı da tatlıda çay da kahve de hep yan yana can cana. Bu çok güzel bir şey kendi insanı tanıyorsun, mesela kentte akrabam yok ama dost dediğim birçok hemşehrim var.” (Evren)

Bir diğer dernek üyesi Mesut ise kahvehanenin bulunduğu konu ne olursa olsun gideceğini şöyle belirmekte:

“Kahvehaneye gitmeden durmam. Çınarcık değil Fizanda olsa giderim. Çünkü birlikte güzel vakit geçiriyoruz. Evet tam olarak hasret gideremiyoruz çünkü tüm Yalova Giresun’lu olsa sağlayamaz bunu. Toprağın kokusunu, havasını veremez asma psikolojik olarak ihtiyaç duyuyorsunuz aidiyete.” (Mesut)

Hemşehri ağ ilişkilerine yaslanan bu kahveler, dayanışmacı bağları güçlendiren, kent hayatına uyumu kolaylaştıran ve kentliliğe yumuşak geçiş

yapmaya yarayan hemşehri mekânlarıdır. Aynı zamanda yeni kentlilerin hemşehri olma bilinci edindikleri yerlerdir. Memleketlerinden haber alarak karşılıklı iletişimi canlı tutarlar.

Tekşen’in “Kentleşme Sürecinde Hemşehrilik” konulu çalışmasında, kahvehaneye en sık giden kitlenin kente yeni gelenler olduğu belirtilmektedir. Bu durum, kahvelerin, enformel haberleşme ve yardımlaşmadaki rolleri ve kente ilk gelenler açısından işlevinin yoğunluğuna vurgu yapılmaktadır (Tekşen, 2003: 145). Buradan hareketle göçmenin ilk yıllarında kente tutunma sürecinde hemşehrisi ile kurmaya çalıştığı enformel bağı kahvehaneler ile pekiştirmekte, ilerleyen süreçte kente adapte oldukça formel örgütlenme olan dernekler ile ilerletmektedir. Göçmenler bu kahvehanelerde bir araya gelerek kentin yalnızlaştıran ve yabancılaştıran mekanizmasından bir nebze olsun uzaklaşmakta kendi gibi olan doğal, memleketten olanla yüz yüze, samimi bir şekilde gurbet, memleket hasreti gibi duygular ile iletişim kurmaktadırlar.

Birey kırsal ortamın değerleri, birincil ilişkilerinin ardından kentin rasyonel, karmaşık çıkara dayalı ilişkilerine geçişte uyum problemleri yaşamaktadır. Bu durumda kişinin güven eksikliği duyup yalnızlığı, yabancılığını, uyum zorlukları çektiği kentte bir an olsun kırsalın yoğun dayanışmacı bağını hissedeceği mekânlar büyük rol oynamaktadır. Bireyler kente göç etmesi ile kentleşme sürecinde tampon bir mekanizma olan hemşehri dernekleri kurulmuş ve bu dernekler bireyin kente tutunup, bütünleşmeleri sürecinde hemşehrilerinin yanında olmuşlardır. Kurtoğlu (2004: 198)’nun da ifade ettiği gibi, kimi göçmen cemaatlerin formel olarak kurduğu hemşehri dernekleri yoktur. Ancak derneğin olmaması kamusal alanda yer alan örgütlenmiş iletişim kanallardan yoksun oldukları anlamına gelmez. Mahallelerin sokak aralarında, cadde üzerlerinde bulunan, erkek nüfusun boş zamanlarını geçirdiği ve buluştuğu, iletişim ve etkileşimin yoğun olarak yaşandığı hemşehri kahvehaneleri bu boşluğu doldurmaktadır. Bu mekânlar kente tutunma, bütünleşme, uyum süreçlerinde kurulmuş ağlar ile kentte var olabilme mücadelesi veren birey için kenti yaşanabilir kılmaktadır. Kahvehaneler iş bulma sürecinde de göçmenlerin en çok tercih ettiği mekânlar haline gelmiştir. Çünkü hemşehrisine iş gücü anlamında eleman lazım olduğunda tedarik edebileceği ilk noktadır.

Görüşmecilerimiz arasındakilerin çoğu kahvehaneye gitmektedir. Ancak dernekler de faaliyetleri dışında açık olduğu için kahvehane gibi kullanılmıştır. Kimileri de kahvehane olmadığı için dernekleri tercih ettiklerini ifade etmişlerdir:

“Yalova’nın yabancısı olmadığım için kente ayak uydurmam daha kolay oldu. Ancak yine de hemşehri desteğini ön ayak oldukları, yardım ettikleri için desteklerim. Hemşehri kahvehanelerine de giderim derneklere de giderim her türlü faaliyete de olabildiğince katılırım.” (Hasan Ç.)

“Aynı kültürü, aynı değerleri taşıyan insanların bir araya geldiği birbirlerine faydalarının dokunduğu her ortam güzeldir. Haftada 3-4 kere görüşürüz kahvehaneye gideriz yetmez derneğe gideriz. Birlikte vakit geçirmek, birbirimizle faydalı şeyler paylaşmak üzere toplanırız. Böyle kurumlar sayesinde bir araya geliyor geçmişimizi hatırlıyor, unutmuyoruz.” (Nuraydın)

Kente gelen bireyin hemşehrisi ile enformel olarak kurduğu bağların kuvvet kazandığı bir noktadır kahvehaneler. Bundan sonrası kentte tampon mekanizma olarak geliştirdiği dernekler ve faaliyetleri ve bireylerin katılımı ile daha da pekişecektir.