• Sonuç bulunamadı

TABLO 14 Hangi Ülke Daha ‹yi?

Belgede Euro-Türkler (sayfa 108-117)

Almanya Fransa

Türkiye Almanya Türkiye Fransa

Sa¤l›k ve sosyal güvenlik aç›s›ndan 1,3 96,0 0,5 96,3 ‹nsanlar›n kurallara gösterdi¤i sayg› aç›s›ndan 3,5 88,2 10,3 70,0

Hakk›n› arama aç›s›ndan 1,8 87,1 3,2 80,5

Demokrasi ve insan haklar› aç›s›ndan 2,6 86,4 4,0 78,5

‹fl imkânlar› aç›s›ndan 3,3 77,4 2,5 85,0

E¤itim sistemi aç›s›ndan 7,4 77,3 9,2 72,2

Mahkemelerin iflleyifli,hukuk sistemi aç›s›ndan 2,5 77,3 4,8 61,5 ‹nsan eme¤ine verilen de¤er aç›s›ndan 7,4 74,8 6,7 77,8

Herkese eflit muamele aç›s›ndan 3,6 71,8 7,0 61,3

Polisin tutumu aç›s›ndan 6,0 66,3 10,2 51,0

Yaflam kolayl›¤› aç›s›ndan 28,3 51,6 24,7 49,0

Dinlere ve kültürlere sayg› aç›s›ndan 25,6 48,5 34,0 34,3 ‹nsanlar›n birbirine gösterdi¤i hoflgörü aç›s›ndan 42,9 37,2 41,5 33,5 Toplumun ahlaki de¤erleri aç›s›ndan 56,0 19,9 43,0 33,5

Yaflan›lan ülkedeki demokrasi ve siyasal kültür, siyasal, kültürel (etnik veya dinsel) hassasiyetleri daha yüksek olan Türkiye kökenliler- de daha da ba¤lay›c› bir faktör olarak belirginleflmektedir. ‹slâmî e¤i- limi belirgin olan ifl çevrelerinden bir görüflmeci kendilerini tan›mlar- ken “Türkiye’dekilerden çok daha fazla demokrasiye ba¤l›” oldukla- r›n›, “diyalog aray›fl› ve kültürel çat›flmadan uzak durma çabas›” için- de olduklar›n› belirtmektedir ve eklemektedir: “Türkiye’ye ilgim gide- rek azal›yor. Ama Türkiye’ye endeksli olmasam da Türkiye’deki rüfl- vet vb. olaylardan utan›yorum.”

Yaflan›lan ülke ve geride kalan anavatan aras›ndaki tercihin di- le getirilmesinde bu “utanç” Kürt kökenli bir görüflmeci taraf›ndan da flu flekilde dile getrilmifltir:

“Türkiye gururla an›ls›n istiyorum; insanlara eflit muamele etsin. Onurlu olmak için özgürlü¤ü tesis edeceksin. B›rak hayvan›, orma- n›, ya¤may›, talan›, insan onuruna de¤er verilmiyor. Türkiye stan- dartlar› yakalasa, insanlar niye Avrupa’ya gitsin? Kürt sorunu çö- zülmeli, ABD’nin elinden o kart al›nmal›... Ben burada rüya göre- miyorum. Ruhen Türkiye’de yafl›yorum. 23 y›ld›r bu ülkenin so- kaklar›nda yürüyorum. Türkiye’de demokrasi olmad›¤› için bura- day›m. Dünyan›n en güzel ülkesi orada. Maalesef yönetenler boz- mufllar ülkemizi. 98 y›l›ndan beri de Türkiye’nin AB’ye girmesini istiyoruz. Bu sayede despotik, askeri rejimler de engellenir.”

Türkiye sadece iki yaflam alan›nda di¤er iki ülkeye göre avan- tajl› durumdad›r: karfl›l›kl› hoflgörü ve ahlaki sosyal de¤erler. Aralar›n- da cinsel özgürlük, toplumsal cinsiyet iliflkileri, içtenlik, misafirperver- lik, aç›k yüreklilik ve büyüklere sayg›n›n bulundu¤u kültürel farkl›l›k- lar öne ç›kmaktad›r. Burada vurgulanmas› gereken nokta, ahlaki sos- yal de¤erler aç›s›ndan Almanya ve Fransa aras›ndaki büyük farkl›l›k- t›r. Almanya’n›n ahlaki kayg›lar aç›s›ndan Fransa’ya göre daha sorun- lu oldu¤u aktar›lmaktad›r. Kültürel farkl›l›klar vurgusu, hem Alman- ya’da hem Fransa’da cemaatsel destek a¤lar›n›n ortaya ç›kmas›na se- bep olan unsurlardan biri gibi görünmektedir. Bu flüphesiz kültürel farkl›l›klar›n, kapal› cemaat oluflumlar›n›n tek nedeni oldu¤u anlam›-

na gelmez. Almanya’da 1980’lerin sonlar›na kadar süren d›fllay›c› res- mi devlet uygulamalar› ve Fransa’daki asimilasyoncu cumhuriyetçi po- litikalar, etnik anklavlar ve kapal› diasporik gruplar›n yarat›lmas› aç›- s›ndan benzer sonuçlar do¤urmufltur. Almanya’da, daha demokratik ve kapsay›c› yurttafll›k yasalar›na iliflkin son zamanlarda gerçekleflen politika de¤ifliklikleri, Almanyal›-Türklerde ço¤unluk toplumuyla en- tegrasyon ve etkileflime do¤ru bir kayma yaratm›fl gibi görünmektedir. Bunun yan›s›ra, son zamanlarda Fransal›-Türkler entegrasyoncu cum- huriyetçi politikalar›n asimilasyona ve farkl›l›klar›n kaybolmas›na yol açt›¤›n› belirtmektedirler. ‹kamet ettikleri ülkelerdeki ahlaki de¤erlerin y›pran›fl›n› sorunsallaflt›rma biçimlerine iliflkin Almanyal›-Türklerle Fransal›-Türkler aras›ndaki dikkat çekici fark›n bir baflka aç›klamas›, insanlar› kültüre, dine, etnisiteye, geleneksel normlara ve de¤erlere da- ha çok yat›r›m yapmaya iten yüksek yoksulluk ve iflsizlik düzeyidir.

Belki de hem Türkiye’nin, hem de yaflan›lan ülkenin zihinlerde yaratt›¤› en uç izlenimlerini Münih’te Avrupa Milli Görüfl Teflkilat› (AMGT) müdavimi olan iflçi emeklisi bir görüflmecinin anlatt›klar› özetlemektedir:

“30 sene oldu geleli.. Memleket burnumda tütüyor. Daha al›flama- d›m. ‹zinde Türkiye’ye gitti¤imde dünyay› unutuyorum. Bu dernek konuflma ihtiyac›m› karfl›l›yor. Dayan›flma var, hasretlik giderme yeri... Ama burada en kötü durumda yaflayan adam Türkiye’de ya- flayandan daha iyi. Bizimkiler gibi de¤il buras›, yasalar›n d›fl›na ç›- kamazs›n. ‹flkence yok. Yabanc›l›¤› hissettirenler oluyor ama öbür Alman karfl› ç›kar. Burada siyasal yasaklara Almanlar güler. K›l›nç Pafla’y› burada yuhalad›lar, rezil ettiler. YÖK baflkan› koskoca pro- fesör generalin aya¤›na gidiyor. Ben burada her hakka sahibim. Türkiye’de hakl› da olsan bafl›n derde girebilir. Böyle devlet olur mu? Müslümanl›¤›n› yaflatmayaca¤›m diyor. Bez parças› (baflörtü- sünü kastediyor) rejimi de¤ifltirebilir mi? ‹rtica gelecekse o zaman yap. H›ristiyanlar› yaflat›yorsun, Müslümanlar›n elinden hakk› na- s›l al›rs›n? Burada Diyanet camilerinde bunlar konuflulmaz. Yasak ayetler okunmayacak. Allah bunu emrettiyse, ben bunu konuflu- rum. Akci¤er, kalp yetmezli¤im var. Ama doktor kart›m var. Benim her doktorda ismim var; kalbimi, gözümü biliyorlar. Para ödemi-

yorum. Burada do¤ruluk, dürüstlük var. Hakarete u¤ramazs›n. Ki- bir yok, insanl›kl›; hemflireler de öyle... Türkiye’de bu insanl›¤› gö- remezsin; sahtekarl›k dizboyu...”

Ve ayn› kiflinin ahlaka yapt›¤› vurgu “en çok korkulan›” da özetlemektedir.

“Çocu¤una sahip olan ailelerin gelenek, göreneklerinden çocukla- r›na zarar gelmez. Ama bizimkiler aras›nda kendi yaflam› berbat olan bir sürü insan var. Suç kendilerinin. Adam›n kendi kumar ma- kinalar›na ayl›k yetifltiremiyor... Boflanmalar dolu... S›f›r Mercedes senin neyine? Ben de f›st›k gibi kar› isterim. Hepimiz nefis tafl›yo- ruz. ‹yi, güzel, mutlu yaflamak iyi ama cebine göre davran. (...) Al- man kar›lar›n›n yar›s› ç›plak. Gençler sokakta öpüflüyorlar, birbir- lerinin her taraf›n› kar›flt›r›yor. Bizimkiler de böyle oluyor; ‘Alman gibi, diledi¤i gibi yaflas›n’ diyor. (...) Almanlar tuvalet bilmezdi; bi- zim zavall› köylümüzden tuvaleti ö¤rendi. Oktober festivalde hay- vanlar gibi e¤leniyorlar. E¤lenmesini bilmiyorlar; adam içip içip so- kakta ç›kar›p ifliyor. ‹nsan nefret duyuyor.”

YURTTAfiLIK POL‹T‹KALARI: ENTEGRASYON/AS‹M‹LASYON

Karfl›laflt›r›ld›¤›nda, Alman devlet gelene¤i ile Frans›z devlet gelene¤i aras›nda önemli farklar vard›r. Frans›z devlet gelene¤i, Bat›l› evrensel- ci idealleri uzak topraklara dayatmak isteyen, maddi uygarl›k idealine dayanan Ayd›nlanma gelene¤inden kaynaklan›r. Bu gelenek, Bat›l› de- ¤erlere, yani eflitlik, özgürlük ve kardeflli¤e dayanan homojen ve mo- nolitik bir dünya siyasal kültürü oluflturmaya gayret etmesi bak›m›n- dan sömürgeciydi. Buna karfl›n, Alman devlet gelene¤i, daha ziyade bütün kültürleri birbirinin efliti olarak alg›layan romantik kültür dü- flüncesini vurgulayan, ayd›nlanma-karfl›t› Aufklärung kavram›na da- yan›r. Dolay›s›yla bu iki alternatif devlet gelene¤i modeli birbirinden farkl›d›r: bir yanda, kökleri Rousseau ve Montesquieu gibi Ayd›nlan- ma filozoflar›na dayanan Frans›z uygarl›k projesi ve di¤er yanda kök- leri Herder’e uzanan Alman kültürelist projesi. Bu farkl›laflma, her iki ülkenin ulus, yurttafll›k göç, entegrasyon ve asimilasyon rejimlerini an-

lama ve karfl›laflt›rma konusunda bize büyük ölçüde yard›mc› olmak- tad›r. Rogers Brubaker’›n Citizenship and Nationhood in France and

Germany (Fransa’da ve Almanya’da Yurttafll›k ve Milliyet) (1992) ad-

l› çal›flmas›nda bu farkl›l›¤›n alt› çizilir:

“Frans›z ulus anlay›fl› devlet merkezli ve asimilasyoncuysa, Alman anlay›fl› halk merkezli ve farkl›laflmac›d›r. Ulus duygusu ulus-dev- letten önce geliflti¤i için, Alman ulus düflüncesi esasen siyasal olma- d›¤› gibi, soyut yurttafll›k düflüncesiyle de ba¤lant›l› de¤ildi. Bu si- yaset öncesi Alman ulusu, evrensel siyasal de¤erlerin tafl›y›c›s› ola- rak de¤il fakat organik, kültürel, dilsel ya da ›rksal bir cemaat ola- rak (Volksgemeinschaft) alg›lanm›flt›r. Bu anlay›fla göre ulus, siya- sal de¤il etnokültürel bir olgudur” (Brubaker, 1992: 1).

‹ki ülkenin ulus anlay›fl›yla ilgili karfl›laflt›rmalar, 19. yüzy›l›n bafllang›c›na kadar uzanmaktad›r. Bu tür karfl›laflt›rmalar›n ilki, ken- dilerini Ayd›nlanma’n›n ve Frans›z Devrimi’nin ak›lc›l›¤›ndan ve koz- mopolitanizminden, tarihselci kültürel ço¤ulculuk yoluyla uzak tut- mak isteyen Alman entelektüelleri taraf›ndan dile getirilmifltir (a.g.e.). Brubaker bunun yan›s›ra Frans›z ve Alman yurttafll›k geleneklerinin, evrenselcilik ve tikelcilik, kozmopolitanizm ve etnik merkezcilik, Ay- d›nlanma ak›lc›l›¤› ve Romantik ak›ld›fl›l›k, asimilasyonculuk ve fark- l›laflmac›l›k, uygarl›k ve kültür, siyasal ve etnokültürel gibi kavramsal ikiliklerle karfl›laflt›r›labilece¤ini iddia eder. Göçmenlere gelince, Bru- baker göçmenleri kolayca yurttafl biçimine sokan evrenselci ve kapsa- y›c› niteli¤ine ba¤l› olarak Frans›z yurttafll›k politikas›n› yüceltir. Bu- na karfl›l›k, tikelci ve d›fllay›c› do¤as› nedeniyle göçmenleri yurttafl de- ¤il yerleflimci yapan Alman yurttafll›k politikas›n› örtük bir flekilde elefltirir.

Ancak, Brubaker’›n bu 盤›r aç›c› eserini yazmas›ndan bu yana durum büyük ölçüde de¤iflmifltir. Göçmenlere iliflkin kapsay›c›, de- mokratik ve evrenselci bütünleflme rejimlerine sahip olduklar› bilinen ülkeler daha s›n›rlay›c› ve d›fllay›c› yönde de¤iflime u¤rad›lar. ‹ngiltere, ABD, ‹rlanda ve Hollanda, göçmenlere yurttafll›k verme konusunda

jus soli ilkesinden vazgeçen ve daha s›n›rlay›c› bir yurttafll›k rejimi be-

nimseyen ülkelere örnek teflkil etmektedir. Di¤er yandan, yurttafll›k politikalar› aç›s›ndan farkl›laflmac›, tikelci, kültürelist, etno milliyetçi ve d›fllay›c› olarak bilinen Almanya, yurttafll›k yasalar› aç›s›ndan ba- k›ld›¤›nda 2000 y›l›ndan bu yana daha demokratik ve kapsay›c› bir ni- telik kazanm›flt›r. Bu araflt›rmada toplanan veriler Brubaker’›n iki ül- kenin yurttafll›k rejimlerine iliflkin de¤erlendirmelerinin, bugünkü ger- çekli¤i yans›tmad›¤›n› göstermektedir.

Almanya’daki egemen çokkültürlülük, kültürel çeflitlilik ve ço- ¤ulculuk söylemleri son zamanlarda Almanyal›-Türkleri kamusal alanda kendilerini kendi kültürel kimlikleriyle temsil etmeye yönelt- mifltir. Sosyal Demokrat ve Yeflil politikalar taraf›ndan güçlendirilen bu tür popüler söylemler de, Almanyal›-Türklerin siyasal, ekonomik, kültürel, hayat›n bütün alanlar›na entegre olmalar›na yol açm›flt›r. Yerel, ulusal ve Avrupa Parlamentolar›ndaki Türkiye kökenli parla- menterlerin say›s›, Almanyal›-Türklerin siyasal aç›dan entegre olduk- lar›n› gösterir; Almanyal›-Türklerin kültürel alandaki görünürlükleri Türklerin kültürel olarak entegre olduklar›n› gösterir ve Almanyal›- Türkler taraf›ndan ulusal ekonomiye yap›lan yat›r›mlar›n artmas› Türklerin ekonomik aç›dan entegre olduklar›n›n kan›t›d›r. Bu olgular, Almanlar›n Türklerin entegre olmad›klar›na iliflkin basmakal›p fikir- leriyle çeliflmektedir. Tersine, Türkiyeliler Alman siyasal, ekonomik ve kültürel yaflam biçimlerine entegre olmufllard›r. Bu durum, Alman- ya’daki bütünleflme politikalar›n›n kültürel farkl›laflmac› niteliklerinin ya da ülkede genifl say›da Türk nüfusun varl›¤›n›n bir sonucu olabilir. Buna ra¤men, Almanya’y› ayr›mc› (segregationist) bir ülkeden bütün-

leflmeci (integrationist) bir ülkeye dönüfltüren göç ve entegrasyon po-

litikalar›n›n demokratikleflmesi üzerinde en büyük etkiyi yapan de¤ifl- kenin, 1998’den bu yana iktidarda bulunan Sosyal Demokrat-Yeflil Koalisyonu olmas› muhtemeldir. Oysa Fransa’da sosyalistlerin politi- kas› Almanya’daki sosyal demokratlardan farkl›d›r. Görüflme yapt›¤›- m›z bir Türk Sivil Toplum Örgütü temsilcisi bunu flu flekilde ifadelen- dirmifltir:

“20 senedir sosyalistler bir Ma¤ripli’yi bakan yapmad›; sa¤ hükü- met iki tane birden yapt›. Göç konusunda sosyalistler tam bir fiyas- ko. Bize bir kere bile dan›flmad›lar.”

En iyi sosyalistlerin temsil etti¤i Frans›z cumhuriyetçi entegras- yon idealinin asimilasyonu and›rd›¤› söylenebilir: Frans›z uygarl›k pro- jesi, yabanc›lar› dil, laiklik, modernizm, devlet merkezcilik, Bat› mer- kezli evrenselcilik ve ak›lc›l›k yoluyla asimile eden bir yurttafll›k mode- lidir. Kültürel çeflitlilik genellikle göz ard› edilirken, yurttafll›¤›n alt› çi- zilmifltir. Dolay›s›yla, siyasal olarak tan›mlanan yurttafll›k, kültür öze- lindeki milliyet karfl›s›nda daima öncelikli bir yere sahip olmufltur. Yurttafll›¤›n milliyet, siyasal ulus kavramlar›n›n etnokültürel ulus kav- ramlar› üzerindeki hakimiyeti, muhtemelen en iyi flekilde Tallien’in 1975 bahar›ndaki: ‘Fransa’daki tek yabanc›lar kötü yurttafllard›r’ söz- leriyle ifade edilmifltir. (Azimi’den al›nt›, 1988: 702). Buna ra¤men, uy- garl›k söylemi daima örtük bir biçimde Frans›z cumhuriyetçi modelin içine gömülüydü. Frans›z entegrasyon modeli, yabanc›lar›n yeniden kültürlenmesine at›fta bulunmaktad›r. Yeniden kültürlenme bu aç›dan ‘Frans›z›m’ anlam›na gelmektedir. Tribalat’a göre (2002) “Frans›z Erit- me Potas›n›n” bafll›ca zay›fl›¤›, profesyonel ve sosyal hareketlilik ürete- memesinde yatmaktad›r, ki bu bütün toplumu kapsamas›na ra¤men ya- banc› kökenli gruplar için daha zor bir durum yaratmaktad›r. 20-29 yafllar› aras›ndaki göçmen kökenli gençlerin % 80’inin iflçilerin çocuk- lar› oldu¤unu, bu say›n›n neredeyse yerli Frans›z gençlerinin iki kat› ol- du¤unu unutmamak gerekir. Strasbourg’ta görüfltü¤ümüz ve ticaretin yan›s›ra sivil toplum faaliyetlerinde yer alan bir görüflmeci Fransa’n›n entegrasyon konusundaki baflar›s›zl›¤›n› flu sözlerle anlatmaktad›r:

“Almanya’ya k›yasla, Fransa k›rsalda bir köy. Yukar›dan bakma var; baz› Türk dernekleri de misyoner gibi davran›yor; devletin adam› gibi. Bu daha önce Almanya’da da olmufl; ö¤retmenler geli- yor, ‘uyumsuzluk’ dedikleri fleyi çözmeye çal›fl›yorlar. ‹yi de, biz si- zin (Frans›zlar› kastediyor) gibi olmak zorunda de¤iliz! Siz de bi- zim gibi olmak zorunda de¤ilsiniz! Fransa demokratik geçiniyor. Entegre olmam›z› istiyor. Neye entegre? Ortak yaratt›¤›m›z bir fley

ya da de¤er yok ki! Sonra ‹nsan Haklar› Evrensel Beyannamesi de yeniden yaz›lmal›; eflcinseller, göçmenler düflünülmemifl.”

Gordon (1964: 71) yedi tür asimilasyon veya entegrasyon ta- n›mlamaktad›r: (1) kültürel ya da davran›flsal asimilasyon (yeniden kültürlenme); (2) Baflat grup düzeyinde ev sahibi toplumun dernekle- rine ve örgütlerine girifli içine alan yap›sal asimilasyon; (3) evlilik yo- luyla asimilasyon (alafl›m); (4) özdeflleflimsel asimilasyon (toplumsal düzeyde bir halk hissinin yarat›lmas›); (5) tav›r olarak kabul eden asi- milasyon (önyarg›lar›n bulunmamas›); (6) davran›flsal olarak kabul eden asimilasyon (ayr›mc›l›¤›n bulunmamas›); (7) medeni asimilasyon (ortak bir yurttafll›k kimli¤i yarat›lmas›). Gordon’a göre, bunlar›n içinde en önemlisi yap›sal asimilasyondur. Yap›sal asimilasyon bir kez meydana geldi¤inde, di¤erleri kaç›n›lmaz olarak bunu izler. Afla¤›daki tablo, Euro-Türkler aç›s›ndan, Almanya ve Fransa’daki asimilasyon veya entegrasyon biçimlerini gösterir.

“ÇEfi‹TL‹L‹K ‹Ç‹NDE BÜTÜNLÜK” YA DA “ÇEfi‹TL‹L‹K ÜSTÜ BÜTÜNLÜK”

Son zamanlarda çeflitlilikle ilgi tart›flmalar etraf›nda bir çerçeve olufl- turmak için baz› kavramsal ve felsefi araçlar gelifltiren baz› siyaset bi- limciler mevcuttur. Will Kymlicka (1995), bir liberal komüniter ola- rak, birlefltirici bir sosyal yap›n›n (bütünlük) temeli olarak liberal de-

100dördüncü bölüm

KARfiILAfiTIRMALI-TABLO 15

Her ‹ki Ülkedeki Asimilasyon veya Entegrasyon Biçimleri

Almanya Fransa

Kültürel ve davran›flsal asimilasyon X

Yap›sal asimilasyon X

Evlilik yoluyla asimilasyon

Özdeflleflimsel asimilasyon X X

Tav›r al›c› asimilasyon

Davran›flsal asimilasyon X

mokratik ilkelerle, kültürel az›nl›klar›n kollektif haklar›n›n tan›nmas› (çeflitlilik) düflüncesini çokuluslu devlet içinde birlefltirme (‘çeflitlilik içinde bütünlük’) çabas› içindedir. Kymlicka, az›nl›k gruplar› için kol- lektif haklar›n, söz konusu az›nl›k grubun üyelerinin bireysel özgür- lüklere ulaflabilmeleri aç›s›ndan önemli oldu¤u için, liberal bir politika anlay›fl›yla tezat oluflturmad›¤›n› iddia eder (Kymlicka 1995: 46).

Di¤er yandan, Brian Barry, bir liberal olarak, farkl›l›¤a sayg›- n›n, yurttafllar aras›nda eflitli¤i sa¤lamak için gerekli olan bütünlü¤ü tehdit etti¤ini hat›rlatarak, çokkültürlü bak›fl aç›s›ndan kaynaklanan bölünmeler konusunda okuyucuyu uyar›r. Bu tamam›yla ekonomik bir sorun de¤il, ayr›ca haklar›n eflit da¤›l›m›yla da ilgili bir sorundur. Barry, dinî mezhep gruplar› söz konusu oldu¤unda, Kymlicka’n›n “grup haklar›” konusundaki vurgusunun olumsuz sonuçlar›na dikkat çeker. E¤er (liberal) devlet tarafs›zl›k idealine sad›k kalacaksa, az›nl›k gruplar›na gruba özel haklar tan›namayaca¤›n› ileri sürer (Barry 2001: 165). Barry’nin öncelikleri, grup merkezli çokkültürlülük ilkelerinin ötesinde bireysel haklara sayg› temelinde ço¤unlu¤un idaresine, yani bir tür çeflitlilik üstü bütünlü¤e dayan›r.

Yukar›da söz edilen konumlar (liberal komüniteryan ve cumhu- riyetçi), ulus-devletler ba¤lam›nda kültürel çeflitlili¤in idaresi konusun- da en çok tart›fl›lan siyasi durufllard›r. Buna ra¤men, Avrupa Birli¤i içinde kültürel, etnik, ulusal, dinsel ve uygarl›ksal çeflitlili¤in idaresi konusunda yeterli ölçüde tart›flma yoktur. Son zamanlarda, Avrupa Birli¤i Komisyonu’nda muhtemel gelecek senaryolar›na iliflkin baz› gi- riflimlerde bulunuldu. Bu senaryolar, ‘çeflitlik içinde bütünlük’, ‘çeflitli- lik’ ve ‘Avrupa yurttafll›¤›’ gibi baz› kavramlar›n kamusal alanda dola- fl›ma girmesiyle birlikte ortaya ç›kt›. Bu noktada, AB Komisyonu’nun, her türlü çeflitlili¤in idaresi konusunda Kymlicka’n›n önerdi¤i türden bir ‘çeflitlilik içinde bütünlük’ anlay›fl›n› benimsedi¤i görülmektedir. Di¤er yandan, veriler gerçekte, K›z›l-Yeflil koalisyon taraf›ndan dile ge- tirilen ça¤dafl Alman entegrasyon modelinin ‘çeflitlilik içinde bütünlük’ söylemiyle örtüfltü¤ünü ve Frans›z modelin daha çok homojenlefltirici ‘çeflitlilik üstü bütünlük’ söylemi çizgisinde oldu¤unu göstermektedir.

Belgede Euro-Türkler (sayfa 108-117)