• Sonuç bulunamadı

Türkiye’ye Aidiyet Hissi ve Türk Kimliğinin Etkinliği

5. SURİYE’DEN ZORUNLU GÖÇLER VE TÜRKMEN GÖÇÜNE İLİŞKİN

5.3. Türkiye’ye Göç Eden Türkmenler Üzerine Yapılan Araştırmanın Bulguları ve

5.3.7. Suriye’den Göç Eden Türkmenlerin Gelecek Planları

5.3.7.3. Türkiye’ye Aidiyet Hissi ve Türk Kimliğinin Etkinliği

Savaş başlayınca savaşmamak için ülkeden kaçmak zorunda ve savaşın biteceğine ve ülkenin eski haline döneceğine ilişkin umutsuz olan katılımcı 15 ise şu şekilde aktarmıştır;

“Savaş başlayınca ben Lübnan’a kaçtım benim babam ailem hiç biri savaşmamı istemedi Esad savaşa çağırdı bütün erkekleri mecbur yakalanırsam savaşacaktım. Ya muhaliflerden olacaksın ya Esad tarafında yoksa yapamazsın benim babam da istemedi göndermem dedi. Onlarda Müslüman biz de Müslümanız bizi birbirimize kırdırmak istiyorlar dedi. Doğru diyor bende savaşmak istemedim erkek kardeşlerim var onları da göndermedi. Savaşında biteceği yok gibi görüyorsunuz her gün daha kötüye gidiyor.

Geri dönmeyi düşünmüyorum o yüzden savaş bitse ne olacak siz hiç gördünüz mü? Her yer yıkıldı, her yer onların, hepsinin eskisi gibi olmasının imkanı yok ne çarşı var ne pazar var. Bence düzelmesi imkansız.” (Katılımcı 15, Erkek 25 yaşında, 29.03.2016) Savaşın yıkıcı etkilerini en derinden yaşayan kadınlar ve çocuklar olmuştur. Muhalifler veya diğer terör örgütleri kadınlar ve çocuklara daha iyi davranmalarına rağmen hemen hepsi ailelerinden bir erkeği savaş sonucu kaybetmişlerdir. Savaş nedeniyle genel seferberlik ilan edilmesi isteler de istemeler de erkeklerin savaşa gitmelerine neden olmuştur. Geride kalan kadınları ve çocuklarının tek başlarına savaşın olumsuzluklarıyla mücadeleleri daha zor hale gelmiştir. Tüm bunları yaşayan kadınların Suriye’ye geri dönmeyi istemelerine rağmen savaşın biteceğine ilişkin umutsuz oldukları görülmüştür.

Kadın katılımcılarımızda Katılımcı 6 şu şekilde ifade etmiştir;

“Benim kocamın kardeşi muhalifler tarafında savaşmaya başladı bir gün ölüsünü getirdiler. Savaşı biz çıkarmadık ama bizi içine çekti. Daha kötüye gitmeye başladı buraya sığındık şimdi vatanıma dön deseler dönerim savaş bitse ama biter mi savaş bilmem. Bence bitmez sürekli kötü bir şeyler oluyor. Savaş bir gün duracak diyoruz ama ne gün biliyoruz bilemiyoruz İnşallah durur.” (Katılımcı 6, Kadın 43 yaşında, 26.02.2016)

uyum sorunu yaşamamışlardır. Kendileri nasıl tanımladıklarına ilişkin soru sorduğumuz da bir katılımcının dışında genel olarak katılımcıların kendilerini Türkmen olarak tanımladıkları görülmüştür. Genel olarak Türkmen köylerinde yaşamaları, Türkmen kimliklerini korumalarında etkili olduğunu aktarmışlardır. Ayrıca aile içinde özellikle Türkçe konuşulması Türk adet ve göreneklerine göre hareket edilmesi, Türkmenlerin genellikle Türkmenler ile evlenmeleri Türkmen kimliklerini korumalarına yardımcı olmuştur. Görüşmeler sırasında kendini Suriyeli olarak tanımlayan kişinin de annesinin Arap kökenli olması nedeniyle kendini Suriyeli olarak ifade ettiği görülmüştür.

Alan araştırmasında görüşülen kişilerin hepsinin ana dillerinin Türkçe olması nedeniyle çok iyi Türkçe konuştukları görülmüştür.

Katılımcı 12’nin kendini Türkmen olarak tanımlaması ve Türkiye’ye ait hissetmesini şu şekilde anlatmıştır;

“Biz hepimiz Türkmen köyünde yaşadık bu zamana kadar bizim atalarımız buradan gitme biz kendimiz hiç bozmadık benim 9 tane çocuğum bir sürü torunum var hepsini bu şekilde yetiştirmişizdir. Arap komşularımız da var ahbaplarımız da vardır ama biz onlara pek karışmadık açıkçası. Neden onların kültürleri onlara bizim kültürümüz bize.

Ben Arapça konuşmayı bile bilmem kızlarım da çok bilmez okula giden erkek çocuklarım bilir Arapça onlar işte lazım olduğu için bilirler. Ama çocuklarımız evde önce Türkçe öğrenirler. Bak benim Türkçem biraz eski Türkçedir çocuklarım torunlarımsa hepsi Türkler gibi iyi Türkçe konuşurlar çünkü hep Türk kanalları seyrederler. O yüzden onlar daha iyi bilirler. Aslında bize zamanında çok işkence ettiler Esad’ın babası Türkmen köylerini yakıp yıkmışlardı. Genel olarak biz kendi içimizde yaşarız Türkmenler. Çünkü bizi hep dışlarlar. Biz öyle herkesin yanında Türkmen olduğumuzu pek söylemeyiz zaten. Bizim Türkiye’de akrabalarımızın olması bağlantımızın olmasından dolayı da Türkiye’ye gelince rahat yaşayabildik.” (Katılımcı 12, Kadın 72 yaşında, 29.03.2016)

Katılımcı 2 Türkiye’ye nasıl bağlı olduklarını, kendilerini nasıl tanımladıklarını ve aidiyetlerini nasıl koruduklarını şu şekilde aktararak Türkiye’ye göç sürecinde rahatlık sağladığını ifade etmiştir.

“Biz Türkmen’iz hepimiz Türkçe konuşuruz. Benim için çok önemli ben evde Arapça konuşmayı yasakladım yasak işte Türkçe çok önemli benim için bir milletin kültürünü

koruması için dilini bilmesi çok önemli. Biz kültürümüze dilimize çok sahip çıkarız hep.

Çünkü bizim birbirimizden başka kimsemiz yok. Türkmenler kültürüne sahip çıkmak zorunda biz böyle gördük babalarımızdan. Biz hep kızlarımızı Türkmenlere veririz.

Araplardan da Türkmenlerden de kız alırız. Ama Araplara kız vermeyiz kendi kültürünü unutmasın diye bak benim ilk eşim Türkmen’’di vefat etti sonra tekrar evlendim Arap ikinci eşim ama evde herkes Türkçe konuştuğu için oda Türkçe öğrenmek zorunda kaldı.

Bir kendimizi Türk olarak gördüğümüz için bir sorun buraya gelmemizde bir sorun yaşamadık. Dilimiz, dinimiz bir köylerimiz birbirine yakın buradan farklı görmeyiz kendimizi. Bu yüzden Türkiye’ye geldik başka nereye gidelim, burası da bizim memleketimiz. Her şeyimiz ortak olduğu için burada insanlarla anlaşmada zorluk çekmedik hiç.” (Katılımcı 2, Erkek 46 yaşında, 26.02.206)

“Biz hepimiz Türkmen’iz buraya gelince öğrenmedik Türkçeyi ilk Türkçe konuşuruz çocuklarımda öyle biz Halep’in merkezinde otururuz ama hep Türkmenlerin olduğu yerde olduğundan zorluk çekmeyiz. Arapçayı da buraya gelince öğrendim ne yalan deyim az bilirdim buraya gelince Suriyelilerin yaşadığı bu mahallede yerleşince onlarla konuşarak öğrendim çoğu şeyi. Ben şurada çıkıyım, insanlarla konuşuyum kimse bana Suriyeli demez burada o yüzden çok zorluk yaşamadık. Burasıda bizim ikinci memleketimiz zaten biz savaştan önce de hep Türkiye’yi seyrederdik, hep Türkiye’den konuşurduk, buradan ayrı hissetmeyiz kendimizi. Suriye’de de biz çok görmedik aslında Türkmenlerin ayrıldığını biz hep Türkmen kadınlarının yanındaydık çalışmadığımızdan okula gitmediğimizden bilmem yani ama kocam işe gittiğinde Türkmen olduğu demezdi.

Türkçe konuşmazdı istemezlerdi yani Arapça konuşman gerekirdi.” (Katılımcı 1, Kadın 38 yaşında, 20.02.2016)

Katılımcı 16’nın ise babasının küçüklükten beri Türkçe öğretmesinin Türkiye’yi sevmesi ve Türkiye’den gitmek istemediğini şu şekilde aktarmıştır;

“Benim babam hep Türkçe konuştururdu bize çocukluktan beri hepimiz Türkçe konuşurduk babam hep derdi öğrenin kızım belki bir gün lazım olur diye öyle de oldu.

Bizim hepimiz Türkçeyi çok iyi konuştuğumuz için burayı hep merak ederdik televizyondan hep burayı seyrederdik buraya gelelim isterdim. Ama böyle değil tabi ben kendimi buradan ayrı görmüyorum o yüzden geri gitmek istemiyorum. Suriye buradan

daha iyi değil ki. Hem orada Türkmenler kötü davranırlardı ben bu yüzden burada kalmak isterim.”(Katılımcı 16, Kadın 18 yaşında, 29.03.2016)

Türkmenlerin, Türkiye’ye kendilerini ait hissetmeleri aynı zamanda burada uyum sorunu yaşamamalarını sağlamış ve bu nedenle ülkelerine geri dönmeyi düşünseler de Türkiye’de kalmayı da düşünmektedirler. Uluslararası göç literatüründe ön görülen ülkelerarası göç sürecinde göçmenlerin yaşadıklarından tamamen farklı bir sürecin işlediği görülmektedir.