• Sonuç bulunamadı

3. CUMHURİYET ÖNCESİ VE SONRASI TÜRKİYE’DE GÖÇLER

3.4. Türkiye’de 1980 Sonrası Küresel Göçler

3.4.2. Son Dönemde Türkiye’ye Yönelik Göçler

Türkiye’nin transit ülke olarak görülüp göç aldığı bölge sadece Ortadoğu değil aynı zamanda sınırların, küreselleşme ile önemini yitirmesiyle Afrika ülkelerinden de yoğun kitlesel göçler almıştır. Nijerya, Etiyopya, Somali, Libya, Fas, Tunus, Mısır gibi ülkelerde yaşanan iç savaşlar, ekonomik sıkıntılar ve bir türlü sağlanamayan istikrar yüzünden insanların bir bölümü mülteci statüsünde Avrupa’ya geçmeye çalışırken, bir bölümü de özellikle Batı Afrika ülkelerinden yasadışı yollarla Avrupa’ya geçmeye çalışmaktadır. Yasadışı yollarla ülkelerinden kaçan Afrikalıların bu kaçış için çoğu zaman insan kaçakçılarına yüklü miktarda paralar ödedikleri bilinmektedir. Kaçış sırasında da ilk durağı genellikle Türkiye oluşturmaktadır. Türkiye’ye yönelik kaçak Afrikalı göçleri 1990’ların ortasında başlamış ve günümüzde de devam etmektedir.

Genel olarak Türkiye’de Afrikalı göçmenlerin sayısına ilişkin resmi araştırmalar yapılmadığı için bugüne kadar gelen göçmen sayısı veya bugün sınırlarımız içinde bulunan Afrikalı göçmen sayısı hakkında net bilgilere sahip olunamasa da Türkiye’deki yasadışı veya sığınmacı göçmen açısından Afrikalı göçleri önemli niteliktedir (Brewer ve Yükseker, 2009).

Araştırmalar sonucu 2011’de İstanbul’da Batı ve Orta Afrika’dan göç eden göçmen sayısının 35.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Afrika’nın diğer bölgelerinden gelenlerin sayısına da bakıldığında toplamda 70 bine yakın Afrikalı göçmenin varlığından söz edilmektedir (Şaul, 2015, s. 112). 16. yüzyıldan beri Afrika’dan çeşitli nedenlerle zorunlu göç alan Anadolu coğrafyası, 21. yüzyıla kadar farklı dönemlerde yoğunluğunu arttırarak göç almaya devam etmiştir.

Görüldüğü gibi 1980’lerden sonra değişen göç yapısıyla birlikte Türkiye ilk başta yoğun kitlesel göçlere ve daha sonra bireysel hale gelen göçlere ev sahipliği yapmıştır halende yapmaktadır. Sadece Ortadoğu değil özellikle son yıllarda Rusya, Ukrayna, Moldova gibi ülkelerin yanında Orta Asya ülkelerinden de göçler yaşanmaktadır. Bu bahsettiğimiz ülkelerden gelen göçlerden çok farklı bir yapıya sahip Avrupa ülkelerinden bile Türkiye günümüzde göç almaktadır.

Özellikle 1980’lerden sonra Türkiye’ye yönelik göçler dört bölümde ele alınmaktadır;

birinci kısım sığınmacılar ve iltica edenler, ikinci kısım transit göçmenler, üçüncü kısım yasadışı yollardan çalışma amacıyla gelenler, son olarak da yasal olarak Türkiye’de

oturma izni alan göçmenler Türkiye’ye gelen göçmen profilini özetlemektedir (İçduygu, 2003, s. 12).

Birleşmiş Milletler bünyesinde bulunan “International Organization of Migration”

tarafından göç şekilleri net olarak belirlenmiş ve uluslararası göçler bu tanımlar üzerinden betimlenmektedir. IOM’un yapmış olduğu tanımda sığınmacı; bir kişinin yaşadığı ülkeden güvenlik tehdidi ve zulüm nedeniyle başka bir ülkeye sığınma talep etmesidir (International Organization for Migration, 2016). Türkiye; yapmış olduğu anlaşmalar doğrultusunda sadece Avrupa ülkelerinde mülteci statüsünde sığınmacı alabilmesine rağmen Türkiye aslında coğrafi sınır gözetmeksizin insani değerler ölçütünde göçmenlere eşit şekilde davranmaktadır.

Türkiye’nin sığınmacılardan sonra en çok maruz kaldığı göç çeşidi düzensiz göçlerdir.

Düzensiz göçler yapısı itibariyle ulusal sınırlar içerisine giriş çıkışların kontrol edilememesine neden olduğu için ülke içinde sorun yaratmaktadır. Uluslararası alanda düzensiz göç; gönderen, transit olarak kullanılan ülke veya alıcı ülkenin hiçbir şekilde ülke içinde bulunma normuna uymayan kişilerin yapmış olduğu göçlerdir. Hedef ülke açısından ülkeye yasadışı şekillerde giriş yapan veya ülke içinde yasadışı bir biçimde kalan veya çalışan kişilerin yapmış olduğu göçlerdir (International Organization for Migration, 2016). Bu tanım temelinde resmi kaynaklardan elde edilen verilerden elde edilen Tablo 3.4.2.’de görüldüğü gibi Türkiye özellikle son dönemde yoğun bir şekilde düzensiz göçe maruz kalmıştır. T.C Göç İdaresi Müdürlüğünden elde edilen bu verilerde genel olarak Türkiye’de yakalanan, yasal hiçbir belgeye sahip olmayan göçmenlerin sayılarıdır. Türkiye’de yaşanan düzensiz göçlerin 2000 yılında 94.514’ü bulmasından sonra 2015 yılına kadar azaldığı fakat yine 30 binin altına hiç düşmediğini görmekteyiz. 2015 yılında ise özellikle Güneydoğu sınır komşumuz Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle yoğun biçimde yaşanan düzensiz göçlerin sayısı 146.485’e kadar yükselmiştir. Yaşanan bu düzensiz göçler Türkiye açısından başta güvenlik olmak üzere birçok soruna neden olmuş ve bunun önüne geçmek için sınırlardan geçişlerin sınırlandırılmasına gidilmiştir.

Tablo 3.4.2.1: Yıllara Göre Düzensiz Göçmen Sayısı

Kaynak; Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Kütüphane; Göç İstatistikleri, Düzensiz Göç Web Sayfası

http://www.goc.gov.tr/icerik6/duzensizgoc_363_378_4710_icerik

Göç İdaresi verilerinden yararlanarak elde etmiş olduğumuz bu verilerde 2015 yılında Türkiye’de bulunan göçmenlerden ilk ona giren ülkelere bakacak olursak ilk sırayı 74 bin civarında Suriyelilerin aldığını görmekteyiz. Suriye’yi 35 bin civarında göçmenle Afganistan takip etmektedir. Üçüncü sırada ise yaklaşık 7 bin civarında Iraklı göçmenin varlığından söz edilmektedir (Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 2016). Düzensiz göçlerin önemli bir kısmını ülkeye yasadışı yollarla giriş yapan göçmenler oluşturmaktadır. Bir kişinin vatandaşı olmadığı ya da sürekli olarak ikamet etmediği bir ülkeye girişini sağlayan bundan maddi çıkar sağlayan insan kaçakçıları aracılığıyla bu göçler günden güne artmaktadır.

Son yıllarda yaşanan insan kaçakçılığının verileri Tablo 3.4.2.2’de görüldüğü gibi son beş yılda giderek artmıştır. Bu durumun nedeni yine sınır komşumuz olan Suriye’de yaşanan insanlık dramı nedeniyle Türkiye’nin sınırdan geçişlere izin verilmesinin suiistimal edilmesinin bir nedenidir.

Tablo 3.4.2.2: Yıllara Göre Göçmen Kaçakçıları

Kaynak; Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç idaresi Genel Müdürlüğü;

Kütüphane, Göç İstatistikleri Düzensiz Göç Web Sayfası http://www.goc.gov.tr/icerik6/duzensiz-goc_363_378_4710_icerik

Düzensiz göçlerin dışında Türkiye’ye son yıllarda yapılan sığınma talepleri ve mülteciler Türkiye’de yaşanan göçlerin açıklanması için önemlidir. Türkiye’ye yönelik sığınma talepleri kabul edilen göçmenler ile ilgili bilgiler için Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)’nin 2016 yılının Temmuz ayı verilerine göre sırasıyla İran, Afganistan, Irak ve Somali’den gelenlerdir. Bu veriler araştırma konumuz olan Suriye’den gelen göçmenlerden ayrı olarak ele alınmış olanlardır. Bir ay içinde 20995 kişinin İran’dan gelen kayıtlı sığınmacı olduğu verilerde görülmüştür. İran, Afganistan, Irak ve Somali dışından da kayıtlı sığınmacıların varlığı yaklaşık 6 bin civarında olduğu görülmekte fakat bu dört ülkeye nazaran oldukça az niteliktedir. Toplamda 2016 yılının temmuz ayında Suriye’den gelenler dışında toplamda kayıtlı sığınmacı sayısı 233648 kişi olduğu Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliğinin raporlarından anlaşılmaktadır (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği , 2016).

Türkiye’de bulunan yabancıların bir bölümü de farklı izinlerle Türkiye’de bulunmaktadır. Bunlardan bir bölümü artık oturma izni almış olanlardır. Türkiye

Cumhuriyeti Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün son on yıldaki verilerine baktığımızda Türkiye’de 2005 yılında ikamet izni verilen yabancı sayısı yaklaşık 180 bin kişi iken zaman zaman artış zaman zaman düşüş yaşansa da özellikle de 2012 yılından sonra 300 binin altına hiç düşmemiş ve 2015 yılında 422 bin kişiye ulaşmıştır. 2015 yılında ikamet izni verilen ilk üç yabancı ülke; Irak, Suriye, Azerbaycan’dır. Bu üç ülkeden gelen göçmelere yaklaşık olarak aynı oranda yabancı ikameti verilmiştir. Ardından Türkmenistan, Rusya Federasyonu ve Gürcistan gelmektedir. Türkiye’de verilen ikamet izinlerinin geneli kısa dönem, aile, öğrenci ve çalışma izinleridir (Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, 2016).

4. SURİYE ARAP CUMHURİYETİNİN TARİHİ VE YAPISAL