• Sonuç bulunamadı

Suriye Topraklarında Varlıklarını Sürdüren Gruplar

4. SURİYE ARAP CUMHURİYETİNİN TARİHİ VE YAPISAL ÖZELLİKLERİ

4.5. Suriye Topraklarında Varlıklarını Sürdüren Gruplar

Şii gruplar Suriye için en önemli topluluklardan bir olma özelliğini mezhepsel ayrılığın yaşandığı günden beri korumaktadır. İslam’da yaşanan mezhepsel ayrılığın merkezi her ne kadar Medine olsa da bu mezhepsel ayrılık daha sonra Suriye, İran coğrafyasına kaymış ve halen en şiddetli savunucularının bulunduğu coğrafya burası olmuştur.

Bu coğrafyada yaşayan Türkmen Alevi grupları Bektaşı veya Kızılbaş olarak adlandırılmıştır; Şam, Golan, Hama, Humus, Lazkiye, Antep bölgelerinde varlık göstermektedirler. Sunni gruplar ise Müslümanlığın bu topraklara geldiği günden beri varlıklarını devam ettirmektedir. Bunun dışında kendilerini ne Sunni ne de Şii daireye ait görmeyen fakat Şiiliğin izlerini taşıyan Nusayriler ve Dürziler de bu coğrafyada yaşamaktadırlar. Geçmişleri Fatımi-Memlük devirlerine dayanan bu gruplardan Dürzilere Fransa’nın Suriye’yi işgal ettiği dönemde devlet kurma hakkı verilişmişse de bugün Suriye, Filistin, Ürdün ve Lübnan’da varlıklarını sürdürmektedirler.

Müslümanlıktan önce bu topraklara hakim Bizanslılardan kalma Hristiyan gruplar ise Suriye nüfusunun %10’unu oluşturmaktadır. Ayrıca Arapça ve Kürtçe karşımı bir dil kullanan ve farklı görüşlere göre farklı geçmişleri olduğu savunulan, inançları Zerdüştilik olan Yezidiler Suriye’de dağınık olarak yaşamaktadırlar. Yezidiler Suriye’nin önemli gruplarındandır. Bu dini grupların dışında hemen hemen bütün dinleri barındıran Suriye’de, Yahudi dinine mensup kişiler de Osmanlı zamanından beri varlıklarını devam ettirmiştir. Bölgede kurulan İsrail devletine göç etmeleriyle bölgedeki Yahudi nüfusu azalmış olmasına rağmen tamamen yok olmamıştır. Bunun yanında Memlüklü döneminden beri küçükte olsa Çerkez grupları Suriye yaşamışlardır (Bademci, 2014, ss. 161-173).

4.5.1. Suriye’deki Türk Varlığı

Suriye’de, Selçuklu Devletinden önce başlayan Türk varlığı günümüzde de devam etmektedir. Selçuklu Devleti ile Türkler Suriye’de etkinliklerini arttırmış, dönem dönem bölgede hakimiyet değişse de Osmanlı döneminde Yavuz Sultan Selim’in bölgeyi imparatorluk topraklarına katmasıyla I. Dünya Savaşının sonuna kadar bölgede Türk hakimiyeti sürmüştür. Bu kadar uzun süredir bu topraklarda bulunan Türklerden dolayı I. Dünya Savaşı öncesi ve sonrası Türkiye ile bu topraklar üzerinde hakimiyet kurmak

isteyen diğer devlet arasında otorite mücadeleleri yaşanmıştır. Buradaki haklarından vazgeçmeyen Türkler, Türkiye tarafından korunmaya çalışılmıştır. Hatay meselesinde görüldüğü gibi bölgedeki Türk varlığının hakları her zaman Türkiye için önemli olmuştur. Sınırın diğer tarafında kalan Türkler de baskılara rağmen dillerini, dinlerini ve kültürlerini günümüze kadar korumak için mücadele etmişlerdir.

Suriye’nin politikası nedeniyle Türklerin varlıklarını ortaya koymalarında sıkıntılar yaşanmıştır. Türkler ilk olarak Türkistan’dan, Suriye’ye geldiklerinde Halep, Hama, Humus, Şam bölgesine yerleşmiş ve bugün yine bu bölgelerde varlıklarını sürdürmektedirler. I. Dünya Savaşına kadar Osmanlı yönetiminde olan bu bölgedeki Türk halkı I. Dünya Savaşından sonra Osmanlı’nın da dağılmasıyla Osmanlı’dan ayrılan Suriye’deki Türkmenler, Türkiye’de yaşanan Kurtuluş Mücadelesine benzer biçimde Fransız Mandasına karşı direnseler de Arapların tavırlarından dolayı başarılı olamamışlardır. Atatürk zamanında Fransa ile 1921 yılında imzalanan Ankara Anlaşmasıyla Suriye’deki Türkmenlerin resmi dillerinin Türkçe olması ve tüm sosyal haklarının korunması yönündeki maddeye rağmen Fransa mandası döneminde Arapların baskılarıyla Suriye Türkmenlerinin bir kısmı asimile olmuştur. Suriye yönetimi azınlık grup olarak sadece Ermeni kökenlileri görmüş ve diğer grupları Suriye Arap vatandaşı olarak nitelemiştir, bu durumda Türkmenlerin hiçbir şekilde ülke içinde varlık gösterememelerine neden olmuştur (Orhan ve Öztürkmen, 2011, ss. 46-50).

Günümüzde varlığını sürdüren aynı zamanda Suriye’de baskı yönetimine karşı direniş gösteren Türkmen gruplarından biri Halep Türkmenleridir. Halep’e ilk gelen Türkmen boylarının adları Üçok, Bozok, Bozdoğan, Döğer, Avşar, Harbendeli, Ağaçeri, Varsak, Kınık, Bayındır, Beğdili, Bayat’tır. Halep’te yaşayan Türkmen varlığının yoğunluğuna dair Osmanlı kayıtlarının yanında Katip Çelebinin de notları bulunmaktadır. Halep’te Türkmenlerin yaşadığının en büyük kanıtı Osmanlı döneminde bu bölgelerdeki mahalle sokak ve köy adlarının Türk adları olmasıdır. Kaynaklarda resmi olmamakla birlikte o dönemde 25, 30 bin civarında bölgede Türkmen yaşadığı söylenilmektedir. Zamanla bu durum baskılar nedeniyle değişse de günümüzde dahi sokaklarında Türkçe konuşulan bölgeler mevcuttur. Bu bölgeler; Azez, Bab-Münbiç, Carablus, Aktaş, Bekmeşli, Telile, Hacıköze, Halisa, Haşlıhöyük, Kantara, Kerpiçli, Mirhan, Mirzaşehid, Çobanbey, Büyük ve Küçük Nağba, Memili, Sındı, Tıybık, Toklu, Karaköprü. Günümüzde resmi olarak Halep’te ki Türkmen nüfusunun rakamlarına ulaşılamamakla birlikte, tahmini

Halep nüfusunun %25’ini Türkmenlerin olduğu söylenmektedir (Bademci, 2014, ss.

180-189). Aynı zamanda Halep’te yaşayan Türkmenlere kaynaklara göre Halep veya Culap Türkmen’i denilmektedir. Şam’da yaşayanlara Şam Türkmen’i, Lazkiye’de yaşayanlara Bayır-Bucak Türkmen’i denilmektedir ( Orhan ve Öztürkmen, 2011, s.50).

Hums-Hama bölgesinde günümüze kadar Türkmenler varlıklarını korumuş fakat öz dillerinden kopmuşlardır. Genelde merkezde Arapça konuşulurken köylerde Türkçe konuşulmaktadır. Yine diğer Türkmen şehirlerinde olduğu gibi Türkmen ilçe ve köy isimlerinden, buraların Türkmenlerin yerleşim yerleri olduklarına ilişkin bulgulara ulaşılmıştır. Şam’da bulunan Türkmenlerin büyük kısmı Osmanlı zamanında buraya yerleşmiş Türkmenlerdir. Golan Tepelerinin İsrail tarafından işgal edilmesiyle bu bölgedeki Türkmenler de Şam’a yerleşmişlerdir. Şam bölgesinde yaşayan Türkmenlerin de büyük kısmı Araplaşmıştır. Bölgedeki Türkmen varlığı burada yaşayan ailelerin isimlerinden anlaşılmaktadır. Ağrıbuz, Akbıyık, Aclıkın, İlçi, İbiş, Bereket, Bizim, Boğa, Begdaş, Beyazid, Beytar, Keçici gibi aileler buna örnektir. İdlib, Rakka, Dera, Tartus bölgelerinde de Türkmen dağınık şekilde halen varlıklarını korumaya çalışmaktadır ( Orhan ve Öztürkmen, 2011, ss. 51-56).

Türkiye için stratejik öneme sahip olan bir bölgede bulunan ve bizim sınırlarımız içinde Hatay’da yaşayan Türkmen gruplarının akrabaları olan Lazkiye bölgesindeki Bayır-Bucak Türkmenleri Suriye’deki önemli Türkmen gruplarındandır. Suriye’de yaşanan iç savaşla birlikte bölgedeki terör örgütü IŞİD ile çatışan Bayır-Bucak Türkmenleri, Türkiye kamuoyu tarafından Suriye Türkmen’i denildiği zaman ilk akla gelen Türkmen grubudur. Hatay sınırından başlayıp Lazkiye kırsalına kadar uzanan bölgedeki Bayır-Bucak Türkmenleri Osmanlı döneminde İç Anadolu ve Akdeniz bölgesinden buraya getirilip yerleştirilen Karamanoğlu Türkmenlerinden olduğu aktarılmaktadır ( Orhan ve Öztürkmen, 2011, s.55).

Suriye’nin birçok yerinde yaşayan Türkmenler gibi Bayır-Bucak Türkmenleri de sosyal hayatta Arapça konuşma zorunluluğundan dolayı Türkçeyi yalnızca kendi içlerinde ilerletmeye çalışsalarda bir kısmı ana dilini unutmuştur. Daha çok kırsal kesimde, köylerde Türkmen yoğunluğu olduğu bölgelerde Türkçe konuşulmakta ve Türk adetlerine uygun yaşanmaktadır. Türkmenlerin geneli Sunni-Hanefi mezhebinden olmalarına rağmen Alevi Türkmen grupları da mevcuttur. Türkiye sınırına en yakın

bölgede bulunan ve Hatay’daki Türkmenlerin bir parçası olan Bayır-Bucak Türkmenleri ise Sunni’dir (Bademci, 2014, ss. 201-207). Yemek çeşitlerinden tutup, evlenme, çocuk büyütme, çocukların isimleri, misafir ağırlama, ekilen tarım ürünlerine kadar Türkiye’de Antep ve Hatay çevresinde bulunan Türkmenlerin yaşayış tarzlarıyla nerdeyse birebir benzerlik gösteren aynı zamanda Arap kültüründen ciddi şekilde ayrılan özellikleriyle burada yaşayan Türkmenler kendi aidiyetlerini halen korumaya çalışmaktadırlar.

5. SURİYE’DEN ZORUNLU GÖÇLER VE TÜRKMEN GÖÇÜNE