• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Kurulacak Zekât Fonu Nasıl Olmalı

BÖLÜM 3: TÜRKİYE’DE YOKSULLUK VE ZEKÂT UYGULAMALARI İLE

3.3. Türkiye’de Kurulacak Zekât Fonu Nasıl Olmalı

Zekât ibadetinin düzenli bir şekilde ifa edilmesi ve zekâttan beklenen verimliliğin sağlanması için zekâtın organize bir şekilde, bir plan dahilinde toplanması ve dağıtılması gerekmektedir. Bunun için de tarihte Peygamberimiz, Hulefa-i Raşidin, Emeviler, Abbasiler dönemi uygulamalarında zekâtın devlet eliyle toplandığı ve uygun yerlere dağıtıldığı görülmektedir. Günümüzde de bazı İslam ülkelerinde buna paralel olarak zekât fonu kurularak zekât faaliyetlerinin bu fon aracılığıyla yapıldığı görülmektedir. Türkiye’de de zekât faaliyetlerinin daha verimli olması için böyle bir fonun kurulması elzemdir. Bu başlık altında Türkiye’de kurulması düşünülen zekât fonunun ne şekilde oluşturulması üzerinde durulacaktır.

Türkiye’de kurulacak zekât fonu öncelikle iyi ve şeffaf bir yönetime sahip olmalıdır. Bu fonda çalışacak kişiler işinin ehli, liyakat sahibi ve güvenilir insanlar olmaları gerekir. Zekât toplama ve dağıtımının iyi yönetilmesi gerekir. Fukaha zekât müessesesinde çalışacak kişiler için;

- Müslüman olmak,

- İşi yapabilecek özelliklere ve vasıflara sahip olmak,

- İşle ilgili bilgi sahibi olmak ve

- Güvenilir olmak şartlarını ileri sürmüşlerdir (El-Kardavi, 2017: 105).

Müslüman olmayanlar zekât işlerinde çalıştırılmamalıdır. Zekât mali bir ibadet olduğundan dolayı zekât işlerinde çalışanların da Müslüman olmaları gerekir. Gayri Müslimlerin zekât konusunda hassas davranmaları veya bilgi sahibi olmadıklarından dolayı itinalı davranmaları mümkün değildir. Ayrıca zekât işlerinde çalışacakların bu işe

ehil insanlar olmaları gerekir. Zekât konusunda iyi derecede bilgiye sahip olmaları

gerekir. Mükelleflerin zekâtlarını hesaplamada onlara yardımcı olmak için bu konularda

bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Zekât fonunda görev verilecek insanlar iyi araştırılmalıdır. Fonun kaynaklarını etkin kullanabilecek yetenek ve kabiliyette

olmalıdır. Bu kaynakların muhafazasında ve uygun yerlere ulaştırılmasında azami

derecede gayret göstermelidirler. Kendi yakın çevresine karşı toleranslı davranmamalıdır.

görevlendirdiği İbnu’l-Utbiyye’nin hediye aldığını öğrenince ona “eğer evinde otursaydın o hediyeler sana verilecek miydi?” diyerek onu azarlamış ve hediyeleri devlet bütçesine almıştır (Dumlu, 2010: 107). Türkiye’de de zekât işlerinde çalışacakların bu hassasiyeti göstermeleri gerekmektedir. Bu hassasiyet insanların zekât müessesesine olan güvenlerinin artmasına ve buna bağlı olarak da toplanan zekât miktarının artmasına ve yoksullara da daha fazla kaynağın aktarılarak yoksulluğun

azaltılmasına daha fazla katkı sağlayacaktır.

Zekât müessesesinde çalışanların çevrelerinde güvenilen, itibar edilen ve saygın kişiler olmalıdır. Mükelleflerin malında gözü olmamalı, insanlara karşı şefkat ve merhametli olmalıdır. Haksızlık yapmamalı, adaletten ayrılmamalıdır (Karadavi, 2017: 110).

3.3.1. Türkiye’de Kurulacak Zekât Fonu Teşkilatı

Türkiye’de kurulacak zekât fonu merkezi Ankara’da olacak şekilde” Türkiye Zekât Fonu” adıyla kurulabilir. Bu fonun her ilde “İl Zekât Müdürlüğü” vb. adla şubesi olmalıdır. İl zekât teşkilatları Türkiye Zekât Fonuna bağlanmalıdır. Belki bazı küçük ilçeler hariç uygun görülen diğer ilçelerde de “İlçe Zekât Müdürlüğü” kurulmalıdır. Türkiye’de kurulacak zekât fonunun yapılanmasında ilçelerde kurulacak zekât teşkilatları ilçenin bağlı olduğu il zekât teşkilatına, il zekât teşkilatları da Türkiye Zekât

Fonu’na bağlanmalıdır. İl ve ilçe zekât teşkilatları faaliyetlerini, uygulamada birliğin

sağlanması açısından Türkiye Zekât Fonu’nun aldığı kararlar doğrultusunda yürütmelidir. Eğer uygulamada birlik sağlanmazsa, her il ve ilçe farklı uygulamalarda bulunursa fona olan güven zedelenir ve buna bağlı olarak da fonun verimliliğinde azalma olur. Bu Malezya örneğinde görülmektedir.

Malezya’da her eyaletin ayrı bir zekât komisyonu olduğundan, zekât toplama ve dağıtımı konusunda eyaletler birbirinden bağımsız hareket ettiğinden ve eyaletler arasında uygulama farklılıkları olduğundan dolayı zekât faaliyetlerinden beklenen verimlilik sağlanamamaktadır. Ayrıca zekât gelirleri fazla olan eyaletlerden düşük olan eyaletlere zekât transferinin yapılmaması, fazlalıkların bekletilmesi ülkede zekât müesseselerine olan güvenin azalmasına yol açmaktadır. Bunun sonucu olarak da yoksulluğun azaltılmasındaki hedeflere ulaşılamamaktadır (Selçuk ve Görmüş, 2016: 366; Yalçın, 2016: 246). Toplanan zekâtın bir kısmının dağıtılmadığını gören

mükellefler ise zekâtlarını zekât kurumu yerine geleneksel metot dediğimiz yöntemle bizzat kendileri muhtaç insanları bulup onlara verme yoluna gidecekler, bu da toplanan zekât miktarının beklenilen seviyelerde olmamasına neden olacaktır (Lubis ve diğerleri, 2011: 5).

Türkiye’de Türkiye zekât fonu adıyla bir zekât fonu oluşturulmalıdır. Bu fonun il ve ilçelerde şubeleri olmalıdır. Zekât fonunun merkezinde bazı karar organlarının olması gerekmektedir. Ülkede zekât konusunda uygulama farklılıklarının olmaması, uygulama birliğinin sağlanması açısından bu elzemdir. Uygulama birliğinin sağlanamaması insanların kuruma olan güvenini zedeleyecektir. İl ve İlçelerdeki zekât uygulamalarındaki uygulama farklılıkları insanların kuruma olan güvenlerinin sarsılmasına neden olacaktır. Türkiye’de kurulacak bir zekât fonunun bazı kurulları da olmalıdır. Çözülmesi gereken sorunlar veya atılması gereken adımların bu kurullarda istişare edilmesi verimliliğin daha da artmasına yardımcı olacaktır. Zekâtın devlet tarafından toplandığı ülkelerde benzeri kurullar mevcuttur. Türkiye’de kurulacak zekât fonunda yönetim kurulu, dini istişare kurulu ve denetleme kurulu olmalıdır.

Şekil 4: Türkiye Zekât Fonu Yapısal Şeması

Türkiye Zekât Fonu

Dini İstişare Kurulu

Türkiye Zekât

Fonu İl şubeleri Yönetim Kurulu

Denetleme Kurulu

Türkiye Zekât Fonu İlçe Şubeleri

Yönetim kurulu, fonun idari ve hukuki işlerini görüşmelidir. Bu kurul konuyla ilgili bazı kamu kurumlarından üst düzey bürokratlardan oluşturulabilir. Türkiye zekât fonunun işleyişinde, uygulamalarında hukuka ve kurallara uygun hareket edilmesi için çeşitli kamu kurumlarında çalışan ve değişik branşlarda bürokratlardan oluşan bu kurul teşkilatın çalışma verimliliğini artıracaktır. Bu kurul fonun işlerinin hukuka ve mali kurallara uygun şekilde yürütülmesine yardımcı olacaktır. Yönetim kurulunda alınan

kararların hukuk kuralları çerçevesinde olmasına özen gösterilmelidir. Ayrıca yönetim

kurulunun almış olduğu kararların mali açıdan uygun ve uygulanabilir olması için bu

kurulda bu alanda uzman kişilerin yer alması gerekmektedir.

Dini istişare kurulu ise, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunca zekât konusunda çalışmalar yapmış kişiler ile üniversitelerin ilahiyat fakültelerinde görev yapan ve zekât konusunda çalışmaları olan ilim adamlarından oluşturulmalıdır. Bu kurul, zekâtın tanıtımı, anlatımı ve zekâtın nerelere verilebileceği, zekât verilecek sınıfların yorumlanması gibi dini konuları görüşüp zekâtın İslam’ın belirlediği şekilde toplanması ve İslam’ın belirlediği yerlere dağıtılması konusundaki hususları

belirlemelidir. Zekât verilecek yerler ve bunların öncelikli olanları bu kurulda görüşülüp

kararlaştırılmalıdır. Türkiye zekât fonu şubelerinde çalışanlar her ne kadar zekât konusunda bilgi sahibi olsalar da bu konuda çalışmalar yapmış ilim adamları kadar bilgi sahibi olmaları mümkün değildir. Bu nedenle bu kurulu oluşturan ilim adamlarının alacağı kararlar önem arz edip uygulamanın da İslam’a uygun olmasına yardımcı olacaktır. Bu kurulun kararları bütün şubelerce tatbik edilmelidir. Türkiye zekât fonunda böyle bir kurulun olması zekâtla ilgili fıkhi meselelerde birliğin sağlanması, uygulamaların İslami kurallara uygun olması açısından önem arzetmektedir. Zekât vermek isteyenlerin zekâtlarının hesaplanmasında, zekât verilecek yerlerin

belirlenmesinde ve zekât verilecek yerlerin yorumunda bu kurulun alacağı kararlar

bağlayıcı olmalıdır. Türkiye Zekât Fonunun il ve ilçe şubeleri zekâtlarını vermek isteyenlerin zekâtlarını hesaplarken Dini İstişare Kurulunun belirlediği esaslara göre zekâtı belirlemelidir. Ülke içinde uygulama birliğinin olması vatandaşların fona olan güveninin artmasına sebep olacaktır.

Ayrıca zekâtın dağıtımıyla ilgili zekât verilecek yerler tövbe suresinin 60’ıncı ayetinde belirtilmiştir. Bu sekiz sınıfın kapsamıyla ilgili olarak ilim adamları farklı yorumlar

yapmaktadır. Türkiye’de de zekât fonunun il ve ilçe şubelerinde zekât verilecek yerler hakkında yorum farklılıkları olabilir. Bu farklılıkların önüne geçmek için dini istişare kurulunun kararlarına uygun hareket edilmesi gerekmektedir. Zekât verilecek yerlerin yorumunu bu alanda bilgi ve birikim sahibi ilim adamlarına bırakmak ve onların kararları doğrultusunda uygulamalarda bulunmak isabetli bir davranış olacaktır.

Türkiye zekât fonunun ayrıca denetleme kurulu olmalıdır. Bu kurul genel merkez ve şubelerin işleyişini ve hesaplarını incelemelidir. Aksaklıkları belirlemeli, hataların giderilmesine yardımcı olmalı, hesapların şeffaf bir şekilde olmasına yardımcı olmalıdır. Toplanan zekâtların ne kadarı nerelere verilmiş, zekâtın dağıtımında ne tür uygulamalar yapılmış, zekât uygun yerlere verilmiş midir? Bütün bunların denetlenmesi bu kurul tarafından yapılmalıdır. Türkiye zekât fonu ile il ve ilçe şubelerinin hesapları denetleme kurulu tarafından denetlenmelidir. Bütün şubeler priyodik bir şekilde kontrol edilmelidir. Denetleme kurulu raporları ve zekât fonunun raporlarına arzu edenler ulaşabilmelidir. Denetlenebilirlik hem kurumların mevzuata uygun hareket etmelerine katkı sağlayacaktır, hem de fona zekâtlarını veren insanların fona olan güveninin artmasına yardımcı olacaktır. Fona olan güven arttıkça fonun topladığı zekât miktarında artış olacak ve bu da yoksullukla mücadelede daha fazla kaynağa sahip olmamız ve yoksullukla daha etkin mücadele vermemize olanak sağlayacaktır.

Abbasiler döneminde devletin idare merkezinde Divan’ül-harac adıyla zekât divanı

kurulmuş olup, mahalli divanların kayıtlarının kopyaları divan’ül-harac’da toplanmıştır. Türkiye’de de benzer uygulamalar yapılıp, her ilçe topladığı ve dağıttığı zekât miktarıyla ilgili faaliyet raporlarını bağlı olduğu il zekât fonu şubesine, il zekât fonu şubeleri de belli periyotlarla faaliyet raporlarını Türkiye zekât fonu merkezine

göndermelidir. Bu uygulama zekât fonunun faaliyetlerinin kontrolü ve verimliliği

açısından yararlı olacaktır. Her şube yıllık topladığı ve dağıttığı zekât miktarını ve zekâtı nerelere ne kadar verdiğini muhasebe kayıtlarında göstermeli ve mümkünse açıklamalıdır. Bu aleniyet kuruma olan güvenin artmasına katkı sağlayacaktır. Türkiye Zekât Fonunun ilçe şubelerinin belirli periyotlarla faaliyet raporlarını bağlı oldukları il şube müdürlüklerine, il şube müdürlükleri de il içindeki zekât faaliyet raporlarını

Türkiye Zekât Fonuna göndermeleri ve bu faaliyetlerin belirli periyotlarla yayınlanması

zekât miktarının Türkiye’nin zekât potansiyelinin ne kadarı olduğunun net bir şekilde

belirlenmesine yardımcı olacaktır.