• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: YOKSULLUK

1.2. İktisat Ekollerinde Yoksulluk

1.2.5. İslam’da Yoksulluk

İslam’da yoksullar fakir ve miskin diye iki gruba ayrılmaktadır. Hanefi ve maliki

mezhebine göre fakir; yiyecek, giyecek, barınma, ev eşyası, binek gibi asli ihtiyaçlarını

karşılamış olmasına rağmen nisap miktarından (80,18 gr altın) az malı olan kimseye

denilmektedir. Asli ihtiyaçlarının haricinde bu miktarın altında serveti olanlar fakir

olarak kabul edilmektedir. Fakirliği günümüzdeki göreli yoksulluk olarak da görebiliriz.

Miskin ise hiçbir şeyi olmayıp yiyecek ve giyecek gibi zorunlu ihtiyaçlarını temin etmek için dilenmek zorunda olan kimse olarak tanımlanmaktadır. Miskinliği de günümüzde mutlak yoksulluk olarak algılayabiliriz. Bu tanımlara göre miskin yaşam

koşulları bakımından daha zor durumdadır. Kur’an-ı Kerim’de zekât verilecek yerler sayılırken ilk sırada fakir ve miskinlerin zikredilmesi İslam’ın yoksulluk sorununa verdiği önemi göstermektedir (Akar ve Eser, 2012: 77; Erkal, 2007. 477).

Fakirlik kelimesi Arapça “fakr” kelimesinden türetilmiş bir kelimedir. Zenginlik anlamına gelen “ğîna” kelimesinin zıddıdır. Arapçada “fakr” kelimesi belkemiği kırılan insan anlamına gelmektedir. İhtiyaçlarını karşılayamayan insan belkemiği kırılan insan gibi çaresizlik içinde olduğundan onlara bu isim verilmiştir (Beşer, 2016: 36).

Fakirlik sorunu, toplumda insanların karşılaştığı ekonomik sorunlardan biridir. Fakirlik, ihtiyaçlarını gidermek için maddi olanaklardan yoksun olma, ihtiyaçlarını giderecek

maddi güce sahip olamama durumudur (El-Karadavi, 2017: 24). İslam’ın anlayışına

göre insanların güçleri, kuvvetleri ve yetenekleri farklı olduğundan dolayı servetlerinin de farklı olması doğaldır. Önemli olan toplumda zenginlerle fakirlerin kutuplaşıp bir birine düşman gruplar haline gelmemesidir. Çünkü toplumda zenginlerle yoksullar arasında bir kutuplaşma, yoksullarda zenginlere karşı bir kıskançlık ve servete düşmanlık vardır. İslam dini servetin sadece zenginlerin elinde toplanan bir araç olmasına karşı çıkmış olup, daha adaletli bir gelir dağılımını benimsemiştir (Mannan, 1973: 139). Bunu sağlamak için zenginlerden yoksullara zekât gibi transferlerle

toplumda zengin-fakir kutuplaşmasını önlemeye, sosyal barışı sağlamaya çalışmıştır.

Müslümanların zenginlerine zekâtı farz kılarak fakirlerle zenginler arasında sevgi ve

saygı köprüsü kurmuştur.

İslam, yoksul insanların sefalet içinde kalmalarına razı olmamaktadır. Toplumda yaşlı,

hasta ve tedavi olamayan insanların asgari düzeyde yaşamalarını sürdürebilmelerini

sağlamaları için onlara yardımcı olunmasını istemiştir (Naqvi ve diğerleri, 1984: 33). İslam dini, insanlara, gücünün yettiği kadarıyla akrabalarına, yoksullara, korunmaya muhtaç olanlara yardım etmelerini emretmektedir. Bu uğurda yapılan harcamaları Allah yolunda yapılan harcamalar olarak görüp teşvik etmektedir (Mevdudi, 1968: 105). İslam’a göre yeryüzünün en mükemmel varlığı insandır. Allah (cc), “İnsanı kendisine halife kıldığını ve göklerde ve yerde olanları insanların emrine verdiğini”(Bakara,

29-30) belirtmektedir. Bu ayet-i kerimeler bize, İslam Dinine göre insanın üstün bir varlık

olduğunu ve insanların hayatının önemli olduğunu belirtmektedir. Zariyat suresinin 19. ayetinde “Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır” buyrularak

zenginlerin mallarının bir kısmını yoksullara vermeleri gerektiği belirtilmektedir. Böylece İslam dini toplumda sosyal dayanışmayı oluşturmuştur. Yoksulları kendi kaderlerine terk etmemiştir. Peygamberimiz (sav): “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” (El-Heytemi, 1986: 755) buyurarak yoksul insanlara yardımcı olmamız gerektiğini belirtmiştir. Rabbimiz Duha suresi 8-10. Ayetlerinde Peygamberimiz (sav)’e hitaben: “Seni fakir bulup zengin etmedi mi? Öyleyse yetimi sakın ezme. El açıp isteyeni de sakın azarlama” buyurarak yoksulların azarlanmaması emredilmiştir. Bu

ayet-i kerimeler bize İslam’a göre yoksul insanlara yardımcı olmamız gerektiğini

belirtmektedir. İslam, yoksul insanların ihtiyaçlarının karşılanmasını zenginlere bir

görev olarak vermektedir. Toplumda insanların birbirlerine karşı duyarsız kalamayacağını bildirmektedir. İslam’ın bu anlayışının sonucu olarak İslam toplumlarında fakir ve muhtaç insanlar gözetilmiş, kimsesizlere, yetimlere ve ihtiyaç sahiplerine yardımcı olunmuştur. Bunun sonucu olarak da toplumda servet düşmanlığının önüne geçilmiş, zenginlerle fakirler arasında diyalog sağlanmıştır. Toplumda açlık çeken insanlara yardımcı olunması emredilmiştir.

İslam’ın anlayışına göre zenginlik de fakirlik de Allah’tandır. Allah dilerse kullarını

zengin eder, dilerse de yoksul eder. Ancak islam dini, insanların çalışmadan,

çabalamadan Allah dilerse zengin eder deyip tembellik etmelerini de tasvip

etmemektedir. Ali-İmran suresi 159. ayetinde ise ”öncelikle azmedilmesi, gayret

gösterilmesi ve bunun sonunda Allah’a güvenilmesi” gerektiği belirtilmektedir. Necm suresi 39. Ayetinde de: “İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur” buyrulmaktadır. Bu ayetler bize Müslümanların ailelerinin geçimlerini sağlamak için çalışması gerektiğini, tembelliğin Müslüman’a yakışır bir davranış olmadığını

bildirmektedir. “İnsanların en helal kazançlarının kendi el emeklerinin kazancı olduğu”

(Zebidi, 1982: 369) hadis-i şerifte vurgulanmış olup, tembellik yerilmiş ve insanlar

çalışmaya teşvik edilmiştir. İnsanların, çalışıp üretime katkıda bulunmaları tavsiye edilmiştir. Ayrıca zengin olan insanların Allah’ın kendilerine verdiği maldan Allah

yolunda harcamaları, ekonomik olarak güçsüz oldukları dönemleri unutmamaları ve

Allah’a verdiği nimetlerinden dolayı şükretmeleri gerektiği bildirilmektedir. İslam dini,

fakirlere de sabrı tavsiye etmiş, Allah’a yaşadıkları yoksulluktan dolayı isyan

Peygamberimiz (sav) hadis-i şeriflerinde “Fakirlik neredeyse küfürdür”, “Allah’ım, fakirlikten ve miskinlikten sana sığınırım” (Beşer, 2016: 107) buyurmuşlardır. İslam fakirliği insanların İslam’ı yaşamalarına engel olacak derecede tehlikeli görmüştür. Çünkü fakirlik insanı yalan söylemeye ve sözünü yerine getirememeye, dahası Allah’ı unutturacak ve insanların çaresizlikten dini inançlarını değiştirecek dereceye kadar varan İslam’ın hoş karşılamadığı davranışlara sürükleyebilir. Bunun için de

Peygamberimiz (sav) “Allah’ım fakirlikten sana sığınırım”(El-Hazimi, 2006: 849 ) diye

duada bulunmuştur.

İslam dini insanları yoksullarla ilgilenmeye, onların ihtiyaçlarını gidermeye teşvik etmiştir. Yoksulların korunması ve gözetilmesini tavsiye etmiştir. Maun suresinde “yoksulları doyurmayanlar kınanmıştır” (Kardavi, 1984: 66-67).