• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI

2.4. Günümüzde Zekât Uygulamaları

2.4.4. Bangladeş Zekât Uygulamaları

Bangladeş 10. yüzyıldan itibaren İslam’la tanışmıştır. 12. Yüzyıldan itibaren 1757 yılına kadar ülke Müslümanların idaresinde kalmış, 1757’den 1905 yılına kadar da İngilizlerin

hakimiyetinde kalmıştır. 1947 yılından 1971 yılına kadar 24 yıl Doğu Pakistan adıyla

Pakistan’a bağlı bir eyalet olarak kaldıktan sonra 22 Aralık 1971’de bağımsızlığını kazanmıştır. Güney Doğu Asya’da yer alan, Hindistan ve Myanmar’a komşu olan

ülkenin yüzölçümü 147.570 km2 olan ülkenin nüfusu 163 milyondur. Devletin adı

Bangladeş Halk Cumhuriyeti’dir. Nüfusunun %80’i kırsal kesimde yaşamakta olup

bunun %31’i yoksulluk çizgisi altında yaşamaktadır (Obaidullah, 2015: 49). Ülkenin iş

olanakları sınırlı olduğundan ortalama gelir seviyesi düşük olup, yoksulluk seviyesi yüksektir. Ayrıca ülke sadece yoksulluk sorunuyla uğraşmamakta, bunun yanında eğitim, sağlık hizmetleri ve çevre temizliği gibi temel ihtiyaçlar konusunda da yetersiz kalmaktadır. Kentsel kesimle kırsal kesimdeki yoksulluk arasında büyük fark vardır (Ali ve Hatta, 2014: 60).

Bangladeş’te halkın büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşamaktadır. Gelirlerinin yetersizliği ve eğitim eksikliğinden dolayı temel ihtiyaçlarını karşılamada zorluk

çekmekte ve yaşam standartları düşüktür. Hayatlarını devam ettirmek isteyen insanlar

mecburen borçlanma yoluna gitmektedirler. Yoksul olan halk tefecilere gitmekte ve yüksek oranda faizle borçlanmaya mecbur kalmaktadır. Ticari bankaların, kredi işlem masraflarının yüksek olmasından dolayı yoksullara verdiği krediler onların yaşam kalitesini artıramamaktadır. Yoksul insanların problemlerine çözüm bulmak amacıyla 1976 yılında mikro kredi sistemi geliştirilse de yoksulluğun azaltılmasında önemli bir gelişme olduğunu söylemek mümkün değildir (Sohag ve diğerleri, 2015: 265-266). Bangladeş’te Zekât Fonu Yönetmeliği 1982 yılında kabul edilmiştir. Zekât fonuna zekâtları ödemede gönüllülük esastır. Fona yatırılan paralar faizsiz bankaların hesaplarında tutulmaktadır. Mükellefler zekât veya hayır fonuna yatırdıkları miktarı

kadar gelir vergisi muafiyetinden yararlanmaktadırlar. Her iki fonun hesapları da kontrolör ve ülke müfettişleri tarafından denetlenmektedir ( Cici, 2008: 252).

Bangladeş’in kırsal bölgelerinde zekât yönetimi oldukça kötüdür. Kırsal bölgelerde

zekât toplamakla görevli devlet kurumu veya özel kurumlar bulunmamaktadır. Zekât

ödemek isteyenler geleneksel metot denilen yollarla zekâtlarını hesaplayıp uygun

gördükleri yerlere bizzat kendileri vermektedirler. Zekât organizasyonu olmadığından

ve insanlarda zekât bilinci oluşmadığından dolayı pek çok insan kendilerinin zekât

mükellefi olduğunun farkında olmamaktadır. İnsanların zekât konusunda yeterli bilgileri olmadığından dolayı zekâtlarını ödeyenlerin sayısı çok azdır. Aslında bölgede zekât

ödeyebilecek durumda pek çok insan vardır. Araştırmaya göre bunların zekât

ödememelerinin iki sebebi vardır.

Birincisi kendilerinin zekât vermeleri gerektiğini bilmemek,

İkincisi de bilgi eksikliğinden dolayı zekât ibadeti konusunda dikkatsiz davranmalarıdır.

Ülkenin nüfusunun %90’ının Müslüman olmasına ve yoksulluk oranında azalma

olmasına rağmen azalma yavaş seyretmektedir (Obaidullah, 2015: 49). Bu da Müslümanların ülkenin zekât potansiyelini kullanmadığı ve mali bir ibadet olan zekât konusuna gerekli özeni göstermediğinin alametidir.

Ülkenin kırsal kesiminde zekât organizasyonu ve kurumunun olmaması, şehir merkezlerinde faaliyet gösteren zekât kurumlarını baskı altına almaktadır. Şehir merkezlerinde toplanan zekâtlar kırsal kesimdeki muhtaçlara ulaştırılırken koordinasyon

eksikliği gözlemlenmektedir (Obaidullah, 2015. 50).

Bangladeş’te yabancı yardımlar ülkenin kalkınma bütçelerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Eğer zekât fonları verimli bir şekilde kullanılırsa ülke yabancı yardımlara gerek kalmadan, zekât fonu ile kalkınma planlarını gerçekleştirebilecektir. Bazı ekonomistlere göre eğer ülkenin zekât potansiyeli harekete geçirilse ülke büyümesine yıllık %43’e kadar katkı sağlayabilecektir (Ali ve Hatta, 2014: 64).

Bangladeş’te Masjid Council for Community Advancement (MACCA) adıyla kurulan Mescid Konseyi 1999 yılında, toplumun gelişmesi, eşitsizliği ortadan kaldırmak ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla faaliyetlerine başlamıştır. Ayrıca ülkede zekât destekli

kalkınma programı olan Hasana Projesi kurulmuştur. Bu projenin amacı ise yoksullara istihdam olanakları sağlamak, yetişkin ve çocukların eğitim seviyelerini yükseltmek olup, fakir aileler bu grubun hedefindedir. Proje ile zekâtın organize bir şekilde uygulanarak yoksul kesimin yaşam standardının yükseltilmesi amaçlanmıştır (Mahmud ve diğerleri, 2015: 24-25).

Bangladeş’te zekât faaliyetleri, gönüllülük esasına göre çalışan sivil toplum kuruluşları tarafından organize edilen dini kurumlar aracılığıyla icra edilmektedir. Fakat bu kurumların şeffaflıktan ve denetlenebilirlikten uzak olması nedeniyle mükelleflerin bu kurumlara zekât vermede gönülsüz davrandığı görülmektedir. Bu verimsiz kurumların çalışmaları insanların zekâtın yoksulluk üzerindeki olumlu etkilerine inanmadığından organizasyonun çalışmalarını olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca yoksullukla mücadele eden kamu ve özel sektör planlayıcılarının yoksulluğu azaltma politikalarında

zekâta yer vermedikleri görülmektedir. Onların zekât konusundaki bilgi eksikliği ve

dine bakışının yanlışlığı, bu alanda zekâtla ilerleme sağlanamayacağı inancını

beraberinde getirmektedir. Bangladeş yoksulluğu ortadan kaldırmada her ne kadar

istekli görünse de, yoksullukla mücadele araçları arasında zekâtın yer almaması ülkede

zekâtın kurumsallaşmasının zor olacağını göstermektedir (Ali ve Hatta, 2014: 65). Bangladeş’te nüfusunun %90’ı Müslüman olmasına ve zekâtın ülkedeki yoksulluğu azaltmak için biçilmiş bir kaftan olmasına rağmen zekâtın ülkede yoksulluğun azaltılması stratejileri arasında yer almamasının bazı nedenleri vardır. Bunlar:

İlk olarak ülkedeki müslümanların zekâtın dini önemi ve hesaplanması konusundaki

bilgi eksikliği vardır.

İkincisi, Bangladeş Pakistan’dan ayrılırken verdikleri bağımsızlık mücadelesi sırasında

müslümanlar müslüman kanı dökerken, hinduların bu savaş esnasında yerinden edilen

müslümanları koruması ve onları barındırması nedeniyle ülkedeki entelektüel kesimde

güçlü bir din karşıtı düşünce oluşmuştur.

Üçüncüsü, ülkede kamu veya sivil toplum kuruluşuna ait yoksulluğu azaltma stratejisi

planlayıcıları batıda eğitim görmüş seçkin kişilerdir. Dini düşünceden uzak yetiştiklerinden mali bir ibadet olan zekâtla yoksulluğu azaltma hususunda ilerleme sağlanacağına inanmamaktadırlar.

Son olarak da, medeniyetler çatışması batıda yaşayan müslümanları İslam’ın temel ilkelerinden uzaklaştırmıştır. Bütün bunlar, ülkede yoksulluk oranı yüksek olmasına rağmen zekâtın kurumsallaşamamasının nedenlerindendir (Hossain, t.y: 7).

Bangladeş’te zekât dağıtımında yoksullara verilecek miktarla ilgili herhangi bir alt ve üst sınır belirlenmemiştir. Kişilere ödenen miktar değişmekte, bazen de mükellefler zekâtlarını kıyafet yardımı olarak da ödemektedirler. Zekât dağıtımı rastgele seçilen kişiler veya mükelleflerin seçtikleri akrabalarına yapılmaktadır. Bazen de mükellefler zekât dağıtılacağını ilan ederek belli bir yer ve günde gelenlere zekâtlarını dağıtmaktadır (Obaidullah, 50: 2015).

Sonuç olarak baktığımızda Bangladeş’te zekâtla ilgi bazı çabalar ve bazı kuruluşlar olsa da organize olmuş ve verimli çalışan bir kuruluş bulunmamaktadır. Mükellefler zekâtlarını daha çok geleneksel metotla vermekte olup, zekât verme oranı çok düşüktür.