• Sonuç bulunamadı

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Vatandaşlık Kapsamında Avrupa Anayasası’na Uyumu

AB İÇİN ANAYASA OLUŞTURAN ANTLAŞMA’NIN TÜRKİYE’YE ETKİLERİ

3.4. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Vatandaşlık Kapsamında Avrupa Anayasası’na Uyumu

Anayasa yurttaş eylemleriyle gelişen dinamik ve devingen bir süreçtir. Bir ülkede kendini yasa yapım sürecinin bir parçası ve sorumlusu olarak hisseden herkes, o ülke halkının bir parçası olur.477 Bu nedenle AB Anayasası, hazırlık çalışmalarında hükümetleri, Avrupa Parlamentosu ve ulusal parlamentolarla “sivil toplum” temsilcilerini bir araya getirmiş olması nedeniyle, biçimsel anlamda bir anayasa olarak değil, bir anlaşma olarak değerlendirilmektedir.478 Ancak, AB Anayasasına getirilen eleştirilere rağmen, nasıl ABD Anayasası Amerikan halkının kimliğini yaratan bir belge olarak ortaya çıktıysa, bu görüşten hareketle, gelecekte AB Anayasası da sosyal haklara ve ortak değerlere anayasada yer vermek suretiyle, ABD’nin gerçekleştirdiğine benzer bir yöntemle ortak bir kimlik yaratabilir. Ulus sonrası anayasacılık anlayışı, AB yurttaşlığının yaratılmasında anayasa yapımının gerekliliğine inanmakta ve bu yolla yurttaşlık kavramına, hukuki unsurun yanında siyasi bir unsur daha eklemektedir.479

Görüldüğü gibi, AB vatandaşlığı henüz üzerinde tartışılan bir kavram olmakla birlikte, AB’nin siyasi geleceğindeki birleştirici rolü, AB Anayasası’nda yer almasına yol açmıştır. AB Anayasası’na uyum açısından Türkiye’de vatandaşlık kapsamında kendi uyumunu sağlamalıdır. Bu amaçla çalışmanın bu kısmında önce, Türk hukukunda vatandaşlık kavramı ele alınacak, daha sonra AB’ne uyum açısından Türk hukukunda yapılması gereken değişiklik önerileri tartışılacaktır.

3.4.1. Türk Hukukunda Vatandaşlık Kavramı

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre vatandaşlık 66. maddede şöyle tanımlanmaktadır;480 ” Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Anayasa’da yer alan bu tanıma göre, ırkı, dili, dini ne olursa olsun, Türk

477 Yeşim Gündoğdu, “Avrupa Birliği Yurttaşlığı Avrupa Kimliği Sorununa Çözüm oluşturabilir mi?”,

Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt:3, No:2, Bahar 2004, s.11-26.

478 Kaboğlu,a.g.e., s.4, Erişim: 01.02.2006, http://www.anayasa.gov.tr/anyarg22/ayrg2005.htm. 479 Şafak Evran, a.g.e.,s.113, Antonio Estelle, “Constitutional Legitimacy and Credible Commitments

in the European Union”, European Law Journal, Vol:11, N.1, Ocak 2005, s.22.

devletine bağlı olan herkes vatandaş olarak kabul edilmektedir. Diğer bir deyişle, Türklük vatandaşlığın ortaya çıkmasında önemli bir unsur olarak görülmemektedir.

Anayasanın 66. maddesinin üçüncü fıkrasında “Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir” denmektedir. Bu koşulların hangi halleri içerdiği Türk vatandaşlığı kanununda düzenlenmiştir. Türk Vatandaşlığı Kanunu, vatandaşlığın hangi koşullarda kazanılacağı ve kaybedileceğine ilişkin hükümleri içermektedir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise “Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz” hükmü yer almaktadır. Bu hükmün getirilmesiyle, vatandaşlıktan çıkarılmaya ilişkin işlemler yargı kontrolüne tabi tutulmaktadır.

“Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz”. Hükümde yer alan, vatana bağlılıkla bağdaşmama kavramı çok soyut bir kavramdır. Ancak, anayasalar genel prensipleri ortaya koyar, genel prensiplerden hareketle kanun koyucu hükmün daha somut hale gelmesine yardımcı olacak kanun, yönetmelik gibi mevzuatı çıkartır. Bu hükme dayanan Vatandaşlık Kanunu vatana bağlılıkla bağdaşmayan eylemlerin neler olduğunu somutlaştırmıştır.481 Bugünün modern hukuk anlayışı vatandaş ile yabancıyı sadece “sadakat” ölçüsü ile ayrıma tabi tutmaktadır. Yabancıdan devlete sadakat değil, sadece kanunlara itaat beklenmektedir. Hâlbuki vatandaş her şeyden önce vatandaşı bulunduğu devlete sadakat ile mükelleftir. Sadakatsizliği belirten fiiller, vatandaşlığın kaybedilmesi için yeterli sebepler teşkil eder.482

3.4.2. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Vatandaşlıkla İlgili Değişiklik Önerileri

Bireyle devlet arasındaki aidiyet bağının, vatandaşlık olgusunun ortaya konmasında önemli bir unsur olduğu düşüncesiyle, bu konuda yapılan araştırma bulguları incelenebilir. Eurobarometre’in AB Kamuoyu Araştırması, Ulusal Rapor ve

481 Vahit Doğan, Türk Vatandaşlık Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş.,Ankara

2005, s.40.

Türkiye Güz 2005 araştırmasında,483 kamuoyunun bu konudaki düşüncelerini ortaya koyması açısından önemli ipuçları vermektedir. Çok sayıda bulgunun yer aldığı bu araştırmada, genel olarak belirtmek gerekirse, henüz ulusal kimlikler karşısında Avrupalılığın yaygın kabul görmediği ortaya konmuştur. Bir örnek vermek gerekirse, üye ülkelerde ve Türkiye’de bireylerin kendilerini ne ölçüde Avrupalı hissettikleri sorgulandığında, AB üyesi ülkeler genelinde %42’ si kendini hiçbir zaman Avrupalı olarak düşünmediğini belirtirken %38’ i bazen, %17’si de sıkça Avrupalı olarak düşündüklerini belirtmişlerdir. Bu sorunun yanıtında Türkiye’de ve İngiltere’de alınan yanıtların benzeştiği görülmektedir. Türkiye’de araştırmaya katılanların %68’i, İngiltere’de ise %66’sı kendilerini hiçbir zaman Avrupalı olarak düşünmediklerini belirtmişlerdir. Bugün için gerek AB üye ülkelerinin vatandaşlarında ve gerekse Türkiye’de Avrupalılık kimliğinin ulusal kimliğin önüne geçmesi söz konusu değildir.

Vatandaşlık kavramı çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın AB Anayasası’na uyumu ele alındığında, şimdiye kadar Türkiye’nin Avrupa Birliği mevzuatına uyum amacıyla değiştirdiği ya da yeniden düzenlediği maddelerle yol almış olmasına rağmen, müzakere sürecinde vatandaşlık kapsamında değiştirmesi gereken maddeler de bulunmaktadır.

Anayasa’nın Türk vatandaşlığı ile ilgili 66. maddesinin ikinci fıkrasında “Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür” ibaresi yer almaktadır. İkinci fıkrada yer alan son cümle “Yabancı babadan ve Türk anadan doğan çocuğun durumu kanunla düzenlenir” 2001 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle kaldırılmıştır. Bu durumda son cümlenin yürürlükten kaldırılmasıyla, iki cümle arasındaki çelişkili durum da ortadan kaldırılmış olmaktadır.

Vatandaşlık hakları çerçevesinde AB Anayasasına uyum bakımından 1982 Anayasasında yapılması gereken değişikliklerden biri, Anayasanın 67. maddesinde yer alan seçme ve seçilme hakkı ile ilgilidir. Yukarıda değinildiği gibi, AB, yerleşme hakkının doğal bir sonucu olarak vatandaşlarına bulundukları yerdeki belediye

seçimlerine katılma hakkı vermektedir. Benzer şekilde, 1982 Anayasasının 67. maddesinin 1. fıkrasına “Avrupa Birliği vatandaşlarının Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ve mahalli seçimlerde kullanacakları seçme ve seçilme hakları saklıdır” ibaresinin eklenmesi suretiyle uyum sağlanabilir.484

Anayasanın 16. maddesinde yer alan “yabancı” kavramının AB vatandaşlarını dışlayacak şekilde anlaşılması gerekmektedir. Uygulamada yaklaşım farklarının yaşanmaması için, sözü edilen madde, temel hak ve hürriyetlerin “Avrupa Birliği vatandaşları dışındaki yabancılar” için kısıtlanacağını öngörecek şekilde değiştirilebilir.485

AB Anayasasında yer alan “Avrupa Ombudsmanı” kavramının anayasal düzeyde düzenlendiği dikkate alındığında, Türkiye de kendi Anayasasına benzeri bir hüküm ilave edebilir. Nitekim, Romanya Anayasasının 58-60, Avusturya Anayasasının 148a-148d, Hırvatistan Anayasasının 110. bölümünde halk denetçisine başvurma hakkı Anayasal düzeyde tanınmıştır. Benzeri bir hüküm 1982 Anayasasının 74. maddesine ilave edilebilir. Yine 74. maddede vatandaşlara tanınan dilekçe hakkının Birlik vatandaşlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir.486

Görüldüğü gibi, AB Anayasasının Birlik Vatandaşlığı ile ilgili I-10. maddesi incelendiğinde, AB vatandaşlığı, ulus üstü nitelik göstermesi, vatandaşlığın üye ülke vatandaşlığına bağlı olması nedeniyle, vatandaşlarına sınırlı haklar getirmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, mevcut durumda AB’ne uyum bakımından yukarıdaki değişiklikler yeterli olarak görülebilir.

3.5.Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın İnsan Hakları Bağlamında Avrupa