• Sonuç bulunamadı

AVRUPA BİRLİĞİ İÇİN ANAYASA OLUŞTURAN ANTLAŞMA VE ÜYE ÜLKELER ÜZERİNE ETKİSİ

2.2. AB Anayasası ve Laiklik 1 Laiklik Kavramı

2.2.2. Avrupalı Kimliğinde Hıristiyanlığın Yer

Din toplumsal yaşamı ve kültürel değerleri belirleyen bir olgudur. Avrupa’nın ortak kültürel değerlerinin ve kimliğinin oluşumunda diğer faktörlerin yanında din olgusunun da önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Ancak Avrupa’da dini, mezhepsel yapıyı ve bunların siyasal yapı üzerindeki etkilerini anlamak için tarihsel sürece bakmak gerekir.

Laiklik Avrupa’da endüstrileşme ve gelişim süreci sonunda ortaya çıkan bir olgu olup, Fransız İhtilali sonunda, değişen toplumun yeni gereksinimlerini karşılamaya yönelik olarak ortaya çıkmıştır. Bu doğrultuda laiklik, değişen Avrupa’da burjuvazinin kiliseyle çatışmasının siyasal yapıya yansıması olarak doğmuştur. 1789 ihtilali monarşiyi yıktığı, anayasal bir siyasi yapıyı gerçekleştirdiği için değil, burjuvazinin yeni kültürünü ve dünya görüşünü tüm topluma egemen

183 Özer Ozankaya, Atatürk ve Laiklik: Türk Demokrasi Devriminin Temelleri, 2. Baskı, Tekin

Yayınevi, Ankara, 1983, s.168-169.

184 Bahri Savcı, Atatürk’e Saygı, Türk Dil Kurumu Yayınları: 288, Ankara Üniversitesi Basımevi,

kıldığı, tüm toplumsal ilişkileri temelden başkalaştırdığı için devrimci nitelik taşımaktadır.185 Burjuvazinin gelişimiyle, ilk önce Fransa’da Albi halkı arasında Protestanlık hareketi gelişme gösterdi. Aydınlanmanın sonucunda demokrasi gelişti. Bu gelişim hiçbir Avrupa ülkesinde sorunsuz gerçekleşmediyse de Protestanlığın egemen olduğu ülkelerde daha kolay kabullenildi. Protestanlık daha çok anayasal bir monarşiye doğru giden, Katoliklik ise devamlı ilerleyen devrimlerle (Fransa, İtalya) ve sivil savaşlarla (İspanya, Portekiz, Lüksemburg) ilerleyen evrelerle bir gelişme göstermiştir.186

Reform, İskandinav Lutheryan kiliselerinin mirasçısı olan milli kiliselerin kurulmasıyla gerçekleştirilen milli kimliğin bir aracı oldu. Protestanlık mezhebi kültürel kimliği ve sosyal entegrasyonu güçlendirdi(örneğin İskoçya Presbyteriens Klisesi). Katoliklik bile milliyetçilikte ve (İrlanda ve Polonya gibi) başka mezheplere sahip olan ülkelerde yerini aldı. Bu fonksiyonların kimliğe aksedişinin sebebi dindarlığın daha fazla olduğu (İrlanda ve Polonya) ülkelerde bugün daha iyi ortaya çıkmaktadır.187 Yunanistan’ın durumu bunu tamamen doğrulamaktadır. Ortodoksluk Müslüman olan Osmanlı İmparatorluğu karşısında milliyetçilikle kaynaşmış ve son savaştan sonra en dindar halklar Türkiye’den ayrılarak kendi yurduna yeniden kavuşmuştur.188 Tarihsel süreç içinde Avrupa’da Hıristiyanlığın çeşitli mezheplerinin milli ve kültürel kimliğin oluşmasında önemli rol oynadığı görülmektedir. Bu etki özellikle dindar ülkelerde daha etkin olarak ortaya çıkmaktadır. Mezhep ayrılıkları ve dindarlık olgusuna bağlı olarak bu etkinin derece ve devamlılığı ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir.

Sözgelimi, Almanya’da reformu takip eden yıllarda mezheplere ayrılması imparatorluğun siyasi ve dini açıdan farklılaşmış bölgeler halinde teşkilatlanmasını

185 Özek, a.g.e., s.644.

186 Yves Lambert, “Dini rejimler ve Dini Duygunun Durumu”, Avrupa Birliği Ülkelerinde Dinler ve

Laiklik, (Haz: Jean Baubérot) Çeviren: Fazlı Arabacı, Erkam Matbaası, İstanbul 2003, s.309.

187 y.a.g.e., s.309. 188 y.a.g.e., s.310.

kuvvetlendirmiştir. 18. yüzyılın sonuna doğru Prusya ve Avusturya’nın dışında imparatorluğun diğer toprakları mezhebe dayalı devlet statüsüne kavuşmuştu.189

Günümüz Avrupa’sında Jean Stoetzel (1981) değerler üzerine yaptığı incelemede 9 AB ülkesini dört bölge halinde ele alıyordu: Katolikliğin egemen olduğu ülkeler (İspanya, İtalya, İrlanda). Protestanlığın egemen olduğu ülkeler (İngiltere ve Danimarka), her ikisinin beraber bulunduğu ülkeler (Almanya) ve Fransa, Belçika ve Hollanda’yı da laik bölgeye yerleştirmektedir. Çünkü bu üç ülke ¼ oranında ateiste sahiptir. Dindarlığın en güçlü olduğu bölge Katoliklerin olduğu bölge olup, en zayıf olduğu bölge ise Protestanların olduğu bölge olarak bulunmuştur. Katoliklik ile Protestanlığın karışık olduğu bölgede ise dindarlık orta düzeydedir. (Hollanda gibi)190 Dindarlık İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra biraz azalma göstermiş olmakla birlikte hala Avrupa’nın çok önemli bir kısmında yüksektir. Abela tarafından 2004 AB genişlemesinde birliğin ve dini değerlerin analizini gerçekleştiren çalışmada, bir dine/kiliseye aitliğin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra %78’lerden % 69’lara gerilemiş olduğu bulunmuştur. Dindarlığın Bölgesel dağılımı incelendiğinde ise, güneyde Akdeniz bölgesi (%90), kuzey-batı (%67) ve doğu Avrupa’ya (%62) oranla daha yüksek oranlara sahiptir.191

Ülkeler bazında ele alındığında Tanrı’ya olan inanç eski Doğu Almanya gibi (%25) bazı istisnalar olmakla birlikte, diğer ülkelerde oldukça yüksektir. Letonya (%71) ve Slovakya (%72) gibi ülkelerde bile tanrıya olan inanç oldukça yüksek düzeydedir. Tanrıya inanç yüksek olmakla birlikte, kiliseye gidip ibadet etme açısından sorgulandığında oranlar büyük ölçüde düşmektedir. İrlanda’da %84 gibi çok yüksek olan bu oran Letonya’da Tanrıya olan inanç %71 olmasına rağmen %35’e düşmektedir. Rusya’da ise sadece %18 dir.192

189 Jean Martin Ouédraogo, “Almanya’da Kliseler ve Devlet: Sekülerleşmiş Bir Devletin Zor

Laikleşmesi”, Avrupa Birliği Ülkelerinde Dinler ve Laiklik, (Haz:Jean Baubérot), Erkam Matbaası, İstanbul 2003, s.44.

190 Lambert, a.g.e., s.296.

191 Anthony M. Abela, “Solidarity and Religion in the European Union: A Comparative Sociological

Perspective”, Erişim; 07.06.2006., http://staff.um.edu.mt/aabe2/EDRC%20Abela.pdf.

192 Norbert Gasaj, “Religion in Europe: An Interview with Brent Nelson”, Erişim: 01. 04. 2006,

Avrupa’da dindarlığın azalışına bağlı olarak, dinin AB’ye ilişkin tutumlar üzerindeki etkisinde bir azalma görülmektedir. Bu eğilim özellikle 1990’lardan sonra giderek güçlenmiştir. Fakat eğer daha derin bir analiz yapılacak olursa Katolik düşüncenin AB’ye karşı olan olumlu tutumlarda güçlü bir etkisinin olduğu da anlaşılır. Tarihsel süreçte Batı Avrupa kültürü Hıristiyan dininden etkilenmiştir. Bu düşünce Müslüman olan Türkiye’nin de AB’ye girişinde etkili olacaktır. Avrupalılar bunu “Türkiye Avrupalı kültüre sahip değildir” diyerek ifade etmektedirler.193