• Sonuç bulunamadı

1.2. TARİHSEL ARKA PLAN

1.2.1. Cumhuriyet Sonrası Dönemde Türkiye’de Göç

1.2.1.1. Kuruluş Dönemi Göçleri

1.2.1.1.1. Türk-Yunan Mübadelesi (1922-1938)

Cumhuriyet döneminin ilk göç akını, 1923’te Türk-Yunan mübadelesi ile olmuştur. Bu göç, isminden de anlaşılacağı üzere karşılıklı anlaşma sonucu gerçekleşmiştir. 1922-1938 yılları arası Yunanistan’dan 384 bin insanın geldiği kayıt altına alınmıştır62.

Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919 yılında İzmir’e asker göndermesi, akabinde Anadolu’nun iç kısımlarına ilerlemesi, uzun süre yaşanacak insani trajedinin de başlamasına sebep olmuştur. Türk ordusunun İzmir’e yönelişi Rumları korkutmuş, Yunan ordusunun yanında olan Rumlarla birlikte yanında olmayan Rumlar da, Yunanlıların yaptığı insani trajedinin kendilerine mal edileceğini düşündüklerinden, Yunan ordusunun yanında 1922 Ağustos ayı itibari ile İzmir, Mudanya, Gemlik vb. limanlardan Anadolu’yu terk ederek Yunan bölgesine gitmişlerdir. Ardından bunları Doğu Trakya Rumları takip etmiştir. 800-900 bin olduğu düşünülen mülteciler çok zor şartlarda yaşamını idame ettirmiş ve ekonomik bunalımda olan Yunanistan’dan bu sıkıntıyı çözmesini beklemişlerdir. Aynı zamanda toplanacak olan Lozan Konferansı’nın dikkatini çeken bu konu Milletler Cemiyetinin(MC) gündemine gelir ve MC Nansen’i konuyla ilgili görevlendirir. Ardından Nansen 27 Eylül 1922’de Mustafa Kemal’e konuya dahil olma isteğini gösteren telgraf iletir. 5 Ekim 1922’de İstanbul’a gelen Nansen yapmış olduğu gözlemlerde Anadolu mültecilerinin birçoğunun evlerine dönmelerine imkân verilmeyeceği sonucuna ulaşmıştır63.

Bu dönemde işgal altında bulunan İstanbul’da, dört büyük devletin İstanbul temsilcileri aracılığı ile azınlık mübadelesini sağlamaya yönelik Türk-Yunan hükümetlerini görüştürme isteğini iletir. Bunun üzerine Ankara temsilcisi Hamid Bey ile görüşür ve nüfus mübadelesini önerir. Nansen Vezinelos’tan almış olduğu telgrafta “barış öncesi nüfus transferlerini çözme” isteğini yazar. Nansen’in asıl önceliği Yunanistan’a ulaşan mültecilerin barınma konusudur. 23 Ekim’de Mustafa Kemal’den telgraf alan Nansen “mübadelenin prensipte kabul edildiği”ni öğrenir. Fakat Atina’nın

62http://www.goc.gov.tr, 2017

63 M.Murat Erdoğan-Ayhan Kaya, (2015), Türkiye’nin Göç Tarihi 14.Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye’ye

İstanbul Rumlarının kalması yönünde ısrarcı tavır takınması işi çıkmaza soktuğu ifade edilmiştir64.

1 Aralık 1922 Lozan Konferansı oturumunda, Yunanistan’a sığınan mülteciler ile ilgili Nansen tarafından oluşturulan raporu okuyan Lord Curzon; rapora göre Yakındoğu’da barışın oluşabilmesi için nüfusların ayrıştırılması gerektiğini söylemekteydi. Türk ve Yunan taraflarının düşünceleri de bu yönde idi. Mübadele 3 ay içinde ya da Şubat 1923 itibari ile bitmeliydi. Yunan-Bulgar mübadelesi ve kurulan Karma Komisyon(KK) örnek alınabilirdi. Çözüm için ise 3 konu tartışılmalıydı:

1- Mübadele zorunlu mu gönüllümü olacak? 2- Mübadelenin uygulama alanı.

3- KK’de olası mekanizmanın yapısı.65

Lord Curzon, herkesin gönüllü mübadeleyi tercih edeceği yönünde bir düşünceye sahip olsa da bazı nedenlerle zorlama gerekeceğini iletmekteydi. Mübadelenin zorunlu olması durumunda ise mal ve mülklerin değeri kolay ödenecekti. Tartışmalar devam ederken İsmet Paşa Lozan’da azınlıklar sorununun mübadele ile çözüleceğini söylemişti. Venizelos bu duruma itirazda bulunarak mübadele kesinleşse bile Türkiye’de bulunan Rum ve Ermenilerin kalacağını hatırlatarak, 350.000 Türk ile 1.600.000 Rum’un sınır dışı edilmesinin haksız olduğunu ekledi. 14 Aralık 1922 de Venizelos, mübadelenin iptal olmasını ve yerinden ayrılanların da kademeli olarak tekrar yerlerine dönmelerini ve zorunlu mübadeleyi Nansen’in teklifte bulunduğunu söyledi. İngiliz Rumbold ise bu teklifi Hamid Bey’in dile getirdiğini hatırlattı. Sonuç itibari ile taraflar mübadelenin zorunlu olması yönünde anlaştı. Böylece 3 Ocak 1923’te “Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol” imzalandı66.

Ankara, Rumlardan geriye kalan yerleri oturulabilir duruma getirmek, mübadelede gelenlerin organizesini yapmak, tarıma uygun arazilere göre iskânlarını yapmak, hayatlarını sürdürebilecek duruma gelmelerini sağlamak için 13 Ekim 1923’te

64 M.Murat Erdoğan-Ayhan Kaya, a.g.e. s. 175.

65 Ladas, (1932), The Exchange of Minotiries Bulgaria, Greece and Turkey, The Macmillan Company, New York, s, 338.

Mübadele İmar ve İskân Vekaleti’ni (MİİV) kurdu ve vekalet görevini Mustafa Necati Bey üstlendi67.

İlk mübadele KK göreve başlamadan Amerikan Protestan yardım kuruluşları üst örgütü olan Near East Relief(NER) tarafsız çalışması ile 15-22 Ekim 1923 tarihleri arası NER’in gözetiminde 8.000 Müslüman Midilli’den Ayvalık’a, yakın sayıda Rum da Samsun’dan Selanik’e karşılıklı olarak gönderilmesi ile gerçekleşir. KK, belirtmiş olduğu tarih olan Kasım 1923’te çalışmaya başlayamaz ve bu tarih Mayıs 1924’e ertelenir. Yunanlar kendileri açısından konuyu acil gördüklerinden bu süre içerinde bir kısım mübadili yola çıkarır. Bu sayı toplamda 150.000 civarını olduğu ifade edilmektedir68.

İcra Vekilleri Heyeti 17 Temmuz 1923 tarihli kararnamesi ile Türkiye’yi önce 8 bölgeye daha sonra 10 bölgeye ayırarak gelenleri bu bölgelere yerleştirmek istemiştir. Ardından il ve ilçelerde MİİV çalışmaya başlamıştır.

67M.Murat Erdoğan-Ayhan Kaya, a.g.e. s. 177. 68 Ladas, a,g,e, 425-426

Tablo 1.1: 17 Temmuz 1923 Tarihinde Belirlenen 8 Bölge69

Geleceklerin Memleketi Tütüncü Çiftçi Bağcı ve Zeytinci

Yekün İskan Olunacağı Yerler

1-Bir Kısım Dırama ve Ekseri Kavala Ahalisi

30.000 0 0 30.000 Samsun ve havalisine

2-Serez Livası Ahalisi 20.000 15.000 5.000 40.000 Adana ve havalisine 3-Kozana, Girebane,

Nasliç ve Kesriye ahalisi 2.500 15.000 5.000 22.500 Malatya ve havalisine 4-Kayalar, Karafeyye,

Vodine, Katerin, Alasonya, Langaza, Demirhisar, Gevgilinin Yunanistan’a kalan köyleri, Yenici vardar, Karacaabat

3.000 25.000 15.000 43.000 Amasya, Tokat, Sivas

5-Zeytüncü, Dırama ve Kavala’lılarla Selanik ve ahalisi

4.000 20.000 40.000 64.000

Manisa, İzmir, Menteşe, Denizli ve havalisi 6-Kesendire, Poliroz, Sarışaban, Avrethisar, Nevrekop ve ahalisi 20.000 55.000 15.000 90.000 Çatalca, Tekirdağ livaları, Karaman livaları, Karaman, Niğde ve havalisi

7-Preveze ve Yanya ahalisi

15.000 40.000 0 55.000 Antalya, Silifke ve havalisi

8-Midilli, Girit vesair adalar

0 30.000 20.000 50.000 Ayvalık, Edremit, Mersin ve havalisi

Yekün 95.000 200.000 100.000 395.000

Sonuç olarak tarihçiler, iki devletin farklı dinden olan nüfuslarından niçin kurtulmak istediği sorusuna aynı cevabı vermektedirler: Her iki devlette ulus-devlet olarak önüne bakmak istedi. Bu durum başarılı oldu mu, diye soracak olursak Bernard Lewis’ farklı bakışıyla: “Farklı bir toplumsal ve ulusal sınıflandırma sistemine alışmış

olan bir batılı gözlemci, bunun hiçbir şekilde vatana iade olmadığı, iki sürgüne gönderme -Hıristiyan Türklerin Yunanistan’a, Müslüman Yunanlıların Türkiye’ye-

olduğu sonucuna bile varabilir70” Pallis de “Rum ve Türk azınlıkların, mübadele gibi bir isimle kamufle edilmiş karşılıklı bir sürgün71” şeklinde söylemiştir.

Her iki aktör de sonuç itibariyle bu durumdan memnun kalmamıştır. 30 Ekim 1924’te Rıza Nur TBMM’de şöyle diyordu: “Memleket insana çok muhtaçtır…

Onlardan burada istifade edelim dedik. Fakat efendiler, maalesef bu hiç olmamıştır… Tatbikatta maatteessüf bundan müspet ve müfit bir netice hâsıl olmamıştır… Ahali mütecanis olsun dedik o bile olmadı efendiler.” Dini homojenik, mübadele yanlısı

olanların tek dayanağıydı. Fakat “dindaş” şeklinde gelenler kozmopolit bir düzeni ortaya çıkarıyordu. Çözüm olarak görülen mübadele yeni sorunları da beraberinde getirmişti: Ulus-devletin homojenik isteği ile gelenlerde kimlik farklılığının olması uzun yıllar üstü kapalı şekilde yaşanacak gerilimin sebebi olacağı şeklinde görülmektedir72.

Göç çalışmalarında sıklıkla tartışılan “gönüllü” ve “zorunlu” göç ayrımı göçmenlerin gittiği yerde yeni yaşam alanları oluşturmalarında fazla etkili olduğu görülmektedir. Dış göç konusu işin içerisine girdiğinde kişinin isteyerek gitmesi ya da zorla gönderilmesi ve ayrıldığı vatanıyla bağlantı içerisinde olup olamamasının fazlaca etkileri vardır. Günümüze kadar olan göç türleri zor olsa da zorunlu göç, insanların fazlaca acı çektiği göç türü olarak ayrı bir öneme sahiptir. Anlaşılacağı üzere mübadele de diğer sürgünler gibi göç tarihimizin önemli zamanlarından biridir.

Türk-Yunan mübadelesi, her iki ülkeye göç edenlerin hayatlarında zorla yapılan büyük bir değişiklik manasına geldiğinden, üstünden yıllar geçmiş olsa da sorgulanan, tartışılan ve araştırma yapılan konuların başında gelmektedir. Bu kapsamda, son zamanlarda Türkler ve Yunanlılar tarafından akademik çalışmalar yapılmakta, toplantılar düzenlenmekte ve her iki ülkede yaşanmış olan deneyimler karşılıklı tartışılmaktadır. Ayrıca, Yunanistan’dan Türkiye’ye gelmiş olan mübadillerin kurucusu olduğu derneklerin yapmış olduğu toplantılar, geziler ve hazırladıkları yayınlar da bu konunun gündemden düşmemesinde fazlaca etkili olmaktadır73.

70 Bernard Levis, (1984), Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. M.Kıratlı Türk Tarih Kurumu, Ankara, s. 352.

71 Pallis A. (1930) The End of the Greco-Turkish Feud, Contemporary Review, s. 615. 72 M.Murat Erdoğan-Ayhan Kaya, a.g.e. s. 186.

73 CLARK B. (2008), İki Kere Yabancı: Kitlesel İnsan İhracı Modern Türkiye’yi ve Yunanistan’ı Nasıl

Yapılan çalışmalar ve araştırmalara bakıldığında nüfus mübadelesi dünyaya kötü bir örnek olarak tarihe geçmiştir. Ülkeler vatandaşlarını ülke dışına çıkartabilir, değiş-tokuş edebilir, insan onuruna yakışmayan şekilde insanları bir mal olarak görebilir fikri ortaya çıkmıştır. Oysaki mübadele insan onuruna yakışır şekilde mağduriyetleri giderme, dışlanma duygusundan insanları men etme, yeni geldiği yerde topluma uyum sağlama gibi olanakların sağlanması için yapılmıştır. Yıllar ilerledikçe her şeyin uyum içinde gerçekleşmediği daha iyi anlaşılmaktadır.