• Sonuç bulunamadı

2.4. YASA DIŞI GÖÇLERİN TÜRKİYE’NİN SINIR GÜVENLİĞİNE

2.4.3. Avrupa Komisyonu’nun Oluşturduğu Yıllara Göre İlerleme Raporlarının

2.4.3.5. Avrupa Komisyonu 2016 İlerleme Raporunda

2015 raporunda da bahsedildiği şekliyle; Avrupa Birliği’nin, sınır kontrolü, vizeler, dış göç ve iltica konusuyla ilgili olarak ortak kriterlerinin olduğu, Schengen işbirliği, AB içinde sınır kontrollerinin kaldırılmasını zorunlu koştuğu, örgütlü suçlarla mücadele ve terörizm ile adli, polis ve gümrük mevzularında birlikte hareket etmek gerektiği ifade edilmiştir.

351 T.C. AB Bakanlığı Resmi İnternet Sitesi, Türkiye Düzenli İlerleme Raporu 2016, http://www.ab.gov.tr/files/pub/2016_ilerleme_raporu_tr.pdf , (Erişim Tarihi: 15.08.2017).

Adalet, özgürlük ve güvenlik konusunda Türkiye kısmen de olsa hazırlıklı olduğu söylenmekte olup, 2015 yılı, kötü ortamda bazı ilerlemelerin yaşandığı dile getirilmiştir. Türkiye, Suriye ve Irak'tan gelen sayısı 3 milyonu geçmekte olan ve giderek artış gösteren mülteci akınlarına yönelik, ayrıca geçici koruma ile ilgili mevzuat çerçevesinin genişlemesi yönünde eğilim olması ve iş sektörüne erişim imkânının sağlanması da dâhil olmak üzere büyük ölçüde bir insani yardımla destek olmak kaydıyla büyük bir çaba göstermiştir. Mart ayında birlikte açıklamış oldukları bildiride Türkiye ve AB, Türkiye'den AB'ye gitmekte olan düzensiz göçün bitirilmesi, göçmen kaçakçılarının çalışma alanlarının daraltılması ve göçmenlere başka bir alternatif sunularak hayatlarını riske atmamaları şeklinde paylaştıkları kararlı tutumu bir kez daha dile getirmiştir. Mart ayında anlaşılan bildirinin uygulama safhasında, sonuçlar beklenen şekilde olması sağlanmıştır fakat bu başarı bugüne değin kırılgan haliyle devam edegelmiştir.

2017 yılında, Türkiye'nin:

 18 Mart Türkiye-AB Ortak Açıklamasının uygulanmasının devam edilmesine;  Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması'nı bütün maddeleriyle uygulamada olmasına;  Kişisel verilerin korunmasına dair mevzuatın Avrupa kıstaslarına göre olması ve

buna uygun şekilde Europol ile bir operasyonel birliktelik anlaşmasını tartışması gerektiğini;

 Terörle mücadele mevzuatı ve uygulama yöntemlerini, Türkiye'nin terörle mücadele ile olan gücünü azaltmadan, AİHS, AİHM içtihatlarıyla ve AB müktesebatı ve uygulama yöntemiyle uyumlandırması şeklinde ifade edilmiştir.

Düzenli ve düzensiz göç;

Kurumsal yapılanma ve mevzuat uyumu,

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 2013 yılında yürürlüğe girmesiyle birlikte Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, kapasitesini artırmaya ve il bazında teşkilatlanma sürecini artırmaya devam ettiğini, günümüzde ise, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak merkez teşkilatında görev alan 365, taşrada görev alan 2.540 personeli bulunduğu belirtilmiştir. Ek olarak, 100 personelin yurt dışında görev aldığı belirtilmiştir.

2016 Mart ayında, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına ait Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün yasa dışı/düzensiz göçmenlere barınmaları ile ilgili yer kapasitesini artırmaya devam ettiği dile getirilmiştir. Türkiye'de 2016 yılı itibari ile toplam kapasite sayısı 6.670 olan 18 adet geri gönderme merkezinin olduğu, fakat Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün mevcut duruma ek olarak 4.820 kişilik artışla 12 geri gönderme merkezi daha yapmayı planladığı ifade edilmiştir. Ayrıca altı geri gönderme merkezi de Avrupa Birliği desteği ile yapılacaktır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, geri gönderme merkezlerindeki koşulların sağlıklı şekilde izlemelerini ve göçmenlere ilişkin koruma tedbirlerine erişebilme imkânının oluşturulmasını sağlamak için ulusal izleme sistemi inşa edilmesi şeklinde çalışmaları olduğu belirtilmiştir.

2015 Mart ayında imzalanan Düzensiz Göç Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı 2015 Kasım’da uygulamaya başlandığı, Pakistan ile karşılıklı imzalanan ikili geri kabul anlaşması 2016 Nisan’da yürürlüğe girdiği, Nijerya, Bosna-Hersek, Yemen, Karadağ, Kosova ve Norveç ile ikili geri kabul anlaşmalarının imzalandığı fakat halen yürürlüğe girmediği ifade edilmiştir. İsviçre ve Afganistan ile geri kabul anlaşması imzalanmasına ilişkin karşılıklı müzakerelerin devam ettiği belirtilmiştir.

Uygulama ve Yürütme Kapasitesi,

Türkiye, Asya'dan ve Afrika'dan Avrupa'ya geçişte düzensiz göçmenlerin öncelikli ilk giriş ve geçiş ülkesi konumunda kalmaya devam ettiği, rapor döneminde tamamına yakını olmamakla beraber çoğunluğu Suriye'deki çatışmalardan kaçmakta olan mülteci ve düzensiz göçmen, AB'ye doğru yol alırken Türkiye üzerinden geçtiği ifade edilmiştir. Yasa dışı olarak sınır geçişlerinde 2015 yılı geçmiş tarihlerde benzeri görülmeyen sayılara ulaştığı, 2013 ve 2014 yılında, Avrupa Birliği’ne direk Türkiye üzerinden geçenlerin sayısı sırası itibariyle 25.121 ve 52.994 olarak belirtilmiştir. 2015 yılında, bu sayı tahminen 16 kat artış göstererek 888.457'ye ulaşmıştır.

Düzensiz olarak sınırımızdan çıkışların yaklaşık %98'i Ege kıyılarına yakın olan Yunan adaları üzerinden, çoğunlukla göçmen kaçakçılarının sağlamış olduğu yardımlarla olmuştur. Geriye kalan %2 ise, Türkiye'nin Yunanistan ve Bulgaristan ile bağlantılı olan kara sınırlarından geçiş yapanlardır. Türkiye’ye göre ise, 2015 yılında yasa dışı sınır geçişlerinde 2014 yılına oransal yaklaşımla %150'lik bir artışın yaşandığı

ve 146.485'ten fazla yakalanan olduğu belirtilmiştir. Uluslararası Göç Örgütüne göre, 2015 yılında Yunanistan ve Türkiye arasında sayıca en az 806 düzensiz göçmen yaşamını yitirmiş veya bulunamamıştır. 2016 yılı için bu sayı Eylül itibarıyla 413'tür. Sınır üzerinden yasa dışı olarak geçiş yapanların çoğunluğu seyahatlerine Avrupa Birliği içerisinde de devam etmekte olup sonuç olarak Avrupa Birliği üyesi olan bir devlete sığınma başvurusunda bulunmaktadır.

Türkiye üzerinden Yunanistan'a düzensiz olarak yapılan geçişlerde Ortak Açıklamanın uygulanması sonucu hızlı bir düşüş olmuştur. 2015 yılı itibariyle yaşanmakta olan çok fazla artışın sonrasında (Frontex verilerine göre, Türkiye üzerinden AB'ye düzensiz geçiş yapanların sayısı 2014 yılında 52.994 iken 2015 yılında 888.457 olarak artmıştır) 2016 Mart ayı itibariyle Türkiye-AB Zirvesi Bildirisi sonrası gidişat keskin şekilde değişikliğe uğramıştır. 2016 Eylül sonu itibarıyla 164.389 düzensiz geçişten 141.753'ü Ortak Açıklama öncesi olan dönem zamanında (Ocak- Mart)olmuş ve mutabakat sonrası (Nisan-Eylül) sadece 22.636 düzensiz geçiş yaşanmıştır. Ocak itibariyle Ortak Açıklamanın uygulamaya geçirildiği tarih arasında 1.794 günlük düzensiz geçiş ortalaması, mutabakatın sonrası(Eylül bitimine kadar olan dönem) 116'ya inmiştir. Azalmanın kısmen Türkiye kolluk birimleri tarafından kıyı bölgeleri itibariyle düzensiz çıkışların önüne geçebilmek için yapmış olduğu yoğun çaba, göçmen kaçakçılarının uygulamalarının sekteye uğratılmasına katkıda bulunan Yunan adalarından tekrar Türkiye'ye geri iade planının hayata geçirilmesi ve uluslararası koruma talebinde bulunan ve geçici koruma altında olanların ikametleri amacıyla yaşadığı illerin dışında serbestçe dolaşımlarının önüne geçilmesine yönelik alınan önlemler sayesinde gerçekleştiği vurgulanmıştır.

15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimi sonrası Türkiye’nin adalarda bulunan irtibat görevlilerini geri çektiği, 2016 Ekim’de onların yerine yeni irtibat görevlileri atadığı belirtilmiştir. Türkiye bir yandan 2012 yılında Bulgaristan ile 1967 tarihinde imzalanan ikili sınır anlaşmasının uygulanmasını tek taraflı olarak sonlandırdığı için diğer yandan Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması'nın üçüncü devletlere yönelik hükümlerince Bakanlar Kurulu kararını halen hayata geçirmediği için Bulgaristan tarafından gelen üçüncü ülke vatandaşlarını kabul etmediği belirtilmiştir. Haziran'dan beri Bulgaristan, üçüncü ülke vatandaşları için 800'den fazla geri kabul başvurusu

yapmıştır, fakat Türkiye yapılan bu başvuruları, ikili veya AB anlaşması kapsamında işleme koymamıştır. Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması'nın bütün yönlerinin hayata geçirilmesi beklenirken, Türkiye ile Bulgaristan Eylül ayında üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye'ye geri gönderme talebinin, üzerinde varılan ortak mutabakat sonucu listeler üzerinde pratik bir yöntemle anlaşmışlardır.

Türkiye, düzenli göç konusunda da önemli şekilde hedef ülkedir. Türk vatandaşı olmadığı halde Türkiye'de geçici ikamet izniyle oturanlar 2014 yılında 379.804 iken 2015 yılı sonu itibariyle 422.895'e yükselmiştir. TBMM 2016 Temmuz’da kabul ettiği Uluslararası İşgücü Kanunu ve çalışma izinleri hakkında basit olan yöntemleri getirmiştir. Ayrıca Türkiye'ye kalifiye iş gücü çekebilmek için "Turkuaz Kart" adı verilen ve bu kartla çalışma izni alınabilecek bir sistem hayata geçirilmiştir.

Schengen ve dış sınırlar;

Kurumsal yapılanma ve mevzuat uyumu,

Dış sınırlar ve Schengen ile ilgili ilerlemelerin olduğu belirtilmiştir. Sınır Yönetimi Alanında Kurumlar Arası İş Birliği ve Koordinasyon Hakkında Yönetmelik'in 2016 Mart’ta kabul edilmesi olumlu bir izlenim doğurmuştur.Anılan Yönetmelik hem belirli sınır geçiş merkezlerinde yapılmakta olan sınır kontrollerinde hem de kara ve deniz sınır noktalarındaki sınır gözetim merkezlerinde hayata geçirilmiştir.Sınır Yönetimi Uygulama Kurulu faal hale getirilmiş ve sınır yönetimi görevlilerine ilişkin etik kuralları onaylanmıştır. Sınır güvenliğine yönelik toplanan verilerin, karşılıklı veri değişimi ve verilerin kaydedilmesi ile ortak risk analizinin oluşturulması için Ulusal Koordinasyon ve Ortak Risk Analiz Merkezi (UKORAM) kurulmuştur ve UKORAM, merkezi olarak faal hale getirilmiştir. Sınır hatlarında da yerel manada kurulacak benzeri bir kuruluşa ihtiyaç vardır.

Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan arasında imzalanan Polis ve Gümrük İş Birliği Ortak Temas Merkezi Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Anlaşmayı, Türkiye 10.03. 2016’da, Yunanistan 2016 Nisan'da ve Bulgaristan 2016 Şubat'ta imzalamıştır. Anılan Anlaşmanın olabilecek en kısa zamanda uygulamaya konulması gerektiği ifade edilmiştir.

Uygulama ve Yürütme Kapasitesi,

Yeni sınır yönetimi yönetmeliği gereğince, sınır geçiş merkezlerinin koordinasyonu çerçevesinde çalışmasını sürdüren 80 bölge kaymakamı ve vali yardımcısı entegre sınır yönetimine yönelik hizmet içi eğitime başlamıştır. Sınır Yönetimi Uygulama Kurulunun izleme görevi, sınırların güvenliğinin sağlanması ve şartların iyileştirilmesine ilişkin ihtiyaçların tespit edilmesi için aktif hale getirilmesi gerektiği dile getirilmiştir. Sınır ötesi suçlar ve kaçakçılık şebekeleri ile mücadele ederken etkin olarak karşılık verilmesi amacıyla kurumların kendi aralarında risk analizine dayalı etkin işbirliğine gitmesi gereklidir.

Sınır güvenliğinden sorumlu olacak olan tek bir kuruluşun kurulmasına ilişkin mevzuat çalışmaları, özellikle komşu ülkelerde yaşanmakta olan istikrarsızlıklar sebebiyle beklemeye alınmıştır.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, varış yapılmadan önce yolcuların bilgilerinin alındıktan sonra risk analizine tabi tutulmasına ilişkin çalışmalarını bitirmiştir. Ayrıca Bakanlık, Türkiye'ye havayolu taşımacılığında bulunan 307 havayolu şirketi arasından 172 havayolu şirketi ile entegre olunması ve yurt dışında bulunan 214 havayolu şirket yolcularının bilgilerinin elde edilmesi amacıyla test uygulamalarına start vermiştir. Gelen ve giden uluslararası bütün yolcuların %85 oranından fazlasına ait veri, GİGM (Göç İdaresi Genel Müdürlüğü) ile paylaşılmaktadır. Gümrük idaresi, risk analizini sadece kaçakçılıkla mücadele edebilmek için uygulamaktadır. API/PNR (İleri Yolcu Bilgisi/Yolcu İsim Kaydı) verileri, riski olan yolcuların kesin şekilde belirlenebilmesi ve bu doğrultuda tedbirlerin üst seviyeye çıkarılması için, EGM bu verileri paylaşmalı ve analiz yapabilmelidir.

Alınan yeni teknoloji ile modernize olan altyapılar, kara ve deniz sınırında bulunan sabit ve mobil sınır gözetimi ile ilgili uygulama gücü artırılmıştır. Doğu sınırlarında bulunan mayın temizleme işlemi 2016 bahar aylarında başlamıştır. EGM’nin sahte ve tahrif edilmiş belgelere yönelik birinci ve ikinci hat kontrolünün belirlenebilmesine ilişkin uygulama daha çok artmalıdır. Düzensiz sınır geçişlerine ilişkin girişim olduğunun tespiti amacıyla geçiş bölgelerinde bulunan polis kontrolleri çoğaltılmalıdır. Öncelikle Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere, sınır yönetiminden sorumlu birimlerin görevli olduğu kısımlarda

uzman olan profesyonel personelini sınır yönetimine yönelik oluşturulacak yeni kanun ölçüsünde görevlendirmesi gereklidir.

Türkiye, kendisine komşu olan devletlerle işbirliği çerçevesinde, gümrük ve polis işbirliğine yönelik üçlü bir anlaşmanın imzalanması ile beraber, Yunanistan ve Bulgaristan ile sınır işbirliğini artırmıştır ve anılan anlaşmanın kısa zamanda yürürlüğe konulması beklenmektedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafınca yapılan "Ege’de Umut Operasyonu" ile Doğu Akdeniz'deki "Güvenli Akdeniz Operasyonu" rapor dönemi boyunca devam etmiştir. FRONTEX ile işbirliğine yönelik eylem planı doğrultusunda, veri toplama ve ortak risk analizi eğitimleri sunulmaktadır. FRONTEX irtibat görevlisinin Nisan ayında Türkiye'de göreve başlamasıyla işbirliği daha da ileri seviyeye getirilmiştir.

Örgütlü suçlarla mücadele;

Kurumsal yapılanma ve mevzuat uyumu;

İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Mağdurların Korunması Hakkında Yönetmelik 2016 Mart’ta yürürlüğe konulmuştur. Anılan Yönetmelik ile insan ticareti suçunun önüne geçebilme ve bahsedilen suçla mücadele edebilmeye yönelik politika ve stratejilerin yapılması dâhilinde çalışma üretmek, eylem planı oluşturmak, kamu kurum ve kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ile sivil toplum kuruluşları arasında bağ kurabilmek amacıyla yetki verilmiş, İnsan Ticaretiyle Mücadele Koordinasyon Komisyonu kurulmuştur. Ayrıca, henüz oluşturulmuş olan İnsan Ticaretiyle Mücadele Koordinasyon Komisyonu birincil yol haritasını halen belirlememiştir.

Organize Suçlarla Mücadele Strateji Belgesi (2016-2021) ve Eylem Planı (2016 - 2018), 2016 Mart’ta onaylanmıştır. İçişleri Bakanlığı, stratejinin ve eylem planının uygulanma aşamasında koordine görevini üstlenecektir.

Uygulama ve Yürütme Kapasitesi;

Türkiye, üye devletlerin çoğunluğu ile bilgi alışverişi ve birlikte operasyon düzenlenmesi için, terörle ve suçla mücadeleye ilişkin işbirliği anlaşmaları imzalamıştır.

GİGM, 2015 yılında 108 olarak belirlediği insan ticareti mağduru sayısını, 2016 yılında 122 olarak vermiştir. Sığınma evlerinde bulunan mağdurların sayısı 2013 yılında 9 kişi iken 2016 Eylül’de 107’ye çıkmıştır. İnsan ticareti mağdurlarına yardım

için "157" yardım hattına yedi yirmi dört ulaşılabilmektedir. Ayrıca uluslararası ulaşımlara da cevap verebilmek üzere, değişik dillerde hizmet sunmaktadır.

Suç örgütlerinin siyasi, hukuki ve ekonomik mevzuular üzerindeki yasa dışı oluşumların engellenmesi açısından örgütlü suçlar ve yolsuzlukla mücadele her zaman önem arz etmektedir.

SONUÇ

İnsanlık tarihinin bir sorunu olan “göç” kavramı ve sonuçları dünyadaki tüm devletleri ilgilendiren uluslararası bir olgudur. Bu sebeple uluslararası hukukun da konusu olmuştur. Çalışmamızda da bahsi geçen konu olan İnsan Hakları Sözleşmesi, 1951 Cenevre Sözleşmesi sonrasında Uluslararası Göç Örgütü de bu konu ile ilgili hummalı çalışmalar yürütmüş ve büyük bir başarı elde etmiştir.

Çalışmamızın ana konusu olan yasa dışı göç gerçeği dünyada büyük bir sorun haline dönüşmüş, ulusal ve uluslararası mevzuatta ayrıntılı bir şekilde işlenmiştir. Engellemeye çalışılan ve adına “yasa dışı” ifadesi konulan “göç” ün istenmeyen durumlar karşısında savunma yapamama veya buna gücü yetememe durumunda insanların zorunlu bir şekilde gerçekleştirdiği çoğu zamanda sosyo-ekonomik sebeplerle gerçekleştirdiği bir eylemdir.

Yasa dışı göçün en önemli sebeplerinden biri üretim kaynaklarının yetersizliği sonucunda bu kaynakların adaletsiz dağılımı veya dağıtılmasıdır. Herhangi bir ülkede yaşayan insanların yaşamlarını sürdürmek amacıyla kıt kaynaklara ulaşmak için yaptığı göç, çoğu zaman insanların zorunlu olarak yaptığı bir harekettir.

Bölgede yasa dışı göç hareketlerinin 30 yıldan fazla bir süredir devam ettiği görülmekte olup, ülkemiz hem transit bir ülke olarak hem de kaynak ülke olarak kullanılmaktadır. Bu yasa dışı göçlerin olmasının birtakım sebepleri bulunmaktadır. Bu sebepler dört önemli faktörden oluşmaktadır. Bu faktörlerden birincisi, bölgede süreklilik arz eden istikrarsızlık, siyasi karışıklıklar ve çatışmalar ve bunun da beraberinde getirdiği güvensizlik ortamının oluşmasıdır. İkincisi, zarar gören göçmenlerin bu dalgaları gerçekleştirmesi ülkenin coğrafi konumundan kaynaklanmakta ve Batı ülkelerine ulaşmak için yola koyulan mültecilerin burayı geçiş noktası olarak kullanması sebebiyledir. Üçüncüsü, Avrupa ülkelerine gidemeyen mültecilerin Türkiye gibi Avrupa'nın çevresindeki ülkeleri hedef olarak görmesi ve bunlara yönelmesidir. Son olarak dördüncüsü ise Türkiye bölgeye oranla ekonomik olarak gelişmekte olan ve refah seviyesini artırmaya gayret gösteren bir ülke olması sebebiyle diğer yakın ülkelere oranla daha çok göç almaktadır.

Bunun yanında Türkiye kayıt dışı ekonomiye sahip bir ülkedir. Yabancılara bu konuda kolaylık sağlamaktadır. Bazı ülkelerle arasında vize politikası uygulayarak

hedef ülke olmayı daha cazip hale getirmektedir. Hakikaten bunu bilen göçmenler Türkiye'ye gelerek farklı sektörlerde ticaret yapıp önemli kazançlar elde etmekte ve vize zamanlarının dolması halinde ev işlerinde ve diğer kayıt dışı sektörlerde yasa dışı olarak çalışmaktadırlar. Bunlara ilave olarak komşu ülkelerde bulunan akrabalık bağları, dil- kültür ortaklıkları bulunması hasebiyle ülkemize gelerek yerleşmiş olan bu göçmenlerin oluşturduğu yasa dışı göç ağları Türkiye'yi hedef ülke haline getiren diğer farklı bir özelliktir.

İnsanları göçe zorlayan sorunlardan biri ise politik sistemler aracılığı ile çıkan yapısal sorunlardır. Siyasi sistemin aksaklıkları, iç çatışmalar, refah seviyesinin giderek azalması veya bitmesi ve yaşanan iç savaşlardır. Buna örnek olarak Irak ve Suriye iç savaşları sonrası Iraklı-Suriyeli göçmenlerin Türkiye’ye sığınmalarını verebiliriz. Ayrıca 2011 yılı itibariyle başlayan “Arap Baharı” adı altında tüm Arap ülkelerinin Irak başta olmak üzere; Libya ve Suriye gibi ülkelerde etnik ve iç çatışmaların başlaması ile zorunlu göç hareketleri başlamıştır.

Türkiye’nin bu denli yasa dışı göçe maruz kalmasının sebebi şüphesiz ki jeopolitik ve jeostratejik konumudur. Bulunduğu coğrafya itibariyle geçiş ülkesi özelliği taşımaktadır. Zulme uğrayan ve fakirlik çeken ülkelerdeki insanlar yani yasa dışı göçmenler, Türkiye’yi AB ve diğer Avrupa ülkelerine açılan birer kurtuluş kapısı olarak görmekte, burayı hem hedef hem de transit ülke olarak kullanmaktadırlar.

Türkiye coğrafi konumu jeopolitik bir öneme sahip olmasından dolayı yasa dışı göçün sürekli yaşandığı bir ülkedir. Hem jeopolitik bir öneme sahip olması hem de komşu ülkelerde olan iç çalkantı ve savaşlar, iç kargaşalar Türkiye’yi yasa dışı göçün merkezi haline getirmiştir.

Türkiye'nin etrafının dağlarla çevrili olması, kontrolü zor kara sınırlarına sahip olması, uzun ve girintili çıkıntılı deniz sınırlarının bulunması ve yerleşim yerlerinin kıyılara yakınlığı yasa dışı göçmenlerin bu yolları seçmelerinde bir sebep teşkil etmektedir. Ayrıca Türkiye'de BMMYK bürosunun bulunması da tercih sebeplerindendir.

1994 yılında Türkiye sığınma yönetmeliğini yayınlamıştır ve bu yeni dönemde yasa dışı göç; yeni göç politikaların uygulamasına değil tam tersine çeşitlenerek fazlalaşan göç akınlarına maruz kalmıştır. 1994, 2000, 2001 yıllarını kapsayan bu süreç

doyuma ulaşma süreci olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde transit göçmenler daha da artmıştır. Türkiye'yi transfer ülke haline getirdikleri için yetkililer yasa dışı göçle başa çıkabilmek için hedefe yönelik politikaları izlemeye başlamıştır.

2001 yılından sonraki döneme bakıldığında ise göç hareketlerini bozulma veya çözülme dönemi olarak adlandırmak mümkündür. Çünkü bu dönemin bir özelliği olarak insan kaçakçılığı ve insan ticareti gibi konular iç kamuoyunda ve uluslararası arenada sıcak gündem haline gelmiştir. Bunun sonucu olarak da daha işlerlik kazanan politikalar üretilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır. Ülkemiz bu tedbirleri alırken göç akınlarının da kurumsallaşması kaçınılmaz olmuştur. Bundan kasıt göçmen kaçakçılığı sektörünün daha da genişlemesine, bundan daha büyük kazançlar sağlanmasına ve daha sistemli olmasına sebebiyet vermiştir.

Bunun yanında, Genelkurmay Başkanlığının sitesinde yasa dışı geçitleri başlığıyla 2006 yılının Eylül ayından beri günlük olarak veriler; kaçakçılık ve yasa dışı göç hareketlerini izlemeye yönelik bilgilendirme paylaşımlarını gerçekleştirerek kamuoyuna duyurmak şeklinde bir yola gitmiştir. Ayrıca bu verilerin elde edebilmesi kapsamında ülkemizin bazı bölgelerinde yasa dışı durumda yabancı uyruklu şahıslara ilişkin bilgiler; hangi ilde, sayısının ne kadar olduğu ve gümrükten ne kadarlık bir sevkiyatın geçtiği bilgilerine ışık tutmaktadır.

Göçmen kaçakçılığı faaliyetlerini yürüten organizasyonlar her ülkede olduğu gibi ülkemizde de bulunmaktadır. Bu organizasyonlar özellikle nüfusu yoğun olan şehirlerde odaklanmış bulunmaktadırlar. Bunların sebebi ise bu illerin kalabalık nüfusa sahip olması ve gelişmiş olmasıdır. Örneğin, Doğu ve Güneydoğu'da bulunan illerimizin göçmenleri alacak seviyede olması ve buna yönelik altyapının sağlanması sebebiyle buralara göç etmektedirler.

Kısaca ifade etmek gerekirse, uluslararası bir mesele olan yasa dışı göç meselesi tarihin hemen hemen her aşamasında Türkiye’ye de bir sorun teşkil etmiş ve özellikle de sınır güvenliğini tehdit eden bir unsur halini almıştır. Bununla birlikte Türkiye bunlara engel olmak için bazı hukuki düzenlemeler getirerek bu suçlara bazı cezalar vermiş ve son zamanda çıkardığı kanunlarla da bu cezaları ağırlaştırmıştır.