• Sonuç bulunamadı

Soğuk savaş sonrası dönemde yasadışı göçün Türkiye'nin sınır güvenliğine etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Soğuk savaş sonrası dönemde yasadışı göçün Türkiye'nin sınır güvenliğine etkisi"

Copied!
188
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEMDE YASA DIŞI GÖÇÜN TÜRKİYE’NİN SINIR GÜVENLİĞİNE ETKİSİ

(Yüksek Lisans Tezi)

Hakan KARADUMAN

(2)

T.C.

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEMDE YASA DIŞI GÖÇÜN

TÜRKİYE’NİN SINIR GÜVENLİĞİNE ETKİSİ

Danışman:

Yrd. Doç. Dr. Hakan ARIDEMİR

Hazırlayan: Hakan KARADUMAN

(3)

Kabul ve Onay

Hakan KARADUMAN’ın hazırladığı “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Yasa dışı Göçün Türkiye’nin Sınır Güvenliğine Etkisi” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oy birliği / oy çokluğu ile kabul edilmiştir.

.../.../2017

Tez Jürisi

İmza

Kabul Red

Doç. Dr. M. Gökhan GENEL Yrd. Doç. Dr. Hakan ARIDEMİR

Yrd. Doç. Dr. Suat SÖYLEMEZ

Doç. Dr. Fatih KIRIŞIK Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(4)

Yemin Metni

Yüksek lisans tezi olarak sunduğum “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Yasa dışı Göçün Türkiye’nin Sınır Güvenliğine Etkisi” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

.../.../2017 Hakan KARADUMAN

(5)

Özgeçmiş

1990 yılında Çorum’da doğdu. İlkokulu Çorum Büyük Gülücek İlköğretim Okulu’nda, Ortaöğretimini Çorum Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu’nda, lise öğrenimini ise Çorum Fatih Lisesi’nde tamamladı. Ardından Gaziosmanpaşa Üniversitesi Turhal MYO Muhasebe ve Vergi Uygulamaları Bölümü’nden 2010 yılında mezun oldu.

Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü’nü 2012 yılında bitirdikten sonra, 2014 yılı itibariyle Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde göreve başladı. 2014 yılında Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı’nda lisansüstü eğitimine başladı ve halen devam etmektedir.

Polis memuru Hakan KARADUMAN, Bayan Tuba KARADUMAN ile evli olup, Atike Zümra ve Begüm Dila adında iki çocuğu vardır.

Öğrenim sürecimde ve bu çalışmanın oluşturulmasında büyük emeği olan aradığım her zaman beni sıkılmadan dinleyen, yaşama dair deneyimlerimin zenginleşmesinde çabasını ve bilgisini sakınmadan paylaşan tez danışmanım Yrd. Doç. Dr. Sayın Hakan ARIDEMİR’e ve akademik çalışma esnasında her türlü desteği sağlayan mesai arkadaşlarıma teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Hayatım boyunca desteklerini her zaman yanımda hissettiğim ve bana istediğim her adımı cesaretle atma gücü veren babam Sait KARADUMAN’a ve annem Meliha KARADUMAN’a, yüksek lisans eğitimim süresince ihmal ettiğim değerli eşim Tuba KARADUMAN’a, canım kızlarım Atike Zümra ve Begüm Dila ’ya vermiş oldukları manevi desteklerinden dolayı sonsuz teşekkür eder bu eseri onlara armağan ederim.

(6)

ÖZET

SOĞUK SAVAŞ SONRASI DÖNEMDE YASA DIŞI GÖÇÜN TÜRKİYE’NİN SINIR GÜVENLİĞİNE ETKİSİ

Yüksek Lisans Tezi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Hakan ARIDEMİR

Eylül, 2017, 172 sayfa

Ülkelerin büyümesi ve sınırların birbirine yaklaşması ve yaşanan sanayi devrimi ile birlikte insanlar kendi ülkeleri dışında yaşam sürmek ve çalışmak istemişlerdir. Bunun da beraberinde getirdiği bazı sorunlar meydana gelmektedir. Bu sorunların açıklandığı ve hukuk yönünden meseleye bakıldığı çalışmamızda, sınır güvenliği ve yasa dışı göç hareketlerinin önlenmesinin hukuki boyutu ele alınmıştır. Çalışmamızın amacı soğuk savaş sonrası sınır güvenliğinin ne kadar önemli hale geldiğini göstermek ve sınır güvenliğine yönelik önlem alınmasına dikkat çekmektir. Yasadışı göçmen hareketliliğinin yaşandığı ülkemizde hukuki olarak yapılan düzenlemeleri ve sınır güvenliğini sağlayan kurum ve kuruluşlarının hangileri olduğu ve görevlerinin ne olduğu etraflıca araştırılmış ve yasadışı göçlerin ülkemizin sınır güvenliğini nasıl etkilediği konusu üzerinde durulmuştur.

(7)

ABSTRACT

THE ILLEGAL SECTOR OF TURKEY'S EFFECTIVE LIMIT SAFETY AFTER COLD WAR

KARADUMAN, Hakan

Master’s Thesis, Department of, International Relation Administration Supervisor :Asst. Prof Hakan ARIDEMİR

September, 2017, 172 pages

With the growth of the countries and the borders of each other and the industrial revolution, people want to live and work outside their own countries. This causes some problems in his barber. The legal aspects of border security and the prevention of illegal immigration were addressed when we addressed these issues and looked at the matter in law. It is worth noting how important it is to show how important our post-Cold War post-war border security has become and to take precautions against it. It has been researched extensively about the legal arrangements and the institutions and institutions that provide border security in our country where illegal migrant mobility is experienced and how the illegal immigration affects the border security of our country.

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... v ABSTRACT ... vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... x GRAFİKLER LİSTESİ ... xi

HARİTALAR LİSTESİ ... xii

KISALTMALAR... xiii

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL ARKA PLAN VE GÖÇÜN TARİHİ GELİŞİMİ 1.1. KAVRAMSAL ARKA PLAN ... 5

1.1.1. Göç ... 5

1.1.2. Göçmen ... 6

1.1.3. Serbest Göç-Zorunlu Göç ... 7

1.1.4. Düzenli Düzensiz/Yasa Dışı Göç ve Yasa Dışı Göçmen ... 8

1.1.5. İltica/Sığınma - Mülteci ... 10 1.1.6. Güvenlik ... 12 1.1.7. Sınır ve Sınır Güvenliği ... 13 1.1.8. Sınır Gözetimi ve Kontrolü ... 15 1.1.9. Entegre Sınır Güvenliği ... 16 1.1.10. Sınır Aşan Suç ... 17

1.1.11. Yasal ve Yasa Dışı Göç Ayrımı... 18

1.2. TARİHSEL ARKA PLAN ... 19

1.2.1. Cumhuriyet Sonrası Dönemde Türkiye’de Göç ... 22

1.2.1.1. Kuruluş Dönemi Göçleri ... 23

1.2.1.1.1. Türk-Yunan Mübadelesi (1922-1938)... 24

1.2.1.1.2. Kurucu Balkan Göçleri (1923-1949) ... 29

1.2.1.2. Soğuk Savaş Dönemi Göçleri ... 33

1.2.1.2.1 II. Balkan Göçleri (1950-1989) ... 33

1.2.1.3. Soğuk Savaş Sonrası Dönem Göç Hareketleri ... 36

1.2.1.3.1. Körfez Krizi Sonrası Göç Hareketleri ... 37

1.2.1.3.2. Suriye İç Savaşı Sonrası Göç Hareketleri ... 41

1.2.1.3.3. Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Yasa Dışı Göçe Neden Olan Etkiler ... 49

İKİNCİ BÖLÜM YASA DIŞI GÖÇ VE TÜRKİYE’NİN SINIR GÜVENLİĞİNİN HUKUKSAL VE KURUMSAL AÇILARDAN İLİŞKİSİ 2.1. TÜRKİYE’DE YASA DIŞI GÖÇ HAREKETLERİ ... 53

(9)

2.1.1. Türkiye’deki Yasa Dışı Göçün Nedenleri ... 53

2.1.2. Yasa Dışı Göçün Kaynak Ülkesi Olarak Türkiye... 55

2.1.3. Yasa Dışı Göçün Transit Ülkesi Olarak Türkiye ... 57

2.1.4. Yasa Dışı Göçün Hedef Ülkesi Olarak Türkiye ... 59

2.2. HUKUKİ VE KURUMSAL DÜZENLEMELER ... 59

2.2.1. Yasa Dışı Göç ve Mülteci Sorunu Açısından Uluslararası Yasal Düzenlemeler ... 59

2.2.1.1. Uluslararası Göç Hukukuna Yön Veren Örgütler ... 60

2.2.1.2. İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde Göçmen Kaçakçılığı ile Bağlantılı Maddeler ... 63

2.2.1.3. İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklere İlişkin Avrupa Sözleşmesi .... 65

2.2.1.4. Sınır Aşan Örgütlü Suçlara Karşı BM (Palermo) Sözleşmesi ... 67

2.2.1.5. Konu İle İlgili Diğer Belgeler ... 69

2.2.1.6. Geri Kabul Anlaşmaları ... 70

2.2.1.7. Uluslararası Göç Hukukunun Diğer Hukuk Dallarıyla Bağlantısı .... 72

2.2.1.7.1. Anayasa Hukuku ile Bağlantısı ... 72

2.2.1.7.2. İdari Hukuk ile Bağlantısı ... 74

2.2.1.7.3. Ceza Hukuku ile Bağlantısı ... 75

2.2.1.7.4. Uluslararası Hukuk ile Bağlantısı... 78

2.2.1.8. Göçmenler ve Yabancıları İlgilendiren Uluslararası Hukuk Belgeleri ... 79

2.2.2. Yasa Dışı Göç ve Mülteci Açısından Türkiye’deki Yasal Düzenlemeler ... 80

2.2.2.1. Türk Vatandaşlık Kanunu ... 84

2.2.2.2. Pasaport Kanunu ve Yabancılar ile İlgili Maddeleri ... 85

2.2.2.3. İskân Kanunu ... 86

2.2.2.4. Türkiye’ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye’den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar İle Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik... 88

2.2.2.5. Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun .... 92

2.2.2.6. Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi ... 93

2.2.2.7. 6458 Sayılı Yabacılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ... 95

2.2.3. Türkiye’nin Sınır Güvenliğine Kurumsal Bakış ... 101

2.2.3.1. Sınır Yönetimi ve Göçten Sorumlu Kurumlar ... 101

2.2.3.1.1. Hudut Kapıları ve Giriş Çıkış Kontrolleri ... 101

2.2.3.1.2. Emniyet Genel Müdürlüğü ... 102

2.2.3.1.3. Gümrük Müsteşarlığı ... 104

2.2.3.1.4. Mülki İdare Amirlikleri ... 105

2.2.3.1.5. Kara Kuvvetleri Komutanlığı ... 107

2.2.3.1.6. Jandarma Genel Komutanlığı ... 108

2.2.3.1.7. Sahil Güvenlik Komutanlığı ... 109

2.2.3.1.8. Diğer Kurumlar ... 110

2.2.3.1.9. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ... 113

(10)

2.3. TÜRKİYE’NİN SINIRLARI VE İÇERİSİNDE GÖÇ YÖNETİMİ ... 118

2.4. YASA DIŞI GÖÇLERİN TÜRKİYE’NİN SINIR GÜVENLİĞİNE ETKİSİ ... 128

2.4.1. Sınır Yönetiminin Sağlanması ... 128

2.4.2. Yasa Dışı Sınır Güzergâhları ... 135

2.4.3. Avrupa Komisyonu’nun Oluşturduğu Yıllara Göre İlerleme Raporlarının Türkiye Açısından Yasa Dışı/Düzensiz Göçe ve Sınır Güvenliğine Bakışı ... 137

2.4.3.1. Avrupa Komisyonu 2012 İlerleme Raporunda ... 140

2.4.3.2. Avrupa Komisyonu 2013 İlerleme Raporunda ... 141

2.4.3.3. Avrupa Komisyonu 2014 İlerleme Raporunda ... 143

2.4.3.4. Avrupa Komisyonu 2015 İlerleme Raporunda ... 145

2.4.3.5. Avrupa Komisyonu 2016 İlerleme Raporunda ... 147

SONUÇ ... 155

KAYNAKÇA ... 159

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa Tablo 1.1: 17 Temmuz 1923 Tarihinde Belirlenen 8 Bölge ... 27 Tablo 1.2: Dönemlere ve Geldikleri Ülkelere Göre Göçmenler ... 31 Tablo 1.3: Yıllara Göre İskanlı ve Serbest Göçmen Sayıları ... 33 Tablo 1.4: Geçici Barınma Merkezlerinde Geçici Koruma Altına Alınan Suriyeli

Yabancılar ... 44 Tablo 1.5: 2016 Yılı Suriyeli Vatandaşlar İçin Ülkeler Tarafından Konulan Kotalar ve

Çıkış Yapanların Dağılımı ... 45 Tablo 1.6: Birebir Formülü Kapsamında Yerleştirilen Suriyelilerin Yerleştirildikleri

Ülkelere Göre Dağılımı ... 46 Tablo 2.1: Yasa Dışı Göçün Çalışma, Giriş ve İkamet Ekseninde Sınıflandırılması... 98 Tablo 2.2: Türkiye’de Göçün Mevzuat Açısından Yasal, Kayıt Dışı, Yasa Dışı

Durumu... 100 Tablo 2.3: Yabancıların Ülkeye Yasal/Yasa Dışı Girişlerinden Sonra Kolluğun Yaptığı

İşlemlerin Akış Şemasıdır. ... 118 Tablo 2.4: İllere Göre Geri Gönderme Merkezleri ... 124 Tablo 2.5: Türkiye’nin Sınır Yönetim Yapısı ... 134

(12)

GRAFİKLER LİSTESİ

Sayfa Grafik 1.1: Türkiye’de Yıllara Göre Yakalanan Düzensiz Göçmenler ... 10 Grafik 1.2: Geçici Koruma Altına Alınan Suriye Uyruklu Yabancılara Ait Biyometrik

Kayıtlar ... 43 Grafik 1.3: Suriyeliler ile Kültürel Olarak Aynı Olduğumuzu Düşünüyorum? ... 47 Grafik 2.1: Türkiye'nin Komşu Devletler İle Olan Sınır Uzunlukları (km) ... 129

(13)

HARİTALAR LİSTESİ

Sayfa Harita 2.1: Türkiye Bağlantılı Yasa Dışı Göç Güzergâhları Haritası ... 135 Harita 2.2: Yasa Dışı Göç Konusunda Türkiye’ye Ana Giriş-Çıkış Bölgeleri ve İç

(14)

KISALTMALAR

AB Avrupa Birliği

API / PNR İleri Yolcu Bilgisi / Yolcu İsim Kaydı BAB Batı Avrupa Birliği

BM Birleşmiş Milletler

BMMYK Birleşmiş Milletler ve Mülteciler Yüksek Komiserliği BP Bundes Polizei (Federal Polis)

Ed. Editör

EGM Emniyet Genel Müdürlüğü

ESYSUYEP Türkiye’nin Entegre Sınır Yönetimi Stratejisinin Uygulanmasına Yönelik Ulusal Eylem Planı

EU European Union (Avrupa Birliği) GİGM Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

IND Directory of Immigration and Citizenship Affairs (Göç ve Vatandaşlık İşleri Direktörlüğü)

IOM International Organization For Migration (Uluslararası Göç Örgütü) IT Information Technology (Bilgi Teknolojisi)

KK Karma Komisyon

MİİV Mübadele İmar ve İskan Vekaleti

OGDP Ortak Güvenlik ve Dış Politikası

(15)
(16)

GİRİŞ

Göç, tarih boyunca var olagelmiş bir olgudur. İnsanlık var olduğundan beri yaşanan göçler dünyanın kaderini etkilemiştir. İlk zamanlardan günümüze kadar yapılan göç olgusu hayatı idame ettirmek, coğrafi etken, siyasal, ekolojik, ekonomik, salgın hastalık, sonu gelmeyen savaşlar, daha rahat bir yaşam sürdürebilme isteği, eğitim vb. nedenlerle zorunlu ya da isteğe bağlı olarak devam etmektedir.

Anadolu’ya bakacak olursak göç yollarının tam ortasında olması nedeni ile her zaman hareketli bir yapıya sahip olduğunu görebiliriz. Anadolu, coğrafi yapısıyla, iklimiyle, toprak zenginlikleri ve sunduğu yaşam alanı itibariyle birbirinden farklı dinlerin, kültürlerin, anlatıların yaşam bulduğu bir coğrafya olmuştur.

20. yüzyıla gelindiğinde büyük savaşlar sonucu kitlesel göçlerin olması da kaçınılmaz olmuştur. Ekonomik kaynaklı olan bu savaşlar birçok insanı zorla yerinden etmiştir. Ayrıca ulus-devlet anlayışının ortaya çıkması ile bulunduğu yerde azınlık durumuna düşen birçok insanın bulunduğu görülmüştür. Siyasi olarak çalkantılı bir dönem olan 20. yüzyıl, hâkim gücün altında ezilmeye mahkum bırakılan insanlara tek çözüm yolu sunmuştur.

Ayrıca, 2000’li yıllara gelindiğinde dünyada tehdit anlamı ile aynı noktaya bakan klasik güvenlik algılamalarının çekirdeğini oluşturan sert güvenlik, önem kaybetmeye başlamıştır. Bunun yerine “yumuşak güvenlik” olarak adlandırılan yasa dışı göç, kaçakçılık faaliyetleri, uluslararası terörizm, sınır aşan suçlar ve buna benzer uluslararası güvenliği ve bunun yanında sınır güvenliğini tehdit eden dış tehditler ön plana çıkmıştır.

Dünyada güvenlik konusu her geçen gün önemini arttırmakta ve batıdaki ekonomik bir gelişmenin doğuda gerçekleşmemesi ile birlikle uluslararası gelişim sürecinin doğudan batıya kayması ile yasa dışı göçün doğu-batı ekseni arasında kaymasına neden olmuştur. Bunun nedeni ekonomik düzensizlik ve doğu-batı ülkeleri arasındaki derin bir ekonomik uçurumun olmasıdır. Bu da Türkiye gibi gelişmesini henüz tamamlamamış, gelişmekte olan bir ülkeye yasa dışı yollarla göç etmeye sebep olmuştur. Hem ekonomik hem de diğer nedenlerden dolayı yasa dışı göçe zorlanan kişiler, içindeki bulundukları durumu değiştirmek ve refah seviyesini yükseltmek

(17)

amacıyla yasa dışı olarak göç etmişlerdir. Ekonomik nedenlerin yanında siyasi nedenlerden dolayı göç etmek zorunda olan kişiler de yasa dışı göçü kullanmak zorunda kalmışlardır. Bu nedenle yasa dışı göçün nedenlerinin iyi bilinmesi, çözüm yollarının daha kolay bulunmasını sağlamaktadır.

Türkiye’nin etrafında bulunan ülkelerin çoğunluğu özellikle doğu ve güneydoğusunda bulunan ülkelerin ekonomik istikrarsızlık içinde olmaları; bununla birlikte işsizlik-yoksulluk oranlarının oldukça yüksek, refah düzeyinin düşük olduğu ve sarp dağlık arazilerin ülke sınırında fazla olmasından dolayı sınır kontrollerinin de buna bağlı olarak zorlaşması ile ülkemize yönelik yasa dışı göç hızla artmıştır.

İskan döneminde mübadele ile Yunanistan’dan 384.000 kişi ve ardından Balkanlar’dan 800.000 kişi 1923 yılı ile 1945 yılları arasında Türkiye’ye göç etmiştir.

1950 yılı dahil olmak üzere ülkemizde dış göç süreci, özel aracılar ve öncelikle bireysel girişimler şekliyle başlamıştır. Sonrasında devletlerarası antlaşmaların da beraberinde getirdiği antlaşmalar ile işgücünün göç etmesi şeklinde devam etmiş bunun sonucunda göçmenler, aile fertlerini ve diğer akrabalarını yanlarına almaları suretiyle gelişerek geniş aile şeklinde yurtdışında herhangi bir ülkeye yerleşmişlerdir.

Yukarıda kısaca anlatılan sınır güvenliği ve yasa dışı göçün devletler için neden olduğu hususlar çerçevesinde bu çalışmanın amacı “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Yasa dışı Göçün Türkiye’nin Sınır Güvenliğine Etkisi” olarak belirlenmiştir. Sınır

güvenliğinin ne anlama geldiği ve yasa dışı göç hareketlerinin nasıl engellenebileceği güvenlik, kurumsal ve hukuk literatürünün öz bilgilerinin alındığı eserimiz iki bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde, konunun arka planında bulunan ve konunun iyice anlaşılması bakımından temel kavramlar anlatılmaktadır. Burada temelden başlanarak göç, göçmen, serbest göç, zorunlu göç, düzenli-düzensiz göç, yasa dışı göç, yasa dışı göçmen, iltica/sığınma, mülteci, güvenlik, sınır-sınır güvenliği, entegre sınır güvenliği, sınır gözetimi-kontrolü ve sınır aşan suç kavramları sırasıyla açıklanmıştır. Sonrasında, dünya tarihinde yaşanmış göçlere kısaca değinilmiş ve Cumhuriyet sonrası Yunanistan, Balkanlar, soğuk savaş sonrası dönemde Körfez Savaşı sonucu yaşanan göçler ve son dönemde gerçekleşen Suriye iç karışıklığı sonucu yaşanan göçler ile yasal ve yasa dışı göçün soğuk savaş sonrası nasıl bir gelişim gösterdiğine değinilmiştir.

(18)

İkinci bölümde, “Yasa Dışı Göç ve Türkiye’nin Sınır Güvenliğinin Hukuksal ve Kurumsal Açılardan İlişkisi” başlığı altında bakılarak Türkiye’nin yasa dışı göçte kaynak ülke mi, transit ülke mi yoksa hedef ülke olarak mı çok etkilendiği ve yasa dışı göç ile ilgili hukuki düzenlemelerin ne olduğu kısa, öz ve anlaşılır bir şekilde gerekli kanun maddelerine değinilerek anlatılmıştır. Ayrıca sınır güvenliğinden ve göç ile ilgili sorumlu kurumlardan bahsedilerek, yasa dışı göçlerin ülkemiz sınırlarına etkisi anlatılmaya çalışılmıştır.

(19)

BİRİNCİ BÖLÜM

(20)

Göç, yeryüzünde yaşam süren canlı, cansız bütün mahlukatın durumunu etkileyen bir olgudur. Gelişen ve değişen dünya, insanların birbiriyle olan ilişkilerini ve bağlantılarını bu yönde etkilemiş ve göç hareketliliğinin devam etmesine zemin hazırlamıştır. Bunun birçok nedeni bulunmaktadır. Önceleri salgın hastalık, iklim şartları, kuraklık vb. nedenlerle göç eden insanoğlu son yüzyıllar itibari ile savaşlar, ülke sınırlarının değişimi gibi etmenlerin etkisi ile göç etmeye başlamıştır. Göç artık dünya çapında olağan bir halden çıkıp güvenlik sorunu haline dönmüştür. Sınır güvenliği konusunda ise hükümetler ve ülke yönetiminde söz sahibi olan kesim kendilerini buna karşı korumak için bazı önlemler almıştır. Bu önlemler çerçevesinde ülkenin kolluk kuvvetleri olan polis, jandarma, askeri kuvvetler ile Göç İdaresi gibi kurumlara yetkiler verilmiş, kolluk kuvvetleri göçe karşı sınır güvenliğini sağlamakla görevlendirilmiştir. Diğer kurumlar ise göçün istatistiği, topluma entegre süreci, göçün engellenebilmesi ya da daha sağlıklı yapılabilmesi, salgın hastalıkların önlenmesi vb. etmenler için görevlendirilmiştir.

Konu ile ilgili birinci bölümde öncelikle kavramsal arka plana bakılacaktır. Verilecek olan tanımlarda literatür taranmış ve bu tanımlamalar en özgün biçimde teze aktarılmıştır. Ardından göçün tarihsel süreci hakkında Cumhuriyet sonrası dönemlere atıf yapıldıktan sonra soğuk savaş sonrası yaşanan göçlere değinilecektir. Geçmişten günümüze çok sayıda göç olgusu gerçekleştiği için hepsinden bahsetmek mümkün olmadığından sınırımızı ve iç güvenlik konusunda tehlike arz edebilecek belirli başlıklar verilmiştir.

1.1. KAVRAMSAL ARKA PLAN

1.1.1. Göç

Göç kelimesi ile ilgili olarak birçok tanımlama yapılmıştır. En basit şekliyle ifade etmek gerekirse göç, insanların bulundukları yerden başka bir yere gitmeleri anlamına gelmektedir. Göç insanların bulundukları yeri, çevreyi bırakmaları yani kısacası oradan ayrılmaları ve başka yerlerde yaşamaya başlama eylemidir. Göç bir hareketliliği ifade etmektedir. Göçü “bir toplumun ya da farklı toplumların coğrafi ve

(21)

kültürel yaşam alanları arasındaki hareketlilik süreci” şeklinde tanımlayan yazarlar da bulunmaktadır.1

Göç, bir toprak parçası üstünde yaşayan vatandaşların çeşitli, farklı veya aynı nedenlerden ötürü yaşadığı yerden başka bir yere yerleşmek veya orada iş sahibi olabilmek için yaptığı bir eylem olarak tanımlanabilir. Bir başka tanıma göre ise kişi veya grupların kendi istemeleri veya cebri bir şekilde geçici veya daimi bir zaman aralığını kapsayan tebdil-i mekandır.2

Göç Terimleri Sözlüğü’ne göre göç kavramı, bir sınırı geçmek suretiyle başka bir devletin sınırları içerisine girmek şeklinde tanımlanmaktadır. Kısacası göç, bir yerden bir yere gitmek (süre, yapı fark etmeksizin) yani yer değiştirmektir. Bunlara ekonomik nedenlerden dolayı yapılan göçler ve yerinden çıkarılmış göçler de dahildir.3

Göçü nüfusun yer değiştirmesinden çok demografik bir değişiklik olarak tanımlayan bir görüşe göre göçün itici ve çekici nedenlerinin olduğunu ve göçün iç ve dış göç olarak ikiye ayrıldığını belirtmek gerekir. Göçü olanaklı hale getiren ulaşım, bilgi, yol, ilişki ağları ve devletlerin işgücü talebi gibi koşulların var olması, göçün nüfusun özelliğine göre sınıflandırdığı ya da geçici mi kalıcı mı olduğu ile ilgili gruplandırmaları mevcuttur4.

Kısacası göç, bir olgudur ve istisnai durumlar dışında uluslararası anlaşmalar dâhilinde gerçekleşmektedir. Türkiye’ye göç etmek isteyen yabancılara; İskân Kanunu, İskân Muafiyetler Nizamnamesi, Pasaport Kanunu ve İskan Kanunu Uygulama Yönetmeliği kapsamında bulunan kanunlar ve yönetmelik maddeleri uygulanmaktadır.

1.1.2. Göçmen

Kendi ülkesinden ayrılmak suretiyle başka bir ülkeye yerleşmek niyetiyle giden kimselere “göçmen” denmektedir. Tanıma göre “yerleşme niyeti”nin olması önemli bir şarttır. Eğer kişinin böyle bir niyeti yoksa bu kişi göçmen sayılmamakta ve o

1 Nazlı Töre, (2016), Uluslararası Göç Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara: s. 47. 2 Tümertekin ve Özgüç, (2015), Beşeri Coğrafya, Çantay Kitabevi, s. 289.

3 Bülent Çiçekli (2009), Göç Terimleri Sözlüğü Çeviri, Uluslararası Göç Örgütü, (IOM) Yayınları, s. 22. 4 Töre, a.g.e., s. 47.

(22)

ülkeden döneceği anlamı çıkmaktadır5. Başka bir ifadeyle göçmen, Türkiye’ye yerleşmek niyetiyle gelen ve vatandaşlık kazanmamış kişilerdir. Ancak Birinci Körfez Savaşı’nın etkisinin yaşandığı ülkemizde bu tanımın tam olarak karşılık bulduğu söylenemez6.

Uygulamada ve literatürde en geniş manasıyla göçmen, hukuk sistemimizde “yabancı” olarak değerlendirilmektedir. Bu terimler daha çok Anglo-Sakson hukuk sistemine ait terimlerdir. Bu terim kıta Avrupa’sında daha çok “yabancı” olarak ifade edilmektedir. Bu iki terim farklı hukuk sistemlerinde beraber kullanılmaktadır7.

1.1.3. Serbest Göç-Zorunlu Göç

Serbest göç, bireylerin kendi istekleri ile gerçekleştirdikleri göç türüdür. Göç olgusu bireylerin tek başına veya aile fertleri ile birlikte aldıkları bir karardır8. Bireyler daha iyi bir yaşam sürmek, eğitimlerini sürdürmek veya farklı nedenlerden dolayı başka ülkelere yerleşirler.

Bu göç türünde önemli bir unsur olan kişinin göç etme kararını tek başına kimseye danışmadan vermesidir. Kentten kıra, kırdan kente, ilden ilçeye, ilden ile ve çeşitli birleşimleri bulunan bir göç türüdür.

Serbest göç ile tam tersi bir manası olan zorunlu göç, bireylerin kendi istekleri ve rızaları olmadan zorla ve cebri olarak yaşadığı memleketten istemediği halde gerçekleştirdiği bir göç türü olarak ifade edilir. Son yıllarda çeşitli ülkelerde oluşan politik istikrarsızlık ve beraberinde getirdiği iç savaşlar nedeniyle çatışmalı bölgelerde istemeyerek, korunma dürtüsü ile bu olay çok gerçekleşmiştir.9

IOM’e (Uluslararası Göç Örgütü) göre, zorunlu göç hareketleri insani veya insani olmayan sebeplerden dolayı insanların yaşadıkları yurtlarını terk etmek suretiyle

5 Bülent Çiçekli (2014), Yabancılar ve Mülteciler Hukuku, Seçkin Yayınları, 215, Ankara: s. 207-209.

6 Töre, a.g.e., s. 6. 7 Çiçekli, a.g.e. s. 208. 8 Töre, a.g.e. s. 7.

9 UTSAM (2013), Global Migration and Criminal Organizations Illegal Migrants and Migrant

(23)

başka yerlerde refah içinde yaşamalarını sağlamak için gitmeleridir. Bunun nedenleri ise kimyasal silahlar, nükleer musibetler, açlık ve kıtlıktır10.

1.1.4. Düzenli Düzensiz/Yasa Dışı Göç ve Yasa Dışı Göçmen IOM’e göre düzenli ve düzensiz göç tanımı şöyledir:

“Tanınan, yasal kanallar kullanılarak gerçekleşen göç” düzenli göç(regular migration)’tür. Düzensiz göç ise transit, kaynak ve hedef olan ülkelerin düzenlemelerinin dışında gerçekleşen göçtür. Literatürde düzensiz göç ile ilgili açık bir tanımın olmadığı görülmektedir. İnsanların hedef ülkede çalışmak, ikamet etmek veya farklı nedenlerle orada bulunmak için o ülkenin göç mevzuatını görmezden gelerek izin belgelerine sahip olmamaları, transit ve kaynak ülke açısından bakıldığında ise geçerli bir pasaporta sahip olmayan veya üzerinde seyahat belgesi olmadan sınırları geçme eylemidir11

Yasa dışı göçe baktığımızda ise düzensiz göç ve yasa dışı göç kavramları

birbirlerine yakın kavramlar olduğundan literatürde bir arada kullanılmaktadır. Fakat kullanımın hatalı olduğu bilinmemektedir. İki kavram arasında belli ince ve hassas farklılıkların olduğu ve bu farklılıkların düzensiz göç için hukuka aykırılık, resmi belgelerin olmayışı ve yaşayan ya da orada çalışan göçmenlerin söz konusu olduğu12; yasa dışı göçte ise kişilerin bulunduğu ülkeyi terk etmesi suretiyle herhangi bir izin almadan başka bir ülkeye girmeleri, orada geçici bir süre veya süresiz kalmalarıdır.13

Bu suretle uluslararası alanda son yirmi yıldır özellikle kültürel, politik, sosyal, ekonomik ve diplomatik alanda tartışılan konu yasa dışı göç hareketleridir14.

ILO, IOM, Avrupa Konseyi yasa dışı göçe düzensiz göç derken, AB ise bu kavramı aynen yasa dışı göç olarak tanımlamaktadır15.

10 Bülent Çiçekli (2009), Göç Terimleri Sözlüğü Çeviri, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Yayınları, s. 69. 11 Çiçekli, a.g.e. s. 14-15.

12 Ahmet İçduygu ve Damla B. Aksel, (2012), Türkiye’de Düzensiz Göç, Uluslararası Göç Örgütü(IOM) Yayınları, Ankara: s. 20.

13 Töre, a.g.e. s. 7.

14 Oğuzhan Ömer Demir ve Hakan Erdal, “Yasa dışı Göç ile İlgili Kavramların Doğru Anlaşılamaması sorunu ve Yazılı Basında Çıkan Haberler Üzerine Bir İnceleme”, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt 12(1), s. 29-54.

(24)

Ülkemiz, düzensiz göçle ilgili gerek ulusal düzeyde etkin tedbirler alarak gerekse bu alanda uluslararası düzeyde sorunların tespiti, bilgi alışverişi, ortak mücadele ve işbirliği gibi çalışmaların çoğuna aktif olarak katılmaktadır. Bu konuda kesin tavrını ortaya koyan Türkiye yaşanan düzensiz göçü önlemek ve ülkemizde yasa dışı olarak bulunan yabancıları ülkeden çıkarmak amacıyla çalışmalarını etkin ve kararlı biçimde, hız kesmeden yürütmektedir. Ayrıca düzensiz göç konusuna ilişkin faaliyetler Göç İdaresi Genel Müdürlüğü koordinesinde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı ve ilgili kurumlar ile iş birliği halinde yürütülmektedir16.

Yasa dışı göçmende ise bireylerin, ikamet ettikleri toprakları terk etmek

suretiyle başka bir ülkeye izin almadan giren ve sınırlarını izinsiz aştığı o ülkede daimi veya geçici olarak yurt tutmak istemeleridir17. Burada dikkat edilmesi gereken nokta bireylerin yaşadıkları ülkeleri istekleri dahilinde terk etmeleri bakımından gönüllü olmasıdır. Baskı altında gerçekleşmeyen bu göç türü, ekonomik koşullar bunun dışındadır18. Yasa dışı göçmenler izin almadıkları için sınır dışı edilebilirler.

5543 sayılı İskân Kanunu’nun 4. maddesine göre, Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olmayanlar ile Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup da sınır dışı edilenler göçmen olarak kabul edilmeyecektir19.

IOM’e göre ise bireylerin vize geçerlilik süresinin dolması veya yasa dışı giriş sebebiyle ev sahibi olan ülkede hukuki koşulları sağlayamamasıdır. Ev sahibi ülkede hukuki yolları kullanarak giriş yapan fakat hukuki olmayan yollarla yani yetkisiz bir şekilde çalışmaya başlayan kişiler de bu kapsamdadır20.

2016 yılı itibariyle yakalanan düzensiz göçmenlerin sayısı 2015 yılına oranla % 19’luk bir artış yaşayarak 174.466 olmuştur. 2005 yılından 2016 yılı sonuna kadar yakalanan düzensiz göçmen sayısı ise 817.863’tür21.

16 Göç Politika ve projeleri Daire Başkanlığı, a.g.e. 55. 17 Sever, a.g.e. s. 8.

18 Demir ve Erdal, a.g.e. s. 37

19 Nuray Ekşi(2015), Yabancılar ve Uluslararası Koruma Hukuku, Beta, İstanbul: s.62. 20 Çiçekli, a.g.e., s. 15.

(25)

Grafik 1.1: Türkiye’de Yıllara Göre Yakalanan Düzensiz Göçmenler22

2016’da yakalanan düzensiz göçmen sayısı 174.466’dır. Bunlardan Suriyeliler 69.755 kişi ile birinci sırada, Afganistanlılar 31.360 kişi ile ikinci sırada, Iraklılar ise 30.947 kişi ile üçüncü sırada yer almaktadır23.

Konu ile bağlantılı olduğundan göçmen kaçakçılarına da kısaca değinecek olursak, direkt veya dolaylı olarak maddî çıkar elde etmek amacıyla, yasa dışı yollardan bir yabancıyı ülkeye sokan, ülkede kalmasına imkân sağlayan ya da ülkeden çıkaran kişilerdir. Göçmen kaçakçıları, düzensiz göç kapsamında ele alınmaktadır. 2016 yılı itibariyle Türkiye’de göçmen kaçakçısı olarak yakalanan kişi sayısı 3.314 olarak tespit edilmiştir. 2010 yılından 2016 yılı sonuna kadar yakalanan toplam göçmen kaçakçısı ise 15.247’dir24.

1.1.5. İltica/Sığınma - Mülteci

İnsanların silahlı çatışmalardan, zulümlerden, siyasi anlaşmazlık ve şiddetten kaçarak yaşadığı yerleri terk etmeleri ve başka bölgelerde güvenlik aramalarıdır. Birçok

22Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 2017 Nisan, 2016 Türkiye Göç Raporu 23 Göç Politika ve projeleri Daire Başkanlığı, a.g.e. 58.

(26)

dinde bu kelime “iltica”, “sığınma”, ve “sıkıntıya düşmüş insanlara misafirperverlik etmek” anlamındaki kavramlarla karşılanmıştır. Bu da sığınma talep eden kişi veya kişilere nasıl davranılması gerektiğini göstermektedir.

Adil ve erişilebilir bir sığınma usulünün sağlanması uluslararası mülteci koruma sisteminde olması gereken unsurlardandır. Mülteci olunabilmesi için mülteci koruması ile ilgili yasal çerçevenin somut sığınma talebine uygulanması gerekmektedir. Sığınma talebinde bulunanlar için bir sonucun çıkması, sığınma talebi olan kişilerin içinde bulundukları zor koşullar nedeniyle çok karmaşık karar verme süreçlerinden birini oluşturmaktadır.

Gerek 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’nde olsun gerekse de 1967 Protokolü’nde olsun sığınmacıların nasıl belirlenmesi gerektiğine yönelik herhangi bir düzenleme bulunmamakta bunun yerine sığınmacılara ilişkin düzenlemelere yer verilmektedir. Devletler kendi arasında idari ve anayasal yapıları neyi gerektiriyorsa sığınmacılara o yönde davranış gösterilmesi konusunda serbest bırakılmıştır. Bölgesel olarak mültecilere nasıl statü verileceğini düzenleyen düzenlemelerden bir tanesi 2013 yılında çıkarılan AB Ortak Usul Yönergesi’dir.25 Bu bağlamda, ülkemize; “coğrafi çekince” dahilince Avrupa’dan gelenlere mülteci, diğer ülkelerden özellikle de doğu tarafından gelenlere de sığınmacı denmektedir. Ülkemize sığınmacı statüsünde kabul edilenler BMMYK tarafından üçüncü bir ülkeye gönderilmektedir.

2016 yılında uluslararası koruma başvuru sayısı 2015 yılına göre % 3’lük bir artış ile 66.167’ye yükselmiştir. 2005 yılından 2016 yılı sonuna kadar yapılan uluslararası koruma başvuru sayısı ise 282.518’dir. AB ülkelerine 2016 yılında yapılan uluslararası koruma başvurusu kabul edilen yabancıların sayısı değerlendirildiğinde; Türkiye 23.886 ile AB ve EFTA üye ülkelerin yer aldığı ülke sıralamasında 6’ncı sırada yer almaktadır.26.

Yukarıda tanımlanan iltica kavramından da anlaşılacağı gibi, başka bir ülkeye ilticası kabul edilen kişilere mülteci denir. Ülkemizin de taraf olduğu Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair 1951 Cenevre Konvansiyonu’nun yaptığı tanıma göre, 1 Ocak 1951 yılından önce gerçekleşen olaylar sonucunda ve ırk, din, tabiiyet, belli bir

25 Çiçekli, a.g.e. s. 327.

(27)

toplumsal kesime bağlılığı veya siyasi görüşleri nedeniyle zulüm görme korkusu nedeniyle ülkesi dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkenin dışında bulunan, oraya dönemeyen yahut da söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen kişiler mülteci olarak kabul edilmektedir.

1.1.6. Güvenlik

Güvenlik kavramı ile anlatılmak istenen eski ve yeni tanımlarda yer almaktadır. Bu tanımlar ise zamana göre değiştiği ve tarihin bu kavrama yeni manalar yüklemesi hasebiyle çeşitli tanımlamalar da tarihsel süreç içinde ortaya çıkmıştır.

Güvenlik kavramı Latin dilinde securus kelimesinden türemiş farklı anlamları içinde barındıran bir kavramdır. Bu kavram aynı zamanda emin (safe), güvenli (secure), kaygısızlık, endişesizlik anlamlarında da kullanılmaktadır. Bu halde güvenlik kavramı tehditlerden, üzüntülerden uzak durma, yalnız başına yaşayabilme anlamında Latince’den türetilmiştir. İngiliz dilinde ise bu kavram “security” kelimesine karşılık olarak gelmekte ve “güvende hissetme”, koruma manalarına gelmektedir27.

Dilimizde ise güvenlik; “tehlikede bulunmama hali, emin ve rahat olma, emniyet”28, “toplum yaşamında kanunî düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, emniyet”29 gibi anlamları ihtiva etmektedir. Güvenlik kelimesinin kökü güvendir. Bu kelimenin karşılığı Arap dilinden dilimize

emin olarak geçmiştir. Bu kelimenin sonuna –lik eki getirilerek güvenlik olarak

türetilmiştir. Bu kelimenin de anlamı emniyet ve asayiş gibi anlamları ihtiva etmiştir.30 Kavramın akademik olarak tanımlanması ise David A.Baldwin, Arnold Wolfers, Barry Buzan gibi yazarlar tarafından yapılmaya çalışılmıştır. Wolfers’a göre güvenlik “Objektif bir muhakemeyle, müktesep değerlere yönelik tehdidin olmayışı, sübjektif bir

27Czeslaw Mesjasz (2004), Security as an Analytical Concept, 5th Pan European conference on

International Relations, Hague, Represented on 9-11 September, s. 4., http://www.afes-press.de/pdf/Hague/Mesjasz Security concept.pdf (28.06.2016)

28 Milli Eğitim Bakanlığı (1999), Örnekleriyle Türkçe Sözlük, Ankara: s. 1081. 29 Türk Dil Kurumu, (1998), Türkçe Sözlük, Ankara, s. 915.

(28)

muhakemeyle ise bu değerlere saldırılma korkusunun olmaması”31 anlamında tanımlarken Baldwin; “Müktesep değerlere yönelik düşük bir zarar ihtimali”32 şeklinde tanımlar. Miller ise güvenli olabilmeyi iki şarta bağlamıştır. Bunlar33;

 Bir emek harcanarak kazanılan bir şeyin tehdit ile karşılaşmaması,

 Kaybedilme tehdidi varsa bile o kişi kendisini koruyabilecek güçteyse o zaman güvendedir.

Güvenlik kavramı ile ilgili olarak Barry Buzan ciddi çalışmalara imza atmış ve güvenlik kavramını “Tehditten uzak kalma çabasına odaklanarak, devlet ve toplumların bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruma kabiliyeti”34 şeklinde tanımlamıştır.

Burada da görüleceği gibi güvenliğin tek garantörü devlettir. Bunun yanında devlet sınırları belli olmasına rağmen bu sınırları koruyamaması o devletin iktidarı tam olarak sağlayamadığı anlamına gelmektedir. Eğer bir devlet sınır güvenliğini profesyonel bir şekilde sağlayabiliyorsa bu devletin sınırında ve içinde yaşayan insanlar kendilerini güvende görecekler ve devletine hizmet etmek için daha çok çalışacaklardır. Bununla beraber doğrudan yabancı yatırımlar ise bu ülkede gerçekleşecektir.

1.1.7. Sınır ve Sınır Güvenliği

Bir oluşuma veya yapıya devlet denilebilmesi için o oluşumun üç ana unsurdan oluşması gerekmektedir. Bunlar; siyasal yönetim, ülke ve insan topluluğu şeklinde ifade edilmektedir. Bir ülkenin oluşabilmesi ve ülkeden bahsedebilmek için ise sınırları belirlenmiş bir kara parçasının olması şarttır. Kara parçası bir ülkenin en temel taşıdır. Çünkü kara parçası bir sınırın olduğunu belirtmek için gereklidir35.

31 Arnold Wolfers(1962), Discort and Collaboration: Essays on International Politics, London: The Johns Hopkins Press: s. 150.

32 David A.Baldwin, (2003), “Güvenlik Kavramı”, Çiğdem Şahin (Çev.) Avrasya Dosyası, Güvenlik Bilimleri Özel, Cilt 9, Sayı 2, s. 15.

33 Benjamin Miller, (2001), “The Concept of Security: Should it be Redefined?,” Journal of Strategic

Studies,Vol.24(2), s.16-17.

34 Barry Buzan, (1983), People, States and Fear, Brighton: Wheatsheaf Boks, s. 54.

(29)

Kara ve denizlerin en son noktası sınır olarak kabul edilmekte ve devletler hukukuna göre ise bu sınırların farazi bir çizgiden ibaret olduğu belirtilmektedir36.

Sınır kelimesi ile ilk olarak ülkelerin kara sınırı akla gelmektedir. Sınırların bu kadar kısıtlı olmadığını belirtmekle birlikte aynı zamanda bir devletin deniz, hava sahası ve toprak altı sınırlarının da olduğunu ifade etmek gerekir. Eğer bir ülkenin etrafı denizlerle çevrili veya denize kıyısı var ise kara sınırı ile açık denizler arasında kalan kısma karasuları denmektedir.

Başka bir ifadeye göre ise, “Bir kıyı devletinin kara ülkesini çevreleyen ve uluslararası hukuka uygun olarak açıklara doğru belirli bir genişliğe kadar uzanan kıyı devletine ait deniz kuşağına verilen ad” olarak tanımlanmıştır. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde ise bu genişliğin en fazla 12 mil olabileceği belirtilmektedir. O halde devletin deniz sınırını karasularının bittiği çizgi olarak kabul etmek gerekir. Bir ülkede bulunan kara parçası yalnızca basit olarak bir yüzeyden oluşmamaktadır aynı zamanda o ülke kendi kara parçasının altındaki madenler ve zenginliklerinin sahibidir, istediği şekilde tasarruf etme hakkına sahiptir. Bu da aynı zamanda toprağın altı olan dikey sınır güvenliğinde son derece önemli olduğunu göstermektedir. Kara sahası hem yatay sınırları hem de dikey sınırları ihtiva eder37.

Bir ülkenin hava sahasının sınırını ise o ülkedeki kara veya denizinin bittiği yer oluşturmaktadır. Yükseklik için ise herhangi bir sınır bulunmamaktadır38.

Deniz, kara ve hava sınırlarının belirlenmesinde uluslararası normlar geçerli olmaktadır. Ülkeler arası sınır ise ikili antlaşmalar dâhilince belirlenmektedir. Yapılan antlaşmalar ya eski sınırı ya da yeniden çizilen sınırları ifade eder. Devletler sınırları kendi aralarında zorla kabul ettirebilmektedirler.

Sınır güvenliği; sınırdan olası her türlü yasa dışı geçişin engellenmesi için deniz, kara ve hava sınırlarında pasif ve aktif olarak alınan tedbirlerdir. Bu tedbirler; duvar, çit, teknolojik çeşitliliği barındıran araçlar, askeri devriye vs. ortak sınırların olduğu

36 Seha L. Meray, (1960), Devletler Hukukuna Giriş, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları Ankara: C.1, s. 327.

37 Hüseyin Pazarcı, (1996), Uluslararası Hukuk Dersleri, II. Kitap, 4. Baskı Bilgi Kitapevi, Ankara: s. 301.

(30)

devletlerarasında sınır güvenliğini sağlayıcı ve yasa dışı geçişleri engelleyici bazı tedbirler olup bunlar:39

1- Taraflar arasında karşı tarafa saldırı olması durumunda karşı tarafın masum kabul edilmesi,

2- Sınıra yakın bölgelerde oturan halkın sınır güvenliği ile ilgili konulara dikkat etmesi ve sınır güvenliğini ihlale sebep olacak davranışlardan uzak durmaları,

3- Hırsızlık, kaçakçılık ve çetecilik eylemlerini sınırı bulunduğu devlet ile beraber önlemeleridir.

1.1.8. Sınır Kontrolü ve Gözetimi

Sınır kontrolü, bir ülkenin kendi egemenlik alanında bulunan topraklarda kişilerin girişine ilişkin düzenlemeleri içerir40. Bu düzenlemeler kişi ve eşyanın ülkeye yasal olarak girişi ve ülkeden yasal olarak çıkışına imkân sağlamak üzere uygulanan sistemler bütünüdür. Hukuki altyapı sağlanarak yasa dışı girenlerin cezalandırılması, yasal giriş-çıkışların olması için hudut kapılarının açılması ve hudut kapısı haricinde giriş-çıkışların önlenmesi için alınan her türlü tedbirler bu sistemleri oluşturmaktadır.

Sınır kontrolü, sınır kapılarında yapılan uygulamaları, sınır gözetimi ise sınır kapıları arasında kalan sınır bölümlerinin korunması ve gözetimini kapsamaktadır.

Sınır kontrollerinin esas amacı; devlet sınırının düzenini bozan veya tehlikeye sokan eylemlerin önlenmesi, ortaya çıkartılması, sona erdirilmesi ve devlet sınırından geçişin şartlarını taşımayan kişilerin giriş, transit ve çıkışlarının engellenmesini sağlamaktır. Bunu gerçekleştirmek için oluşturulan sınır görevlileri, sınır kapılarında uygulanan sınır trafiğinin kontrolü, sınır kapıları dışında kalan sınır bölümlerinin korunması ve gözetimi, sınırda meydana gelen ulaşımın kontrolü, gümrük kontrollerinin icra edilmesi ve yasaları çiğneyen kişilere karşı yasal işlemlerin gerçekleştirilmesi41 faaliyetlerini yürütürler.

39 İçişleri Bakanlığı (2006), Türkiye’nin Entegre Sınır Yönetimi Stratejisinin Uygulanmasına Yönelik

Ulusal Eylem Planı, (ESYSUYEP) Ankara: s. 12.

40 International Organization For Migration (IOM) World Migration (2003), Managing Migration, Challenges and Responses for People on the Move, s. 10.

41 İçişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği Dış Sınır Kontrolleri El Kitabı (ABDSKEK), (2007), Sınır Polisi

(31)

Sınır kontrolü sadece sınır kapılarında kişi kontrolü ve bu kapılar arasındaki bölgenin gözetimini kapsamaz, aynı zamanda iç güvenliğe yönelik risk analizi ve dış sınırların güvenliğini etkileyebilecek tehditlerin analizini de kapsar. Bu sebeple sınır kapılarında kişilerin kontrolü ve bu kapılar arasındaki bölgenin gözetimi ile ilgili şartların, kriterlerin ve ayrıntılı kuralların ortaya konulması önemlidir.

Sınır gözetimi faaliyeti ise sınır devriyeleri eliyle yürütülmektedir. Devriye hizmeti sınır gözetimi uygulamasının temel unsurudur. Belirli bir bölgede, belirli bir noktada veya gidiş hattında hareket edilmesi suretiyle gerçekleştirilir. Hassas olarak bilinen ya da görülen yerlerde ve ölü nokta olarak tabir edilen izinsiz giriş-çıkışların yoğun olduğu bölgelerde konuşlanarak devriye hizmetinin etkinliği artırılır. Devriye hizmeti sırasında bir veya birden fazla sınır muhafızı, önceden belirlenmiş gidiş hattında, bölgede veya alanda yasalara uyulmasını kontrol eder, yasa dışı eylemleri engeller, ortaya çıkarır, sona erdirir ve failleri yakalayarak gerekli yasal işlemlerin yapılmasını sağlar42.

1.1.9. Entegre Sınır Yönetimi

Entegre Sınır Yönetimi, sınır yönetiminden sorumlu kuruluşların el ele vererek birlikte koordineli olarak sınır güvenliği faaliyetlerini beraber yapmalarıdır. Ülkelerin sınır kapılarında birçok kurum hizmet vermektedir. Bunların başlıcaları şunlardır: polis, sağlık, veteriner bitki sağlığı kuruluşları. Bu kuruluşların beraber entegreli olarak hizmet vermemeleri veya bir kısmının görevini yerine getirmemesi durumlarında gümrüklerdeki hizmetler yavaşlayacak veya gümrükler hizmet edemez hale gelecektir. İstihbaratın yavaşlaması veya olmaması gibi durumlarda gümrükten istenmeyen kişiler ve malların geçişi kolaylaşacak, yolcu ve malların gümrükten geçmesi uzun zaman alacaktır. Bu sorunların yaşanmaması için entegre sınır yönetimi modeli geliştirilmiş, kurum ve kuruluşların azami düzeyde işbirliği içerisinde olmaları amaçlanmıştır43.

Entegre sınır yönetimi üç bileşenden oluşur. Bunlar; kurumlar arası işbirliği, kurum içi işbirliği, uluslararası işbirliğidir. Kurum içi işbirliğinde yatay ve dikey işbirliği söz konusudur. Dikey işbirliği, emir komuta zincirinde en düşük memurdan

42 İçişleri Bakanlığı, ABDSKEK, a.g.e. s. 47. 43 Meray, a.g.e., s. 111.

(32)

bakana kadar; yatay işbirliği ise, sınır yönetiminden sorumlu kurumun farklı birimleri arasında koordinasyon ve iyi organize edilmiş bilgi paylaşımı sistemi mevcut olmalıdır. Uluslararası işbirliği ise komşu ülkelerle ve diğer uluslararası örgütlerle işbirliğini kapsamaktadır. Komşu ülkelerle sınır kapılarında sınır geçişi prosedürlerinin uyumlaştırılarak eşgüdümün sağlanması, ortak teknolojik arama merkezlerinin oluşturularak arama ve kontrollerin tek seferde gerçekleştirilmesinin sağlanması, böylelikle kısa sürede kontrollerin tamamlanarak zaman kaybının önlenmesi, istihbari bilgi paylaşımı entegre sınır yönetiminin uluslararası işbirliği ayağını oluşturmaktadır. Başka bir deyişle sınırın her iki tarafındaki görevlilerin yerel işbirliği, komşu ülkeler arasında ikili işbirliği ve sınır yönetimi odaklı çok taraflı işbirliği üçüncü bileşeni oluşturmaktadır.

1.1.10. Sınır Aşan Suç

Soğuk savaşın bitmesinden sonraki dönem itibariyle tehditlerin algılanma biçimi devletlerce değişmiştir. Bununla beraber farklı güvenlik önlemleri ve değişmeleri yaşanmıştır. Sınır aşan suçlar, uluslararası terör, yasa dışı göçmen akımları ve çevre sorunları uluslararası güvenliği tehdit eder hale gelmiş ve bununla beraber geleneksel askeri tehditler şöyle dursun yeni sınır aşan tehditler oluşmuştur.

Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde sınır aşan örgütlü suçlara karşı ise sınır aşan organize suçu, “Suçun birden fazla devlette işlenmesi, suçun tek bir devlette işlenmekle beraber hazırlık, plan, idare aşamasının tamamı veya bir bölümünün başka bir devlette oluşturulması, suçun tek devlette işlenmesi ancak birden fazla devlette faaliyet gösteren örgütlü suç grubunun suça karışması ve suçun tek devlette işlenmesi ancak başka bir devlette etkilerinin olması”44 olarak tanımlamaktadır.

Organize suç teriminin gelişim aşamasına bakıldığında ise ilk olarak 1920’li yıllarda ABD’de ortaya çıkmıştır. 1960 yıllarında ise organize suç örgütleri ve mafya terimleri aynı anlamda iki kavram olarak kullanılmış, 1990’lı yıllar itibariyle ulaşım ve

44 James O. Finckenauer, (2000), “Meeting the Challenge of Transnational Crime”, National Institute of

(33)

iletişim teknolojilerinin artması ve globalleşmenin de etkileriyle organize olarak suçların sınırları aşması tüm dünya devletlerini tehdit etmeye başlamıştır45.

1.1.11. Yasal ve Yasa Dışı Göç Ayrımı

Göç hareketi hukuki yönden düşünüldüğünde yasal olarak yani yasal göç ve

yasa dışı göç olarak karşımıza çıkmaktadır. Yasal göç kavramına bakıldığında

insanların kendi ülkeleri dışına çıkarak başka ülkelere gitmek ve orada yaşam sürdürebilmek üzere yola çıkmasıdır. Bu göç kanun ve yasalar çerçevesinde olduğu için (legal)yasallık ilkesine uygundur. Yasal göçte bulunduğu ülkeden başka ülkeye göç ederse, göç ettiği ülkenin kanun ve yasalarına uymak üzere yerleşecek ve yasal oturum izni alarak, hayatını istediği şekliyle çalışma, öğrenim vb. izinler çerçevesinde sürdürüp orada ikamet edeceklerdir.46

Yasa ve kanunlar çerçevesinde gerçekleşmeyen göç ise yasa dışı göç kavramıdır. Buna göre yasal göçe nazaran (illegal)yasal olmayan yollarla bulunduğu ülke terk edilerek göç edilen ülkeden gerekli giriş-çıkış izni alınmadan ve belirlenen şartları yerine getirmemek suretiyle yapılan yerleşim tarzıdır.47

Yukarıda yapılan tanımlardan da görüleceği gibi yasal ve yasa dışı göç hareketlerinin birbirinden çok farklı olduğu ve yasa dışı göç edilen ülkenin sınırının her zaman ihlal edileceği anlamı taşımamakta ve yasa dışılığın bir ihlal sonucu oluştuğu görülmüştür.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yasa dışı göç raporunun sonucuna göre yasa dışı göç ile ilgili farklı bazı durumlar meydana geldiği belirtilmektedir. Bu durumlar:

“a) Ülke sınırlarından yasa dışı giriş yapmak ve/veya yasa dışı çıkış yapmak. b) Sahte ya da tahrif edilmiş seyahat belgeleri ve diğer belgelerle sınır kapılarından giriş ve/veya çıkış yapmak.

45 Angela Veng Mei Leong, (2004), “Definitional Analysis: The War on Terror and Organised Crime”,

Journal of Money Laundering Control, Vol. 8, No. 1, s. 24.

46 BMMYK, (2005), AB Komisyonu ve Türkiye İçişleri Bakanlığı, İltica ve Göç Mevzuatı, İltica ve Göç Konulu Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi Yayını, Ankara: s. 39-41

(34)

c) Yasal mevzuata uygun olarak giriş yapılmakla birlikte, vize süresi veya vize muafiyetinin tanıdığı kalış süresinin bitiminde ya da yetkili makamlarca verilmiş oturum izninin bitiminde çıkış yapmayarak, izinsiz ikamet etmek”. 48

Yasal yollarla olmayan göçün sorun olmaya başlaması, ulus devletlerin oluşması ve sanayi devriminden sonra gelişmemiş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru dünyanın bir temel tehdit saydığı ögelerden biri haline geldiği görülmektedir. Özellikle emperyalist yayılmacı dönem ve Birinci Dünya Savaşı sonrası süreç, ulus-devletlerin sıkı göç politikaları oluşturup göçü kontrol etmeye çalıştığı bir dönem olmuştur.

Ulus devlette vatandaşlık kavramının geliştiği ve buna bağlı olarak sınırlarının koruma altına alınması ile güçlendirdiği 1930’lu yıllarda göç gerçeği, sürgün ve diasporaların meydana gelmesiyle siyasi bir şekil almıştır. Bu da komünizm veya anarşizme benzer politik düşünce akımlarının ortaya çıkmasına neden olmuş bu durumda seyahat ve insanların yeni yerleri keşfetme özgürlüklerini kısıtlamıştır49.

1.2. TARİHSEL ARKA PLAN

Göç olgusunu belirli bir tarih ile sınırlamak mümkün değildir. İnsanlığın geçmişi gibi eski olan bu kavram, her dönemde farklı sebeplerden ötürü nüfus hareketlerine tanıklık etmiştir.

Göçebe yaşamın egemen olduğu, yerleşik hayata henüz geçilmemiş olan dönemde göçler çoğunlukla iklim ve coğrafi değişiklikler nedeniyle meydana gelmiştir. Yerinden ayrılmak zorunda kalan insanlar, yeni yaşam yerleri arayışına girmişler; bunu yaparken de iklim koşulları bakımından daha elverişli alanlara yerleşmişler ya da başka yerleşik halkları topraklarından çıkartıp o toprakları yurt edinmişlerdir. Böylece yeni yer arayışı sonucu başlayan göç dalgaları dünyanın birçok yerine yayılmıştır. Ayrıca sınıf ayrımı olan toplumların olması da göçlere yeni ivme ortamı oluşturmuştur. Özellikle; köleci imparatorlukların kendi aralarında yaptıkları savaşlar sonucu yerli halk köleleştirilmiş, ölüme terk edilmiş ya da göç etmeye zorlanmıştır. Feodal toplumlarda

48 Emniyet Genel Müdürlüğünün Yayınlanmamış Raporu (2008), Yasa dışı Göç, Göçmen Kaçakçılığı ve

Türkiye, EGM Basımevi, Ankara: s. 17

49 James F. Hollifield, (2004), “The Emerging Migration State”, International Migration Review, , s.3 17 http://www.hyd.org.tr/?pid=294 (Erişim tarihi 05.10.2016)

(35)

toprak nedeniyle yapılan savaşlar da o dönem zorunlu ve toplu göçlerin en önemli nedenini oluşturmuştur50.

Göç tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Tarih boyunca51; 1. Avcılık ve Toplayıcılık,

2. Hayvancılık ve Tarım,

3. Kentleşme ve Sanayileşme dönemlerinden geçerek ilerlemiştir.

Birinci evre süresince, neredeyse bütün insan toplulukları göçebe yaşam sürmekte idi. Nüfus artış hızının çok yavaş olduğu bu dönemde ölüm ve doğum rakamları yüksekti. İkinci evre ile beraber, tahıl ürünleri ekildi ve birtakım hayvan türleri evcilleştirildi. Köylü kesim tarıma ağırlık vermesinin akabinde yerleşik düzene geçti. Fakat iklim ve çevre şartları nedeni ile hayvancılıkla uğraşan diğer köylüler beslenebilme, barınabilme ve korunabilme amacı ile göçebe ya da yarı göçebe bir hayat düzeni icat ederek bu düzeni devam ettirdiler. Tarımla uğraşan kesim heyelan, yangın, deprem, kıtlık, salgın hastalık vb. sebepler oluşmadıkça bulundukları yeri bırakmayı düşünmediler. Tarımın artması ile özümsenen I. Kent Devrimi sırasında göçmenler toplam nüfusun %10-15’i civarındaydı. Bu dönemde doğum oranı azda olsa artarken ölüm oranın da azalma görülmüştür. 17.yy. da II. Kent Devrimi devamını ise 18.yy. da Sanayi Devrimi izlemiştir. Böylece Sanayileşme Dönemi’ne geçilmiş, bu durum eğitim ve sağlığı iyi duruma getirmiş, nüfus ve göç hareketinde değişikliğe neden olmuştur52.

Yakın tarihe baktığımızda 5 göç dalgası karşımıza çıkmaktadır. Birinci olarak 17. yy.da Avrupalıların emperyalist güç olarak çıkmasından I. Dünya Savaşı bitimine kadar sürmüştür. Bu dönemde Fransa, Hollanda, İngiltere, İspanya ve Portekiz gibi devletler fazla olan nüfuslarını azaltabilecek koloniler oluşturmuşlardır53.

İkinci göç dalgası ise, 17. ve 18. yy.da Avrupa tüccarlarının Batı Afrika’dan Amerika’nın güney kesimine, Karaip adalarına, Brezilya ve Guyana’ya köle götürmeleri ve köleliğin bitmesinin ardından İngilizlerin Güney Asya’dan Doğu Afrika, Fiji, Jamaika, Surinam, Trinidad’a uşak ve işçi taşımalarından ibarettir.Bunun sonucu Kuzey

50 Mustafa Peköz,(2002), Avrupa Birliği’nde Göçmenler Almanya’da Türkler/Kürtler, Gün Yayıncılık, İstanbul: s.12-13.

51 Nazlı Töre, (2016), Uluslararası Göç Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara: s. 56. 52 Töre, a.g.e. s. 57.

(36)

Amerika, Latin Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’da oluşacak devletlerin temeli atılmıştır. Çoğu yerde yerli olan nüfus azınlık durumuna düşürülmüştür. Bunun yanında Avrupalı göçmenlerin çoğunluk olmadığı bölgelerde yerli nüfusa beyaz yöneticiler hakim olmuştur. Güney Afrika’daki apartheid sistemi en çarpıcı örnektir54.

Üçüncü olarak, I. Dünya Savaşı sonucu büyük imparatorlukların dağılmasıdır. Habsburg ve Osmanlı’nın dağılmasıyla Güney, Doğu ve Orta Avrupa kesiminde etnik yerleşim yerleri ile uyum içerisinde bulunmayan yeni ülkeler kurulmuş bununla birlikte devletlerin homojen nüfus oluşturma gayretine girişmesiyle zorunlu göçler kaçınılmaz hale gelmiştir. Bir de Rus Devrimi, 1930’lu yıllarda Hitler’in güç kazanması ve Nazilerin Avrupa’ya yayılması göçleri zorunlu hale getirmiştir55.

1918-1945 yılları arasında genel manada uluslararası göç hareketlerinin azaldığı görülmüştür. Ekonomik hareketsizlik, kriz ve çoğu devlette göçmenlere karşı artış gösteren düşmanlık bu azalmanın sebeplerinin başlıca halidir. Fakat bu dönem içerisinde 1920’lere gelindiğinde değiş-tokuşlar sebebiyle hareketlilik olmuştur56. Bu sürecin bitiminde Büyük Bunalım’la 1929 yılında bütün göç hareketleri durağan haldedir. Biraz da olsa geri dönen göçmenler haricinde, 1930’lu yıllar boyunca oldukça sınırlı sayıda göç hareketi olduğu görülmüştür. 1940’lı yıllarda ise uluslararası göç hareketleri İkinci Dünya Savaşı ile yavaş bir hal almıştır. Bu dönemde göçmenler, ekonomiye ya da kalkınmaya bağlı bulunmayan mülteci ya da yerinden edilmiş kişilerden oluşmuştur57.

II. Dünya Savaşı sonucu oluşan 4. göç dalgası ise sömürge altında olan devletlerin bağımsız olmaları ile başlamıştır. Yeni kurulan bu devletlerde görev alan yeni hükümetler sömürgecilerin getirmiş olduğu beyazların geldikleri yerlere gitmeleri için baskı yapmışlardır. 5. ve son göç dalgası ise kısmen de olsa dördüncü göç dalgası ile aynı tarihlerdedir. 50 ve 60’lı yıllarda ABD, Batı Avrupa ve petrol çıkartan bazı Ortadoğu devletlerinde oluşan işçi açığını kapatmaya yönelik işçi ithalidir. Batı

54 Töre, a.g.e. s. 58. 55 Töre, a.g.e. s. 58.

56 Abadan-Unat, N. (2002), Bitmeyen Göç, Konuk İşçilikten Ulus-Ötesi Yurttaşlığa, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları: İstanbul. s. 32.

57 Massey, D. S. (1999), “Why Does Immigration Occur? A Theorical Synthesis”, C. Hirschman, P. Kasinitz, J. DeWind(eds.), The Handbook of International Migration: The American Experience, Russell Sage Foundation, New York, s. 34.

(37)

Avrupa’ya çoğunlukla Türkiye, Yugoslavya ve Kuzey Afrika ülkelerinden; ABD’ye Meksika ve Karaip Adalarından; Petrol üreten devletlere ise Mısır, Yemen, Güney ve Güneydoğu Asya’dan işgücü göçü gitmiştir58.

1970’li yıllara gelindiğinde ise 1929 buhranı gibi, 1970’li yıllarda patlak veren ekonomik kriz dünyayı bir kez daha sarsmıştır. I. Dünya savaşı sonrası 1929 krizini yaşayan dünya, II. Dünya Savaşı’nın büyük etkisini 1970’lere gelindiğinde hissetmiştir. Bu dönemde bir kez daha artan göç hareketleri sonucunda Avrupalı devletler göçmenleri dışlamaya başlamıştır. Ekonomide alternatif olarak bakılan göçmenler daha hızlı iş bulurken, yerli halkın maddi kazançlarını zorlamaya başlamıştır. Dar boğazdaki üretici ucuz iş gücü nedeni ile göçmenlere sıcak bakmıştır. Bu nedenlerden ötürü göçmenler Avrupa’da “davetsiz ve istenmeyen yabancılar” şeklinde görülmektedir. Öte yandan partiler bu durumu seçim malzemesi olarak kulanmış ve göçmen karşıtlığını savunmuşlardır59.

1990’lar ve sonrasına bakıldığında göç, güvenlik temelinde değerlendirilmiştir. Dünya genelinde ortaya çıkan küresel ve sınır aşan terörizmden ötürü göçmenler “davetsiz misafir” damgasını üzerlerinden atmış fakat “terörist” yaftasına maruz kalmıştır. Nitekim 2000 sonrası bu durum artarak hissedilmeye başlanmış ve insan kaçakçılığı ağı hızlanmıştır. Bunun başlıca nedeni ise dünya genelinde ortak göçmen politikasının olmayışıdır60.

1.2.1. Cumhuriyet Sonrası Dönemde Türkiye’de Göç

Anadolu’ya göç akınları, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki göç hareketleri gibi yoğun halde olmasa da, Türkiye Cumhuriyeti döneminde de devam etmiştir. Anadolu’ya göç akını içinde olan insanların ortak özelliği ise, önemli trajik kayıplar ve yaşanan acılar sonucu Anadolu’ya hareket etmeleridir. Türkiye birçok önemli uygarlığa beşiklik eden coğrafyadadır. Her daim karışık bir bölgenin ortasında olmasının etkileri sonucu kaynayan göçmen kazanı ve uygarlıklar sentezi üzerinde olan devletlerin göçlerle oluşan toplumsal, siyasal ve yönetsel sorunlar nedeni ile çeşitli önlemler alması ve çözümler üretmesi gerekmektedir.

58 Töre, a.g.e. s. 58. 59 Sever, a.g.e s. 16 60 Sever, a.g.e s. 16

(38)

Göç dalgaları Cumhuriyet döneminin akabinde de devam etmiştir. Bu göçlerin somut örneklerine bakacak olursak61:

1. 1922-1938 tarihleri arası Yunanistan’dan 384.000 kişinin, 2. 1923-1945 tarihleri arası Balkanlar’dan 800.000 kişinin, 3. 1933-1945 tarihleri arası Almanya’dan 800 kişinin, 4. 1988 yılında Irak’tan 51.542 kişinin,

5. 1989 yılında Bulgaristan’dan 345.000 kişinin,

6. 1991 yılında I.Körfez Savaşı sonrası Irak’tan 467.489 kişinin, 7. 1992-1998 tarihleri arası Bosna’dan 20.000 kişinin,

8. 1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylar sonucu 17.746 kişinin, 9. 2001 yılında Makedonya’dan 10.500 kişinin,

10. 2011 Nisan ile 2013 Eylül arası Suriye iç karışıklığı nedeni ile 500.000’den fazla kişinin Türkiye’ye geldiği görülmüştür.

Cumhuriyet sonrası döneme bakıldığında ülkemize iki buçuk milyondan fazla insan akını gelmiştir. Bunların içerisinde eğitim ve çalışma amacı ile gelenler bulunmamaktadır. Bu göç dalgalarının hepsine değinmek mümkün olmadığı için Yunanistan mübadelesinden, Balkan göçlerinden, I. Körfez Savaşı sonrası Irak’tan ve son olarak Suriye’den gelen göçler üzerine durulacaktır.

1.2.1.1. Kuruluş Dönemi Göçleri

Kuruluş dönemi ile alakalı olarak göç yoğunluğu ve etkilerine baktığımızda dönem içerisinde ulus-devlet etkisi ve yeniden şekillenen sınırlar sonucu; devletler kendi ulusundan olmayan halka karşı kısıtlamalara gitmiştir. İleriki zamanlarda geçmişte yaşanan azınlık vb. sıkıntıların yaşanmaması adına ve Türk soyundan ya da Müslüman kimliği altında o bölgede insanlara karşı yapılan zorlayıcı yaptırımların sonucunda da Türkiye karşılıklı ya da doğrudan İskân Kanunu ile göç olayına olumlu bakmıştır. Bu kısımda Türk-Yunan Mübadelesi ve I. Balkan Göçleri ’ne değinilecektir.

(39)

1.2.1.1.1. Türk-Yunan Mübadelesi (1922-1938)

Cumhuriyet döneminin ilk göç akını, 1923’te Türk-Yunan mübadelesi ile olmuştur. Bu göç, isminden de anlaşılacağı üzere karşılıklı anlaşma sonucu gerçekleşmiştir. 1922-1938 yılları arası Yunanistan’dan 384 bin insanın geldiği kayıt altına alınmıştır62.

Yunanistan’ın 15 Mayıs 1919 yılında İzmir’e asker göndermesi, akabinde Anadolu’nun iç kısımlarına ilerlemesi, uzun süre yaşanacak insani trajedinin de başlamasına sebep olmuştur. Türk ordusunun İzmir’e yönelişi Rumları korkutmuş, Yunan ordusunun yanında olan Rumlarla birlikte yanında olmayan Rumlar da, Yunanlıların yaptığı insani trajedinin kendilerine mal edileceğini düşündüklerinden, Yunan ordusunun yanında 1922 Ağustos ayı itibari ile İzmir, Mudanya, Gemlik vb. limanlardan Anadolu’yu terk ederek Yunan bölgesine gitmişlerdir. Ardından bunları Doğu Trakya Rumları takip etmiştir. 800-900 bin olduğu düşünülen mülteciler çok zor şartlarda yaşamını idame ettirmiş ve ekonomik bunalımda olan Yunanistan’dan bu sıkıntıyı çözmesini beklemişlerdir. Aynı zamanda toplanacak olan Lozan Konferansı’nın dikkatini çeken bu konu Milletler Cemiyetinin(MC) gündemine gelir ve MC Nansen’i konuyla ilgili görevlendirir. Ardından Nansen 27 Eylül 1922’de Mustafa Kemal’e konuya dahil olma isteğini gösteren telgraf iletir. 5 Ekim 1922’de İstanbul’a gelen Nansen yapmış olduğu gözlemlerde Anadolu mültecilerinin birçoğunun evlerine dönmelerine imkân verilmeyeceği sonucuna ulaşmıştır63.

Bu dönemde işgal altında bulunan İstanbul’da, dört büyük devletin İstanbul temsilcileri aracılığı ile azınlık mübadelesini sağlamaya yönelik Türk-Yunan hükümetlerini görüştürme isteğini iletir. Bunun üzerine Ankara temsilcisi Hamid Bey ile görüşür ve nüfus mübadelesini önerir. Nansen Vezinelos’tan almış olduğu telgrafta “barış öncesi nüfus transferlerini çözme” isteğini yazar. Nansen’in asıl önceliği Yunanistan’a ulaşan mültecilerin barınma konusudur. 23 Ekim’de Mustafa Kemal’den telgraf alan Nansen “mübadelenin prensipte kabul edildiği”ni öğrenir. Fakat Atina’nın

62http://www.goc.gov.tr, 2017

63 M.Murat Erdoğan-Ayhan Kaya, (2015), Türkiye’nin Göç Tarihi 14.Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye’ye

Şekil

Grafik 1.1: Türkiye’de Yıllara Göre Yakalanan Düzensiz Göçmenler 22
Tablo 1.2: Dönemlere ve Geldikleri Ülkelere Göre Göçmenler 79
Tablo 1.3: Yıllara Göre İskanlı ve Serbest Göçmen Sayıları83
Grafik 1.2:  Geçici Koruma Altına Alınan Suriye Uyruklu Yabancılara Ait Biyometrik  Kayıtlar 115
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

1997 Sevda Cenap And Vakfı Altın Onur Madalyası’nı alan Nevit Kodallf nın diğer ödüllerini şöyle özetleyebiliriz: 1983’te Fransa Kültür Bakanlığı’nın

Ancak bizim bu çalışmamızda üzerinde duracağımız konu, insan kaçakçılığının bir türü olarak, yasa dışı gerçekleştirilen ve ilgili ülke kanunlarına göre

Göçün neden olduğu geniş çaplı ve derin değişimler bir taraftan sosyolojik araştırmaların en önemli konuları arasında yer alırken, diğer taraftan ekonomik,

Bu çalışmanın sonuçlan; gelecek umutsuzluğu, işsizlik, geliri daha yüksek bir iş, eğitim kariyerden sonra kendi ülkesine dönmeme gibi nedenlere bağlı olarak görece

Sonuç olarak günümüz dünyasının yüz milyonlarca insanı kapsayan en önemli konularından birisi olan göç hareketi ülkelerin ulusal sınırları çerçevesinde çözüm

Aktif euthanasia da, hekimin, yüksek dozda potasyum klorür veya barbiturat gibi maddelerini damar içi zerkleri gibi, kullandığı farmakolojik vasıtalarla haya-

Bugün filmin bir kopyasını kaldığı yerden çıka­ ranlar, acaba, 1986 yılından bu zamana kadar -yani tam 7 yıl- niçin beklediler?. Karan alan askeri yönetim

Bu çalışmamızda, son yıllarda önemi artarak karşımıza çıkan ve ülkemizi bir çok yönden etkileyen göç olgusunu kavramsal olarak anlamlandırmak amacıyla