• Sonuç bulunamadı

Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi

2.2. HUKUKİ VE KURUMSAL DÜZENLEMELER

2.2.2. Yasa Dışı Göç ve Mülteci Açısından Türkiye’deki Yasal Düzenlemeler

2.2.2.6. Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi

Avrupa Konseyi’nin öncelikli çalışma alanının insan haklarının korunması olması ve insan ticaretinin Avrupa Konseyi’nin dayandığı değerlere bir tehdit oluşturması nedeniyle Avrupa Konseyi bünyesinde de 2000 yılından itibaren insan ticareti konusuna ağırlık verilmiştir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 19 Mayıs 2000 tarihinde kabul ettiği R (2000) 11 Sayılı Karar Belgesi’nde, üye devletlere cinsel sömürü amacıyla insan ticaretine karşı tedbir almaları tavsiye edilmiştir.268

Söz konusu sözleşme, insan ticaretinin insan hakları ihlali teşkil ettiğini ve insan onuru ve bütünlüğünü ihlal ettiğini ve bu nedenle mağdurların daha fazla korunmaya ihtiyaç duyduğunu teyit eden ve uluslararası bağlayıcılığı olan ilk belgedir. 47 maddeden oluşan sözleşme; insan ticaretinin önlenmesi, insan ticareti mağdurlarının haklarının korunması ve insan tacirlerinin kovuşturulması başlıklarında üç amaca odaklanmıştır. Sözleşme; mağdurların tespiti konusunda uzman kişilerin görevlendirilmesi, mağdurların fiziksel, ruhsal ve sosyal anlamda iyileşmeleri sürecinde desteklenmeleri, mağdur olduğu tespit edilen kişilere en az 30 günlük düşünme ve

267Madde 19 - İçişleri Bakanlığınca memlekette kalması umumi güvenliğe, siyasi ve idari icaplara aykırı sayılan yabancılar verilecek muayyen müddet zarfında Türkiye'den çıkmağa davet olunur. Bu müddetin sonunda Türkiye'yi terk etmeyenler sınır dışı edilebilirler.

Madde 20 - Usulüne uygun olarak Türkiye sınırlarına girmiş oldukları halde pasaportlarını zayi etmiş olan veya pasaportlarının hükmü kalmamış bulunan yabancılar, kendilerine ilgili makamlarca resmen ihtar vuku bulduğu tarihten itibaren 15 gün içinde pasaport veya tabiiyet ilmühaberi almağa mecburdurlar.

Madde 21 - Bu kanunda derpiş edilen sınır dışı kararını almaya İçişleri Bakanlığı yetkilidir. İçişleri Bakanlığı, lüzum göreceği sınır ve sahil illerine memleketin umumi güvenlik ve nizamı noktasından derhal çıkarılmaları lazım gelen yabancıları istizan etmeden sınır dışı etmek yetkisini verebilir. Bu iller bu yetkiye göre işlem yaptıkları takdirde keyfiyeti mucip sebepleriyle birlikte İçişleri Bakanlığına bildirmeğe mecburdurlar. Tabiiyetsiz veya yabancı devlet tebaası olan Çingenelerin ve Türk kültürüne bağlı olmayan yabancı göçebelerin sınır dışı edilmelerine İçişleri Bakanlığı salahiyetlidir.

Madde 22 - Türkiye'den sınır dışı edilenler İçişleri Bakanlığının hususi müsaadesi alınmadıkça Türkiye'ye dönemezler, bunlardan ağır hapis cezasını müstelzim bir cürümden dolayı Türkiye'de mahkum olmuş ve cezası çektirilerek sınır dışı edilmiş olanlar bir daha Türkiye'ye giremezler; ancak İçişleri Bakanlığının müsaadesiyle durmadan transit geçmeleri caizdir. Sınır dışı edilenlerin yol masrafları kendilerine aittir. Bu masrafları ödemekten aciz olanların sevkleri devletçe sağlanır.

iyileşme süresi verilmesi ve belli şartlar altında mağdurlara ikamet izni verilmesi hususlarında taraf devletlerin ayrıntılı düzenlemeler yapmasını gerekli kılmaktadır.

Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi’nde suçun sınır aşan nitelik göstermesi ve organize olarak işlenmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. İnsan ticareti suçunun ulusal sınırlar içinde işlenmesi de Sözleşme’nin kapsamındadır.

Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi’nin 19. maddesi ile getirilen bir diğer yenilik ise taraf devletlere, mağdurların sunduğu hizmetlerden bu kişilerin mağdur olduklarını bilerek yararlananları cezalandırılabilme imkânı tanınmasıdır. Bu madde uyarınca, örneğin, insan tacirleri tarafından tedarik edilen insan ticareti mağdurlarını, bu kişilerin mağdur olduklarını bilerek zorla çalıştıran bir işyeri sahibi için bu işçileri kasten kullanması suç olarak kabul edilebilecektir. Ancak işyeri sahibi insan ticareti suçundan cezalandırılmayacak, 19. madde kapsamında mağdurların sunduğu hizmetlerden bu kişilerin mağdur olduklarını bilerek yararlanma suçundan cezalandırılabilecektir.269

Şöyle ki, suçun mağdurun yaşamını tehlikeye atması, çocuklara karşı işlenmesi, kamu görevlisinin görevini yerine getirdiği sırada işlenmesi ve örgütlü olması halinde cezanın ağırlaştırılması sözleşmenin 24. maddesi ile düzenlenmektedir. Sözleşmenin 26. maddesi ile zorla yasa dışı faaliyetlere karışmış mağdurların cezalandırılmaması imkânı da getirilmektedir. Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nde mağdurlara tazminat verilmesi hususu detaylı şekilde düzenlenerek, taraf devletler tarafından mağdurların tazminat hakları konusunda bilgilendirilmesi, mağdurlara adli yardım sağlanması ve insan tacirlerinden tazminatlarını almalarını güvence altına alacak önlemlerin alınması konularında düzenleme yapılması zorunlu kılınmaktadır. Ayrıca çok detaylı şekilde taraf devletlerin insan ticaretinin önlenmesi konusunda alması gereken tedbirler sıralanmıştır. Eğitim ve bilgilendirme faaliyetleri, araştırma programları, talep azaltıcı önlemler, sınır önlemleri, belge güvenliği, uluslararası işbirliği, sosyal ve ekonomik girişimler sözleşmede yer alan tedbirler arasındadır.

TBMM tarafından “Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi” 30.01.2016 Tarihli 6667 Sayılı Uygun Bulma Kanunu ile iç hukukumuza dâhil

edilmiştir. Söz konusu Sözleşme’nin hükümleri 17.03.2016 Tarihli “ İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Mağdurların Korunması Hakkında Yönetmelik” ile büyük oranda karşılanmıştır.270

2.2.2.7. 6458 Sayılı Yabacılar ve Uluslararası Koruma Kanunu

11 Nisan 2013 yılında 6458 Sayılı Yabacılar ve Uluslararası Koruma Kanunu yürürlüğe girmiştir. Yabancılar Uluslararası Koruma Kanunu, beş kısım ve toplam 126 maddeden oluşmaktadır. Birinci kısım, amaç, kapsam, tanımlar ve geri gönderme yasağını; ikinci kısım, yabancıları; üçüncü kısım, uluslararası korumayı; dördüncü kısım, yabancılar ve uluslararası korumaya ilişkin ortak hükümleri ve beşinci kısım, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluş ve işleyişine ilişkin hükümleri içermektedir.

Yabancılar Uluslararası Koruma Kanunu’nun genel gerekçesine bakıldığında; Türkiye’nin coğrafi, stratejik, kültürel ve siyasi konumu nedeniyle, tarih içinde önemli göç akınlarıyla karşı karşıya kaldığı, son döneme kadar göç hareketleri açısından daha çok “geçiş ülkesi” konumunda olan ülkemizin artırmaya çalıştığı ekonomik gücü ve istikrarlı görüntü vermesi açısından giderek bir “hedef ülke” olarak görüldüğü ve bu nedenle göçün artarak devam ettiği, mevcut mevzuat hükümlerinin ihtiyaçlar karşısında yetersiz kaldığı, göç ve iltica alanında uzmanlaşmış bir kamu kurumuna ihtiyaç duyulduğu, İltica ve Göç Ulusal Eylem Planı çerçevesinde, Türkiye’nin göç mevzuatı ve sisteminin AB müktesebatıyla uyumlu hale getirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Gerekçede, 2011-2013 Orta Vadeli Kalkınma Planı'ndaki özgürlük ve güvenlik arasındaki hassas dengenin korunarak, düzensiz göç hareketleri, insan ticareti ve kaçakçılığı ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi ve sınır güvenliğinin yeniden yapılandırılması konularındaki çalışmalara devam edilmesi hususlarının yer aldığı hatırlatılarak, bu çerçevede dağınık, güncelliğini yitirmiş, karşılaşılan sorunlara cevap vermekte yetersiz mevzuatın yerine, ülkemizin gelişme vizyonuyla uyumlu, uluslararası normlara uygun, milli çıkarları gözeten, ilgili olduğu konuları tüm yönleriyle kuşatan, kaliteli mevzuat ilkelerine uygun düzenlemeler getirildiği belirtilmiştir. Yabancılar Uluslararası Koruma Kanunu, 1951 Sözleşmesi’ne coğrafi sınırlama ile taraf olduğumuzu göz önünde tutarak, uluslararası koruma statülerini, anılan husus

çerçevesinde, mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma şeklinde düzenlemiştir. Yabancılar Uluslararası Koruma Kanunu’nda; uluslararası koruma başvurusunun koşulları ve usulü, başvuru sahiplerine sağlanan barınma imkânları, idari gözetime ilişkin hususlar, uluslararası koruma başvurularının incelenme ölçütleri, mülakat, karar ve kararlara itiraz aşamaları özenle düzenlenerek uluslararası korumanın muhtemel tüm aşamaları açık kurallara bağlanmıştır. Başvuru sahiplerinin başvurularının durumları ve takip edebilecekleri hukuki yollar hakkında her aşamada bilgilendirilmesi esas alınmış, başvuru sürecinde hiçbir mağduriyetin yaşanmaması için gerekli çerçeve çizilmiştir. Gerekçeye göre, Yabancılar Uluslararası Koruma Kanunu’nda, göçü kısıtlama politikaları değil, yabancıların ve toplumun bilinçli ve düzenli bir şekilde birlikte yaşamalarını mümkün kılacak bir politika takip edilmiştir.271

Avrupa Birliği’ne katılım müzakereleri devam ederken, Türkiye’nin en fazla eleştiri aldığı konu Türkiye’de derli toplu bir Yabancılar Kanunu’nun bulunmamasıydı. Gerçekten Türkiye’de yabancılara ilişkin hükümler çeşitli yasal düzenlemelere dağılmıştı. Üstüne üstlük Türkiye göç ve iltica alanında mevzuatının yetersizliğinin yanında 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ni onaylarken koyduğu coğrafi sınırlamayı kaldırmamayı diretmesiyle de tenkit alıyordu. Bu süreçte öncelik alan İçişleri Bakanlığının, bünyesinde oluşturulan İltica ve Göç Mevzuatı ve İdari Kapasitesini Geliştirme ve Uygulama Bürosu (Göç ve İltica Bürosu) eliyle yürüttüğü çalışmalar neticesinde dört ayaklı bir mevzuat değişikliği tasarısı ortaya konmuştur. Buna göre, ilk ayakta 1950 Tarihli ve 5863 Sayılı Yabancıların İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun’da yer alan özellikle sınır dışı hükümlerine yönelik değişiklik yapılmasına ilişkin kanun taslağı hazırlanmıştı. İkinci ayakta Göç Kanunu Taslağı, üçüncü ayakta Yabancılar Kanunu Taslağı ve son olarak dördüncü ayakta Sığınma ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün teşkilat ve görevleri hakkında kanun taslağı hazırlanmıştı. Bu çok ayaklı mevzuat tasarısının hazırlanması sırasında, bunun ayaklarının uygulamada kolaylık sağlanması bakımından tek bir gövdeye bağlanarak, ilgili düzenlemelerin tek bir yasal metinde toplanmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine hızlandırılan çalışmalar neticesinde, hazırlığı iki yıldan fazla süren bir

2716458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Genel Gerekçesi, 12.04.2013 tarihinde http://gib.icisleri.gov.tr/default_B0.aspx?content=1036 adresinden erişildi.

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) tasarısı ortaya çıkmıştır. Tasarı, üç ana bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler:272

1) Yabancıların Türkiye’ye girişi, Türkiye’de ikameti, 2) Uluslararası koruma

3) Yabancılar ve uluslararası korumaya ilişkin idari teşkilat idi.

Hazırlık çalışmaları sırasında, uluslararası korumanın geçici bir statü olduğu ve bu statünün en kısa sürede terk edilip; gönüllü geri dönüş, yerel entegrasyon, üçüncü bir ülkeye yerleştirme ve hükümetlere destek olma gibi kalıcı çözümlere metinde yer verilmesi gerektiği fikri ağırlık kazanmıştır. Bunun üzerine, bahsi geçen kalıcı çözümlerden gönüllü geri dönüş(m.87)273 ve entegrasyon (uyum) (m.96)274 müesseseleri Kanun kapsamına alınmıştır. Bunun dışında, hazırlık çalışmalarında dile getirilen bir diğer husus, uluslararası korumadan yararlanacak yabancılara hukuki yardım verilmesi ile bunların idari gözetiminin kanunla düzenlenmesiydi. Kanun metninde bu hususların da dikkate alındığı görülmektedir. Yine, hızlandırılmış prosedür ve kitlesel akın durumunda geçici koruma sağlama Kanun’un getirdiği diğer önemli yenilikler arasında sayılabilir.

272 Geçici koruma statüsü, YUKK’nin üçüncü kısmının ilk bölümündeki uluslararası koruma statüleri; mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma ile birlikte değil, üçüncü kısmın dördüncü bölümünde ayrı bir statü olarak düzenlenmiştir. Bu çalışmada, geçici koruma statüsü, diğer uluslararası koruma statüleri ile birlikte incelenmiştir.

273 Madde 87: (1) Başvuru sahibi ve uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerden, gönüllü olarak geri dönmek isteyenlere, ayni ve nakdi destek sağlanabilir.

(2) Genel Müdürlük, gönüllü geri dönüş çalışmalarını, uluslararası kuruluşlar, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içerisinde yapabilir.

274 Madde 96: (1) Genel Müdürlük, ülkenin ekonomik ve mali imkânları ölçüsünde, yabancı ile başvuru sahibinin veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişilerin ülkemizde toplumla olan karşılıklı uyumlarını kolaylaştırmak ve ülkemizde, yeniden yerleştirildikleri ülkede veya geri döndüklerinde ülkelerinde sosyal hayatın tüm alanlarında üçüncü kişilerin aracılığı olmadan bağımsız hareket edebilmelerini kolaylaştıracak bilgi ve beceriler kazandırmak amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ile uluslararası kuruluşların öneri ve katkılarından da faydalanarak uyum faaliyetleri planlayabilir.

(2) Yabancılar, ülkenin siyasi yapısı, dili, hukuki sistemi, kültürü ve tarihi ile hak ve yükümlülüklerinin temel düzeyde anlatıldığı kurslara katılabilir.

(3) Kamusal ve özel mal ve hizmetlerden yararlanma, eğitime ve ekonomik faaliyetlere erişim, sosyal ve kültürel iletişim, temel sağlık hizmeti alma gibi konularda kurslar, uzaktan eğitim ve benzeri sistemlerle tanıtım ve bilgilendirme etkinlikleri Genel Müdürlükçe kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarıyla da iş birliği yapılarak yaygınlaştırılır.

YUKK, 2013 yılının Nisan ayında TBMM’de görüşüldükten sonra Resmi Gazete’ de yayımlanmıştır. YUKK’nin idari yapıya ilişkin hükümleri 11.4.2013 tarihinde, diğer kalan hükümleri ise 11.4.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.275

Türkiye’ye gelen yabancıların milli güvenlik aleyhine faaliyet göstermemeleri ve yasalara göre suç sayılan davranışlar içine girmemeleri gerekmektedir. Aksi halde Türkiye’de suç işlediği sabit olan yabancıların, haklarında gerekli adli ve/veya idari işlemlerin uygulanması sonrası yurt dışına çıkışları adli ve idari olarak yasaklanmamış olması halinde, gerekli belgeleri (pasaport, seyahat belgesi, vize gibi) temin edilerek çıkış işlemi yapılır.276

Ancak çıkış işlemleri sürecine gelmeden önce yabancı ile ilgili bulunduğu durumun tespitinin yapılması gerekir. Bir ülkede yasal ve yasa dışı olma çok farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda yasa dışı göç kavramında konunun özne boyutlu mu (yasa dışı göçmen mi), yoksa eylem boyutlu (yasa dışı sınır geçişi mi) olduğu üzerinde tartışılmaktadır. Bu tartışmalar ışığında konuya farklı (insan hakları, hukuk, ülke güvenliği, sınır ihlali, hak arama süreçleri...) açılardan yaklaşılmaktadır. Konu ile ilgili olarak Jandl (2004)’ın sınıflandırmasından yararlanılarak göç ile ülkeye giriş çalışma konuları ele alınarak, iki boyutlu, sekiz olasılıklı (ikamet, ülkeye giriş, çalışma durumlarına göre) bir tablo (Tablo 2.1) oluşturulmuştur.

Tablo 2.1: Yasa Dışı Göçün Çalışma, Giriş ve İkamet Ekseninde Sınıflandırılması277

İkamet Durumu

Yasal ikamet Yasa dışı ikamet

Ülkeye Giriş Durumu

Yasal Giriş Yasal çalışma Yasa dışı çalışma

Yasa dışı giriş Yasa dışı çalışma Yasa dışı çalışma

Tablo 2.1’de ortaya konulduğu gibi göç edilen ülkede göçmenin ikamet ve giriş şekillerine göre yasal ve/veya yasa dışı giriş ve yasal ve/veya yasa dışı ikamet durumları bulunmaktadır. Bu durumlar idare tarafından göz önüne alınarak gerçek hayatta iş ve

275 N. Ekşi,a.g.e. s. 35-36 276Arslan, a.g.e., s. 360.

277 Jandl, Michael (2004), “The Estimation of illegal Migration in Europe”, Studi Emigra- zione/Migration Studies, Vol: XLI, No. 153, March, s. 141-155.

işlemler uygulanmaktadır. Tablo 2.1’de ortaya konulan göçün ülkedeki durumu ile ilgili YUKK ve ilgili mevzuat açısından Tablo 2.2 ile yasal, kayıt dışı, yasa dışı durumu belirten durum ortaya konulmuştur.