• Sonuç bulunamadı

Bulguların Tartışılması

Araştırmanın bu konudaki bulgusuna göre, Türk üniversite öğrencilerinin duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme düzeyinin psikolojik iyi oluşu yordadığı bulunmuştur. Duyguları fark etmenin psikolojik iyi oluşu duyguları ifade etmeden daha fazla açıkladığı dikkat çekmiştir. Duygusal farkındalık ve duyguları ifade etmenin ortak etkisi bu öğrencilerin psikolojik iyi oluş düzeylerini yordamamıştır. İngiliz üniversite öğrencilerinin duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme düzeyi psikolojik iyi oluşlarını yordamıştır. Türk öğrencilerin aksine, İngiliz üniversite öğrencilerinin psikolojik iyi oluşunu açıklamada, duyguları ifade etmenin daha etkili olduğu görülmüştür. Duygusal farkındalık ve duyguları ifade etmenin ortak etkisi, İngiliz öğrencilerin psikolojik iyi oluş düzeylerini yordamıştır; fakat bu ortak etki duyguları ifade etmenin açıkladığı değişkenlikten daha azdır.

Duygusal farkındalığın ve duyguları ifade etmenin psikolojik iyi oluşu yordadığı sonucu hem teoriyle hem de önceki benzer çalışmalarla (Berthoz ve ark., 2000; Ciarrochi ve Scott, 2007; Charry ve arkadaşları; 2004; Feldman- Barret, Gross, Conner- Cristensen ve Benvenuto, 2001; Hemenover, 2003; King ve Emmons, 1990; King ve Pennebaker, 1998; Lane ve Schwartz, 1987; Lane ve ark., 1990; Lundh ve ark., 2002; Nolen-Hoeksema, Morrow ve Fredricson, 1993; Novick-Kine, Turk, Mennin, Hoyt ve Gallagher, 2005; Pennebaker, 1993; Zech, 2000; Zech, Rime ve Nils, 2003; Zentner, 1999) tutarlılık göstermektedir. Belirtilen bu çalışmaların ortak bulgusu, duyguları fark etmenin ve ifade etmenin psikolojik sağlığı arttırdığı şeklindedir. Çünkü duyguyu tanımak ve ifade etmek, yaşanan psikolojik sıkıntıya ilişkin duygusal tepkiyi anlamayı sağlayarak duyguların düzenlenmesine yardımcı olmakta (Lepore ve ark., 2000; Kennedy-Moore ve Watson, 2001); duyguları düzenleyebilme doğru karar verebilmeyi etkilemektedir.

Duyguların farkında olmak kişinin uygun başa çıkma stratejisini seçmesine ve içinde bulunduğu durumu tanımlamasına yardımcı olur. Kişinin kendi duygularını ayırt edebilmesi ve bu duyguları etiketleyebilmesinin duygusal bilgiyi işlemede çok önemli olduğuna dikkat çekilmektedir (Salovey ve ark., 1995). Duygusal farkındalıkları yüksek bireyler, psikolojik ihtiyaçlarının farkında olan bireylerdir ve bu ihtiyaçlarını diğer insanlar aracılığı ile karşılayabileceklerini düşündükleri zamanlarda, amaçlarına uygun hareket etmeleri ve diğerleriyle ilişkilerinde başarıları yüksektir (Dizen, Berenbaum ve Kerns, 2005). Aynı zamanda, kişinin duygusunun farkında olması en doğru kararı vermesine (Gasper ve Clore, 2000), bir sonraki adımında ne yapacağı ile ilgili en iyi seçenekleri belirlemesine ve eğer isterse duyguyu düzenlemek için özgün stratejiler geliştirmesine (Barett ve ark., 2001) yardımcı olur. Bu bilgiler ışığında duyguları tanıma ve ifade etmenin psikolojik iyi oluşu yordadığı sonucu beklentileri doğrular şekilde bir bulgudur.

Araştırma bulgusu iki ülke arasında karşılaştırılmalı olarak yorumlandığında, Türk öğrencilerinin psikolojik iyi oluş düzeyleri için duyguları fark etmek daha yordayıcıyken; İngiliz öğrencilerin psikolojik iyi oluş düzeyi için duyguları ifade etmenin daha yordayıcı olduğu görülmektedir. Bu sonucu kültürel, dolayısı ile benlik kurgusu farklılığı ile açıklamanın uygun olacağı düşünülmektedir. Toplulukçu toplumlarda kendi duygularını ifade etmeye odaklanmaktan ziyade diğerlerinin duygularına duyarlı olmak daha önemlidir. Bu nedenle bu toplumların üyeleri duygu ifadelerini kontrol etmeyi öğrenerek sosyalleşmektedir (Oyserman ve ark., 2002). Türk kültüründe duyguların dışa vurulmasının ve konuşulmasının desteklenmediği belirtilmektedir (Dökmen, 1995; Kağıtçıbaşı, 1998). Diğer yandan, bireyci toplumların üyeleri duygularını ifade etme konusunda açıkça desteklenmektedir; çünkü sosyal etkileşimlerde akıldan geçenin okunmasını beklemek gibi bir davranış bulunmamaktadır. İngiltere gibi bireysel kültürün yaygın olduğu ülkelerde duyguları ifade etme konusunda bireyler desteklenir ve duyguları ifade etmek ilişkilerin devamı için önemlidir (Chen, 1993; Kang ve ark., 2003).

Öte yandan, duyguları ifade etmede kararsızlık yaşanması, duygular ifade edilse dahi bu kararsızlığın psikolojik sağlığı olumsuz etkilediği bilinmektedir (King ve Emmons, 1990). Gelenekçilik ile modernlik arasında olan Türkiye gibi bir toplumda duyguları ifade etme ya da etmeme kararsızlığının olası bir durum olacağı

düşünülmektedir. Bu geçiş döneminde yetişen Türk üniversite öğrencilerinin psikolojik iyi oluş düzeyindeki düşüklüğün, duygularını ifade etme sıkıntısından öte, duyguları ifade edip edememekteki kararsızlık yaşama ihtimaliyle ilişkili olduğu düşünülebilir. Bu nedenle İngiliz öğrencilere göre daha toplulukçu bir algıda olduğu düşünülen Türk öğrenciler için potansiyelini en üst düzeyde gösterebilme, yani psikolojik olarak iyi olabilmesi için duyguları fark etmek önemliyken; İngiliz öğrencilerin duyguları ifade etmeye daha fazla önem verdikleri düşünülmektedir.

Duyguyu fark etmenin ve onu ifade etmenin duygusal sürecin iki farklı bileşeni olduğu bilinmektedir. Duyguları ifade etme, yüz ifadesi ya da sözel ifade şeklinde duyguların dışa vurumudur. Bunun için duygusal farkındalığın gerekli olmayabileceği (Lane ve Schwartz, 1987) görüşü vardır. Fark edilen her duygunun ifade edilmesi gerekmediği ya da ifade edilen duygunun spesifik olarak fark edildiğinin düşünülmemesi gerektiğini belirten görüşlerin (Andersen ve Guerrero, 1998; Kennedy- Moore ve Watson, 2001) olması, duyguyu fark etme ve ifade etmenin ortak etkisinin, bu değişkenlerin ayrı ayrı ele alınmasından farklı bir şey olduğunu düşündürmüştür. Bu nedenle araştırmaya dâhil edilen duyguyu fark etme ve ifade etmenin ortak etkisi Türk öğrencilerin psikolojik iyi oluş düzeyini yordamazken; İngiliz öğrencilerin psikolojik iyi oluşunu yordadığı görülmüştür. Türk öğrencilerin duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme yerliklerinin daha düşük olması, onların duygusal kültlük (aleksitimi) eğilimlerinin yüksek olabileceğini düşündürmektedir. Bağcı (2008) tarafından yapılan bir araştırmada Türk öğrencilerin aleksitimi eğiliminin yüksek olduğu bulunmuştur. Fakat asıl dinaniklerin başka araştırmalarla bulunacağı düşünülebilir. Böylelikle öğrencilerin duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme düşüklüğünün kişilik özelliği mi (aleksitimi) yeterliklerin eksikliği olarak mı değerlendirileceği belirlenmiş olacaktır.

5.3.Türk ve İngiliz Üniversite Öğrencilerinin Duygusal Farkındalıklarının ve Duygularını İfade Etmelerinin Psikolojik İyi Oluş Faktörlerini Yordamasına

İlişkin Bulguların Tartışılması

Tartışmanın bu bölümünde duyguları fark etme ve ifade etme düzeyinin psikolojik iyi oluş faktörlerini ne derece yordadığı tartışılmıştır. Yapılan literatür çalışmasında Ryff’in (1989) geliştirdiği psikolojik iyi oluş modelini faktör boyutunda

inceleyen çalışmaların oldukça az olduğu görülmüştür. Bu nedenle bu bölümdeki bulgular öncelikli olarak kuramsal görüşlere dayanılarak tartışılmıştır.

Araştırmanın bulgusuna göre üniversite öğrencilerinin duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme düzeyi Türk öğrencilerinin diğerleri ile olumlu ilişkiler düzeyini yordarken; İngiliz öğrencilerin diğerleri ile olumlu ilişkiler düzeyini sadece duyguları ifade etme düzeyi yordamıştır. İlgili literatüre bakıldığında duyguları fark etmenin ve özellikle batı kültüründe duyguları ifade etmenin diğerleri ile olumlu ilişkileri desteklediğini ortaya koyan çalışmalar vardır (Dizen, Berenbaum ve Kerns, 2005; Hemenover, 2003; Kennedy-Moore ve Watson, 2001; Vanheule, Desmet ve Meganck, 2006). Daha önce de ifade edildiği gibi, İngiltere gibi bireysel kültürün yaygın olduğu ülkelerde duyguları ifade etme konusunda bireyler desteklenir ve duyguları ifade etmek ilişkilerin istenen biçimde devam edebilmesi için önemlidir (Chen, 1993; Kang ve ark., 2003; Matsumato, 1991; Singelis, 1994). Toplulukçu kültürde iletişim karşı tarafın duygularını fark etme ve ona göre davranışta bulunma önceliği taşır. İlişkilerin olumlu başlayıp devam etmesi için kişilerin duyguları fark etmesi oldukça önemlidir (Oyserman ve ark., 2002). İlişkisel benlik, dolaylı iletişimde bulunma ve diğerlerinin duygularına ve ifade edilmemiş düşüncelerine hassasiyet gösterme bu benlik yapısının karakteristik özelliğidir (Markus ve Kitayama, 1991; Singelis, 1994).

Bu konudaki diğer bulguya göre, duygusal farkındalık Türk üniversite öğrencilerinin özerklik puanının anlamlı yordayıcısıdır. Duyguları ifade etme özerkliği yordamamıştır. İngiliz üniversite öğrencileri için ise sadece duyguları ifade etme özerkliği yordamıştır. Özerklik bireysel kültürün karakteristik özelliklerinden biri olarak görülmektedir (Christopher, 1999; Ryff, 1995). Ryff (1989; 1995) özerkliği, sosyal baskıya rağmen kişinin düşünce ve davranışlarını kişisel standartlarına göre düzenlemesi olarak açıklamaktadır. Toplulukçu kültürün ve bireysel kültürün özellikleri düşünüldüğünde sonuçların ilgili teorik bilgilerle örtüştüğü söylenebilir. Bireysel kültürde bireyin duygu düşünce ve davranışını ortaya koyması desteklenen bir özelliktir

Araştırmanın bir sonraki bulgusuna göre, duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme hem Türk hem de İngiliz üniversite öğrencilerinin çevre hâkimiyeti düzeyini yordamıştır. Çevre hâkimiyeti, kişinin içinde bulunduğu ruh hâline göre çevre seçme ya da oluşturma becerisidir. Karşılaştığı olumsuzluklarla gerçekçi biçimde yüzleşip

duruma en uygun seçimi yapabilme yetisidir (Ryff, 1995; Ryff ve Singer, 2008). Bu bulgunun literatüre uygun olduğu düşünülmektedir. Çünkü kişinin hem kendi hem de karşı tarafın duygularını fark etmesi, içinde bulunduğu ruh halini doğru tanımlamasına, ruh halininin tanımlanması da uygun çevre oluşturma ya da seçme yaşantısını kolaylaştıracaktır. Duyguların farkında olmak insanın sosyal bilgiyi değerlendirmesini ve stratejik sosyal düzenlemelerde bulunmasını kolaylaştırmaktadır (Neyem ve ark., 2007). Duyguları ifade etme becerisinin de aynı kolaylığı sağlayacağı düşünülmektedir. İki ülke öğrencileri arasında benzer sonuca varılsa da burada yaşanabileceği düşünülen bir farklılık kişinin ruh hâaline göre nasıl bir çevre seçeceğinin kültüre göre değişebileceğidir. Örneğin bireysel kültür içerisinde sosyalleşen bir birey ailesine öfkesini ifade etme hakkı olduğunu düşünürken, kolektif kültürde yetişen biri öfkenin konuşulmaması gerektiği şeklinde bir tercih yapabilir.

Elde edilen başka bir bulgu, Türk öğrencilerinin kişisel gelişim düzeyinin sadece duygusal farkındalık tarafından yordanmış olduğudur. İngiliz öğrencilerin kişisel gelişim düzeyi ise sadece duyguları ifade etme tarafından yordanmıştır. Kişisel gelişim, kendini gerçekleştirme, birey olarak büyüme ve gelişme becerisini sürdürmektir (Ryff, 1995). Araştırmanın bu bulgusunun literatüre uygunluk gösterdiği düşünülmektedir.

Türk öğrencilerinin yaşam amacı duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme tarafından yordanmıştır. İngiliz öğrencilerinin yaşam amacı sadece duygusal farkındalık tarafından yordanmıştır. Yaşam amacı, hayatın anlamı olduğunu hissetme ve onu kavrama becerisidir. Yaşam amacı oluşturmak için özgür olmak gerektiğine inanılır (Ryff, 1995). Herkesin yaşam amacı kendi öznelliğindedir (Christopher, 1999). Türk üniversite öğrencilerinin yaşam amacında duyguları ifade etmenin önemli olması ilişkisel benlik kurgusundan gelen anlayışla, kişisel yaşam amacını toplumsal yaşam amacı ile örtüştürme çabası olarak düşünülebilir. İngiliz toplumu, dolayısıyla bireysel benlik kurgusunda böyle bir ortaklığın oluşturulmasına gerek olmaması, duyguları ifade etmeyi daha az önemli kılmaktadır.

Türk ve İngiliz öğrencilerin kendini kabul düzeyi hem duygusal farkındalık hem de duyguları ifade etme tarafından yordanmıştır. Kendini kabul, kişinin kendine karşı olumlu yüklemelerde bulunmasıdır. Kişinin davranışlarının, motivasyonlarının ve duygularının farkında olması ve onlara karşı olumlu tutum içerisinde olmasıdır. Sadece

güçlü yönler değil güçsüz yönler de fark edilmeli ve kabul edilmelidir (Ryff, 1995). Duygusal farkındalık ve duyguları ifade etmenin kendini kabulü yordaması literatür ile örtüşmektedir. Fakat kültürlerarası fark olduğu düşünülen iki ülke arasında kendini kabulün hem duygusal farkındalık hem de duyguları ifade etme tarafından yordanması, kendini kabul kavramının iki kültürde de aynı referansa dayalı açıklanıyor olması ile izah edilebilir. Şöyle ki batı psikolojisinden doğan bütüncül bakışaçısına göre kişi duygu, düşünce, davranış ve beden varoluş boyutlarından hepsini kabul noktasına geldiğinde beklenen kendini kabul gerçekleşmiş olur. Duyguları fark etmenin duygu ve düşünce boyutunu; duyguları ifade etmenin hem davranış hem beden boyutunu içine aldığı düşünülmektedir. Duygusunu ifade etme biçimine ilişkin tutumu gelişmeden sadece farkındalığa sahip olmak, kendini kabulün eksik olduğunu düşündürmektedir. Özetle bu sonucunun literatür ile örtüştüğü söylenebilir.

Genel olarak özetlenecek olursa, psikolojik iyi oluş, duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme ülke ve cinsiyete göre farklılık göstermiştir. Duygusal farkındalık ve duyguları ifade etmenin psikolojik iyi oluşu yordadığı görülmüştür. Türk üniversite öğrencileri için duyguları fark etmek psikolojik iyi oluşu daha açıklayıcıyken; İngiliz üniversite öğrencileri için hem duyguları fark etme hem de duyguları ifade etme psikolojik iyi oluşu açıklamada etkili olmuştur. Fakat duyguları ifade etmenin daha etkili olduğu dikkatlerden kaçmamıştır. Araştırma sonuçları kültür ve dolaylı olarak benlik kurgusu ve toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde tartışılmıştır. Sonuçların sadece araştırma grubu ve benzer nitelikteki öğrencilere genellenebileceği unutulmamalıdır.