• Sonuç bulunamadı

2.3. Kültür 33 

2.3.1. Bağımsız ve İlişkisel Benlik Kurgusu 36 

Bağımsız benlik kurgusu ile ilişkisel benlik kurgusu arasındaki temel fark, “başka” ile bütünleşme ya da ayrışma derecesidir. Bağımsız benlik kurgusunun temel özelliği benliğin bağımsız ve özerk bir kişi olarak algılanmasıdır. Benlik sosyal bağlamdaki ilişkilerden bağımsızdır ve davranışları düzenleyen temel güç, kişinin kendi duygu, düşünce, amaç, yetenek ve ihtiyacı gibi içsel özellikleridir. Bir diğer önemli nokta bu içsel özelliklerin süreklilik ve devamlılık göstermesidir. İlişkisel benlik kurgusunda benlik diğerleri ile bağlılığını sürdürerek yapılanmaktadır. Kişi kendini büyük bir bütünün parçası olarak algılamaktadır. İlişkisel benliğe sahip olan kişi bir gruba ait olmaya ve uymaya çalıştığı için duygu, düşünce, amaç, yetenek ve ihtiyaç gibi içsel özellikler bireyin içinde bulunduğu duruma göre değişebilmektedir (Markus ve Kitayama, 1991).

İçsel özelliklerini ve kendi amaçlarını gerçekleştirme, kendini ifade etme, eşsiz olma, grupta sivrilme ve açık iletişime önem verme bağımsız benlik kurgusunun karakteristik özelliklerindendir. İlişkisel benliği olan kişi ise bir grupta içsel niteliklerini göstermez ve vurgulamaz. Grubun amaçları ve ihtiyaçları bireyin amaç ve ihtiyaçlarından önce gelir. Bu nedenle ilişkisel benlik sosyal beklentilere göre değişebilen ve esnek olan bir benliktir. Statü, rol ve ilişki gibi dışsal, kamusal özelliklere önem verme, ait olma ve uyma, uygun davranışı gösterme, dolaylı iletişim kurma ve diğerlerinin düşüncelerini okuma ilişkisel benlik kurgusunun karakteristik özelliklerindendir. Kişiler arası ilişkilerde uyum ve çeşitli durumlara uyma yeteneği ilişkisel benlik kurgusu için benlik değerinin kaynağıdır (Singelis, 1994).

Bağımsız benliğe sahip kişiler kendilerini, zaman, mekân ve sosyal ortamdan bağımsız olarak tanımlamaktadırlar (Örn: Ben sosyal biriyim). İlişkisel benliğe sahip

kişiler ise kendilerini, ilişkileri ve belli sosyal ortamları çerçevesinde düşünmektedirler (Örn: Yakın arkadaşlarımla beraberken sosyal biriyim). Aynı tür farklılık sadece benliğin algılanmasında değil; başkalarının algılanmasında da ortaya çıkmaktadır. Sosyal etkileşim açısından bakıldığında, ilişkisel benlik kurgusuna sahip kişiler az sayıda insanla ama daha uzun süren, etkileşimin yoğun olduğu ilişkiler yaşamaktadır. İşbirlikçi bir tutuma sahiptirler. Bireysel benlik kurgusuna sahip kişiler çok sayıda insanla ama kısa süreli ve derinlik içermeyen etkileşimde bulunurlar. İşbirliğinden uzak daha rekabetçi tutum sergilerler (Kağıtçıbaşı, 1999).

Bağımsız ve ilişkisel benlik kurguları herhangi bir kültürde, toplumda veya bireyde birlikte var olabilmektedir (Singelis, 1994). Bu iki benlik kurgusu birbirinin zıt boyutları değildir. Bir toplumda bireyci ya da toplulukçu kültürün baskın olması, o toplumdaki bireylerin daha bağımsız veya daha ilişkisel benlik kurgusuna sahip olmasında etkilidir (Triandis, 2001). Toplumda ve bireyde her iki benlik kurgusu birlikte var olsa da bu örüntülerden birinin baskın olma eğilimi güçlüdür (Yamada ve Singelis, 1999).

Bağımsız benlik kurgusuna sahip bireylerin bireyci toplumlarda, ilişkisel benlik kurgusuna sahip bireylerin toplulukçu toplumlarda yaşadığı varsayılmaktadır (Markus ve Kitayama, 1991). Avrupa ve Kuzey Amerika ülkeleri bireysel toplum olarak; Doğu ülkeleri toplulukçu toplum olarak değerlendirilir (Shweder ve Bourne, 1984). Türkiye açısından bakıldığında Türk toplumu özellikle 1980’li yıllardan sonra geleneksel/toplulukçu yapıdan modern/bireysel yapıya doğru bir değişim gösterse de (Göregenli, 1995; İmamoğlu, 1998; Kağıtçıbaşı, 1998) Batı ülkelerine kıyasla Türk toplumunda hâlâ toplulukçu kültürün karakteristik özellikleri hâkimdir (Hofstede, 1980; Kağıtçıbaşı, 2010; Mesquita, 2001; Uskul, Hynie, ve Lalonde, 2004). Geleneksel Türk sosyo-kültürel yapısının en karakteristik özelliklerinin başında gelen kişilerarası ilişkilere önem verme, aile, komşu ve arkadaşlarla yakın ilişkilerde olma ilişkisel benlik yapısının oluşmasında etkilidir (Kağıtçıbaşı, 1996b; 2010; İmamoğlu, 1998). Bu sosyalleşme sürecinde aile bütünlüğüne, ilişkilerdeki uyuma, aile ve grup üyeleri ile yakın ilişkilere vurgu yapılmaktadır. Aile ve sosyal roller “benlik” oluşumunda ve tanımlanmasında en büyük etki alanına sahiptir (İmamoğlu,1995).

Türkiye’de benlik kuramları üzerine yapılan çalışmalarda Türk insanının benlik yapısını tanımlayan yeni modeller öne sürülmüştür: “Karşılıklı Duygusal Bağlılık Modeli” (Kağıtçıbaşı, 1994) ve “Dengeli Ayrışma- Bütünleşme Modeli” (İmamoğlu, 1998). Kağıtçıbaşı (1994), benlik kurgusunu kuramsallaştırmanın Türkiye gibi hem toplulukçu hem de bireysel kültürün geçerliğini koruduğu ülkelerde farklı şekilde yapılandırılması gerektiğini ileri sürmüş ve Karşılıklı Duygusal Bağlılık Modeli’ni geliştirmiştir. Modelde hem özerk hem de ilişkisel olunabileceğini belirterek “özerk- ilişkisel benlik” gelişimini vurgulamıştır. Bu model daha çok toplulukçu kültürlerin kentleşmiş bölgelerinde daha yaygındır. Bu bölgelerde erkek ve kadın ayrımı azalmış, kadının statüsü yükselmiş, ekonomik refahla birlikte aile üyeleri birbirini duygusal bağlarla bağlanmış durumdadır. Türk kültüründe benlik gelişimi özerk-ilişkiseldir. İmamoğlu’nun (1998) geliştirdiği Dengeli Ayrışma-Bütünleşme Modeli’nde insan gelişiminin bağımsızlık değil, karşılıklı bağımlılık modeli çerçevesinde ele alınması gerektiğini; Türkiye’deki değişimin Batı’da gözlenen “kopuk bağımsızlık”tan farklı olarak hem bağımsız hem de ilişkili olmayı içeren, “etkin-bağlantılı” (Agentic Interdependence) benlik gelişimi yönünde olduğunu; dolayısıyla, ilişkili olmakla yetkinlik anlamındaki bağımsızlığın birbirine zıt değil, birarada varolabilen kavramlar olduğunu belirtmiştir. Modele göre her insan hem bireysel/ayrışık hem de ilişkisel/bütüncül eğilime birden sahiptir. Birey kendi potansiyelini gerçekleştirmeye çalışırken diğerleri ile de bütünleşmeye gereksinim duymaktadır. Ayrışma ve bütünleşme birbirini tamamladığı ölçüde dengeli gelişme gerçekleşmektedir (İmamoğlu, 1998).

Kültürün bir parçası olan ve sosyalleşme sürecinde etkili olabilen sosyo- ekonomik durumun ve anne baba tutumlarının benlik kurgusunu etkilediği bilinmektedir. Sosyo-ekonomik durumu yüksek olan aileler, bağımsız benlik kurgusu özelliklerinden özerklik, bireysellik, kendi ihtiyaçlarına odaklı olma davranışları konusunda çocuklarını sosyo-ekonomik durumu düşük olan ailelerden daha fazla teşvik etmektedir (Marjoribanks, 1991). Türk üniversite öğrencileri arasında yapılan çalışmada orta ve üst düzey ekonomik gelire sahip öğrencilerin ekonomik geliri düşük öğrencilere gore daha fazla bireysel benlik kurgusu özelliklerine sahip olduğu görülmüştür (Karakitapoğlu Aygün ve İmamoğlu, 2002).

Anne-baba tutumları kültürün diğer parçalarından biridir ve sosyalleşme sürecinde benlik kurgusunu etkilediği bilinmektedir. Sosyalleşme sürecinde anne-baba kendi yetiştikleri kültürel çevrenin davranışları ile çocuklarına etki etmektedirler. Bireysel toplumlarda anne-baba çocuklarını özerk bırakma eğilimindedir. Kişisel başarı, bağımsız olma, özgüven bu toplumlarda önemlidir. Anne-baba kontrolü istenmeyen bir tutumdur (Harkness ve Super, 1995). Toplulukçu toplumlarda anne-baba tutumları daha müdahaleci, kısıtlayıcı ve otoriterdir (Berndt, Cheung, Lau, Hau ve Lew, 1993). Çocukların inançları, değer yargıları, sosyal davranışları, diğerleri ile olan ilişkileri anne-babaların sosyalleşme süreci ile etkileşim halindedir. Bu toplumlarda çocukların anne-babaya bağlı olması, anne-baba ya da grup üyelerine uyma davranışında bulunması desteklenir. Karar verme sürecinde kişi başkaya bağımlı düşünmek zorundadır. Fakat ailenin müdahaleci tavrı olumsuz bir davranıştan ziyade sevgi gösterisi olarak yorumlanır (Harkness ve Super, 1995). Türk anne-baba tutumlarının batı toplumlarından farklı olarak, toplulukçu kültürlerdeki anne-baba tutumlarına benzediğini öne süren çalışmalar bulunmaktadır. (İmamoğlu, 1995; Karadayı, 1994). Bu çalışmalarda Türk anne-babalarının çocuklarına yüksek seviyede hem kontrol hem de ilgi gösterdikleri görülmüştür. Türk anne-babalarının ABD’li anne-babalara kıyasla daha müdahaleci ve kontrol edici olduğu; bu müdahale ve kontrol diktatör bir anlamda değil, sevgi ve ilgi ile birlikte aileyi bir arada tutabilmek niyetiyle yapıldığı da (Kağıtçıbaşı, 1996a) belirtilmektedir.

Sonuç olarak kültürün benlik yapısında etkili olduğu, bireysel kültürde bağımsız benlik kurgusunun; toplulukçu kültürde ilişkisel benlik kurgusunun daha baskın olduğu anlaşılmıştır. Araştırma boyunca bireysel kültürün birey bazındaki karşılığı olan bağımsız benlik kurgusu bireysel kültür ile toplulukçu kültürün birey bazındaki karşılığı olan ilişkisel benlik kurgusu toplulukçu kültür ile değişim içerinde kullanılmıştır. Kültürlerarası psikoloji literatüründe (örn: Markus ve Kitayama, 1991; Triandis, 2001) daha çok ilişkili benliklerin toplulukçu kültürlerde; bağımsız benliklerin bireysel kültürlerde daha yaygın olduğu bilgisi değişimli kullanıma yol açmıştır.

2.3.2.Kültür ile Duygusal Farkındalık ve Duyguları İfade Etme Arasındaki