• Sonuç bulunamadı

2.2. Duygular 21 

2.2.3. Duyguları İfade Etme 28 

Duyguları ifade etme, bir duyguya tipik olarak eşlik eden gülme, ağlama, surat asma gibi davranışsal değişimlerdir (Gross ve John, 1997). Bir başka tanıma göre duyguları ifade etme, duygusal deneyimi gözlenebilir sözel ya da sözel olmayan davranışlarla aktarmaktır (Kennedy-Moore ve Watson, 2001).

Duyguları ifade etmenin dinamiğini açıklayan iki kuramdan biri olan Gelişimsel-

Etkileşimsel Kuram bilişsel yaklaşıma dayalı olarak duyguları yapılandırılmış bilgiler

olarak açıklamaktadır. Yani duygu gerçek anlamda bir tür “bilgidir”, bir tür “biliştir”. Kurama göre, birtakım varsayımlar en başta yapılandırılmış bilgi kaynakları olarak insan zihninde yerleşiktir. Kişinin, kendisi ve diğerleri ile ilgili bilgi işleme sürecinde yaptığı atıflar bu varsayımlara dayalı olarak ortaya çıkar. Bireyler bu bilişsel düşünceleri ve duyguları, yaşam deneyimleri ve dil aracılığıyla anlamayı ve adlandırmayı öğrenirler. İkinci kuram Sosyal Bilgi Modelidir. Bu model, duyguları ifade etmenin diğerlerine bilgi taşıdığı varsayımı üzerine yapılandırılmıştır. İnsanlar, diğerlerinin duygularını ifade etmelerine dayalı olarak, onların duyguları, tutumları, niyetleri ve davranışları hakkında bilgi işleyerek bazı çıkarımlar yaparlar. Sonrasında bu çıkarım döngüsel bir şekilde duygularını ifade eden kişinin davranışlarını etkiler. Dolaylı olarak ifade etme desteklenir ya da ketlenir. Diğerlerinin duygularını ifade etmelerine dayalı olarak yapılan çıkarımlar ve gösterilen duygusal tepkiler sadece bilgi işleme süreci ile değil; aynı zamanda yaygın kültürel normlar, sosyal-ilişkisel faktörlerle de ilişkilidir. Bu faktörler duyguları ifade etmenin uygunluğunu ve nasıl bir davranışsal tepkide bulunacağını etkiler (Keltner ve Haidt, 1999).

Duyguların ifade edilmesi ve ifade edilen duyguların diğerleri tarafından anlaşılması sosyal etkileşimde, ilişkilerin derinleşmesinde önemli görülmektedir. İfade edilen duygular anlaşılma ve insanlarla ilişkilerini düzenleme fırsatı sunar (Kennedy- Moore ve Watson, 2001).

Duyguları ifade etme, farkında olunarak ya da farkında olunmadan yapılabilir. Kişi duygularını ifade etmeyi kısmen kontrol edilebilir ya da istediği biçimde planlayabilir (Kennedy-Moore ve Watson, 2001). Duyguları ifade etmenin ya da

etmemenin çok çeşitli nedenleri olabilir. Bazı duygular (örn. neşe) içerikleri gereği diğerlerinden (örn. utanma) daha fazla ifade edilirler (Trierwiler, Eid ve Lischetcke, 2002). Fakat duyguları ifade etme, bireysel farklılıklarla olduğu gibi, sosyalleşme süreci ile de ilişkilidir. Bazı insanlar duygularını sıklıkla ve sürekli ifade ederken, diğerleri duygu ifadelerini gizlerler. Örneğin bazı insanlar mutlu olduklarında, duygularını yüz ifadeleri, duruşları, söylemleri aracılığıyla yani birçok kanaldan dışa vururken; diğerleri mutluluklarını sadece bir tebessümle dışa vurabilir ya da vurmayabilirler (Andersen ve Guerrero, 1998).

Duyguları fark etmekte ve ifade etmekte sorun yaşayan kişiler duygularını çok kabaca, “rahatlama ve rahatsız olma” gibi basit kelimelerle ifade edebilmekte veya “gevşeme ve gergin olma” gibi bedensel tepkilerle gösterebilmektedir. Konuşmaları tekrarlayıcı ve ayrıntıcıdır. Sık sık bedensel yakınmalarından söz ederler. Duygusal yaşamlarındaki kısıtlılık, bazen duruşlarındaki donukluk ve duygularının yüzlerinden anlaşılamamasıyla da kendini belli eder (Lesser, 1981). Aleksitimi düzeyi yüksek olan ve düşük olan kişilerin bazı özelleri karşılaştırıldığında, duyguları ifade edemeyen bireylerin düşük benlik saygısına sahip oldukları ve bağımlı kişiler oldukları (Taylor, Bagby ve Parker, 1991); duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme düştükçe kişilerin madde bağımlılığı, yeme bozukluğu ve başka türlü somatik hastalıklarının ortaya çıkma oranın arttığı (Taylor, 2000) belirtilmektedir.

Duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme arasındaki ilişkiye bakıldığında bazı araştırmacılara göre birey tarafından fark edilen belirli bir duygu, o duygunun ifade edileceği bilgisini vermez. Duyguyu fark etmek ve onu ifade etmek duygusal sürecin iki farklı bileşenidir. Duyguları ifade etme, yüz ifadesi ya da sözel ifade şeklinde duyguların dışa vurumudur. Bunun için duygusal farkındalık gerekli değildir. Duygusal farkındalık duyguları deneyimlemeyi içerse de duygusal farkındalık bundan daha fazla bir şeydir. Diğer bir ifade ile duygusal farkındalık duyguları deneyimlemenin bilincinde olmayı içermektedir (Lane ve Schwartz, 1987). Fakat bu görüşün aksine duyguların ifade edilmesi için farkına varma, duygularla düşünceler ve yaşantılar arasında bağlantı kurma ve duyguları kabul etme aşamalarından geçilmesi gerekmektedir. Farkında olunmadan gerçekleşen duygusal dışa vurum tercihli olmayacağı için istenen dışa vurum biçimi değildir (Daş, 2006).

Türkiye’de duyguları fark etme ve ifade etme becerilerini birlikte araştıran sadece bir araştırmaya (Kuzucu, 2006) rastlanmıştır. Diğer çalışmalarda duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme duygusal zekâ başlığı altında (Göçet, 2006; Köksal, 2003), aleksitimi başlığı altında (Aydemir, 2010) ya da aleksitiminin toplam puanını elde etmek için kullanılan alt boyut olarak (Bağçı, 2008; Koçak, 2003; Sallıoğlu, 2002) ya da ayrı olarak (Boratav, Ataca ve Sunar, 2006) araştırmalarda yer almıştır. Kuzucu (2006), geliştirmiş olduğu duygusal farkındalık ve duyguları ifade etme psiko-eğitim programının üniversite öğrencilerinin bu becerilerini geliştirmede etkili olurken aynı öğrencilerin psikolojik iyi oluşlarını yükseltmede etkili olmadığı sonucuna varmıştır. Göçet’in (2006) 419 üniversite öğrencisi üzerine yaptığı araştırmada; duygularını ifade edebilen bireylerin stresle başa çıkmada daha aktif planlama yapabildiklerini, problemle ilgili rasyonel adımlar atabildiklerini, duygularının farkında olan ve onlardan yararlanan bireylerin de; çözüme yönelik dış yardım arama becerilerinin daha yüksek olduğunu bulmuştur. Köksal (2003), çalışmasında; ergenlerde mantıklı karar verme stratejisi ile duygusal zekânın alt boyutlarından kendi duygularını anlama, karşısındakinin duygularını anlama ve duyguların manipülasyonu arasında aynı yönde anlamlı bir ilişki bulmuştur. Aydemir’in (2010), çalışmasında duygusal farkındalık ve duyguları ifade etmede cinsiyete göre anlamlı fark görülmemiştir. Kadınların ve erkeklerin bu verileri birbirine yakın çıkmıştır. Bağcı (2008) tarafından üniversite öğrencileri üzerinde yapılan araştırmada Benlik saygısı düşük ve yüksek olan üniversite öğrencilerinin aleksitimi puan ortalamaları arasında önemli bir fark olduğu görülmüştür. Benlik saygısı düşük olan öğrencilerin aleksitimi düzeyleri benlik saygısı yüksek olan öğrencilerinkinden daha yüksek bulunmuştur. Sürekli kaygıları yüksek ve normal olan üniversite öğrencilerin aleksitimi puan ortalamaları arasında da önemli bir fark görülmüştür. Sürekli kaygıları yüksek olan öğrencilerin aleksitimi düzeyleri sürekli kaygıları normal olan öğrencilerin kaygı düzeylerine göre daha yüksek bulunmuştur. Durumluk kaygıları yüksek ve normal olan üniversite öğrencilerinin aleksitimi puan ortalamaları arasında anlamlı bir farkın olmadığı görülmüştür. Erkek ve kız üniversite öğrencilerinin aleksitimi puan ortalamaları arasında önemli bir fark görülmüştür. Erkeklerin aleksitimi düzeyleri kız öğrencilerinkinden daha yüksektir. Üniversite öğrencilerinin yaşa, ekonomik duruma ve kullanılan ele göre (sağ el, sol el) aleksitimi düzeyleri arasında ise anlamlı fark bulunmamıştır. Koçak’ın (2003) geliştirmiş olduğu duygusal ifade eğitimi programı etkili olmuş ve öğrencilerin aleksitimi düzeyini aza indirmiştir. Sallıoğlu (2002), araştırmasında üniversite öğrencilerin duygu ifade eden

sözcük ve deyimlere yükledikleri duygu yoğunluklarının farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Yeterlilik duygu kategorisinde aleksitimik olmayanlarda aleksitimik olanlardan; mutsuzluk ve kuşku duygu kategorisinde aleksitimik olanların duygu yoğunluklarının aleksitimik olmayanlardan daha fazla olduğu bulunmuştur. Boratav, Atmaca ve Sunar’ın (2006) üniversite öğrencileri ile yaptıkları çalışmada Türkiye’de olumlu ya da nötr duyguların (mutluluk, şaşırma) olduğu gibi ifade edilmesine izin verildiği görülmüştür. Korku, öfke ve üzüntünün saklanması ya da az gösterilmesi desteklenmiştir. Küçük görme ve iğrenme duygularının gülümseyerek ifade edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

2.2.4.Duygusal Farkındalık ve Duyguları İfade Etme ile Psikolojik İyi Oluş