• Sonuç bulunamadı

2.3. Kültür 33 

2.3.3. Kültür ile Psikolojik İyi Oluş Arasındaki İlişki 44 

Psikolojik iyi oluşu açıklayabilmek ya da ölçmek için yapılan çalışmalarda kültürel değerleri göz önünde bulundurmak gerektiği düşünülmektedir. Christopher (1999), kültürü dikkate almadan, evrensel bir psikolojik iyi oluş hali tanımlanmaya çalışılırsa bireysel kültürün dışında kalanların, etnik azınlıkların psikolojik iyi oluşlarına ilişkin açıklamalarda fazla risk alınmış olacağını belirtmektedir.

Ryff (1995), psikolojik iyi oluşun kuramsal yapısını oluştururken kültür değişkeninin de dikkate alınması gerektiğini düşünmüştür. Kendine odaklılığın belirgin olduğu kendini kabul ve özerklik boyutlarının bireysel kültürde/Batı kültüründe; başkaya odaklılığın belirgin olduğu diğerleriyle olumlu ilişkiler boyutunun ise toplulukçu kültürde/Doğu kültüründe öne çıkabileceğini belirtmiştir. Ryff, Lee ve Na (1995) Psikolojik İyi Oluş Modelinin farklı kültürlerde nasıl işlediğini görmek amacıyla Amerikalı ile Güney Koreli gençlerin psikolojik iyi oluş düzeylerini karşılaştırmıştır. Araştırma sonucunda Amerikalı gençlerin psikolojik iyi oluş faktörlerinden kişisel gelişim puanları Güney Koreli gençlerden daha yüksek çıkmıştır. Amerikan kültüründe benlik (self) kavramına çok önem verilmesine rağmen özerklik puanları düşük çıkmıştır. Fakat kişilerin kendilerine ilişkin atıfların (kendini kabul) daha olumlu olduğu görülmüştür. Güney Kore grubunda beklendiği gibi diğerleri ile olumlu ilişkiler puanı yüksek, kendini kabul ve kişisel gelişim puanları düşük çıkmıştır. Araştırmacılar bu sonuçları psikolojik iyi oluş kavramının kültürden kültüre değişiklik gösterebileceğinin delili olarak sunmuştur.

Christopher, (1992) Tayvanlı ve Amerikalı üniversite öğrencilerinin psikolojik iyi oluşlarını karşılaştırmıştır. Amerikalı öğrencilerin psikolojik iyi oluş düzeyleri Tayvanlı öğrencilerden daha yüksek çıkmıştır. Araştırmacı bu sonucun kültürel farktan kaynaklı olabileceğini tartışmış ve Ryff’in geliştirdiği psikolojik iyi oluş modelinin kültüre duyarlı olduğunu ifade etmiştir.

Christopher’a (1999) göre psikolojik iyi oluş faktörlerinden diğerleri ile olumlu ilişkiler toplulukçu kültüre daha yakın görünmektedir. Fakat içerik olarak yine de kültürel farkın olduğu düşünülmektedir. Çünkü sosyal ağ içerisinde kişinin kendini

nerede konumlandırdığı, ilişkiler arasındaki alış-veriş, duygusal yatırım kültüre göre değişebilmektedir. Bireysel toplumlarda birey, ilişki sürecinde kendi ihtiyacına duyarlılığına önem vermektedir. Toplulukçu kültürlerde ise birey, kendi ihtiyacından ayrışarak, karşı tarafın ihtiyacına odaklı ilişki yaşamaktadır. Amerikan toplumunda yetişen birinin ilişkilerinde bile kendi ihtiyaçlarına öncelik vermesi, öznel sınırlarını muhafaza etmesi Doğu kültüründe mesafeli duruşu, yabancılaşma olarak yorumlanabilmektedir.

Özerklik faktörü, Batı kültüründe en yaygın olan ve itibar edilen özelliklerden biridir. Batı psikolojisinde olduğu gibi bireysel kültürün tanımı ve idealleri içerisinde yer alan bir kavramdır. Fakat özerklik tanımının diğer kültürler ya da kadınlar için uygun olduğu açık değildir. Amerikalı ve Hindistanlı denekler arasında özerklik kavramının karşılaştırıldığı bir çalışmada (Shweder ve Bourne, 1984) özerklik, birey olma düşüncelerinin Hindistan halkı için karakteristik bir özellik olmadığı sonucu çıkmıştır. Japonya’da yapılan benzer bir araştırmada (Rosenberger, 1992), özerk olmak birey olmak, bağımsız olmak, sosyal normlardan sıyrılmak anlamında değil; toplumun, grupların, ilişkilerinin bir parçası olarak kendin olabilmek anlamını içermektedir. Yeni Gine’de yapılan bir araştırmada (Read, 1955) özerkliliğin karşıtı olarak tanımlanan uyumsamanın (conformity) Amerikan kültüründeki gibi küçümsenecek, güçsüzlük olarak alınacak bir özellik olmadığı belirtilmiştir. Hatta çoğu kültürde uyumsama olgunluk, güçlülük olarak algılanmaktadır (Akt: Christopher, 1999). Özetle ifade edilmesi gereken şey özerklik kavramının farklı kültürlerde de mevcut olduğu; fakat tanımın, yüklenen anlamın zamana, duruma göre değişebileceğidir. Yapılan bilimsel genellemelerde bunu göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır.

Çevre hâkimiyeti faktörü bireysel kültürün karakteristik özelliği olarak görülmektedir. Çevre hâkimiyetinde kişi karşılaştığı olumsuzlukla gerçekçi biçimde yüzleşir ve amacına ulaşmak için en uygun, mantıklı seçimleri oluşturmaya çalışır. Kontrolün kendinde olduğuna inanır ve ihtiyacına uygun çevre oluşturması desteklenir. Batı kültürü dışındaki kültürlerde bu inanç farklı algılanabilir. Tanrı, kader, mistik yaklaşımların yaygın olduğu bu kültürlerde çevre hâkimiyeti becerisinin Batı toplumlarından farklı olmasını doğal karşılamak gerekmektedir. Batı toplumlarında insanlar seçimlerini oluşturma ve seçim yapma becerisi üzerine motive edilirken; Doğu toplumlarında insanın kozmik âlemin küçük bir parçası olduğu, var olan âlemin

kurallarına karşı gelmemesinin, her şeyi olduğu gibi kabul etmesinin değerli olduğu vurgulanmaktadır (Christopher, 1992; 1999).

Yaşam amacı faktörü, bireysel toplumlarda da toplulukçu toplumlarda da önemli görülmektedir. İki toplum arasındaki fark, kişinin “Yaşamımın anlamı nedir?” sorusuna cevap ararken kullandığı referanslar ve kendine yüklediği anlamdır. Doğu kültüründe yaşamın amacı kaderci, kozmik bakış açısı ile oluşturulur. Hatta yaşam amacı kişi doğmadan belli olabilmektedir. Dogmatik yaklaşım belirleyici olabilmektedir. Batı dünyasında ise kişi kendi yaşam amacını kendi belirler. Bunun için çaba gösterir, sorular sorar, bireysel seçimlerde bulunur. Modern dünyada da böyle olması gerektiğine inanır (Christopher, 1992; 1999).

Kişisel gelişim kişinin kendini geliştirmesi, potansiyelini en üst düzeyde kullanabilme çabasına devam etmesidir. Aydınlanma dönemi ile birlikte temelleri atılan kişisel gelişim Romantizm akımından da etkilenmiştir. Örneğin Aydınlanma çağında Locke, insan zihninin boş bir levha olduğunu ve gelişimle ilgili öğretileri öznel biçimde levhalara yazdığında kişisel gelişimin de başladığını ifade etmiştir. Bu açıdan bakıldığında içinde yaşanılan kültürün kişisel gelişime dâhil olduğu görülmektedir. Öte yandan Romantik gelenekte de benzer bir anlayış vardır. Kişi, içses kazanmaya çalışmalıdır. Romantikler için öz, dışsal engellere karşı kendini ifade etmek için mücadele etmek zorunda olan içsel güçtür. Bu görüş kökleşmiş Amerikan kültürünün evlilikten iş dünyasına kadar her alanında hâkim olan bir görüştür. Kişi gelişimini kendi içinden alır (Christopher, 1992; 1999).

Kendini kabul faktörü ile kültür arasındaki etkileşime göre toplulukçu kültür içerisinde kendini kabul, bireysel odaklı değil; grup içine yayılmış biçimdedir. Bu, ‘kendini kabul toplulukçu kültürde yaşanmaz’ ya da ‘kendini kabul psikolojik iyi oluşun bir boyutu değildir’ anlamına gelmemektedir. Sadece, kendini kabul algısına referans olan ahlaki vizyonun Batı kültürüyle bağlantılı olduğunu dikkate almak gerekir. Christopher’a (1999) göre psikolojik iyi oluşun kuramsal çalışmalarında kendini kabul açıklamalarında tanımlar ayrıntılı yapılmamıştır. Çünkü Batı toplumu dışındaki bir toplumda yaşayan biri, hayatın merkezine öncelikli olarak kendini koymadığı için; kendinin öncelikli değerin olmadığı bir toplumda kendini kabulün nasıl tanımlanacağı önemli bir konudur. Bunun yanında hangi duygu, düşünce ve davranışlarını kabul

edeceği, bunların o toplumda ne anlama geldiği sorgulanması gereken bir durumdur. Toplulukçu kültürde kişi kendini dışsal değerlere göre değerlendirmekte ve kabul etmektedir.

Ryff’in geliştirmiş olduğu psikolojik iyi oluş modelinin kültür ile ilişkisini tartışan Christopher, (1999) Batı tarihi ve kültürü ile oluşturulan psikolojik iyi oluş tanımının diğer kültürler için de geçerli olduğunu, incelemeden kabul etmenin büyük bir yanlış olacağını belirtmiştir. Toplulukçu kültürde “iyi” olarak nitelendirilen bir özellik bireysel kültürde “kötü” olarak tanımlanabilmektedir. Bu yüzden, bireysel kültürde geliştirilen iyi oluşun teorisi ve ölçümü Doğu kültürünün değerlerini ve yargılarını yansıtabilse de Doğu toplumları farklı olan bu tanımlamaları kendi kültüründe düzenlemelidir. Batı kültürünün anladığı psikolojik iyi oluş diğer kültürlere aktarılırken yanlış anlaşılma, yanlış aktarma risklerinin de olduğunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Aksi takdirde insanların psikolojik iyi oluşlarını anlamaya çalışırken büyük yanlışlar yapılabilir.

Kültür ile psikolojik iyi oluş arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalara (Bettencourt ve Dorr, 1997; Dinnel, Kleinknecht ve Matsumi, 2002; Henderson, Byrne, Duncan-Jones, Scot ve Adcock, 1980; Kim, Kasser ve Lee 2003; Kitayama, Markus ve Kurokawa, 2000; Kwan, Bond ve Singelis, 1997; Norasakkunkit ve Kalick, 2002; Okazaki, 1997) incelendiğinde, psikolojik iyi oluş düzeyinin kültür ya da benlik kurgusu biçimine göre farklılaştığı görülmektedir. Asya kökenli Amerikalı ve Beyaz Amerikalı üniversite öğrencilerinin karşılaştırıldığı çalışmada ilişkisel benlik kurgusu yüksek olan Asya kökenli Amerikalıların, bu boyutta düşük puana sahip Beyaz Amerikalılardan daha yüksek düzeyde sosyal kaygı yaşadığı görülmüştür (Okazaki, 1997). Amerikalı ve Hong Konglu üniversite öğrencilerinin karşılaştırıldığı çalışmada, bağımsız benlik kurgusuna sahip Amerikalı öğrencilerin özerklik ve bireysellik duygusunun onaylanması psikolojik iyi oluşu artırırken; ilişkisel benlik kurgusuna sahip Hong Konglu öğrencilerde diğerleri ile olumlu ilişki kurma psikolojik iyi oluşu artırmaktadır. Aynı araştırmada bağımsız benlik kurgusuna sahip bireylerin psikolojik iyi oluş düzeyi benlik değeri tarafından, ilişkisel benlik kurgusuna sahip bireylerin psikolojik iyi oluşu ise ilişki uyumu tarafından yordanmıştır (Kwan, Bond ve Singelis, 1997). Benzer bir sonuç Bettencourt ve Dorr (1997)’un araştırmasında görülmüştür. Bu araştırmada iyi oluş ve toplulukçu kültür arasındaki ilişkide ilişkisel benlik değerinin ve

sosyal desteğin rolünün önemli olduğu vurgulanmıştır. Kitayama, Markus ve Kurokawa (2000) Amerikalılar için iyi oluşun bağımsızlık ve kişiler arası ayrışıklıkla ilgili olduğunu; Japonlar için ise ilişkisellik ve kişiler arası ilişkisellikle özdeşleştirildiğini saptamışlardır. Asya kökenli Amerikalı ve Avrupa kökenli Amerikalı üniversite öğrencilerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada, Asya kökenli öğrencilerin ilişkisel benlik kurgusu, Avrupa kökenli öğrencilerin ise bağımsız benlik kurgusu puanları daha yüksek çıkmıştır. Sosyal kaçınma, duygusal sıkıntı ve negatif değerlendirilme korkusunun ilişkisel benlik kurgusu ile pozitif; bağımsız benlik kurgusu ile negatif ilişki gösterdiği saptanmıştır (Norasakkunkit ve Kalick, 2002). Benlik kurguları ile sosyal kaygı semptomları arasındaki bu ilişki Amerikan ve Japon üniversite öğrencileri ile yapılan kültürler arası bir başka çalışmada da desteklenmiştir (Dinnel, Kleinknecht ve Matsumi, 2002). Kim, Kasser ve Lee (2003), tarafından Kuzey Koreli ve Amerikalı üniversite öğrencileri ile yapılan bir çalışmada bağımsız benlik kurgusu ile psikolojik iyi oluş pozitif ilişki göstermiştir. Bağımsız benlik kurgusu, psikolojik iyi oluşun temel özelliklerinden olan kendini gerçekleştirme, gelişime açık olma ve mutluluk düzeylerini yordamıştır. Buna karşın araştırmacılar ilişkisel benlik kurgusunun bir özelliği olarak görülen ilişkisellik faktörünün iyi oluşu güçlendireceğini belirtmişlerdir. Bu araştırmacılara göre kişi olumsuz yaşam olayları ile karşılaştığı zaman kuvvetli sosyal bağlar patolojik semptomların ortaya çıkmasına karşı koruyucu işlev görmektedir (Henderson, Byrne, Duncan-Jones, Scot ve Adcock, 1980). Bağımsız benlik kurgusu ile nevrotizm arasındaki ilişkinin daha yüksek olduğu ileri sürülmektedir (Kwan, Bond ve Singelis, 1997).

İlişkisel benlik kurgusu Afrikalı, Asyalı ve Latin Amerikalılarda psikolojik problemleri negatif yönde yordarken, yaşam doyumunu pozitif yönde yordamıştır (Sinha ve Verma, 1994). Buna karşın, Avrupalı ve Asya Amerikalı’larda ilişkisel benlik kurgusu arttıkça psikolojik problemler de artmıştır. Özellikle Avrupalı-Amerikalılarda ilişkisel benlik kurgusu psikolojik problemleri pozitif yönde, yaşam doyumunu negatif yönde yordamıştır (Norasakkunkit ve Kalick, 2002; Okazaki, 1997). Bu durumda, toplulukçu toplumlarda ilişkisel benlik kurgusuna sahip olma ile psikolojik iyi oluş arasında pozitif ilişki beklenebilir. Bireysel toplumlarda ise ilişkisel benlik kurgusuna sahip olmak hem pozitif hem de negatif ilişki gösterebilmektedir. Bu beklenti içerisinde olunmasının en önemli nedeni iki benlik kurgusuna daha önce ifade edilmiş olan karakteristik özellikleridir.

Kültür insan davranışına etkisini o toplumda yaygın olan din üzerinden de gerçekleştirmektedir. Diener, Tay ve Myers (2011), dindarlık ile iyi oluş arasındaki ilişkiyi incelemek için yürüttükleri çalışmada sosyo-ekonomik koşulları kontrol altına aldığında dört büyük din içinde geçerli olan dindarlık ile iyi oluş arasında pozitif yönde beklenenden az bir ilişki bulmuştur. Bu ilişkiye sosyal destek, saygınlık hissi ve yaşamın anlamı aracılık etmiştir. Dindar olan ülkelerde din iyi oluş düzeyi ile ilişkili çıkarken; dini hassasiyeti az olan ya da hiç olmayan gelişmiş ülke insanlarının iyi oluş düzeyleri farklılık göstermemiştir.

Özetle, yurt dışında yapılan araştırmalar göstermiştir ki psikolojik iyi oluş kültürel farklılığa dolayısıyla da benlik kurgusu farklılığına göre değişmektedir. Toplulukçu kültür ve bu kültürde daha yaygın olduğu düşünülen ilişkisel benlik kurgusu ile psikolojik iyi oluş arasında negatif ilişki, bireysel kültür ve bu kültürde daha yaygın olduğu düşünülen bireysel benlik kurgusu ile psikolojik iyi oluş arasında pozitik ilişki görülmüştür.

Türkiye’deki ilgili literatüre bakıldığında benlik kurgusu ile psikolojik iyi oluş arasında ilişki olduğunu ortaya koyan araştırmalar bulunmaktadır. Türk üniversite öğrencileri ile yapılan bir çalışmada (Cirhinlioğlu, 2006), ilişkisel benlik kurgusu ile depresyon, kaygı, olumsuz benlik algısı ve diğerleriyle olumlu ilişkiler kurma arasında pozitif yönde anlamlı, özerklik ile negatif yönde anlamlı ilişki görülmüştür. Bağımsız benlik kurgusu ile depresyon, kaygı, somatizasyon, düşmanlık ve olumsuz benlik algısı ile negatif ilişki görülmüştür. Diğer bir ifadeyle ilişkisel benlik kurgusu özellikleri arttıkça psikolojik sağlık göstergeleri azalmakta, fakat diğerleri ile olumlu ilişkiler artmaktadır. Bağımsız benlik kurgusu özellikleri arttıkça psikolojik sağlıkla birlikte özerk davranışlarda bulunma eğilimi de artmaktadır. Türk üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir diğer çalışmada (Güler-Edwards, 2008) da hem ilişkisel benlik kurgusunun hem de bireysel benlik kurgusunun psikolojik iyi oluşu birbirine yakın derecede ve pozitif yönde yordadığı görülmüştür.