• Sonuç bulunamadı

CEVAP ANAHTARI

B. Kuzey Batı Türkçes 1. Karaden z-Hazar Grubu

14. DİL İLİŞKİLERİ VE TÜRKÇENİN DÜNYA DİLLERİNE ETKİSİ

14.2. Türkçenin Dünya Dillerine Etkisi

Türk d l le yazılı belgeler yaklaşık 1500 yıl önces ne; Göktürk Kağanlığı dönem ne uzanır. Ancak bundan önce de Türk d l n n uzun b r geçm ş olduğu komşu kültürler n d ller nde veya belgeler nde korunmuştur.

Yazıyı bulan ve bu yazı s stem yle b ze hayl met n bırakan lk kültür Sümer kültürüdür. Bu kültürün d l ne a t met nler n ncelenmes sonucu, Sümerce olmadığı b l nen kel melerden 168 kadarının Türkçe kökenl kel me olduğu tar hî ses denkl kler yle ortaya konmuştur. (Kaynak: Osman Ned m Tuna, Sümer ve Türk D ller n n Tar hî İlg s ve Türk D l n n Yaşı Meseles , Türk D l Kurumu Yayınları, Ankara 1997). Mesela dar-kel mes n n Türkçe yar- “ k ye ayırmak”, d b dar-kel mes n n y p “ p”, g ş g’ n eş k “kapı”, gud’un ud “öküz, sığır” olduğu anlaşılmıştır. Elbette bu kel meler Türkçen n yaklaşık 3000-4000 yıl önces ne a t “Ana Türkçe” veya “İlk Türkçe” ded ğ m z dönemler ne a t olmalıdır.

Esk Türkçe adını verd ğ m z ve Türkçe yazılı met nlere dayanan dönemden başlayarak bu güne kadar Türk halklarının ve Türk d l n n çok gen ş b r coğrafyada, farklı topluluklar hâl nde yerleş k veya hareketl olarak var olduklarını görürüz. Tar hî ve günümüzdek yerleş mler b r araya get rd ğ m zde Türk d l n n kuzeydoğu S b rya’dan kuzey H nd stan’a, Ç n’ n çler nden bütün Orta Asya, Ön Asya, Anadolu, Yunan stan yarımadası ve Balkanları ç nde alarak V yana önler ne, Deşt- Kıpçak d ye b l nen Kuzey Karaden z düzlükler nden İd l ırmağı boyunda Moskova yakınlarına, Irak ve Arap yarımadası dâh l olmak üzere Mısır’dan Fas’a kadar uzanan Kuzey Afr ka topraklarına yayıldığını söyleyeb l r z. Bu çok gen ş coğrafyada yüzyıllar boyunca onlarca halkla ç çe yaşayan Türk d l , bu halkların d l nden b rçok kel me derlem ş ve b rçok kel mey ve d l özell ğ n de bu d llere kültürlere aktarmış, taşımıştır.

Türkçen n yazılı olmadığı dönemlerde Sümerceyle olan l şk ler nden yukarıda bahsetm şt k. Y ne yazılı dönem önces nde ve sonrasında F n-Ugor d ller yle Türk d ller arasında temas ve alışver ş olduğu b l nmekted r.

Yazılı dönem önces nde Samoyed d l ne g ren yur “yüz” kel mes , Türkçen n Batı Hun kolundan alınma olduğu b l nmekted r.

katrán “katran”, kavuk “kavuk”, dalma “lahana dolması”, kurban “kurban”, penczere “pencere” vs. (Nac ye Güngörmüş, “Macarcadak Türkçe Kökenl Sözcüklerde Anlam Değ şmeler ve Anlam Kaymaları”, Türkçen n Dünya D ller ne Etk s (29-30 N san 2004), Akçağ Yayınları, Ankara 2004, 179-200).

Yazının kullanılmaya başladığı dönem, ms.8.yüzyıldan t baren, Türkler n daha hareketl olduğu, yazılı met nler sayes nde kültürel l şk ler n n daha ayrıntılı tak p ed leb ld ğ b r dönemd r. 8.-10. Yüzyıllarda Türkçen n Ç nce, Soğdca, Toharca ve Moğolca g b d llerle olan teması daha ayrıntılı b l nmekted r.

En öneml met nler olan Kült g n ve B lge Kağan yazıtlarının b rer yüzler n n Ç nce olması, Türkler n Ç nce le temaslarının dereces n göstermekted r. Türkçeye Ç nceden g ren nc , mantı, çay, s n “mezar”, tayfun vs. g b b rçok kel me vardır. Ç ncedek Türkçe ödünçlemeler tesp t etmek se Ç n yazısının özell ğ nden dolayı güç b r şt r. Son zamanlarda yapılan b r araştırmada Ç ncede Türkçe kökenl veya Türkçe üzer nden geçm ş 300 kadar kel me tesp t ed lm şt r. Bunların b r kısmı Hun dönem nden g rm ş kel me veya unvanlar, b r kısmı se sonrak dönemlerde g rm ş kel melerd r.

à wūchì “Danışma bürosu” < Tü. Ayruçï; bā’érsī “pars” < Tü. Bars; à dēng nínglí “Ay tanrısı” < Tü. aï-tängr ; bùérhūtì “Kartal” < Tü. Bürküt; dēnglì “Gök, lah” < Tü. Tängr ; kèdūn “Hatun, Hükümdar eş ” < Tü. Qatun;

sū “Su” < Tü. Su; wūshākè “Küçük” < Tü. Ušaq vs.

Türkçen n Orta Asya’da yoğun temas hâl nde olduğu d ller arasında Soğdca, Toharca Sanskr tçe g b H nt-Avrupa d l a les ne mensup d llerden bahsed lmel d r.

Uygur Türkler n n 8. Yüzyılın sonlarından t baren Sogd alfabes n ve bu alfabeye dayalı Uygur alfabes n kullandıkları görülür. Yen g r len Man he zm ve daha sonra Turfan bölges nde yayılan Bud zm tes r yle bu

nanışların temel k tapları Türkçeye çevr lm ş, b rçok kavram Ç nce ve Sanstkr tçeden Türkçeye geçm şt r.

Soğdçanın uştmah “cennet” kel mes Türkçede uçmak olarak yüzyıllar boyunca yaşamış, sonra yer n

MoğolcaTürkçen n yoğun kültürel temas hâl nde olduğu d ller n başında Moğolca gel r. Moğolca le Türkçen n Altay d l a les n n k üyes oldukları, dolayısıyla genet k olarak akraba oldukları görüşü yaygındır. Bu görüşe karşı çıkan, bu k d l arasındak ortaklıkların k toplumun yüzyıllardır süren komşuluklarından kaynaklandığını dd a edenler de vardır. Moğolca le Türkçe arasında genet k akrabalık olsa b le, k d l arasında y ne kel me ve d lb lg sel unsur alışver ş olmuştur. Göktürkçe ve Esk Uygurca dönem nde son derece sınırlı olan bu ödünçlemeler, 13. yüzyıldan t baren Moğolların yayılmasıyla b rl kte çoğalmıştır.

Bugünkü Türkçede kullanılan ağa, kaburga, karanu “karanlık”, kurultay, maral, nöker, sadak, ser n, s c m, teps g b kel meler Moğolcadan ödünçlemed r.

Asuru “çok, fazlasıyla”, basa “y ne, tekrar”, tetürü “ama, bununla b rl kte”turkaru “da ma, aralıksız” g b edatlar Türkçeden alınma. veya kullanımını sınırlandırmıştır. Türkler İslam yet le Maveraünneh r bölges nde karşılaştıklarında Arapça artık çok güçlü b r devlet, edeb yat ve b l m d l d . Arapça hızla yayıldığı esk Pers mparatorluğu bölges nde Farsçayı sınırlı b r konuşma d l durumuna tm ş, hatta Farsça unutulmaya başlamıştır.

Türkler de İslam kültür da res ne g rd kten sonra Arapçanın yoğun etk s nde kalmışlar, Soğd temell Uygur yazısından büyük ölçüde Arap yazısına geçm şler; d n n temel kavramlarını Arapçadan almaya başlamışlardır. Ancak, Müslüman Araplar, Türkler askerî açıdan büyük b r yen lg ye uğratamamışlar; bu

20

21

22

23

l şk denk kuvvetler n zaman zaman karşıtlığı, zaman zamanda tt fakı şekl nde sürmüş; Türkler kend s yas yapılarını kaybetmeden, Karahanlı devlet yönet c ler n n Müslümanlığı seçmes yle k tlesel olarak d n değ şt rm şlerd r. Bu sayede Türkçe kend bağımsızlığını korumuş, gerekl kültürel/d n unsurları almakla yet nm şt r. İlk Müslüman Türk hakanından yaklaşık yüz yıl kadar sonra tel f ed len Kutadgu B l g s ml s yasetname, İslam kültürünü ve felsefes n özümsem ş, yeter kadar Arapça unsuru ödünçlem ş, ancak kend yapısını da korumuş b r d l n şaheser d r.

İlk Müslüman Türkler n bu yen d n Farsça konuşanlardan öğrend ğ söyleneb l r. İslam yet’ n temel d n kavramlarından olan salât yer ne Far. namâz, vudû yer ne Far. abdest, savm yer ne Esk Far. oruç.

Yüzyıllar boyunca Allah yer ne tanrı (tanrı teala vs.), cennet yer ne uçmak, cehennem yer ne tamu g b kel meler kullanılmıştır.

Farsçanın Türk sultanların h mayes nde hızla b r edeb yat d l olarak d r lmes sonucu bütün Ön Asya’da Farsça b r edeb yat ve kültür d l olarak gel şm ş, yayılmıştır. Türk nüfusun bu bölgede daha çok anad l Farsça olan halklarla yanyana yaşaması, İslam kültürüne a t b lg ler n doğrudan Arapçadan değ l de Farsçadan aktarılmasına yol açmış; b rçok Arapça sözvarlığı Farsçadak b ç m ve anlamıyla Türkçeye geçm şt r. Bu aynı zamanda Farsça kel meler n de Türkçeye g rmes anlamına gel yordu. Farsçayla bu yakın temas sadece sözvarlığını etk lemem ş, H nt-Avrupa d ller ne özgü b rleş k cümle yapısının Türkçede yayılmasına yol açmıştır.

Türkçe, kaynak d l olarak Arapça ve Farsçadan kel me devş rmeye 19. Yüzyılın sonuna kadar devam etm ş;

yüzlerce Arapça ve Farsça kel me, bu sefer Türkçede kazandıkları b ç m ve anlamlarıyla Balkan ve Avrupa d ller ne geçm şt r.

Türkler n başlangıçta t baren Ön Asya, Arab stan ve Kuzey Afr ka bölgeler nde yönet c olmaları, doğal b r sonuç olarak Türkçen n bu bölgedek d ller üzer nde etk le olmasına yol açmıştır. Farsçada ve b lhassa konuşma Arapçasında bulunan b nlerce kel me bu yoğun etk leş m n sonucudur.

14.2.3. Türkçe - Farsça

Günümüz Farsçasında kullanılan yüzlerce Türkçe kel meden b rkaç örnek: beyrak “bayrak”, başlok

“başlık, şapka”, batlak “bataklık”, boşkab “yemek kabı, tencere”, kaşok “kaşık”, olgu “örnek, nümune (<

ülgü)”, omaç “b r tür yemek”, hacıyatmaz, yatakan “motor p ston yatağı”, yardankol “sıradan k mse, avam (<yaradan kulu)”, yagî “serkeş, eşkıya”, yaşmak “örtü”, yedek, yedek keş den “yedek çekmek”, yeralmas

“yer elması”, yağma “yağma” vs.

Türkçe sıfatf l tabanları kerde, dâden g b yardımcı f l le f lleşt r l r: ag rlam ş kerden “ağırlamak, saygı göstermek”, baglam ş kerden “bağlamak”, baş-kanat dâden “desteklemek”, başlam ş kerden “başlamak”, küç dâden “çaba göstermek”, yulma kerden “yolmak” vs. al ş değ ş, al ş v r ş “alış ver ş”, b zek dûzek

“bezek süs”, çakar çukur “çakır çukur” vs.

Türkçe, Farsça kel meler n Balkan ve Avrupa d ller ne taşınmasında da aracı olmuştur.

14.2.4. Türkçe - Arapça

Arapçadan Türkçeye yüzlerce kel me g rm şt r. Bunların büyük b r kısmı b lg ödünçlemes türünden d n ve b l m alanına da r kel melerd r. Medreselerde eğ t m n Arapça yapılması, badet d l n n Arapça olması Türkler ve bütün Müslüman aydınlar ç n Arapçayı zorunlu hâle get rm ş, yüzlerce Arapça kel me ve tab r İslam meden yet n n ortak unsurları olarak d ğer halkların d l ne yerleşm şt r.

Türklerle Arapların b n seney aşan kültürel temasları sonucunda elbette Türkçeden de Arapçaya kel me ve tab rler g rm şt r. Kur’an-ı Ker m’de geçen gasak ~ gassâk ( < Türk. Kusuk, kusmuk), gulâm (< Türk.

oğlan veya kulun), talâk (< Türk. tul, tulak “boşanmış”) g b kel meler n Türkçe kökenl olduğu ler sürülmüştür.  Bunun dışında esasen sadece yazı d l olarak kullanılan “Fas h Arapça”da çok fazla sayıda Türkçe kel me bulunmaz. “Amm Arapça”da, yan konuşma Arapçasında se yüzlerce Türkçe kel me bulunmaktadır. Bunların öneml b r kısmı madd kültür unsurları, dar ve askerî ter mler, günlük hayata da r tab rlerd r.

Halk Arapçasına sözvarlığı unsurları yanında d lb lg s unsurları da g rm ş, Türkçe eklerle yen kel meler üret lm şt r.

Örnekler: açıg, aşş “aşçı”, alay, alaşvareş “alışver ş”, altun “altın”, arabaj “arabacı”, arkadaş, avantac , ayag, bahş ş, baluk “balık”, baltac “öncü, em r er ”, başağa, başşavuş “baş çavuş”, bayrak, barakat varsen

“bereket vers n”, b çak “bıçak”, boyac , cezme ~ cuzma “ç zme”, da’vac “davacı”, dem r, aczaç “eczacı”, eld ven ~ ld ven “eld ven”, gecel k, gözlük ~ kuzluk “gözlük”, gmarç ~ cumrukş “gümrükçü”, h şmâssa

“h ç olmazsa”, saçak “saçak”, sagsal m, sabrak “süpürge”, s nc tâk “Süngü tak!”yagneş ~ yagm ş “yanlış”, yûzbaş “yüzbaşı” vs.

Bu b rkaç örnekten Arapçanın muhtel f d yalektler nde kullanılan Türkçe kel meler n genel n tel kler bell olmaktadır. Bunlar daha çok madd kültür unsurlarıyla lg l , b r kısmı se dar ve asker term noloj ye a tt r.