• Sonuç bulunamadı

duyulmadan kalacak ve tamamen unutulacaktır.”

Özell kle d l n yapı taşlarından olan kel meler n et ketlenme sürec tam da bu d l-toplum l şk s n yansıtmaktadır. Kel meler toplumun kabulü doğrusunda yen anlamlar kazanır; anlam demetler nden bazı anlamları kaybeder veya kazanır; başka b r anlama geçer ya da tamamen o d l konuşan toplumun hayatından çıkar. Türk D l Devr m bu uzlaşıma çok güzel b r örnekt r. O dönemde Türkçeye yen kel meler kazandırmak amacıyla b rçok kel me ortaya çıkarılmış, esk kabul ed len Arapça ve Farsça kel meler se d lden çıkarılmaya çalışılmıştır. Toplum bu yen ortaya çıkarılan kel meler n ç nden bazılarını kabul

6

ederken sonradan üret len kel meler n b rçoğunu se kabul etmem şt r ve bu kel meler bugün sadece o dönem hazırlanan Türkçe sözlükte kalmıştır. Bunun en büyük sebeb se toplumun o kel meler üzer nde b r uzlaşı göstermemes d r.

Tar h boyunca bütün nsanların aynı d l kullanarak anlaşmalarını sağlamak ç n yapay d ller de ortaya konulmuştur. “Esperanto (Polonyalı Doktor L.L. Zamanhof), Volapük (J.M. Schleyer), Ido (Fransız Le de Beaufront), Un versal, Occ dental, Bâlîben g b bazı yapay d ller oluşturulmuş ancak nsanlığın ırkî ve m llî k ml kler açısından farklılık arz eden yapısıyla uyuşmadığı ç n doğal olarak çok yaygın b r kullanım alanı bulamamışlardır.” (İlhan, 2012: 1520.) Hem Türk D l Devr m hem de yapay d llerden elde ed len deney m göstermekted r k b r d l n veya kel men n toplum tarafından kabul ed leb lmes ç n b r toplumsal uzlaşı şarttır. Yan o toplumun m llî ve toplumsal özell kler ne uyması gerekmekted r.

4.4. Dil ve Toplumsal Uzlaşı

Toplumların b rl ktel k süreçler d l sayes nde oluşmakta ve y ne d l sayes nde devam etmekted r. “Her nsan ötek nsanlarla b rl kte yaşamak zorunda olduğundan, başlangıçtan ber nsanlar aralarında topluluklar kurmuşlar, yasalar koymuşlardır. Bu topluluklar da sonrak toplumların düzenl , yasalı yaşamını hazırlamıştır.” (Akarsu, 1998: 44.) D l de nsanların bu b rl kte yaşamalarını sağlayan temel yapı taşıdır. Çünkü toplumu oluşturan b reyler toplumu oluşturan bütün ögeler d l sayes nde şleyerek nes lden nes le aktarmaktadır. D l ve toplum b rb r nden ayrılmaz b r bütündür. Çünkü d ller toplumların ruhsal özell kler sonucu oluşurlar ve bell sınırlar ç nde lerlerler. İnsan topluluklarını en doğru anlamanun yolu y ne d l anlamaktan geçer (Akarsu, 1998: 45.).

D ller, dünyanın her yer nde başkadır. B r çocuğun b r d l öğrenmes kazara ç nde doğduğu toplumla alakalıdır. Yan nsanoğlunun d l öğrenme sürec kalıtımsal özell kler le değ l ç nde doğduğu toplumla doğrudan alakalıdır. Bugün Türkçe konuşan b zler Türk genler ne sah p olduğumuz ç n değ l, Türkçe konuşulan b r toplumda doğduğumuz ç n Türkçe konuşarak hayatımızı dame ett rmektey z. Eğer d l öğrenme sürec nde genler etk l olsaydı bugün dünyanın b rçok yer nde Türkçe b lmeyen Türk kökenl lerle karşılaşmayacaktık.

D ller arasındak en bar z fark se nesnelere ve kavramlara farklı et ketler takmalarıdır (Deutscher, 2013:

17). Ç çek kel mes her b r d lde farklı et ketlense de y ne de görüntüsü ve kokusu hoş olmaya devan edecekt r. İs mlere ve kavramlara takılan et ketler a t oldukları kültürün keyf ne göre b ç mlend r lmekted r. Burada keyf l kten kasıt lk olarak F. D. Saussure tarafından ortaya atılan d l n keyf l k (arb trar ness) lkes d r. Yan ses kavrama bağlayan bağın keyf olması, b r nedene bağlı olmamasıdır. Ç çek et ket Türk toplumu tarafından toplumsal b r uzlaşı le o nesneye yapıştırılmıştır. Keza d ğer d llerde kend d l kuralları çer s nde bu nesneye ad verm şlerd r. Bunların her b r o toplum

çer s nde cereyan eden b r süreçt r. Bu süreç b tt ğ nde se d l n ölümü g b b r durum ortaya çıkacaktır.

B r d l Konuşan toplum çer s nde de farklılaşmalar olacaktır. Ağız (d alect) ded ğ m z bu olgu da o toplumların zeng nl ğ n n gösterges d r. “Her d lde yan yana yaşayan b rçok ağız bulunur. Bunlar b rb rler nden bağımsız olarak gel şmeye devam ederler. Ancak toplum ç l şk ler arttıkça ağızlardan b r

“ortak ağız” hâl nde, d ğerler nden de k m özell kler alarak gel ş r.” (Devel : 2013, 44.) Ortak ağız hâl ne gelen bu ağıza prest j ağız da den lmekted r. D ğer ağızlar da kend bölgeler nde konuşulmaktadır. Lâk n prest j ağızın d ğer ağızlara karşı b r üstünlüğü de bulunmamaktadır. Buna rağmen özell kle telev zyon ve nternet n yayılması le prest j ağızın d ğer ağızlar üzer nde b r üstünlüğü olmaya başlamıştır. Bu tarz k tle let ş m araçlarında genell kle prest j ağız konuşulmaktadır. İşte bu k tle let ş m araçlarını kullanan b reyler de yavaş yavaş kend ağız özell kler n kaybed p prest j ağıza doğru evr lmekted rler. B r d l n ağızları yöresel çeş tl l ğ n yansıtılması bakımından büyük önem arz etmekted r. Bu varyantlarda da b zler b r toplumsal etk le karşılaşmaktayız. Bu da göstermekted r k toplum ve dolayısıyla kültür b r d l şek llend rmede –d l n z n ver dğ ölçüde- büyük önem arz etmekted r.

4.5. Dil Ölümü

B r d l dışarıdan b r müdahaleye maruz kalmaz ya da o d l konuşanların sosyoekonom k, kültürel ve s yas yapılarında b r değ şme olmazsa o d l öneml b r ölçüde yaşamaya devam eder (Karabulut, 2005:

34.). Yan o d l yaşamaya devam eder ve ölme g b b r tehl ke le karşılaşmazdı. Buna karşın toplumsal yapılar durağan değ ld r. Bu sebeple de d ller değ şmeye; çler nden yen lehçeler meydana gelmeye ve de kend s nden baskın toplumlarla karşılaştığında se ölmeye başlar. Bu değ şmeler dünyadak d ller n

2. “O d l kullanan toplumun konuşmayı unutması le değ l, toplumsal ve s yasal sebeplerden dolayı o d l n (esk d l n) başka b r baskın d l (yen d l) tarafından zaman çer s nde yavaş yavaş kullanım dışına t lmes ve etk s zleşt r lmes le açıklanır” (A tch son 1981: 209’dan aktaran Karabulut, 2005:

35.).

D l ölümünün daha sık görüldüğü durum, b r d l n baskın b r tarafından kullanım dışına t lmes şekl nde olmaktadır.

D ller n tehl keye düşmes nde şu beş faktörün etk l olduğunu söylemekted r:

1. Demograf k etkenler; doğal felaketler 2. Savaş ve soykırımlar

3. Sosyal etkenler

4. Kültürel, ekonom k ve pol t k baskınlık

8

5. K tle let ş m araçları (F shman 1991’den aktaran Cerny: 52; Cyr stal, 2000.).

Görüldüğü üzere toplum kend baskın özell kler n -toplum olma özell ğ n kaybetmeye başladığında d l n de yavaş yavaş kaybetmekted r. Yukarıda da bahsed ld ğ üzere d l-toplum l şk s b rb r nden ayrılmaz olarak şley şler n devam ett rmekted r.

Karabulut (2005) çalışmasında d l ölümler n n sebepler n şu şek lde özetlemekted r:

1. Savaş̧, soykırım ve sonuçta gelen göç̧;

2. Göç̧ esnasında ver len nsan kaybı ve az b r nüfusla güçlü̈ b r d l n bünyes ne yerleşmek;

3. Başka b r d l n bünyes nde sığınmacı (b r nev sürgün) hayatı yasamak zorunda kalmak;

4. Ulaşanların b r kısmını yaslıların, kadınların ve vasıfsız nsanların oluşturması;

5. Azınlık ps koloj s n n tes r le sürgünde yaşanan paradoks;

6. Fak rl k ve şs zl ğ n get rd ğ yasama zorluğu ve ekmek kazanma davasının daha öneml olması;

7. Baskın d l n, ş bulmak ve ş çevreler nde tutunab lmek ç n öğren lme ve kullanılma gereğ ; 8. Eğ t m ve medya d l n n baskın d lde olması;

9. Ana d l n öğretmede karşılaşılan madd zorluklar (okul ve kuruluş eks kl ğ );

10. Baskın d l n dayanılmaz caz bes . (Karabulut, 2005: 32-33.)

D l ölümü, gerek son konuşan k ş n n ölümü gerekse de yukarıda özetlenen sebeplerden olsun ortada b r toplumun yok olması durumu vardır. D l ve toplum arasındak l şk şte bu kadar ç çed r. Bugün se o d l zaten d nî r tüellerde toplum tarafından kullanılmakta d . Bundan dolayı tam anlamıyla ölmüş b r d l sayılamaz. Eğer k b r d l d nî veya yüksek zümre tarafından kullanım alanına sah pse o d l de ölmez.

Kur’an-ı Kerîm’ n yazıldığı d l olan Arapça da bu statüded r. Arapçayı Müslümanlar badet ederken kullanacağı ç n Arap toplumuna yukarıda saydığımız sebeplerden b r olduğu takd rde b le Arapça y ne yaşamaya devam edecekt r.

4.6. Dilin Millet Hayatındaki yeri

Daha öncek ün telerde d l n tanımıyla alakalı verd ğ m z b lg lerde d l n nsana ve de toplum olmaya da r her şey yansıttığından bahsetm şt k. Yan d l m zle sev nc m z , üzüntümüzü, aşkımızı, korkularımızı, heyecanlarımızı vb. nsana da r her şey d l m z çerçeves nde fade eder z. B zler d l m z döndüğünce

toplum ç nde hayatımızı devam ett rmeye çalışırız.

D l, nsanoğlunu yaratılmışların ç nde en şerefl yapan b r aygıttır aslında. D l nsanoğlunun hayatını şek llend rmes ne olanak sağlayan, onun hayatına hâk m b r aygıttır. İşte d l, nsanoğlu ç n bu kadar öneml yken toplumun her alanına da nüfuz etmes kaçınılmazdır. D l, sadece b reyler n değ l, b reyler n b rleşerek oluşturdukları toplumun da en öneml parçasıdır. Türküler m z, ş rler m z, romanlarımız, m mar m z vb. toplumun yapı taşı olan her şey d lle ç çe, d l n sınırları ç nded r.

B r toplum d l n kaybett ğ zaman kültürünü, benl ğ n , toplum olma vasfını da kaybeder. Sovyet Rusya şgal ett ğ Türk toplumlarının lk önce d l yle sırf bu sebepten oynadı ve tar h boyunca da b r toplumu as m le etmek ç n önce d l yle oynandı. Bu boyunduruk altına g ren toplumlar şgalc toplumun kültürü yönünde evr ld ler ve kend ler ne a t değerler kaybett ler. H t tler n, Sümerler n, Asurluların, L kyalıların ve daha ortadan kaybolmuş b nlerde halkın soyundan gelen nsanlar elbette dünya üzer nde hâlen yaşamaktadır. Lâk n bu toplumların günümüzde yaşayan b r kültüründen bahsetmek se mümkün değ ld r. Ben Sümer m d ye etra a gezen b r ler yle karşılaşmadık henüz. İşte bu saydığımız nedenler de ötürü de d l b r m llet n k ml ğ , hafızası, kültürüdür. Kısacası m llet olmanın nüves aslında d lde saklıdır. sev yeler , c ns yetler b reyler n sosyal faktörler n bel rleyen etkenlerd r.

D l-toplum l şk s nden bahsetmek, d l konuşan k ş lerle d l arasındak l şk den bahsetmekle eş değerd r. Çünkü d l b r toplumun düşünces n n sınırlarını ç zen en öneml aygıttır. Toplum d l n n ölçüsünde düşünür. Bahsett ğ m z olgu gel şm ş toplumların daha gel şm ş d l düzeyler ne, lkel toplumların se daha lkel d l düzeyler ne sah p oldukları değ ld r. Çünkü d l n karmaşıklığı o d l n kel me dağarcığıyla doğru orantılıdır. B rey dünyayı anad l ndek ayrımlar ve bu ayrımlar arasındak

l şk lerle algılayıp yorumlayab l r.

D ller, dünyanın her yer nde başkadır. B r çocuğun b r d l öğrenmes kazara ç nde doğduğu toplumla alakalıdır. Yan nsanoğlunun d l öğrenme sürec kalıtımsal özell kler le değ l ç nde doğduğu toplumla doğrudan alakalıdır. Bugün Türkçe konuşan b zler Türk genler ne sah p olduğumuz ç n değ l, Türkçe konuşulan b r toplumda doğduğumuz ç n Türkçe konuşarak hayatımızı dame ett rmektey z. Eğer d l öğrenme sürec nde genler etk l olsaydı bugün dünyanın b rçok yer nde Türkçe b lmeyen Türk kökenl lerle karşılaşmayacaktık.

D l ölümü, gerek son konuşan k ş n n ölümü gerekse de muhtel f dış etkenlerden olsun b r toplumun yok olması durumu vardır.