• Sonuç bulunamadı

Bu durumlara “sen” adılının kullanımından yola çıkarak örneklend rmeye çalışalım. B l nd ğ g b “sen”

adılı Türkçede k nc tek l k ş y , yan konuşma bağlamındak d nley c y kodlayan b r adıldır. Ancak farklı let ş m durumlarında tek başına “sen” adılının kullanımının b le let ş mde öneml b r rolü olduğu görülmekted r. Örneğ n; bulunduğu bağlam açısından kend s nden daha üst b r statüde bulunan b r

k ş yle konuşurken bu statü farkını kaldırmak amacıyla “s z” yer ne “sen” terc h ed leb l r. B r vel n n b r öğretmene “Sen bu çocuklara nasıl eğ t m ver yorsun!” tümces n kullanması bu duruma örnek olarak göster leb l r. Burada vel “s z” yer ne “sen” adılı kullanarak kend s n hesap sorab l r b r konuma taşımayı hedefleyeb l r. Aynı şek lde, böyle b r bağlamda “sen” kullanımının sebeb , düşük sosyokültürel gruba a t olmak da olab l r. D ğer b r değ şle, vel b r güç l şk s gözetmeks z n böyle b r bağlamda “s z” d ye h tap ed lmes gerekt ğ n b lmeks z n “sen” adılını kullanıyorsa, bu durumun kaynağı yeterl eğ t msel geçm şe sah p olmaması olab l r. B r arkadaş ortamında yen tanıştığınız b r s ne “Sen de b z mle yemeğe gelsene!”

ded ğ m zde buradak “sen” aradak mesafey azaltmayı ve sam m yet oluşturmayı sağlayab l r. Ancak çok sam m k arkadaştan b r s n d ğer ne “sen” d ye h tap etmes , aradak mesafen n açılmasına şaret ed yor da olab l r. Gündel k yaşamında b rb r yle tekl fs z konuşan k arkadaştan b r n n “Al , sen sunumla lg len rs n değ l m ?” tümces n kurması ve “sen” özell kle bel rtmes resm yet oluşturma, konunun c dd yet n sezd rme ve sorumluluk yükleme amaçlarını güdüyor olab l r.

Benzer durum k m zaman eklerde dah görüleb lmekted r. Türkçede eylemler geçm ş zamanda tümcey üreten le tümcedek b lg sorumluluğu arasındak l şk farklılaşmaktadır. Konuşucu 1. tümcede unutma eylem n n sorumluluğunu k nc tümceye göre daha fazla almaktadır. D ğer b r dey şle, 2.

tümcede unutmuşum d yen konuşucu –mIş ek yle sank unutma eylem nden kend s n n sorumlu olmadığı zlen m n yaratab lmekted r. “Unuttum.” fades se, daha fazla sorumluluk alan b r faded r.

Sonuç olarak, farklı bağlamlar çer s nde kullandığımız d l değ şeb lmekte ve bu değ ş mde çer s nde bulunduğumuz güç l şk ler bel rley c rol oynayab lmekted r. K m durumlarda r ca fadeler kullanırken k m durumlarda em r fadeler kullanmak bu güç l şk ler çer s ndek konumumuzla l nt l

İnsanların hayatları da k rp ler n kış aylarında yaşadıklarına benzer. Yaşamlarında sürekl b r denge kurma çabası ç nded rler. Sosyal varlıklar olduklarından, b r tara an toplumun b r parçası olmak, toplum tarafından kabul ed lmek, takd r ed lmek sterlerken, d ğer tara an zaman zaman tek başlarına kalmayı, sted kler n yapab lmey , gerek rse HAYIR demey arzu ederler. Ancak, HAYIR deme özgürlüğünü cevabı le karşılaşacak nsanların) düşünceler n , değerlend rmeler n nceleyen b r araştırma şu ana kadar ana d l Türkçe olan denekler le yapılmamıştır. Oysa konuşmanın sağlıklı lerlemes ç n let ş m ç nde olan k tarafın da konuşmadak fadeler hakkındak değerlend rmeler öneml d r ve yorumlamaları b rb r ne eşdeğer olmalıdır. Aks takd rde, konuşma ‘b ter’ (Thomas 1983) ve muhataplar anlaşamazlar.

Brown ve Lev nson’ın (1987) İncel k Kuramı’ndak ncel k kuralları tüm nsanları tems l ett ğ dd a ed len Model İnsan (bundan sonra Mİ) üzer nden açıklanmaya çalışılmaktadır. Brown ve Lev nson, Mİ’n n akılcılık ve yüz g b k öneml özell ğ n n olduğunu ve bu özell kler n evrensel olduğunu dd a etmekted rler.

Akılcılık, davranış- sonuç arasındak bağlantıyı göreb lme olarak n telend r l rken, yüzün k karşıt stekten oluştuğu söylenmekted r: ( ) kabul görme steğ (yan , OLUMLU YÜZ) ve ( ) yükümlülükten serbest olma/ sted ğ n yapab lme steğ (yan , OLUMSUZ YÜZ). Brown ve Lev nson (1987:76) konuşmacıların b r fadey kullanmadan önce kend ler ve d nley c ler arasındak yakınlık dereces n , güç l şk s n ve d nley c den sten len fedakârlık dereces n hesapladıklarını savunmaktadırlar (yan , Wx = D (S,H) + P (H,S) + Rx). Brown ve Lev nson (1987) bu üç ölçütün farklı kültürlerde farklı ağırlık taşıdığını öne sürmekted rler.

Örneğ n, bazı toplumlarda (Örneğ n; Türk toplumu) konuşmacılar arasındak güç l şk s ön plana çıkarken, bazı d ğer kültürlerde se yakınlık dereces n n daha öneml olab leceğ n dd a etmekted rler.

Bunun yanında, kadın ve erkekler n de bazen bu üç etken farklı yorumlayab lecekler n ve bu nedenden dolayı aynı ortamlarda farklı anlatımlar kullanab lecekler n fade etmekted rler. Bu kuram çer s nde b rey her let ş me g rd ğ nde yüzü potans yel olarak tehl keded r çünkü konuşma sırasında kullanılab lecek her anlatım yüz zedeley c davranış (İng. FTA) olarak görülmekte ve konuşmacının ya da d nley c n n olumlu ve/veya olumsuz yüzünü farklı derecede zedelemekted r. Ayrıca bu kuramda her anlatımın bel rl b r anlamı (örn. kaba/ nce) ve bel rlenm ş tehl ke dereces vardır. Brown ve Lev nson’ın (1987) İncel k Kuramı’nda ( ) eğer durum ac l değ l se, ( ) konuşmacılar arasındak güç mesafes büyük değ l se, ( ) kullanılan anlatımlar d nley c n n yararına değ l se b r konuşmada d nley c n n OLUMLU yüzünü en çok ‘HAYIR’ g b dolaysız anlatımlar zedelemekted r. D ğer b r dey şle yalın HAYIR Brown ve Lev nson’un kuramında en KABA davranışlardan b r d r

Brown ve Lev nson’ın (1987) kuramını kullanarak yapılan ve bu araştırmayı yakından lg lend ren bazı konuşmalarında daha çok dolaysız ve k tarafı da etk leyeb lecek anlatımlar kullandıkları bel rlenm şt r.

Erkek ve kadınların reddetme stratej ler n nceleyen Garc a (1992) c ns yet n b r konuşma sırasında kullanılan anlatımların ncel k dereces n etk leyeb leceğ n gösterm şt r. G tmek stemed kler b r yere k nc kez davet ed ld kler nde erkek katılımcıların dolaysız fadeler kullanarak davet reddett kler saptanmıştır. Oysa kadın katılımcılar davet eden k nc kez reddetmen n ncel ks z b r davranış olacağını düşündükler ç n durumların çoğunda davet kabul ett kler görülmüştür.

Kaynak: Hat poğlu, Ç. (2010).Yalın Hayır ve İncel k(s zl k) Dereces . D lb l m Araştırmaları Derg s .

2.5. Sözel Olmayan İletişim

prosopagnoz hastalığı oluşmaktadır. Prosopagnoz hastaları genel olarak görme sorunu yaşamamalarına karşın, yüzler göremezler ve tanıyamazlar. Dolayısıyla, yüzdek let ş msel mesajları algılayamazlar ve çözümleyemezler. Örneğ n bu hastalar k k ş y yüzler ne bakarak ayırt edemezler ancak eller ne bakarak ayırt edeb l rler. Bey nde yüz tanımaya özelleşm ş alanların bulunması b le yüzün, sözel olmayan b ç mler n let ş m ç n önem n ortaya koymaktadır.

Scherer (1985) sözel-olmayan eylemler n dört şlev n n bulunduğunu bel rtmekted r:

1. Anlamsal şlev (semant c funcı on), 2. D z msel şlev (syntact c funct on), 3. Ed msel şlev (pragmat c funct on),

4. Konuşmadan- konum-çıkarımlı şlev (d alog c funct on) (aktaran büyükkantarcıoğlu, n. 1998, 59 ).

Anlamsal şlev; sözel olmayan b r şaretle anlam oluşumunun sağlanmasıdır. El kol şaretl yle “gel”, “g t”

demek ya da yüz hareketler yle “tamam” ya da “hayır” demek böyles b r şlev taşımaktadır.

D z msel şlev; konuşmaların sırasına (turn tak ng), başlamasına, b tmes ne, zlen p zlenmed ğ ne veya anlaşılıp anlaşılmadığına l şk n çıkarımları çeren sözel-olmayan göstergelerd r. B r tartışma programında moderatörün hızlı hızlı başını sallaması “Ş md konuşma sırası b r başka konukta” mesajını vermek ç n yapılıyor olab l r.

Sözel olmayan fadeler n şlevler nden b r de yaş, c ns yet, toplumsal statü ya da k ş l k ve ruhsal özell klere l şk n b lg ler çereb l r. D ğer se, d nley c n n konuşmacıyla aynı f kr paylaşıp paylaşmadığını, d kkat n ver p vermed ğ n bell etmes yle ortaya konulan şlevd r. Konuşmacı buna göre söylem n çer ğ n ve g d ş n değ şt rme gereğ duyab l r. Son olarak, Scherer tarafından konuşmadan-konum-çıkarımlı şlev (d alog c) d ye adlandırılan şlev, sözel-olmayan göstergeler aracılığı le konuşmacının ve d nley c n n konumsal k ml kler ne ya da b rb rler ne olan yakınlıklarına l şk n b lg ler ed n lmes d r (Aktaran, Büyükkantarcıoğlu, N. 1998, 59 ).

Sözel olmayan let ş me aşağıdak durum örnek olarak göster leb l r: 

Sözel Olmayan İlet ş m Durumları

Durum: B r ş yer nde yönet c konumundak (A), yen şe alınan ve başarılı olacağı düşünülen sekreter , bu sekreter n b rl kte çalışacağı yönet c yardımcısına (B) tanıtmaktadır:

A- Sana söyleyey m, bu kız tam b r cadı! (göz kırpıp, gülerek kızın sırtına haf fçe vurur) B- Desen ze ş m z var! (yaylanarak kafasını k yana sallayıp, memnunlukla gülümser) A- Sana da böyles layık! (el yle ‘mükemmel’ şaret yapar)

B r kısım deneğe göre (22 k ş ), (A), (B)’ye karşı pek y düşünceler beslememekteyd ya da (A)’nın daha önceden (B)’n n k ş l ğ ne l şk n olumsuz saptamaları olmuştu. ‘Cadı’ sözcüğünün olumsuzluk çeren anlamından yola çıkarak, kızın sorun yaratan b r k ş olduğu, ama (B)’n n de -her nedense?- (A)’nın gözünde böyle b r kızı hak ett ğ düşünüldü. (B) durumdan pek hoşnut gözükmüyordu. Deneklerden b r kısmı da (18 k ş ), ‘cadı’ sözcüğünün yan anlamı üzer nde durarak, kızın ele-avuca sığmaz, oldukça zek b r olab leceğ n bel rtt ler. Bu deneklere göre de, kız (B )’y parmağında oynatab lecek, ama (B)’de kızı kend yöntemler yle yola get reb lecekt . Az sayıda deneğe göre se (6 k ş ), (A), son tümces le (B)’ye, (B)’n n daha öncek yanlış b r kararını anımsatmaktaydı. Belk de (B), b r öncek sekreter şten çıkarmak ç n uğraşmış, ş md de başına daha beter gelm şt . Ger kalan 4 denek bu konuşma metn n yorumsuz bıraktılar.

Oysa (1) nolu konuşma metn yalnızca sözel ölçütlerle değ l, ç nde bet mlenen sözel-olmayan eylemler eşl ğ nde çözümlend ğ nde elde ed len anlamlar çok farklıdır: (A) sekreter övmekted r. (B) tümcen n yalın anlamının tümüyle ters ne memnun yet n bel rtmekted r. (A) yardımcısının şler n n çok yoğun olduğunu sezd rerek, yardımcısını övmekted r.

Kaynak: Büyükkantarcıoğlu, N. (1998). Konuşma Çözümlemes nde Sözel-Olmayan Göstergeler n İşlevler Üzer ne. D lb l m Araştırmaları. 59-67.

3 Bu şlevlerle lg l olarak alanyazında farklı adlandırmalar bulunmaktadır. Jakobson’un kullandığı asıl adlandırma şu şek lded r: The Referent al Funct on (Göndergesell k şlev ), The Poet c Funct on (İlet İşlev ), The Emot ve Funct on (Anlatımsallık İşlev ), The Conat ve Funct on (Çağrı İşlev ), The Phat c Funct on (İl şk İşlev ), The Metal ngual Funct on (Üstd l İşlev ).