• Sonuç bulunamadı

Tövbe (Etkin Pişmanlık)

D. HAPİS CEZASINI DÜŞÜREN SEBEPLER

5. Tövbe (Etkin Pişmanlık)

Hapis cezasını sonlandıran sebeplerden birisi de, kişinin tövbe etmesidir. İslam hukukçuları, kişinin pişman olup tövbe etmesini hapis cezasını bitiren sebeplerden kabul etmişlerdir.

Buna delil olarak da: “İçinizden fuhuş suçu işleyenlerin canlarını yakın, pişman olarak tövbe ederler ve hallerini ıslah ederlerse onları cezalandırmaktan vazgeçin. Çünkü Allah tövbeleri kabul edicidir, bağışlayıcıdır.”478, “…Kim ki zulmettikten sonra tövbe ederek halini düzeltirse, Allah da onun tövbesini kabul eder.”,479 “Günahından dolayı tövbe eden, günahsız gibidir.”480 ayetlerini ve hadislerini göstermektedirler.

Aynı şekilde Hz. Peygamberin şu uygulamalarını da delil kabul etmektedirler: “Hz. Peygamber, kendini direğe bağlayıp hapseden Ebû Lubâbe’nin pişmanlığından dolayı hakkında ayet inip Allah tarafından affedilince, iplerini çözmüş ve Ebu Lubâbe’yi serbest bırakmıştır.”481 “Yine suçundan pişman olup tövbe eden Amr el- Hatiyeh adındaki sahabiyi, hapisten çıkarmış ve serbest bırakmıştır.”482

Bu ayetler ve hadisler, suçluda tövbenin samimi olduğu, suçlunun nefsini ıslah ettiği, suçundan dolayı pişman olduğu, bir daha aynı veya başka bir suçu işlemeyeceği kanaati hasıl olursaki bu durum günümüz hukukunda etkin pişmanlık ya da faal nedamet ile ifade edilmektedir. Kişinin tövbe etmesi bir başka ifade ile nedamet duyup pişman olması durumunun iyi hal muvahacesinde değerlendirilip hapis cezasının ertelenmesine ya da hafifletilmesine veya bitirilmesi ile neticelendirilebilir. Buna göre irtidat, casusluk, bid'at, sihirbazlık, karşı cinse benzeme, ağıtçılık, alışkanlıkla sövmek ve tembellikle namazı terk etmek kişinin hapsedilme nedenleridir. Bu ve benzeri sebeplerle hapsedilen kişiler, bu suçlarından dolayı pişman olup tövbe ederlerse, İslam hukukçularına göre tövbeleri kabul edilir. Ve hapis cezaları sonlandırılıp serbest bırakılırlar.483

Ancak bazı Şafiî hukukçuları suçlunun samimi olup olmadığını bilmek ve

478 Nisa, 4/16. 479 Maide, 5/39. 480 İbn-i Mâce, “Zühd”, 30. 481 Ebû Gudde, s. 95. 482 Ebû Gudde, s. 95. 483

ıslah-ı halin ispatı için bir yıl bekleneceği, ondan sonra hapis cezasının sonlandırılacağı görüşündedirler. Maliki hukukçular da, zina yapan bekar kimse kendisine had vurulduktan sonra hapis cezasına çarptırılmış ise, tövbe etse bile bir yıl tamamlanmadan hapisten çıkarılamayacağı görüşünü savunurlar. Onlara göre bu, had cezasının devamıdır.484

Hapis cezası ile suçluyu cezalandırmanın yanı sıra, suçlunun eğitilmesi, kötü halini ve alışkanlıklarını terk edip topluma kazandırılması, bu süre içinde toplum huzurunun ve hukuk düzeninin korunması ve muhtemel suçların önlenmesi amaçlandığından, suçlunun tövbesi ve iyi halinin görülmesi hapis cezasının sona ermesine bir sebep kabul edilebilir. Ancak söz konusu tövbe, mahkumun iç dünyasında duyduğu bir pişmanlıktan ziyade, dışa akseden ve beşeri ilişkilere yansıyan, yani söz ve davranışlarında görülen düzelme ve iyileşme şeklinde olmalıdır.485 Bu yönüyle tövbe, modern hukuktaki şartlı salıvermeye benzemektedir.486 Fakat bu tür hapis cezasını, başlangıçta belirlenen süreli hapis olarak değil, adeta suçlunun iyi halinin görülmesi kaydına bağlı olarak verilmiş, şartlı bir mahkumiyet şeklinde yorumlamak gerekir. Modern hukukta var olan şartlı salıvermede, mahkum tövbesini bozarsa veya yeni bir suç işlerse yeni suçun cezası ile birlikte geçmişte işlediği ama tövbe veya iyi hal ile birlikte tamamlamadan tahliye olduğu suçun cezasını da tekrar çekmektedir.487 Zira hükümlü bu durumda iyi halli olma vasfını kaybetmiştir.488 Oysa İslam hukukunda tövbesi sebebi ile mahkumiyeti bitirilen mahpusun, tövbesine sadık kalmayarak aynı suçu tekrar işlemesi halinde önceki mahkumiyet süresinden kalan kısmın yeni hapis süresine eklenmesi veya bu durumun cezayı ağırlaştırıcı bir sebep kabul edilmesi söz konusu değildir.489

484

“el-Habs”, el-Mevsûatü’l-Fıkhıyye, XVI, 291; Karaman, I, 214.

485

Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 64.

486

Aslan, Nasi, “Kur’ân ve Sünnete Göre Sanık ve Mahkûm Hakları”, Kur’ân ve Sünnete Göre Temel

İnsan Hakları, s. 548.

487

CGTİHK m. 107/12.

488

Akkaş, Ahmet Hulusi, “Koşullu Salıverilme”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, sy. 1-2, Ankara 2008, II, 327.

489

6.Zaman Aşımı (Murûr-ı Zamân, Takâdüm)

Hapis cezasını düşüren sebeplerden birisi de, İslam hukukçuları arasında ihtilaflı olmakla birlikte zaman aşımıdır. Suçun işlenmesinden itibaren belli bir müddet geçtiği halde, muhakeme edilip ceza verilmemiş veya ceza hükme bağlandıktan sonra belli bir müddet geçtiği halde infaz edilmemiş ise, murur-i zaman yani zaman aşımı tahakkuk etmiş olur.490

Hapsi düşüren sebeplerden birisi olan zaman aşımı ile ilgili olarak İslam hukukçuları iki görüş belirtmişlerdir. Ancak zaman aşımının hapis cezasını düşürebilmesi için, işlenen suçun hukukullahtan olması bir de hakimin zaman aşımında bir maslahatı görmüş olması gerekir.491

1. Cumhura göre zaman aşımı her ne kadar ta‘zîr dışındaki cezaları düşürmese de ta‘zîri ve dolayısıyla onun kısımlarından olan hapis cezasını düşürür. Ancak zaman aşımında amme menfaatinin olması gerekir.492

Bu görüşte olan hukukçular, görüşlerini ya da hapis cezasının düşmesini şöyle açıklamaktadırlar. “Suçun delili şahitlik ise, zamanın geçmesi suç ve cezayı düşürür. Çünkü şahit bu nevi suçlarda, şahitliği eda etmek veya suçu örtmekte muhayyerdir. Uzun zaman şahitlik, etmemiş olması, örtme niyetinin delilidir. Sonradan şahitlik etmeye kalkışması, kinden kaynaklanabileceğinden artık muteber olmaz.”493 Şayet suçun delili ikrar ve itiraf ise zamanaşımı -içki suçu dışındaki- suç ve hadleri düşürmez.494

2. Bazı Hanefi hukukçulara göre ise zaman aşımı hapis cezasını düşürmez. Bu hukukçulara göre zaman aşımı kul hakkına dayalı hakları düşürmediği gibi aynı şekilde hukukullah olan hakları da düşürmez.

Kanaatimizce cumhurun görüşü amme menfaatine dayandığı ve sadece Allah haklarını kapsadığı için tercihe şayandır.

İslam hukukçuları, ta‘zîr olarak öngörülen hapis cezasını düşüren zaman aşımının süresi hususunda ihtilaf etmişlerdir. Mesela İmam Muhammed bu süreyi bir aybaşka bir rivayete göre ise altı ay ile sınırlandırırken,Ebû Hanife ise bir süre

490

Karaman, I, 215; Âmir, s. 484-488; Ebû Gudde, s. 97.

491

Âmir, s. 487; Ebû Gudde, s. 97.

492

Ûdeh, I, 673; Âmir, s. 488; Karaman, I, 216.

493

Karaman, I, 216; Âmir, s. 487.

494

belirtmemiş, bu süreyi duruma göre “devlet veya hakim” tayin eder demiştir.

Zaman aşımında bir süre belirtmeden amme menfaati için, kararı ve zaman takdirini devlete veya hakimin kararına bırakmak daha isabetli olur inancındayız.

7.Hapsi Düşüren Diğer Sebepler

Hapis cezasını gerektiren sebeplerin takdiri ve bu cezanın uygulama şekli, kanun koyucuya ait bir yetki olup, temelde ictihadi ve örfi bir karakter arz ettiğinden hapis cezasının para cezasına veya bir başka cezaya (mesela Osmanlıda olduğu gibi kürek cezasına) çevrilmesi de mümkündür. Hapis cezasının para veya kürek cezasına çevrilmesi hapsi bitiren sebeplerden kabul edilmiştir. Buna göre, hapis cezasının başka bir cezaya çevrilmesi de hapsi sona erdiren sebepler arasında sayılabilir. Mesela Osmanlı uygulamasında hapis cezası bazı durumlarda para veya kürek cezasına tebdil edilmiştir. Türk Ceza Hukukunda da hapis cezasının para cezasına çevrilmesine ilişkin düzenlemeler vardır. TCK m. 50/1(a) bu konu ile ilgilidir. Bu maddeye göre, “kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adlî para cezasına çevrilebilir.”

Hapis cezasının para cezasına tebdil edileceğini savunan İslam hukukçuları, bu tebdilde şu faydaları mülahaza etmektedirler. Hapis cezasının kötü etkileri, para cezasında yoktur. Para cezası, suçluyu ailesinden ve toplumdan uzaklaştırmaz. Bu cezanın derecelendirilmesi ve suçlunun ekonomik durumuna uydurulması mümkündür. Para cezasının infazı devlete masraf yüklemez, aksine gelir sağlar. Özellikle kazanç saiki ile işlenmiş suçlarda, hapis cezasından daha etkilidir. Kısacası suçla mücadelede para cezası, etkili bir araçtır.495

Bu hukukçular hapis cezasından tebdil edilen para cezasında bu faydaları mülahaza ederken, bazı hukukçular bu görüşlere katılmayarak para cezasına karşı çıkmış ve şu sakıncalara dikkat çekmişlerdir. Suç siyaseti açısından para cezası, suçla mücadele aracı olmaya elverişli değildir. Özellikle cezanın uslandırıcı fonksiyonu, para cezalarında bulunmaz. Cezalarda bulunması gerekli ahlaki nitelikler, bu cezada mevcut olmadığından mükerrerliğe zemin hazırlar (caydırıcı olmaz). Para cezası ile

495

fakirler aleyhine kanun önünde eşitlik bozulur. Aynı suçtan dolayı hapis yatan zengin para cezasını öder ve serbest kalır. Fakir ise ödeyemez, ödese de etkisini daha fazla hisseder. Para cezasına hukukilik kazandırılırsa, zalim idarecilere, halkın malını haksız yere yemek için yeni bir fırsat tanınmış olunur. Devlet gelir elde etmek amacıyla cezadan beklenen faydayı düşünmeden, daha çok suça yaptırım olarak para cezası koyar.496

Her iki görüşteki hukukçuların haklı olduğu durumlar söz konusudur. Bu bağlamda şunları söylemek uygun olur. Hapis cezasını para cezasına dönüştürmek, bütün ta‘zîr vehapis cezalarında olmamalı ve her mahkuma da uygulanmamalıdır. İşlenen suça ve suçu işleyen kişinin durumuna, ailesinin geçimine, sağlığına, pişmanlığına, toplumun maslahatına ve benzeri gerekçelere göre bir karar verilmesi isabetli olur.