• Sonuç bulunamadı

Kur’an-ı Kerim’de belirlenmiş suçlar ve cezaları vardır. Bunlara had cezaları denir. Ancak hapisten açık bir şekilde ne genel bir cezalandırma şekli ne de belli bir suçun cezası olarak söz edilmemiştir. Kur’an’da çeşitli suçlar için öngörülen cezai müeyyideler arasında hapis cezasının yer almadığı, sadece eski medeniyetlerdeki hapis uygulamasından bahsedildiği bilinmekle birlikte İslam hukukçuları, Kur’an’da bu ceza şeklini yasaklayan veya kınayan bir ifadenin bulunmayışından, aynı zamanda Hz. Peygamber ve ashabının hapis cezasını uygulamasından hareketle hapis cezasının meşruiyetini Kur’an, Sünnet ve icmaya dayandırmışlardır.213

Kur’an-ı Kerim’de hapis cezasından bir cezai müeyyide olarak bahsedilmese de veya hapis cezası ile ilgili açık bir ayet bulunmasa da hapsin varlığına işaret eden ayetler söz konusudur. Şimdi bu ayetleri tek tek irdeleyelim:

1. Ayet: “Allah'a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri yahut asılmaları veya ellerinin ve

211

Avcı, Hukuk Tarihimizde Hapis, s. 50-53.

212

Saldırım, Mustafa, Cezaevleri Eğitim Kurumları Haline Nasıl Gelebilir (Hapishane Kitabı), s. 321.

213

ayaklarının çapraz olarak kesilmesi yahut bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu onların dünyadaki rezillikleridir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.”214

Bu ayet-i kerimede, “Allah'a ve Resulüne savaş açma ve yeryüzünde bozgunculuk yapma’ şeklinde ifade edilen suç, terör, yol kesme, kan dökme, eşkıyalık, yağmalama, masum insanları öldürme gibi toplumun huzurunu bozmaya yönelik eylemlerdir.215

Eşkiyalık ve yol kesme suçunu işleyenlere uygulanması öngörülen cezaların en hafifi suçluların bulundukları yerden sürgün edilmesidir.216 Ayet-i kerimedeki ‘yunfev’ kelimesi de genel olarak sürgün şeklinde yorumlanmıştır.217 Ancak Hanefiler, Zeydiler ve bazı Şafiî ve Hanbeli hukukçular ‘yunfev’ kelimesini sürgün etmek değil hapsetmek şeklinde anlamışlardır. Bu görüşte olanlara göre söz konusu suçları işleyenleri, yaşadıkları yerden sürgün etmek çare değildir. Çünkü sürgün edildikleri yerde de aynı suçları işleyip oradaki insanları huzursuz edebilirler. Onun için ‘yunfev’ kelimesi sürgün değil hapis olarak yorumlanmalıdır.218 Hapsedilen kimse serbest hareket edemeyeceği için sanki dünyadan sürgün edilmiş gibi olur.219 Dolayısıyla bu ifadeyi hapis olarak anlamak daha uygundur.220

Bu yoruma göre Kur’an-ı Kerim’de hapis cezası mevcuttur ve bazı suçlar için öngörülmüştür.

2. “Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. Yahut seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkorsunuz da Allah adına, "Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde şüphesiz günahkârlardan oluruz" diye yemin ederler.”221

214

Maide, 5/33.

215

Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, II, 260.

216

Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 54.

217

Şafiî, Ahkâmü’l- Kur’ân, I, 313.

218

Cessâs, Ebû Bekr er- Râzî, Ahkâmü’l-Kur’ân, II, 579; Kurtubî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed, el-Câmiu li-Aĥkâmi’l-Ķur’ân, VI, 100; Şevkânî, Ebû Abdillâh Muhammed, Fethu’l- Kadîr, II, 36; Zühaylî, el-Fıkhu'l- İslami ve Edilletühü, VII, 5592; Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve

Tefsir, II, 261.

219

Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, III, 1664.

220

Zühaylî, el-Fıkhu'l- İslami ve Edilletühü, VII, 5592; Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve

Tefsir, II, 261; Ebû Gudde, s. 43.

221

Bu ayet-i kerime, üzerinde bir başkasına ait hak olan kimsenin onu ödeyene kadar hapsedilebileceğine işaret etmektedir. Bu ayette geçen ‘tehbisûnehum’ kelimesi töhmet durumunda veya hakkı söylemekten kaçınan şahitlerin de belli bir vakit ile hapsedilmesi şeklinde yorumlanmıştır.222

Tanıklık yapmalarını sağlamak için kısa bir süre de olsa kişilerin hapsedilmesine cevaz veren bu ayetten, hükmün infazına kadar mahkumun, üzerindeki hakkı sahibine vermeyenin de vermesine kadar hapsedilmesinin caiz olduğu hükmü çıkarılmıştır.223 Hapis cezasına işaret eden bu ayetin nesh edildiğini söyleyen alimler olduğu gibi bunu reddedenler de vardır.224

Kur’an-ı Kerim’de ‘haps’ kelimesi sadece bu ayette geçmiştir.

3. “Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (hapsedin).”225

Tefsircilerin çoğu bu ayette geçen fuhuş kelimesi ile zinanın kastedildiğini söylemişlerdir.226 İslam’ın ilk dönemlerinde zina yapan ve bu suçları dört şahitle kanıtlanan kadınlar evde hapsedilirdi. Suçlulardan oluşan bir topluluk içinde bulunmak ıslaha elverişli olmadığı için, Allah kadınların evde tutulmasını yani sağlam bir çevre içinde ıslah edilmesini emretmiştir.227

Ayetten de anlaşıldığı gibi bu hapis ölüme kadar devam eden müebbet hapisti.228

Zemahşerî’ye (ö.538/1144) göre ayette kastedilen, kadının dışarı çıktığı zaman karşılaşacağı güçlükleri ortadan kaldırmaya yönelik bir tavsiyedir.229

Ebû Müslim (ö.323/935), Muhammed Abduh, Reşid Rıza gibi müfessirlere göre ise bu ayet kadınların kendi aralarında yaptıkları fuhuştan (sevicilik, lezbiyenlik) ve bu fuhuşun cezasından bahsetmektedir. Buna göre seviciliğin cezası kadınları evlerde hapsetmektir; “Allah’ın onlara bir yol açması” ise hallerini

222

Kurtubî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Ahmed, el-Câmiu li-Aĥkâmi’l-Ķur’ân, VI, 302.

223

Kurtubî, VI, 302.

224

Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, II, 261; Ebû Gudde, s. 62;

225

Nisa, 4/15.

226

İbn Kesir, Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azîm, II, 204; Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an

Dili, II, 530-531; es-Sâbûnî, Muhammed Ali, Safvetu’t-Tefâsir, I, 224.

227

Avcı, Hukuk Tarihimizde Hapis, s. 69.

228

Elmalılı, II, 530.

229

düzeltmeleri ve erkeklerle evlenmeleridir.230

Bu ayetten, ister klasik manadaki zina, ister sevicilik olsun fark etmeksizin ki bu fiili işleyenlere verilen ceza hürriyeti bağlayıcı cezaların günümüzdeki özel bir infaz şekli olan hükümlünün ikamet ettiği yerde cezanın infazı yani ev hapsi olduğu anlaşılmaktadır.231 Hapsin psikolojik durumunu da göz önünde bulundurduğumuzda cezanın evde ya da bir hapishanede çekilmesi arasında pek bir fark yoktur. Zira her iki mekanda da hürriyet kısıtlanmaktadır.

4. “Haram aylar çıkınca Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin…”232

Bu ayette geçen “hasr” kelimesi birçok müfessir tarafından hapsetmek olarak tefsir edilmiştir.233

İslam hukukçuları da “hasr” kelimesinden hareketle bu ayeti hapis cezasının meşruluğuna delil saymışlardır.234

Bu ayette hapsedilmelerine işaret olunan kişiler ise kargaşa (fitne-fesat) çıkarıp, toplumun güvenliğini tehlikeye atan ve kaos çıkaranlardır.

Bu ve bundan önceki ayetlerin nuzül sebebi, Müslümanlarla yaptıkları antlaşmaya uymayarak bozan müşriklerin bu ihaneti ve onlara yapılacak muameledir. Rasulullah ile müşrikler arasında “Kabeyi tavaftan kimseyi engellememek ve Mekke şehrinde kimseyi tehdit edilmemek ve korkutulmamak” üzere bir genel sözleşme vardı. Hz. Peygamber Tebük seferine çıkınca savaşa katılmayıp Medine’de kalan münafıklar, etrafa çeşitli yalan haberler yaymaya başladılar. Bunun üzerine de müşrikler ahitlerini bozmaya başladılar.235

Müşriklerin, antlaşma hükümlerini sinsice ihlal etmeleri ve hıyanet içinde bulunmaları dahası Müslümanların arasında fitne çıkarmaya çalıştıkları resulullaha vahyedilmiştir. Ayrıca bu tavırda olan müşriklerle yapılan antlaşmanın bozulmasını ve onlara bir süre tanınmasını istemektedir. Bu süre bitiminde ise müşriklerin bu antlaşma güvencesinden yararlanamayacağı, tövbe etmeyip eski tavırlarını

230

Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, II, 29.

231

Aslan, Nasi, “Kur’ân ve Sünnete Göre Sanık ve Mahkûm Hakları”, Kur’ân ve Sünnete Göre Temel

İnsan Hakları, s. 547.

232

Tevbe, 9/5.

233

İbn Kesir, IV, 98; Sabûnî, I, 446; Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, II, 727.

234

Kasânî, Bedâi’u’s-Sanâi’, VII, 119; Ebû Gudde, s. 63.

235

sürdürmeleri halinde ise Müslümanlara savaş ilan etmiş sayılacaklarından takibe alınacakları haber verilmiştir. Zira süre verilerek yapılan bildirimden sonra karşı tarafın ilan edilen yasak bölgede müşrik sıfatı ile varlığını sürdürmeye çalışması savaşı tercih etmiş oldukları anlamına gelecektir. Bu sebeple ayetteki buyruğa göre onların takibi konusunda asla gevşek davranılmayacak, gözetleme, muhasara altına alma, esir alınıp hapsedilme ve gerektiğinde öldürme dahil, Kabe çevresinin müşrik varlığı ve egemenliğinden ebedi olarak arındırılması için lüzumlu her tedbir alınacaktı. Fakat onlara tövbe yolu da açık tutulacaktır. Tövbe ederlerse onlara dokunulmayacaktır. 236

Bu ayet, İslam’a ve Müslümanlara zarar verenlerin dahası şirki ve inkarı tekrar insanlar arasında yaymaya çalışanların gerektiğinde yakalanıp hapsedilebileceğine işaret etmektedir. Dolayısıyla bu ayet-i kerime de İslam dininde hapis cezasının meşruluğuna işaret etmektedir.

5. “Savaşta inkar edenlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun; sonunda onlara üstün geldiğinizde onları esir alın; savaş sona erince onları ya karşılıksız, ya da fidye ile salıverin…”237

Bu ayet-i kerime, savaş meydanında, inkar edenlerle savaşmayı, aynı zamanda savaşta inkar edenlerden yakalanan olursa da esir edilip hapsedilmesine bir işaret vardır.238Ayet inkarcı kimsenin yakalandığında esir alınmasını emretmektedir. Esir ise hakikatte mahpustur, özgürlüğü yoktur.239

Bu iki ayette İslam’a ve Müslümanlara karşı savaşanlarla harp etmeyi, bu harbin neticesinde de yakalanan düşmanın esir olarak hapsedilmesi emri vardır. Bu ayetlerdeki hapis cezası İslam’ın savaş esirine öngördüğü bir cezadır. Nitekim Hz. Peygamber de Bedir savaşında müşriklerden yakalanan kişileri esir edip hapsetmiştir. Bu esirleri Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakmıştır.240

6. “Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.”241

236

İbn Kesir, IV, 99; Sabûnî, I, 446; Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, II, 716-731.

237

Muhammed, 47/4.

238

İbn Kesir, VII, 284; Sabûnî, II, 1178-1179; Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, V, 47- 48.

239

Ebû Gudde, s. 63.

240

İbn Sa‘d, et-Tabakatü’l-kübrâ, II, 22.

241

Bu ayetteki “esir” kelimesi müfessirler tarafından farklı yorumlanmıştır. Hasan el-Basrî’ye (ö.110/728), göre ayetteki “esîran” kelimesi savaşta esir alınan müşriklere işaret etmektedir ki Hz. Peygamber savaşta esir aldığı müşrikleri, Müslümanlara dağıtır ve onlara iyi bakılmasını tavsiye ederdi.242

İbn Abbas da Bedir savaşının tutsaklarına yapılan ikram ve muamelelerden hareketle ayetteki “esir” kelimesinin müşrik esirlere işaret ettiği görüşündedir.243

Tâbiîn müfessirlerinden birisi olan Said b. Cübeyr (ö.95/713) “esir” kelimesi ile kıble ehlinin yani Müslümanların kastedildiği görüşündedir.244

Meşhur müfessir İbn Cerir et-Taberi’ye (ö.310/923) göre “esir” kelimesi hem müslümanlara hem de müşriklere işaret etmektedir.245

Meşhur müfessir Mücâhid b. Cebr (ö.104/723) de buradaki esirlerin, mahkumlar olduğunu söyler.246

Elmalılı Hamdi Yazır ise, “esir” kelimesini köle, müşrik, Müslüman fark etmeksizin bütün esirler olarak yorumlamaktadır.247

Bu ayetteki “esir” kelimesini mecazi anlamda yorumlayan müfessirler de olmuştur. Bu müfessirlere göre “şartların esiri” olan herkes bu terimin kapsamına girmektedir. Buna göre hakiki anlamda savaş tutsakları, galiplerin esiri olduğu gibi, köle efendisinin, borçlu alacaklıların, mahkum da onu hapseden gücün esiridir.248

Kısaca bu ayetteki “esir” kelimesi bir çok anlama gelmektedir. Bu anlamlardan birisi ve en kuvvetlisi ise hapis, mahkum anlamıdır. Bu anlam ve yoruma göre söz konusu ayet hapis cezasına delil olmaktadır.

Sonuç olarak Kur’an’da hapis cezası için farklı anlamlara gelen kelimeler kullanılmıştır. Ancak kullanılan kelimler farklı da olsa tümünün içeriğinde tecride işaret eden anlamlar söz konusudur.249 Bu da Kur’an’da hapis cezasının varlığına delil olmaktadır.

Bunun yanında Kur’an-ı Kerim’de eski toplumlarda hapis cezasının ve 242 Sabûnî, III, 1436. 243 İbn Kesir, VIII, 295. 244 İbn Kesir, VIII, 295. 245

Taberî, Muhammed b. Cerîr, Câmi‘u’l-beyân, XXIV, 97.

246 İbn Kesir, VIII, 296. 247 Elmalılı, VIII, 465. 248 Râzî, Fahreddin, Mefâtîhu’l-ġayb, XXX, 246. 249

zindanın var olduğunu haber veren ayetler de vardır.250