• Sonuç bulunamadı

HAPİS CEZASININ AMACI

İslam dini; iman, ibadet, muamelat ve ahlâk alanlarındaki prensiplerin uygulanmasını sağlamak, bunlarla ilgili emir ve yasakların ihlalini önlemek, ferdi ve ictimai hayatı bütün yönleriyle ıslah etmek amacı ile gerek dünya gerekse ahiret hayatına yönelik olarak, bir takım özendirici veya caydırıcı tedbirler almıştır. Bu tedbir ve müeyyidelerin tamamı ceza kavramının kapsamı içindedir.459

455

Ebû Yûsuf, s. 469; Âmir, s. 346-352; Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 61; Menekşe, s. 134; Şekerci, s. 119.

456

Remlî, VIII, 22; Menekşe, s. 134.

457

Şekerci, s. 120.

458

Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 61.

459

Kur’an ve Sünnetin belirlediği cezaların amacı, İslam’ın muhafazasını esas aldığı beş temel değerin yani; aklın, dinin, canın, ırzın ve malın korunmasını, insanların genel ve özel yararını bir denge içinde gözetmeyi hedef alır. Bu cezalar, İslam’ın kötülüğü önleyip, iyiliği hakim kılma ilke ve gayretinin bir parçasıdır. Ancak İslam dini, suçun işlenmesinin en aza ineceği bir hayat ve toplum tarzı kurmaya ayrıca kötülüğün işlenmesini ve aleniyet kazanmasını önlemeye daha çok önem verir. Bu sebeple de, getirdiği dini ve ahlaki sistem, işlenen suçun cezalandırılmasından çok, o suçu işlemeyi kolaylaştıran sebepleri ortadan kaldırmayı hedef alır. Cezalar ise, hukuki planda zecri tedbirlerdir. Cezalandırma amaç değil, İslam’ın hedef aldığı gayelerin gerçekleşmesinde ve korunmasında son çare olarak başvurulan bir araçtır. Cezalandırmanın amacı, genelde suçun aleniyetine ve yapılmasına engel olarak, içtimai vicdanı ve yapıyı korumak, özelde ise suçu önlemek, suçluyu te’dip ve ıslah etmektir. Bundan dolayı suçluya verilecek ceza, toplumun hukukunu ve ortak değerlerini koruyacak, suçun işlenmesine ve tekrarına engel olacak, suçluyu uslandıracak, ma’şeri vicdanı tatmin edip mağdurun intikam hissini dindirecek miktar ve şekilde olmalıdır. Yani cezanın caydırıcılığı ve önleyiciliği kadar, ıslah edici ve eğitici olması da önemlidir.460

Zira infaz hukukunun gayesi, çeşitli nedenlerle isteyerek veya istemeyerek suç işleyip toplumdan kopmuş kişileri, kapalı duvarlar arasında kapatmak suretiyle onlardan öç almak değil, bunları eğitim yoluyla ıslah ederek, ailesine ve topluma yararlı bir birey olarak kazandırmaktır. 461

Bunun yanında suçluyu hapsederek onun pişmanlık duymasını temin etmek ve onu toplum dışında tutarak topluma zarar vermesini engellemek de bu amaçlar arasında sayılabilir.462

Ancak hapis cezasının bu faydaları olmakla beraber, bazı olumsuz neticeleri de söz konusudur. Her ne kadar teoride hapsin suçluyu ıslah edeceği, suçun işlenmesini önleyeceği ve toplumu koruma altına alacağı öngörülse de hapis cezasının bazen bu sonuca götürmediği de bir hakikattir.

Teorideki bu iyimser ve insancıl yaklaşımlara rağmen hapis cezasının

460

Bardakoğlu, “Ceza”, DİA, XVI, 472.

461

Çiftçi, Ahmet, Hapishaneler ve Af Çıkmazı, s. 84.

462

el- Cuvfani, Nasır b. Muhammed, “et- Ta’vidu Ani’s- Sücn”, el- Buhûsü’l- Fıkhiyyeti’l- Muâsira, sy. 61, Riyad, 2003-2004, s. 236-237; Ebû Gudde, s. 71-72.

uygulamasının, mahpusun sorumluluk duygusunu öldürmesi, mahpusun yeniden topluma kazandırılmasını zorlaştırması, cezanın şahsiliğini aşıp mahpusun yakın çevresinin de sosyal ve ekonomik anlamda zarar görmesi, fertte ruhi ve ahlaki çöküntüye yol açması, mahpusların ıslah olacağı yerde diğer suçlulardan etkilenerek daha da bozulması, hapishanelerin suç okulu haline gelmesi, hapis cezasının hazineye yük getirmesi ve iş gücü kaybına yol açması, çok sayıda mahpusun bazı mahrumiyetler içinde bir arada yaşamak zorunda kalması, çeşitli bedeni, akli ve ruhi hastalıkların ve kimi zaman bazı çarpık ilişkilerin yaygınlaşmasına zemin hazırlaması, ibadetin ifasına engel olması gibi sıralanabilecek bir dizi olumsuz sonuçlara da sebep olması söz konusudur.463

Sayılan bu nedenlerden dolayı İbn Hazm (ö.456/1064), Makrizi (ö.845/1442), Abdülkâdir Ûdeh, Ebü’l-Fütûh gibi fakihler hapis cezasının İslam’da olmadığını ileri sürmektedirler.464 Ancak unutulmamalıdır ki, İslam hukuku kurallarının büyük çoğunluğu, genel nitelikli nasslar ve prensipler ışığında tarihi şartlara, örfe ve toplumun ihtiyaçlarına göre yapılan ictihadlar ve verilen fetvalarla beslenmiştir. Kaldı ki İslam hukukunun hapse, genel ceza sistemi içerisinde verdiği yer ve değer dikkate alındığı ve uygulama bu ilkeler çerçevesinde geliştirildiği takdirde, anılan mahzurlar büyük ölçüde giderilmiş olacaktır.465

Bunun yanında İslam hukuku, günümüz hukukunda olduğu gibi hapis cezasını suçluyu cezalandırma anlamında merkeze almamıştır. Hapis cezası, suçluya verilecek en son cezalardan birisidir. Yine müebbet dışındaki hapis sürelerine baktığımızda bir yılı geçen hapis süresini kabul eden hukukçu yoktur. Müebbet hapis yatan kimse de pişman olup, suçu bırakıp tövbe etmesi halinde affedilmektedir. Dolayısıyla hapsin ve hapishanenin bu olumsuz etkileri olmakla beraber İslam hukukundaki hapis, günümüz hukukunda olduğu gibi çok uzun süreli olmadığı için İslam’da var olan hapis cezası, söz konusu bu olumsuzluklara bu kadar sebebiyet vermez.

Bu olumsuzlukları en aza indirmek için, mahkumun istemesi halinde kendisine

463

Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 63; Avcı, Hukuk Tarihimizde Hürriyeti Bağlayıcı Cezalar, Zirve

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, sy. 2, Gaziantep 2013, s. 210; Günay, s. 50.

464

İbn Hazm, Muhalla, VIII, 168-171; Ûdeh, I, 633-643; Ebü’l- Fütûh, Ebü’l- Meâtî Hâfız, en-

Nizamü’l- ıkabiyyü’l- İslâmî, s. 532-554.

465

eğitim verilmekte, çalışması için içeride imkan tanınmaktadır. Aynı şekilde sağlığını koruması için doktorlar ve psikologlar hapishanede bulundurulmakta, spor yapması için de izin verilmektedir.

Ancak söz konusu olumsuzlukları daha da azaltmak için yeni çalışmalar ve fikirler geliştirilebilir. Fakat hapis cezasını kaldırmanın isabetli bir karar olmadığı kanısındayız. Aksi takdirde onun kadar etkili alternatif bir ceza bulmak gerekir. Şu anda hapisten daha etkili ve caydırıcı bir ceza da gözükmemektedir.