Nübüvvetin Mekke ve Medine dönemleri devlet otoritesinin tesisi ve hükümlerin teşekkülü açısından iki farklı yapıya işaret eder. Mekke döneminde henüz devlet kurulmadığı için hapis cezasından söz etmek mümkün gözükmemektedir. Ancak Hz. Peygamberin Medine’ye hicreti, devletinin kurulması ve ilk anayasanın ilanından sonra yargı faaliyetleri de devreye girmiş çeşitli müeyyideler yürürlüğe konmuştur. Aynı zamanda bir kadı olarak Hz. Peygamber yargılama işini de üstlenmiştir. Toprakların genişlemesi ile birlikte, Medine dışındaki bölgeler için yeni kadılar tayin etmiştir.
Bu farklı şehir ve bölgelere gönderilen kadılar diğer cezalarda olduğu gibi hapis cezasını da Medine örneğini göz önünde bulundurarak uygulamıştır.251
Hz. Peygamberin, bir ceza olarak hapsi kullandığına dair örnekler vardır. Hz. Peygamber sınırlı sayıda da olsa çeşitli suçlardan veya bazı ithamlardan dolayı hapis cezasını uygulamıştır. Bazılarını zikredebiliriz.
1- İtham Sebebi ile Hapis
Gatafan kabilesi Hz. peygambere, Beni Gıfarlı iki kişinin develerini çaldığını şikayet etmiş. Bunun üzerine Hz. Peygamber Gıfarlı bir kişiyi hapsettirmiş, develer geri gelince bu kişiyi serbest bırakmıştır.252
Bu hadis, Hz. Peygamberin, adaletin tecellisi ve hakların korunması amacıyla tedbir amaçlı olarak hapse başvurduğunu göstermektedir.
2- Anlaşmayı Bozma ve İhanet Etme Sebebi ile Hapis
Hz. Peygamber, bir suç ile itham edilen ve suçlanan kişileri hapsettiği gibi antlaşmaya ihanet edenleri ve Müslümanları arkadan vuranları da hapsetmiştir. Nitekim Beni Kureyza Yahudilerinin canları, malları ve inanç hürriyetleri Medine vatandaşlık sözleşmesine katılmalarıyla garanti altına alınmıştı. Buna karşılık Medine’ye yapılacak bir saldırıda Yahudiler de savunmaya katılacaklar; Müslümanların aleyhine düşmanlarıyla özellikle Kureyşle ittifak yapmayacaklardı.
250
Bkz, Yusuf, 12/25, 32, 33, 35, 36, 39, 41, 42, 100; Şu’ara, 26/29.
251
Yılmaz, “İslâm Tarihinin İlk Üç Asrında Hapishaneler…”, s. 546.
252
Ancak Beni Kureyza Yahudileri Hendek Savaşı sırasında vatandaşlık anlaşmasına uymadı. Hendek savaşında on bin kişilik Kureyş ordusunu görünce savaş esnasında saf değiştirip, Müslümanlara ihanet etmiş ve onları arkadan vurmak istedi. Savaş bitiminde İslam ordusu ihanet eden Beni Kureyza Yahudilerinin üzerine yürüdü ve esir aldı. Hz. Peygamber Beni Kurayza Yahudilerinden esir aldıklarını Sa‘d b. Mu‘âz’ın görüşü doğrultusunda haklarında hüküm verinceye kadar “Haris”in evinde hapsetti.253
3- Zanlının Hakkında Hüküm Verilinceye Kadar Hapis
Hicaz bölgesinde çıkan bir tartışmada bir kişi öldürülmüştü. Hz. Peygamber oraya bir memurunu göndererek katilleri, haklarında hüküm verilinceye kadar hapsettirmiştir.254
4-Savaş Esirlerine Hapis
Siyer kitapları, Adî b. Hâtim’in İslam’a girişinden ve Resulullah’ın ordusu memleketini ele geçirdiğini duyduğunda Şam’a kaçışından söz ederken, Resulullah’ın süvarileri Adî b. Hâtim’i izlemek için çıktıkları ve Hâtim’in kızını yakalayıp Tay kabilesi esirleri ile birlikte Medine’ye getirdikleri belirtilir. Resulullah’a Adi’nin Şam’a kaçtığı bildirilince, Hatim’in kızını mescidin kapısı yanında hurma dal ve saplarıyla çevrili yere hapsetti.255
Bu rivayetten anlaşılıyor ki mescidin yanındaki bu yer basit bir hapishaneydi. Hz. Peygamberin, savaş esirlerini hapsettiğinin örneklerinden birisi de Bedir savaşının esirleridir. Hz. Peygamber, Bedir savaşında esir aldığı müşriklere, Müslümanlara okuma-yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakma teklifinde bulunmuş, öğretenleri de serbest bırakmıştır.256 Aynı şekilde Hz. Peygamber, Suheyl b. Amr’ı Bedir savaşından sonra eşi Hafsa’nın evinde hapsetmiştir.257
Bu uygulamalardan anlıyoruz ki Hz. Peygamber, savaş esirlerini haklarında karar verilinceye kadar gözetim altında tutmuştur. Ancak bunu yaparken de onları bir düşman askeri gibi değil bir misafir gibi mescitlerde, evlerde gözetim altında tutarak hapsetmiştir. Dahası esirlerde insanlığın ihtiyaç duyduğu bir bilgi varsa da onu
253
Kettânî, I, 246.
254
Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, III, 33.
255
Kettânî, I, 249; Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, II, 933.
256
İbn Sa‘d, et-Tabakatü’l-kübrâ, II, 22.
257
insanların istifadesine sunmak için o bilgi karşılığında savaş esirlerini serbest bırakmıştır.
5- Borç sebebi İle Hapis
Hz. Peygamber itham, suçlama, ihanet ve Müslümanların hayatına kastedenleri hapsettiği gibi borçlarını vermeyenleri de hapsetmiştir. Nitekim Hirmas b. Habib isimli bir sahabi şöyle rivayet etmektedir: “Bana borçlu olan bir kişinin ödemesinden ümidi kestikten sonra Rasulullah’a şikayette bulundum. O da bana bu kimseyi hapsetme izni verdi. Daha sonra hapsettiğim kişi ile ilgili bilgi almak için hapsettiğim yere uğradı. Ve “esirine ne yaptın”258 diye sordu.
İslam hukukunda suçun cezasını bireyler değil devlet verir. Bu rivayet ise tam tersini göstermektedir. Ancak buradaki hapis kişinin başlı başına verdiği bir ceza değildir. Kişinin alacağını temin etmek için devlet başkanından aldığı bir izinden sonra uygulamaya koyduğu bir tutuklamadır ki bugünkü anlamda müstakil bir hapishane de olmadığından devlet kurumunda tutulmamıştır. Burada devlet başkanının izni ve gözetimiyle bir hapis ya da tutuklama vardır. Çünkü rivayetin sonunda devlet başkanı yani Hz. Peygamber borçluyu hapseden alacaklıya “esirine ne yaptın” diye soruyor. Bu da devletin kontrolünde bir hapis’e işaret etmektedir.
Bunlar göstermektedir ki Hz. Peygamberin uygulamalarında bireysel hakları koruma, kamu düzenini muhafaza, iç ve dış tehditleri bertaraf etme amaçlı tevkif, gözaltı ve hapis örnekleri mevcuttur.259 Suçun sabit olduğu durumlarda da hapis cezasına başvurulmuştur. Bu gözaltı ve tutulmalar bu günkü manada hapishane kurumu olmadığı için de mescitte, evlerde, kuyularda ve dehlizlerde olmuştur.260
Hz. Peygamber döneminde uygulanan hapis cezası asli bir ceza değil, ihtiyati tedbirdir. Bundan dolayı Hz. Peygamber döneminde müebbet veya uzun süreli bir hapis cezasına rastlanılmamaktadır.261
Hz. Peygamberin: “Ödemeye gücü yeten borçlunun, borcunu savsaklaması onun kınanmasını ve cezalandırılmasını helal kılar.”262 mealindeki hadisinde geçen
258
Ebû Dâvûd, “Akdiye”, 28; İbn Mâce, “Sadakat”, 15.
259
Yılmaz, “İslâm Tarihinin İlk Üç Asrında Hapishaneler…”, s. 547.
260
Kettâni, I, 247.
261
Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 55.
262
cezalandırma (ukubât) kelimesi İslam alimleri tarafından genelde suçlunun hapsedilmesi şeklinde anlaşılmıştır.263
Aynı şekilde, bir kimseyi tutarak bir başkasının onu öldürmesine yardım eden kişi hakkında rivayet edilen “katili öldürün, tutanı da alıkoyun”264 hadisi, İslam alimleri tarafından hem hapsin meşruiyetine hem de suçluya hapis cezası verilebileceğine hatta müebbet hapsin meşruluğuna işaret eden bir delil olarak kabul edilmiştir.265
Bütün bu hadisler ve uygulamalar İslam alimleri tarafından hapis cezasının sünnet açısından da meşru bir ceza çeşidi olduğu şeklinde yorumlanmıştır.