B. DOĞU DÜNYASINDA HAPİSHANE
2. Hulefâ-i Râşidin Döneminde Hapishane Olarak Kullanılan Mekanlar
Hz. Peygamberin vefatından sonra halife olan Hz. Ebû Bekir döneminde müstakil bir hapishanede inşa edildiğine dair mevcut kaynaklarda bir bilgiye rastlayamadık. Resulullah zamanında olduğu gibi başka amaçlar için tahsis edilmiş mekanlarda suçlular hapsedilmekteydi. Hz. Ebû Bekir’in hilafete geçmesi ile birlikte ortaya çıkan Ridde olayları ve hilafetin süresinin kısa olması devlet teşkilatında yeni oluşumlara meydan vermemiştir.688 Mahkumlar yine mescit, ev gibi yerlerde hapsedilmişlerdir.689
b. Hz. Ömer Dönemi
Hz. Ömer, büyük ölçüde İslam devletini kurumsallaştıran halifedir. Bu kurumlardan birisi de hapis cezasının çekildiği mekan olan hapishanelerdir. Onun hilafeti döneminde toprakların ve nüfus sayısının artmasına paralel olarak suç oranlarındaki artış, hapis cezalarının uygulanabilmesi için yeni bir mekanın inşasını ve yeni hukuki kıstasların yürürlüğe konmasını gerekli kılmıştır. İşte bu zorunluluklar sebebi ile H. Ömer, Safvân b. Ümeyye’den dört bin dinara bir ev satın
687
Kettânî, I, 246; Âmir, s. 338; Hülagu, s. 104; Ahmed, Muhammed b. Abdillah, Hükmü’l-Habs fi’ş-
Şerîati’l-İslâmiyye, s. 97.
688
Atar, İslam Adliye Teşkilatı, s. 56.
689
almış ve onu hapishaneye çevirmiştir.690
Yine onun döneminde Basra’da Daru’l-İmare, denilen yerde suçluların hapsedildiği bir hapishane vardı.691Basra şehri, Hz. Ömer tarafından kurulduğunda, buranın valiliğine atanan Utbe b. Gazvan şehri ordugah olarak kullanmış, merkeze cami, caminin yanına vali konağı ve hapishane inşa etmiştir.692
Yeni kurulan bir şehirde hapishanenin şehir merkezinde valilik binasına hemen bitişik olarak inşa edilmesindeki asıl amacın, güvenlik olduğu muhakkaktır. Devlet erkanının meskun olduğu bölgenin, özel korumalar tarafından korunduğunu düşünürsek hapishanenin, mahkumların gerek içerden gerekse dışarıdan gelecek yardımlarla kaçışını önlemek maksadıyla hapishanenin vali konağına bitişik inşa edildiği düşünülebilir.693
Hz. Ömer döneminde Zibrikan b. Bedr adındaki kişiyi hicvettiği için hapsedilen şair Hutay’e, Basra hapishanesi ile ilgili olarak şu mısraları yazmıştır:
“Ne dersin Zû Merah’ta yumurtadan yeni çıkmış kuş yuvalarına, Tüyleri daha bitmemiş ne su ne ağaç var,
Onlara bakanı attın bir karanlığın dibine. (kuyuya)”694
Hutay’e’nin ifadelerinden anlaşıldığı kadarı ile Hz. Ömer’in evden hapishaneye çevirmiş olduğu mekan, tutuklunun kaçmasına musait olmayan çok fazla güneş ışığı olmayan hücrelerden oluşmaktadır.
Yine Hz. Ömer döneminde, Kûfe’de kamıştan yapılmış bir hapishane bulunmaktaydı. Beytu’l-malın mührünü taklit eden ve Kufe halkından devlet adına para toplayan Muin b. Zaid’i bu hapishaneye kapatmıştır.695 Aynı şekilde Hz. Ömer döneminde Kadisiye’de vali konağının bitişiğinde bir hapishane mevcuttu. İçki içen Ebu Mihcen es-Sekafî burada hapsedilmiştir.696 Bütün bu deliller Hz. Ömer döneminde hapishanenin var olduğunu işaret göstermektirdir.
690
Buhârî, “Husumat”, 8; İbn Ferhûn, II, 232; Kettânî, I, 248; Bilmen, III, 33; Hamidullah, İslam
Peygamberi, II, 934; Atar, İslam Adliye Teşkilatı, s. 218; Özdemir, s. 103; Hülagu, s. 21; Günay, s. 37;
Demirbaş, s. 28; Ahmed, s. 57.
691
Belâzurî, Ahmed b. Yahya b. Cabir, Futûhü’l-Büldân s. 347; Atar, İslam Adliye Teşkilatı, s. 218; Hülagu, s. 21.
692
Belâzurî, s. 498; “İslâm Tarihinin İlk Üç Asrında Hapishaneler…”, s. 552.
693
Yılmaz, “İslâm Tarihinin İlk Üç Asrında Hapishaneler…”, s. 552.
694
Kettânî, I, 248.
695
Âmir, s. 359; “el-Habs”, el-Mevsûatü’l-Fıkhıyye, XVI, 290.
696
c. Hz. Osman Dönemi
Hz. Osman’ın halife olması ile birlikte İslam adalet sisteminin uygulanışında çıkan bir takım problemler özellikle de hilafetinin son zamanlarında iç karışıklığa ve anarşiye sebep olmuş bu da Hz. Ömer dönemindeki muhakame usulüne ilave olarak herhangi bir teşebbüste bulunulmasına engel olmuştur. Buna rağmen Hz. Osman zamanında da hapis cezası uygulanmış fakat yeni bir hapishane kurumu inşa edilememiştir. Hz. Osman döneminde yeni bir hapishane inşa edilmediğinden suçlular Hz. Ömer döneminden kalan hapishanelerde hapsedilmiştir.697 Nitekim Hz. Osman, Temimoğulları kabilesinden hırsızlığı meslek haline getirmiş olan Dâbi’a b. Haris’i hapsetmiş ve ölünceye kadar da hapishaneden çıkarmamıştır.698
Aynı şekilde Hz. Osman, Mescid-i Nebevi’yi genişletmek istediğinde mescidin etrafında ev ve arazisi olanlardan bir kısmı malını satmış, bir kısmı ise kabul etmeyerek malını satmak istememiştir. Bunlardan bir kısmı Hz. Osman ile yüksek sesle tartışarak karşı çıkmışlar, Hz. Osman ise bu kişileri hapsetmiş ancak araya başkaları girince onları serbest bırakmış.699
Yine Hz. Osman, fey gelirlerinden beşte birlik kısmı Mervan b. Hakeme vermesinden dolayı kendisini hicveden Abdurrahman b. Hanbel el-Cumahi’yi Hayber’in en yüksek dağı üzerinde kurulan “el-Kamus” kalesine hapsetmiştir.700 Abdurrahman, kale hapishanesinde yazdığı şu misralarla Hz. Ali’den dolaylı yoldan yardım isterken, aynı zamanda erken dönemde Hayber’de koşulları ağır olan bir hapishanenin varlığını ve fiziki durumunu da ortaya koymaktadır:
“Allah’a şikâyette bulunuyorum, insanlara değil, Ancak Ebu Hasen hariç ki onun ciğeri yanıyor Hayber’de Kamus (kalesinin)’un dibinde
Kabristanlık gibi derin uçsuz bucaksız bir mezar vardır.”701
Hz. Ali kendine yakın hissettiği bu şairin sesine kulak vermiş, halife ile
697
İbn Ferhûn, II, 233; Kettânî, I, 247; Âmir, s. 338; Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 55; Atar, İslam
Adliye Teşkilatı, s. 72.
698
İbn Ferhûn, II, 233; Âmir, s. 338; Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 55; Atar, İslam Adliye Teşkilatı, s. 218.
699
Ebû Gudde, s. 188.
700
Yakut el-Hamevi, Mu’cemu’l-Buldan, IV, 398.
701
konuşarak onun serbest kalmasını sağlamıştır.702
Bu örneklerden de anlaşıldığı gibi Hz. Osman hapis cezasını kendinden önceki halifeler gibi uygulamış ancak hapishanenin gelişimi açısından bir yenilik yapmamıştır. Hz. Ömer döneminde var olan hapishaneleri kullanmıştır. Hz. Osman döneminde hapis cezasının bulunmasını ancak hapishane kurumu açısından bir yeniliğin olmamasını Hz. Osman’ın hilafeti döneminde yaşanılan iç karışıklıklara bağlayabiliriz.
d. Hz. Ali Dönemi
Hz. Ali’nin hilafet dönemi, hapishaneler ve mahkum haklarının görülüp gözetilmesi açısından reformist atılmaların yapıldığı bir dönemdir.703
Hz. Ali, İslam tarihinde hapis cezası için ilk defa hapishane inşa eden kimsedir. Hz. Ömer satın aldığı bir evi hapishaneye çevirmiş, Hz. Ali ise doğrudan inşa etmek sureti ile ilk defa hapishaneyi kurumsallaştıran halife olmuştur.704 İslam tarihinde ilk defa Kufe’de inşa edilen bu hapishaneye “Nafi” ismini vermiştir. Ancak kamıştan ve çamurdan yapılan bu hapishaneden mahkumların kaçması sebebiyle705 bu hapishaneyi yıkarak yerine taştan bir hapishane inşa etmiş ona “Mahyes” veya “Muhayyes” adını vermiştir.706 Serahsî’ye göre ise bu son hapishanenin adı “Mahbis”dir.707
Bu hapishanede; ibadet, ahlâki eğitim ve Kur’an talimi gibi uslandırıcı faaliyetler yanında mahpusun Cuma ve bayram namazları, cenazeye katılma gibi sebeplerle geçici izinlerle dışarı çıkmasına müsaade edilmiştir.708
Hz. Ali, sağlam ve muhkem olarak yaptırdığı bu yeni hapishanenin de emniyetinden ve yönetiminden sorumlu bir kişi tayin etmiştir.709
702
İbn Hacer el-Askalani, el-İsabe fi Temyizi’s-Sahabe, II, 395.
703
Yılmaz, “İslâm Tarihinin İlk Üç Asrında Hapishaneler…”, s. 553.
704
Serahsî, el-Mebsût, XX, 96; İbn Ferhûn, II, 233; Kettânî, I, 247; Bilmen, III, 34; Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 55; Hülagu, s. 22.
705
Serahsî, XX, 96; Kettânî, I, 247; Bilmen, III, 34; Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 934; Âmir, s. 338; Behnesi, Ahmed Fethi, el-Mevsuatü’l-Cinaiyye fi’l-Fıkhı’l-İslâmî, II, 81; Atar, İslam Adliye
Teşkilatı, s. 218; Hülagu, s. 22; Ahmed, Hükmü’l-Habs, s. 57.
706
Serahsî, XX, 96; Kettânî, I, 247; Bilmen, III, 34; Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 934; Ahmed, s. 57.
707
Serahsî, XX, 96.
708
Avcı, Hukuk Tarihimizde Hapis, s. 83.
709
Hz. Ali, yaptırdığı ikinci hapishane ile ilgili olarak bir de şiir yazmıştır. Hz. Ali’ye nispet edilen bu şiir değişik şekillerde rivayet olunmuştur. Bu rivayetlerden birisi şöyledir:
“Ben Nafi denilen yeri geçilmez bir kale gibi yaptım ve onun başına güvenilir emin kişiler diktim.”710
Hz. Ali, Kufe’de hapishane inşa ettiği gibi aynı şekilde Basra’da da suçlular için hapishane inşa etmiştir.711
İslam tarihinde ilk hapishaneyi yapan Hz. Ömer mi yoksa Hz. Ali mi tartışması yapılmıştır. İslam tarihinde Hz. Ömer’in satın aldığı evi hapishaneye çevirdiği ile ilgili bir ihtilaf olmamasına rağmen ilk hapishaneyi kimin inşa ettiği ile ilgili tartışma söz konusudur. Hz. Ömer’in ilk hapishaneyi inşa ettiği kesin bir şekilde bilinmemesine rağmen binasının evden bozularak hapishaneye çevrilmesi ile yapılış itibari ile ev amaçlı olması, Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir döneminde olduğu gibi değişik mekanların hapishane maksatlı kullanılması olarak anlaşılmaktadır.712
Buna göre Hz. Ali hapishane için özel bir yer ihdas edip başlangıçtan itibaren onu hapishane olarak kullanan ilk devlet adamıdır. Hz. Ömer ise önceleri ev veya benzeri maksatla kullanılan yeri duruma göre ve arizi olarak kullanmıştır.713 Kettani’ye göre ise ilk hapishaneyi inşa eden Hz. Ömer’dir.714
Hz. Ali, bu hapishaneyi yapmakla bu günkü bilinen anlamda hapishaneyi ilk kuran halife olmuştur. Bu hapishane ile hapishaneler artık İslam toplumunda müesseseleşmiş ve daha sonraları ihtiyaç hasıl oldukça yenileri inşa edilmiştir.715
Dört halifeden sonra hapishane inşası sayısındaki artışa paralel olarak, İslam bilginleri arasında hapishanelerin meşruluğu tartışması gündeme gelmiş bir kısım İslam bilgini müstakil hapishane binası inşaatının İslam hukuku açısından isabetli bir karar olmadığını savunurken, cumhur da böyle bir uygulamanın yapıldığı ve yapılabileceğini ispata çalışmıştır.
710
Serahsî, XX, 96; Ebû Gudde, s. 303; Hülagu, s. 106.
711
Ebû Gudde, s. 304.
712
Yılmaz, “İslâm Tarihinin İlk Üç Asrında Hapishaneler…”, s. 551.
713
Kettânî, I, 247; Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 55; Günay, s. 37; Atar, İslam İcra ve İflas
Hukuku, s. 255.
714
Kettânî, I, 247.
715
Özdemir, “İslam’ın İlk Döneminlerinde Hapisnalenirin Doğuşu Kurumsallaşması ve İşlevleri”,
İbn Hazm, Makrizi, Abdülkâdir Ûdeh, Ebü’l-Fütûh gibi fakihler, hapis cezası uygulamasının Kur’an’da yer almadığından hareketle ve hazineye yük getirmesi, iş gücü kaybına yol açması, mahpusun sorumluluk duygusunu öldürmesi, yeniden topluma kazandırılmasını zorlaştırması, cezanın şahsiliğini aşıp mahpusun yakın çevresinin de zarar görmesine yol açması, fertte ruhî ve âhlaki çöküntüye sebep olması,mahpusların ıslah olacak yerde daha da bozulması, hapishanelerin âdeta suç okulu haline gelmesi gibi gerekçelerle hapis cezasının uygulamasına ve dolayısıyla mahkumlar için özel olarak yapılmış hapishane binalarına karşı çıkmaktadırlar.716
Bu hukukçulara göre hapisten kastın mahkumu dar bir yerde tutmak olmayıp, onu kişisel tasarruflarından alıkoymaktır. Ayrıca resulullah döneminde müstakil bir hapishanenin yapılmadığını, mescitler başta olmak üzere diğer yapıların bu maksatla kullanıldığını ve Hz. Ebu Bekir döneminde de aynı uygulamanın devam ettiğini öne sürmektedirler.717
İslam’da hapis cezasının ve hapishanenin olmadığını savunanların başında gelen İbn Hazm’a (ö.456/1064) göre, hapis cezası meşrû değildir. Çünkü mahpus ayetteki, “Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin.”718 emrine imtisalden mahrumdur. Çünkü kişi hapsedilmekle dolaşım hürriyeti elinden alınmaktadır. Mahpus, kendisine tanınan yeryüzünde dolaşmak ve istediği yerde iş tutmak imkanından yoksundur. Kimse Allah’ın kullarının Kur’an ve Sünnette olmayan bir ceza ile yeryüzünde dolaşmalarına mani olamaz. Kişi borcundan dolayı hapsedilmişse bu da anlamsızdır. Çünkü borcunu ödemiyorsa malı varsa zorla elinden alınır, satılır ve borcu ödenir. Malı yoksa hapsedilmesinin manası yoktur. Zanlının hapsi de mümkün değildir. Zira hapis bir ikrah sebebidir. Mahpusun ikrarı geçerli değildir. Haksız yere birine zulmetmek olur ki, bu meşru değildir. 719
İbn Hazm, hapse delil olarak getirilen ayet ve hadislerin de hapsin meşruluğuna delil olmayacağına söyler.720
716
İbn Hazm, Muhalla, VIII, 168-171; Âmir, s. 337-339; Ûdeh, I, 633-643; Ebü’l- Fütûh, Ebü’l- Meâtî Hâfız, en- Nizamü’l- ıkabiyyü’l- İslâmî, s. 532-554; Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 63.
717
İbn Hazm, Muhalla, VIII, 168-171; Âmir, s. 337-339; Ebü’l- Fütûh, en- Nizamü’l- ıkabiyyü’l-
İslâmî, s. 532-554; Bardakoğlu, “Hapis”, DİA, XVI, 55.
718
Mülk, 67/15.
719
İbn Hazm, Muhalla, VIII, 168-171.
720
İbn Hazm, ayeti delil gösterek hapsedilmekle kişi dolaşım hürriyetini kaybettiğinden hapis cezası meşru değildir diyor. Ancak göz ardı ettiği husus şudur ki, kişinin yeryüzünde dolaşma hakkı var fakat aynı şekilde suç işlememe görevi de vardır. Dolayısıyla suç işleyerek ilahi emre itaatsızlık yaptığında onun cezasını da çekmelidir. Bu da hürriyeti bağlayıcı cezalardan birisi olan hapistir.
İbn Hazm, malı olan kişi hapsedilmez malına el konulur ve satılıp alacaklılara verilir diyor. Ancak burada alacaklıların mağdur olma durumunu gözden kaçırıyor. Zira kişi hapsedilmeyeceğini de bildiği için yalan söyleyerek ya da malını gizleyerek alacaklıları mağdur durumuna düşürebilir.
Makrîzî (ö.845/1442) de, kendi dönemindeki hapishaneler hakkındaki görüşünü ortaya koyarken, geçmiş dönemlere dair değerlendirmelerde de bulunarak, İslam toprakları içerisindeki hapis cezası uygulamasının ve hapishanelerin meşru olmadığını ısrarla vurgulamış, gerekçesini ise şöyle izah etmiştir: “İnsanları dar bir yerde, abdest alma, namaz kılma gibi dini ibadetlerini engelleyecek, birbirinin mahremini görebilecek durumda hapsedilmeleri uygun değildir. Hapsetmekten kasıt borçlunun borcunu ödememesidir. Suçlu hapsedildiği zaman sadece kendisi değil, kişinin yakın akrabaları da cezalandırılmış olmaktadır. Mahkum yakınları eğer geçimlerini sağlayacak birisi yoksa mağdur olacaklar, sefil bir şekilde aile reislerinin hürriyete kavuşmasını bekleyeceklerdir. Rızıklarını temin edecek kimse olmadığı için midelerine bir lokma yiyecek dahi indiremeyeceklerdir. Ayrıca mahkum geçimini sadakalarla temin etmek zorunda kalacaktır.721
Makrîzî, kendi dönemindeki ve geçmişteki hapishanelerden de örnek vererek hapis mekanlarının darlığından şikayet ederek hapis ve hapishanenin caiz olamayacağını savunur. Ancak bu geçerli bir gerekçe olamaz. Zira hapis mekanı ibadet etmeye veya kişilerin birbirinin mahremiyetini görmesine sebep olacak kadar küçükse büyütülür, gerekli tedbirler de alınarak var olan sıkıntı giderilir. Yani bu gerekçe hapis cezasının ve hapishanenin olmayacağına delil olamaz.
Makrîzî’ye göre de, hapis cezasının tek sebebi kişinin borcunu ödememesidir. Makrîzî, hapis cezasının tek nedeni olarak kişinin borcunu ödememesini kabul eder. Ancakhapis cezasını vermek için tek gerekçe olamaz. Zira kişinin hapsedilmesini
721
el-Makrizi, Takiyyüddin Ahmed b. Ali b. Abdillah, Kitabu’l-Mevâ‘iz ve’l-i‘tibar bi- zikri’l-hitati
gerektiren başka suçlar da vardır. Yine Makrîzî’ye göre, kişiyi hapsetmekle ailesini de cezalandırmış oluruz. Ancak borçluyu hapsetmeyerek ya da cezalandırmayarak da alacaklıyı cezalandırdığını göz ardı etmektedir.
Çağdaş Hukukçulardan Ebü’l-Fütûh da hapis cezasının İslam hukuku ile bağdaşmadığı görüşündedir. Ebü’l- Fütûh’a göre hapis, Kur’an, Sünnet, İslam’ın ruhuna ve maslahata uygun değildir. Hapis ile ilgili getirilen delil ayetler istidlal noktasında delalette yetersizdir. Sünnetten delil olarak getirilen hadislerde de hapis ve hapishanenin meşruluğuna delalet eden bir husus yoktur. Belki bu rivayetleri soruşturma aşamasında zanlının kaçmasını önlemek için hapsin meşruluğana bir delil kabul edilebilir. Bu da ceza değil bir tedbir sayılır. 722
Bu fakihler, ayrıca Hz. Peygamber döneminde hapishane binası olmadığından veya müstakil bir mekan bulunmadığından hareketle hapis ve hapishaneye karşı çıkmaktadırlar. Oysa hapishane binası olmasa da Hz. Peygamber mescitte ya da evde hapis uygulamıştır. Burada önemli olan bir ceza için bir mekanın tahsis edilmesinden ziyade bir cezanın verilip verilmemesidir. Hz. Peygamber işlenen suçlara duruma göre hapis cezası vermiştir.
İslami öğretide hapis cezası ve hapishane var diyen cumhur ise tezini, Kur’an’ın ayetlerine, Hz. Peygamber döneminde uygulanan, hapis cezalarına, Hz. Ömer’in ve Hz. Ali’nin inşa ettiği hapishanelere ve sahabilerin icma ederek buna itiraz etmeyişlerine ve de akli gerekçelerle temellendirir.723