• Sonuç bulunamadı

SULTAN II ABDÜLHAMİD DÖNEMİNE (1876-1908) GENEL BAKIŞ

3 ) AHMED VEFİK PAŞA, SÜLEYMAN PAŞA VE ŞEMSEDDİN SAMİ'NİN TARİHÇİLİGİMİZE KATKILAR

A) SULTAN II ABDÜLHAMİD DÖNEMİNE (1876-1908) GENEL BAKIŞ

II. Abdülhamid dönemi Osmanlı Tarihi içerisinde anayasalı bir İslam devleti modeli olarak anılır.110 Osmanlılarda ilk anayasa ve parlemantoya kaldırdığı iddiası, ancak onları teoride kalmış organlar olarak askıya alması anlamında doğrudur. Teoride ikisi de meşrutiyet döneminin sonuna kadar vardı. Parlamentonun yanı sıra II. Abdülhamid yanında özel bir danışma komitesi oluşturdu. Bu istişare komitesi, özellikle siyasal, dinsel ve askeri meselelerde padişaha danışmanlık yapıyordu. Böylece II. Abdülhamid, dönemin aydınlarından oluşan " Yeni Osmanlılar"a nazara meşveret usulünü daha tutarlı ve doğru olarak uyguluyordu.

II. Abdülhamid döneminde meşrutiyet ile beraber devlet tam bir merkezleşmiş bürokrasiyle yönetildi.111 Telgraf, bu merkeziyetçi bürokrasiyi güçlendiren teknik ve modern bir araç oldu. II. Abdülhamid devrinde 30.000 km’ den fazla telgraf hattı oluşturuldu. Bu hatlar Hicaz'a, Yemen'e kadar uzanıyordu. Bu sayede ülkede oluşan durumu Osmanlı devletinde çalışan bir Fransız telgraf mühendisi şu sözleriyle özetler "Türkiye yol ve demiryollarının gidemediği yerlere telgraf hatlarını geren ilk ülke olmuştur." 112 II. Abdülhamid rejimine sadakatle hizmet eden telgraf, onun

yıkılışına da ilk önce yardım eden araç olmuştur.

II. Abdülhamid dönemindeki bürokratik anlayış telgraf dışında bir örgütün daha gelişmesine katkı sağladı. Hiç şüphe yok ki, bu örgüt "hafiye ve jurnalci" teşkilatı oldu. Bu sayede, memurların ve amirlerin devlete bağlılığı kontrol edilmek istenmiştir. Hafiyelik ve Jumalcilik örgütünün başkentte "Baş Hafiye" adı altında bilinen bir resmi makamı, dairesi ve ödeneği olmakla birlikte, hafiye ve jumalci

110

Niyazi Berkes, a.g.e., S.343.

111

Niyazi Berkes, a.g.e., S. 344.

112

kadroları temelde geniş bir gönüllü ordusuydu. Bu gönüllüler ordusuna geniş özgürlük alanı tanınmıştır.

Hafiye ve jurnalcilik teşkilatının hummalı çalışmalarına rağmen, rejime katkıları açısından pekte başarılı saymak mümkün değildir. Bazı aydın ve memurları bıktıran bu örgüt içinde suistimalcilerde çıka gelmiştir. Bu şahıslar daha ziyade çıkar elde etmeyi düşünen kişilerden olmuştur. 113

Şu gerçeği hepimiz bilmekteyiz ki, Sultan II. Abdülhamid Han devri, bugün dahi en tartışılır tarihi dönemlerden birisini teşkil etmektedir. Zira bu dönemde, yukarıda da bahsedildiği üzere bir tarafta merkeziyetçi bürokrasiyi oluşturma adına " Hafiye ve Jurnalcilik" örgütleri kurulurken, öbür yanda Batı'yı örnek alan reformlar gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu devri böylesine tartışılır kılan sıkça rastlanılan diyalektik çelişkilerdir. Kuşkusuz, II. Abdülhamid devri ile ilgili daha objektif değerlendirmeler yapabilmek için, dönemin şartlarını da dikkate almak gereklidir. Omsalı Devleti'nin sert görünümlü ve otoriter uygulamaları da bulunan bu padişahı diğer taraftan akla, mantığa uygun, günlük hayata uyarlanabilir Batılı reformlara yeşil ışık yakmıştır. 114

II. Abdülhamid bir taraftan merkeziyetçi bürokrasisini güçlendirmeye çalışıyor, bir taraftan aklına yatan Batılı ıslahatlara olur veriyordu. Diğer taraftan ise asker-ulema- bürokrat üçlüsünün oluşmasını sağlamak için cesur uygulamalara gitti. II. Mahmut zamanından beri hiçbir padişahın yapmadığı bir alçak gönüllülük ile Başkomutanlık Dairesi'ne ( Serasker Kapısı) giderek komutan ve subaylarla akşam yemeği yendi. Ardından dört gün sonra, Tersane'yi ziyarete giderek donanma subaylarıyla da yemek yendi. Daha sonra ise Meşihat'a giderek ulema ile iftara oturdu. Bakanları saraya davet ederek Mabeyin Paşa ve Beyleriyle birlikte hepsine ziyafet çekti. Rusya savaşı dolayısıyla, askeri Haydarpaşa hastanesini ziyaret ederek cepheden gelen yaralılara atiyeler dağıttı. Camilere giderek halkla birlikte namaz kıldı. Belirttiğimiz uygulamaları ile sempatizan bir kitle oluşturmaya çalışan Abdülhamid Han, kendisine karşı en büyük yakınlığı daima halktan gördü. 115

113

Niyazi Berkes, a.g.e., S. 345.

114

Bemard Lewis, a.g.e., S.176. 115 Niyazi Berkes, a.g.e., S. 347.

Dindar kimlikli Osmanlı padişahı II.Abdülhamid, halkın nabzını istediği şekilde ayarlamak için sansür yoluna gitti. Abdülhamit Han, halkla iyi ilişkiler kurmaya çalışırken, basını kontrol altına almayı öğrendi. Basın ve sansür uygulaması sayesinde padişah geniş kitleleri kontrol altına alarak kendisine ve rejime saygınlık duyulmasını sağladı. Padişah-basın diyaloğu , resmi sansürcülerin oluşmasına neden oldu.

Sultan II.Abdülhamid zamanında günlük gazeteler bile yayımlanmadan önce, resmi sansürcülerin denetiminden geçerdi.Sansür müessesesi, yalnız rejime muhalif tehlikeli fikirlerin önlenmesine değil, aynı zamanda yazarların eğitimine de yaradı. Onların edep, sadakat, din ve hamiyet ölçülerine göre yazı yazmalarını öğreten bir müessese olmuştu. Hafiye ve jurnalciler gibi, sansürcülere de geniş bir hayal gücü tanınmıştı. Fakat onlar da zaman zaman mikroskoplarını iyi ayarlayamazlar, bazen gözlerinden kaçırdıkları yazılar olurdu.116 Bu gidişat zamanla basın yazarlarının, "iyi sözcükler" ve "kullanmaktan sakınılacak sözcüklerin bazıları" şeklinde listeleme yapmasına neden oldu.

Bütün sansürcülük uygulamaları, hafiye ve jurnalcilik faaliyetlerine rağmen II.Abdülhamid Han dönemi incelendiğinde düşün akımları açısından da bir çelişki yumağı ortaya çıkar. II.Abdülhamid devrinde bir takım katı uygulamalara rağmen çağdaşlaşmamıza olumlu katkı yaptığına inanılan, Ulusçuluk, Turancılık, ve Demokratikleşme gibi fikir olguları bu dönemde tartışılır ya da hala daha fazlasıyla konuşulur hale gelir.

116

117

Niyazi Berkes, a.g.e., S. 348.

B-MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE EGİTİM ALANINDAKİ