• Sonuç bulunamadı

AHMED CEVDET PAŞA VE TARİHÇİLİGİMİZE KATKILAR

B ) XIX YÜZYIL OSMANLI TARİH YAZARLAR

1) AHMED CEVDET PAŞA VE TARİHÇİLİGİMİZE KATKILAR

Tanzimat dönemi tarihçiliğinden söz edilince hiç şüphesiz ilk akla gelen tarihçi Ahmed Cevdet Paşa'dır. Lofça'da doğan, İstanbul'da medrese öğrenimi gören, özel derslerle ufkunu genişleten ve Reşit Paşa konağında yetişen Ahmed Cevdet Paşa, 19. yy.da çok önemli görevlerde bulunmuş, ıslahat heyetlerine katılmış, valilik, nazırlık yapmış Tanzimat'ın önde gelen adamlarından biridir. Cevdet Paşa, dilimizin kendi kuralları içinde incelenmesinin ilk örneğini veren bir dil bilgini olarak görünmektedir. Düstur ve Mecelle gibi hukuk tarihimizi ilgilendiren

kavramlarında onun adıyla özdeş bir duruma geldiğini belirtmek gerekir. Bir tarihçi olarak Cevdet Paşa; Tarih-i Cevdet, Tezakir, Maruzat, ve Kısas-ı Enbiya'nın yazarı olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada kısaca onun tarihçiliği üzerinde durulacaktır.85

Encümen-i Daniş bir Osmanlı Tarihi yazılmasını kararlaştırdığı zaman 1774 'ten yani ünlü Osmanlı tarihçisi Joseph Von Hammer' ın bıraktığı yerden 1825' e kadar geçen dönemin tarihini yazmak görevini de Ahmed Cevdet Efendi 'ye vermiş ve "herkesin anlayacağı tabirat ile yazılması tenbih" olunmuştu. İşte bunun üzerine

Vekayi-i Devlet-i Aliye-i Osmaniyye'nin "Kaba Türkçe ile ilgili tahririni İltizam"

eylemiştir.

Otuz yıllık bir çalışmanın ürünü olan ve 12 cilt tutan Tarih-i Cevdet'in ilk üç cildi Kırım Savaşı sırasında tamamlanılarak padişaha sunuldu. Cevdet efendinin

85

ruüs derecesi Süleymaniye'ye yükseltildi. Hammer, ilk iki cildi taktir eden bir yazı yazdı. 3. cildin çıkışını da yine Hammer'in büyük bir taktirle karşıladığı görülmektedir. Hammer Cevdet Paşa'nın medrese çıkışlı olmasına karşın, kendisine önceki tarihçilerin yaptığı gibi gayrimüslimler hakkında kafir, gavur gibi aşağılayıcı deyimler kullanmamasını hayranlıkla karşılamaktadır. Cevdet Efendi bir süre sonra vak'anüvisliğe atanmış(1855) ve bu görevde bulunduğu sırada bir yandan Tarih-i Cevdet' in ciltlerini tamamlamaya çalışırken diğer taraftan da kendi zamanının olaylarını yazarak Tezakir-i Cevdet'i düzenlemeye koyulmuştur. Tarih-i Cevdet'in Son cildi 1302'de (1884) basıldı. Bir süre sonra yeniden gözden geçirilerek esere kesin biçimi verildi. 1309'da (1891) tertib- i cedit adı altında 12 cilt halinde yeniden basıldı.86

Cevdet Tarihi, Osmanlı tarihçiliğinin en büyük başarılarından biridir. Cevdet

Paşa, bu büyük eserini ortaya koymak için geniş bir kaynak taramasına girmiş, vak'anüvis tarihleri, mecmua, layiha, sefaretname ve arşiv belgelerini dikkatle incelemiş, olaylara tanık olanların görüşlerine başvurmuş ve bütün bunları sağlam bir eleştiri süzgecinden geçirdikten sonra kullanmıştır. Resmi belgeler, fermanlar, anlaşma metinleri sözün kısası konuya ilişkin belgeleri her cildin sonuna eklemiştir.

Cevdet Tarihi biçim yönünden vak'anüvis tarihlerinden farklı görülmemekle birlikte

bir çok yönlerden onlardan ayrılmaktadır. Zaman zaman belirli konuların ele alınıp işlendiği de gözden kaçmamaktadır. Siyasal olaylar yanında imparatorluğun dayandığı kurumların da tam bir çözümlemesini (analiz) yapmaktadır. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın belirttiği gibi Cevdet Paşa, "imparatorluğun tarihini adeta müesselerin tarihinde mütalaa" etmektedir. Bu bakımdan imparatorluğun yükselmesinin değil çöküş döneminin tarihi olan bu eserde, Osmanlı Devletini batılılaşmaya götüren yapısal değişmelerinde derin bir açıklaması yer almaktadır.87

Öte yandan Tarih-i Cevdet yalnız Osmanlı Devletiyle sınırlı kalmamıştır. çünkü yalnız bizim tarihimizi değil bütün insanlık tarihini ilgilendiren konuların bu kitaba ustaca serpiştirildiğini görmekteyiz.

86

Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınları,İstanbul,1985, Cilt- VI,S.1585.

87

Ahmet Cevdet Paşa, bilhassa İbn-i Haldun, İbn-i Teymiyye, Zehebi gibi İslam düşünürlerinin yanında, Michelet, A. Taine, Alman Tarihçisi J. Von. Hammer, meşhur İngiliz medeniyet tarihçisi Buckle ve İngiliz müellifi Macaulay' dan istifade ederek Batı kaynaklarını da kullanmıştır. Eserleri memleketin siyasi, içtimai ve kültürel hayatında bir yenilik ve hareket meydana getirmeye çalışan Tanzimat Devri'nin ihtiyaçlarına uygun olarak çok değişkendir. Daima medeniyeti, çağdaşlığı savunmuş, en basit eserinde bile devletin çürük taraflarını acı acı tenkit etmiştir. Cevdet Paşa özellikle kurumların bozuluş sebeplerine önem vererek bu bozulmanın tahliline girişmiştir. Böylece müessese tarihine dair ilk denemeyi gerçekleştirmiştir. Bununla birlikte Cevdet Paşa, Osmanlı vekayi' nameciliğinin geleneksel tarzı olan olayları yıl yıl anlatma ve her kısım sonunda da o yılki tayin ve vefatların listesini verme uygulamasının dışına çıkmıştır. Ayrıca tarihi çağlar meselesiyle ilgilenen Cevdet Paşa, Avrupa' da kullanılan taksimatın bize uymayacağını belirterek doğu için İslam öncesi ve sonrası diye bir taksimatın yapılması gerektiğini belirtmiştir.88 Cevdet Paşa, tarihinin ilk cildinde ve yeri geldikçe diğer ciltlerinde toplum ve tarih anlayışını açıklamaya çalışmıştır . Bu konularda en çok İbn Haldun ' dan etkilendiğini biliyoruz. Hatta Cevdet Paşa, Pirizade Sahip Molla'nın eksik bıraktığı Mukaddime çevirisini tamamlayarak bastırmıştır. İbn Haldun'un yanında Taine ile Michelet' den etkilendiği söylenmektedir. Dahası Alman doğu bilimcisi Hammer, İngiliz tarihçisi Buckle ile Mcaulay, Fransız filozof Montesquieu'den de çok yararlandığını söylediği rivayet edilmektedir . Gerçekten Ali Ölmezoğlu'nun da belirttiği gibi, Cevdet Paşa'nın tarihin lüzum ve faydası üzerindeki düşüncelerinde bu söylentileri doğrulayacak görüşler vardır.89

Cevdet Tarihi 'ne yöneltilen en büyük eleştiri, onun büyük ölçüde Doğu

kaynaklarına dayanmış bulunması ve Batı kaynaklarına başvurmamış olması noktasında toplanmaktadır. Buna neden olarak da Cevdet Paşa'nın bir Batı dilini yeterince bilmemesi gösterilmektedir. Ancak büyük kaynaklar, Cevdet Paşa'nın Fransızca yazılmış " tarih ve kavanin" kitaplarını anlayacak düzeyde bu dili bildiğini doğrulamaktadır . Öte yandan hukukçu Ali Şahbaz Efendi' nin Batı

88

Türkler Ansiklopedisi, Cilt XI., 60. Bölüm, S.422.

89

kaynaklarını sürekli tarayarak Cevdet Paşa'ya düzenli notlar hazırladığını biliyoruz. Batı kaynakları konusunda kendisine yardım eden bir başka bilgin de Hoca Sahak idi. Encümen-i Daniş'in de Batı kaynaklarından yaptırdığı çevirileri de unutmamak gerekir. Bütün bunlar göz önüne alınırsa Cevdet Tarihi'nin Batı kaynakları yönünde pekte zayıf kalmadığı sonucuna varılabilir. Cevdet Paşa'nın Avrupa tarihi ile ilgili olarak verdiği bilgiler, onun Batı dünyasını ve Batı dünyasındaki gelişmeleri oldukça derin bir biçimde kavradığını ortaya koymaktadır. Avrupa tarihini işlerken Feodalite, Sınıf, Parlamento v.b. terimleri yerli yerine oturtması, bu büyük tarihçinin Batı tarihçiliğinin kavramlarına yabancı olmadığını kanıtlamaktadır.

Cevdet Paşa'nın Tarih-İ Cevdet'le birlikte ele alınması gereken ve XIX. yy. olaylarıyla birlikte birçok sorunlarına ışık tutan iki önemli eserinden de söz etmek gerekir. Bunlar Tezakir ve Maruzat adlarını taşımaktadır. Tezakir, Cevdet Paşa'nın vak'anüvisliğe getirilmesinden (1855) sonra görüp işittiği ya da doğrudan doğruya karıştığı olaylara, iç yüzünü bildiği konulara ve dönemin devlet adamlarına ilişkin aldığı, kendisinden sonra bu göreve getirilen Ahmed Lütfi Efendi 'ye gönderdiği yazılardan oluşmaktadır. Bu tezkerelerin hepsi 40 tanedir ve 40.tezkere paşanın özgeçmişine ayrılmıştır. Koca bir cildi dolduracak oylum da olan bu 40. tezkerenin kimi eklerinin Lütfü Efendi'ye gönderilmediği anlaşılmaktadır ( Tezakir 4 cilt halinde M. Cavid Baysun tarafından yayınlanmıştır , Ankara , 1953-1967) . Maruzat ise II. Abdülhamid'in buyruğu üzerine, Abdülmecid ve Abdülaziz dönemleri olayları hakkında kaleme aldığı 5 defterden oluşan "tarih kılıklı" bir eserdir. Maruzat büyük ölçüde Tezakir'e dayanmaktadır. Her iki eserde de anı niteliği taşıyan özellikler bulunmaktadır. Ahmet Hamdi Tanpınar, bu eseriyle Cevdet Paşa'nın "lezzetli bir hatıra muharriri" olduğunu belirtmektedir.90

Cevdet Paşa'nın yerine vak'anüvisliğe getirilen Ahmed Lütfi Efendi, Cevdet Tarihi'nin kaldığı yerden (1825-26) başlayarak olayları yazmaya başladı.

Ahmed Lütfi Efendi, sondan bir önceki bu görevde en uzun süre (41 yıl) bulunmuş Osmanlı vekayi'nüvüslidir. Tarihi 1825/1876 yılları arasını kapsar. Vekayi' - nüvisliğin giderek itibar yitirdiğinin ve bir gazete habercisi, özetleyicisi durumuna düştüğünün farkındadır . Bu nedenle de Ahmed Lütfi Efendi ,

90

vekayi'nüvüsliği kendi deyişiyle "aranıp, sorulmayan" bir görev olarak yorumlar. Ahmed Lütfi Efendi, tarihini, Tanzimat' ı yorumlamak ve eleştirmek için kullanmıştır . Tarihçi olarak Cevdet Paşa' nın yolunu benimsemek istemişse de olayları tarih dizimine göre yazmaktan başka bir şey yapmamıştır. Yine bu devirde Ahmed Vefik Paşa "Fezleke-İ Tarİh-İ Osman-İ" adlı Avrupai tarzda bir eser yazmıştır. Eserinde Osmanlı Devleti'nin kuruluşu, yükselmesi, genişlemesi ve yıkılmasının nedenlerinin gayet güzel bir şekilde ortaya koymuş ve kendisinden sonra gelen vakanüvislere örnek teşkil etmiştir.91

91