• Sonuç bulunamadı

2.3. Erken Çocukluk Dönemde Sosyal GeliĢim

2.3.3. Sosyal Yetkinlik (Yeterlik)

Ġnsan geliĢiminin birbiriyle iç içe geçmiĢ olan iki yönünü ifade eden sosyal yeterlilik terimi, baĢkaları tarafından sevilmek, sosyal ortamlarda etkili etkileĢim kurmak, erken çocukluk çağında olumlu akran iliĢkileri ve sosyal beceriler gibi soyal yetkinliğin önemli göstergelerini içerir. (Trawick-Smith, 2014, s. 298). Sosyal yeterlik kavramı hakkında

yapılan çalıĢmalarda sosyal yeterlilik; bazen çocuğun içinde bulunduğu herhangi bir sosyal ortamda, bazen de sadece çocuğun okul ortamında gösterdiği davranıĢlar veya yetiler olarak tanımlanmıĢtır (Altay ve Güre, 2012).

Bu alanda çalıĢma yapan farklı araĢtırmacıların sosyal yeterliliği; sosyal baĢarı, amaçlanan sosyal amaçlara ulaĢma, kültürde kabul gören davranıĢları sergileme becerisi, kiĢisel amaçlara ulaĢma becerisi gibi farklı tanımlar getirdiği görülmüĢtür (Çetin vd., 2003, s. 27). Trawick-Smith (2014, s. 298)‟e göre “Sosyal yeterlilik, kiĢinin baĢkaları tarafından sevilme ve sosyal ortamlarda etkili etkileĢim kurmayı öğrenme derecesidir”. Argyle (1967) ise sosyal yeterliliği etkililik olarak ele almakta ve sosyal yeterliliğin ögelerini Ģu Ģekilde sıralamaktadır.

Algısal duyarlık Sıcaklık

Sosyal teknik repertuarı Esneklik

Enerji ve iliĢki baĢlatma Düz tepki örüntüleri

Anne ve babaların çocuklarıyla diyalog kurarak öğrenme ortamını düzenleme ilgileri kadar, bilgi düzeylerinin de etkisi büyüktür. Çocuğun yakın çevresindeki obje ve insanları keĢfetme savaĢı içinde deneyim fırsatına ihtiyacı vardır (Yavuzer, 2014, s. 104). Bacanlı (2015, s. 143)‟ya göre “Yeterlik; etkileĢim, ilgi, fırsat, zorlama, sınırlama, takdir etme ve yakınlık iĢaretleriyle teĢvik edilir”. Okul öncesindeki beĢ yaĢ çocuğu “Nasıl iyi olurum?” sorusu üzerine mücadelesini kurar. O, bunu gerçekleĢtirmek için çok çalıĢır ve genellikle baĢarılı olur. BeĢ yaĢ çocuğu uyumsuzluk ve huysuzluk dönemini geride bırakır. O, artık kas hâkimiyetinin geliĢmesiyle daha çabuk karar verebilme, düzenli cümleleriyle insanlarla olan iliĢkilerinin artmasıyla farklı bir görünüm gösterir (Yavuzer, 2013, s. 56).

Sosyal yeterlik; kiĢinin karĢısındaki kiĢiye gülümseme, iĢbirlikçi davranma, akranlarının normlarına uyma ve açık iletiĢim kavramlarını içerdiği görülmektedir. Buna göre, sosyal yeterlik;

• Akranlarla olan pozitif iliĢkiler • Öğretmenle olan pozitif iliĢkiler • Akranlarla olan negatif iliĢkiler

• Öğretmenle olan negatif iliĢkiler • Katılımcı olmayan davranıĢlar

olarak toplam beĢ boyutta değerlendirilir. Çocuklar sosyal yeterliklerine iliĢkin bilgiyi, doğal oyun ortamlarında akranlarıyla olan iliĢkileri gözlemleyerek elde ederler (Altay ve Güre, 2012). Çocukların sosyal yeterliğini etkileyen önemli bir etken de çocuğun akranları arasındaki namı ya da nasıl tanındığı durumudur. Çocukların, fiziksel çekicilikleri ya da akranlarıyla yaĢadıkları olumlu etkileĢimler sonucunda akranları arasında olumlu tanındıkları ileri sürülse de çocuğun karĢısındakini anlayabilme gibi biliĢsel becerileri de olumlu algıların oluĢmasında önemli rol oynamaktadır. Çocuğun sahip olduğu nam bazen sosyal deneyimlerini kısıtlar. Çocuk akranları tarafından bir defa olumsuz tanınmıĢsa akranları kolay kolay bu yargıdan vazgeçmezler. Dodge (1983) yaptığı bir çalıĢmada saldırgan oyunlara katılsalarda popüler olan erkeklerin, akranları tarafından olumlu tepki aldıklarını, Masten ve Morison (1991) tarafından benzeri bir çalıĢmada, akranları tarafından “yalnız” (yalıtlanmıĢ) olarak tanımlanan çocukların ergenlikte daha az kabul gördükleri gözlemlenmiĢtir (Çetin vd., 2003, s. 27).

Ġlk çocukluk dönemindeki davranıĢ biçimlerinden çoğunun sosyal olmadığı, hatta bir kısmının anti-sosyal davranıĢ biçimleri olduğu görülür. Bununla birlikte çocuk için her adım sosyalleĢme süreci için yararlı ve olumlu bir aĢama olarak kabul edilir (Yavuzer, 2014, s. 103). Okul öncesi dönemdeki çocuklar “Ben salıncakla en yükseğe sallanabilirim.” ve “Ben saçlarımı kendim yıkayabilirim.” gibi ifadelerle yetkinliklerini test etmek için somut faaliyetler ve eylemler (giriĢimcilik) yapmaya eğilimlidirler. Ebeveynler, bakıcılar ve öğretmenler, çocukların sosyal beceri kazanmaları için farklı deneyimler geçirmelerine yardımcı olurlar. Fakat sosyal yetkinlik farklı kültürlerde farklı tanımlandığı görülür. Bir kültürde akran kabulüne iĢaret eden sosyal davranıĢlar diğerinde aynı anlama gelmeyebilir. Örneğin, oyun arkadaĢlarının kültürel deneyimlerine bağlı olarak aktif, pasif olmaya veya reddedilmeye yolaçabilir (Trawick-Smith, 2014, s. 297-298).

Uyumsal davranıĢlar, sosyal beceriler ve akran kabulü olmak üzere üç boyutu olan sosyal yeterlilik, sosyal beceriler yönüyle kiĢinin kiĢisel haklarını savunabilmesini, kendine ters gelen istekleri geri çevirebilmesini, gerektiğinde baĢkalarından yardım isteyebilmesini kolaylaĢtırmaktadır (Postalcı, 2007).

Sosyal Yetkinliğin Alt Boyutu Olarak Sosyal Beceri

Sosyal yeterlilik kavramı bazen sosyal beceri kavramıyla karıĢtırılmakta bazen de bu iki kavram birbirinin yerine kullanılmaktadır. Temelde yatan mantık “kiĢinin sosyal becerisi varsa, sosyal yönden yeterlidir” düĢüncesidir. Sosyal yeterliğin belirlenmesi az da olsa sosyal becerilerin belirlenmesine bağlıdır (Bacanlı, 2005, s. 20).

KiĢiler arası iliĢkilerde sosyal bilgiyi alma, çözümleme ve bulunduğu duruma uygun tepkilerde bulunma, hedefe yönelik ve sosyal bağlama göre değiĢen; hem gözlenebilen hem de gözlenemeyen biliĢsel ve duyuĢsal öğeleri içeren, öğrenilebilir davranıĢlara sosyal beceriler denir (Yüksel‟den aktaran Pırtık, 2013). Ergin (2012)‟e göre sosyal beceriler, çocuğun akranları tarafından kabul edilme düzeyini artıran davranıĢlardır.

Sosyal beceriler bir çocuğun diğer çocuklara yönelik davranıĢlarını kapsar. Gündelik hayatta karĢılaĢılan durumları içerdiği gibi iyi iliĢkiler kurabilme, baĢkalarının haklarına, duygularına saygı ve uygun davranıĢ için normları dikkate almanın yanı sıra çocukların isteklerini elde etmesini içerir. Sosyal becerisi olan çocuklar katıldıkları etkinliklerden daha çok zevk alıp, kendi kararlarını kendileri verir. Oysaki sosyal becerisi yeterince geliĢmemiĢ olan çocuklar akranları tarafından dıĢlanabilir. Akran iliĢkilerinde zayıf ve yetersiz olan bu çocuklar, psikolojik, davranıĢsal ve sosyal alanlarda yaĢamlarının sonraki dönemlerinde rahatsızlıklar yaĢama eğilimindedirler (Bacanlı, 2005, s. 22; Çetin vd., 2003, s. 28-29). Buna karĢın okul öncesi yıllarda birçok çocuk kendinden emin, özgür ve sosyaldir. Diğer çocuklarla ve yetiĢkinlerle etkileĢime girme yetisi ve istekleri vardır. Akranlarını ikna edebilir veya devam eden etkinliklere katılabilir ayrıca karĢılaĢtıkları anlaĢmazlıkları çözebilirler. Sosyal beceriye sahip çocuklar daha fazla sevilir ve arkadaĢ edinirler (Trawick-Smith, 2014, s. 294).

Erikson, insan yaĢamını psikososyal temelli 8 evre olarak ele alır. Ona göre her bir evre de baĢarılması ve çözümlenmesi gereken geliĢimsel bir görev vardır. Bu görevin baĢarılmaması çözülmesi gereken bir krize neden olur ve bu kriz geliĢimi aksatır. Güven duygusunun kazanılmasıyla baĢlanılan ve benlik bütünlüğünün sağlanmasıyla son veren bu evreleri baĢarıyla geçiren bireyler, uygun sosyal becerileri ana-babalarıyla ya da bakıcı durumdaki kiĢilerle iliĢki kurarak öğrenmeye baĢlar ve daha sonra kardeĢler, akranlar ve diğer kiĢilerle iletiĢime girerek sosyal becerilerini geliĢtirmeye baĢlar. Sosyal öğrenme kuramına göre ise öğrenme baĢkalarını gözlemleyerek oluĢur. Bu görüĢe göre olumlu davranıĢlar, uygun örneklerin sağlanmasıyla öğretildiğinden dolayı oyun ortamında

çocuklar akranlarını örnek alarak sosyal davranıĢları öğrenme fırsatı bulurlar (Çetin vd., 2003, s. 18-19).

Spence (1995), çocuğun oyun davranıĢlarının sosyal etkileĢiminin sonuçlarını belirlemede önemli rol oynadığı düĢüncesiyle sosyal becerileri mikro ve makro düzeyde incelemiĢtir. Göz göze gelme, beden duruĢu ve mesafesi, ses tonu, yüz ifadesi gibi sözsüz iletiĢim araçları mikro becerileri içerirken, bir gruba katılmak, hayır diye bilmek, alayla baĢ etmek, öfke gibi olumsuz duyguları ifade etmek, bir konuĢmayı baĢlatıp sürdürebilmek ve sonlandırmak, uzlaĢma yapabilmek makro düzeydeki becerileri içerir. Sosyal beceriler; öncelikli olarak öğrenme (gözlemleme, örnek alma, canlandırma ve geribildirim) yoluyla kazanılma, belirli sözel ve sözsüz davranıĢlardan oluĢma, etkin ve uygun tepkileri, örnek alınan davranıĢları içerme, sosyal çevreden gelen olumlu tepkilerin artmasını sağlama ve var olan becerilerin pekiĢmesine olanak tanıma gibi belli baĢlı özellikler içerir (Çetin vd., 2003, s. 28-29).

Sosyal etkileĢim, insan yaĢamının olmazsa olmaz bir parçasıdır. Ġnsan yaĢamını iliĢkiler ağı içinde sürdürürken çevresine uyumunnda ve mutlu olmasında sağlıklı sosyal etkileĢimin büyük bir payı vardır. Çocuğun sosyal davranıĢı etkileĢimde olduğu iki önemli grup aile ve akranlardır. Çocuklar ilk ilĢki kurdukları yetiĢkinlere bağımlıdırlar ayrıca onlara göre daha güçsüz durumdadırlar. Çocuk-yetiĢkin iliĢkisi bir çeĢit eĢitsizlik üzerine inĢa edilir. Çocuklar ilerleyen yaĢlarda ise akranlarıyla olan iliĢkileri onlar için önemlidir. Çocuklar neyi kabul edip neyi red edeceklerini, akranlarının onlara verdikleri tepkilerden öğrenirler. Sosyal beceriler iĢte bu güç eĢiğine (ya da onun mücadelesine) dayalı iliĢkiler içerisinde öğrenilir (Çetin, Bilbay, ve Kaymak, 2003, s. 15).

Bireylerin sosyal yeterliğe sahip olabilmeleri için sosyal becerilerini geliĢtirmeleri gerekmektedir. Akran iliĢkileri ile çocuklar sosyal becerileri öğrenmek için birçok fırsata sahip olurlar (Ogelman ve Topaloğlu, 2012). Çocuk sosyal anlamda altın çağını beĢ yaĢında yaĢar. Çocuk beĢ yaĢına geldiğinde daha istikrarlı bir sosyal geliĢim süreci içine girer. Çocuk daha olgun ve sosyaldir. YetiĢkinlerinkine çok benzeyen dilinin kullanarak sosyal ilĢkilerini daha nitelikli bir duruma getirir. Kendisini daha rahatlıkla ifade edebilir. Örneğin, beĢ yaĢında ki oğluyla dört katlı bir oyuncak mağazasına giden bir baba, içeriye girmeden önce oğluyla açıkça konuĢup; “ Bak oğlum, içerden en fazla üç oyuncak alma hakkımız var. Onları da çok pahalı olmamak koĢuluyla alabiliriz” der. Çocuk bunu kabul eder ve babayla birlikte mağazaya girerek oyuncaklara bakmaya baĢlar. Çocuk, baba Ģunu beğendim dediğinde baba oyuncağın fiyatına bakar ve “Oğlum bu çok pahalı bir oyuncak

der”. Baba bunu almayalım daha demeden, hemen çocuk “ öyle mi o zaman almayalım der (AkbaĢ ve Budak, 2011, s. 67).

Sosyal ve duygusal beceriler, çocukların ailesine ve sosyal çevresine olan uyumunu kolaylaĢtırır (Çorapçı vd., 2010). Çocukların, onlara bakan kiĢilerin onlardan beklendiklerine uygun bir Ģekilde davranacak kapasiteye eriĢmeleri gerekmektedir. Bu tarz bir uyuma kendini kontrol etme (kendini denetleme) denmektedir (M. Cole ve S. Cole, 2001, s. 394-395).