• Sonuç bulunamadı

Kendini denetleme becerisi; adaptasyon, yanlış davranışları engelleme, duygu kontrolü, davranış kontrolü, ilgi kontrolü ve doyumu erteleme gibi kavramlardan oluşur ve bireysel farklılıklardan etkilenirler. Kendini denetleme sosyal ve kültürel değerler gibi dışsal değişkenleri de içermektedir (Yıldız vd. 2014).

Kendini denetleme otomatik denetleme (reactive control) ve çaba sarf ederek kendini denetleme (Effortful control) olmak üzere ikiye ayrılır. Otomatik denetleme (reactive control); kiĢinin hareketleri üzerindeki istemsiz kontrolüne otomatik denetleme denir. Ġnsan davranıĢını harekete geçirmek için gerekli olan dürtü, istemsiz Ģekilde oluĢabilmektedir. Örneğin bir çocuk dikkatini çeken olumlu bir duruma karĢı, davranıĢı üzerinde hiçbir kontrol sağlayamadan kendini itebilir ve ya yeni bir ortama girmesi için zorlanmıĢ çekingen bir çocuk, girdiği ortamda davranıĢlarındaki tutukluğu yönetebilmede zorluk yaĢayabilir. Bu tür davranıĢların istem dıĢı kontrolü otomatik denetlemedir. KiĢinin mizacını belirleyen önemli etmenlerden biridir ( Eisenberg, Valiente, ve Suilk, 2009). Çaba sarf ederek kendini denetleme (Effortful control); Duyusal bilgiyi düzenlemek üzere yönetici bir sistem olarak iĢlev gören, çaba sarf ederek kendini denetleme becerisi, ön dikkat sistemi olarak, beyinde frontal kortekste yer alır. Sunulan biliĢsel bir hedefe yönelik davranıĢı ortaya koyarken hedefle iliĢkisi olmayan çevresel diğer uyaranların ketlenmesini sağlar. Sosyal ve akademik yaĢamın gerektirdiği dikkati odaklama isteği veya davranıĢı erteleyebilme, davranıĢı bastırabilme veya yavaĢlatabilme becerilerinde rol oynar (Brownell ve Kopp, 2007). Ayrıca çaba sarf ederek kendini denetleme, tutarsız bilgiden kaynaklanan çatıĢmadaki yanlıĢı düzeltmeyi ve yeni hareketler planlamayı sağlar. Duygu ve düĢüncelerin istemli denetimini oluĢturur (Eisenberg, 2012).

Rothbart ve Bates (1998)‟e göre çaba sarf ederek kendini denetleme, ikincil derece baskın tepkiyi ortaya koymak amacıyla birincil baskın tepkiyi engellemek için sunulan biliĢsel bir hedefe yönelik davranıĢı ortaya koyarken, hedefle iliĢkisi olmayan bütün çevresel uyaranlara yönelik tepkiyi ketleyebilmeyi ifade eder. Çaba sarf ederek kendini denetleme becerisi odaklanma ve dikkati sürdürme gibi süreçlerde, davranıĢın durum ve ortama uygun olarak ortaya konulmasında kritik önem taĢır. Çaba sarf ederek kendini denetleme biliĢsel, sosyal, duygusal, motor ve davranıĢsal performans dâhil iĢleyiĢ etkisi geniĢ bir yelpazede desteklenir (Kochanska, Murray, ve Harlan, 2000; Rothbart, Ahadi, ve Hershey, 1994).

Çocukların çaba sarf ederek kendini denetleme beceri geliĢiminde bireysel farklılık vardır. Çaba sarf ederek kendini denetleme geliĢimine bireysel farklılıkların yanında hem mizacın hem de biyolojik faktörlerin etkisi olduğu düĢünülmektedir (Eisenberg, 2012). Çocukların kendilerinden beklenen davranıĢları bilmesi, onların otomatik olarak kendi toplumlarındaki standartlara uygun davranmaları anlamına gelmemekte, çocukların ne yapmaları ve yapmamaları gerektiğini öğrenmelerini gerektirir (M. Cole ve S. Cole, 2001, s. 394-395). Kendini kontrol etme, insanlara kendi davranışlarını kontrol etme ve çevreleriyle en uygun ilişkiyi kurabilmeleri için kendilerini gözlemleme imkanı sağlayan, birileriyle ilgili duygu, ilgi ve davranışlar bütünüdür (Yıldız, Kara, Tanrıbuyurdu, ve Gönen, 2014).

Kendini kontrol etme kasti ve otomatik mekanizmaların da dahil olduğu, düĢünce, etki ve davranıĢ düzenlemesi olarak tanımlanmanın yanı sıra kiĢinin kendi davranıĢını kontrol etmesiyle de alakalı bir durumdur. Çocuklar ikinci yaĢlarında dile ve artmakta olan dürtü kontrolüne maruz kalırlar, bu da onlara geliĢmiĢ iletiĢim ve kendini düzenleme olasılığını verir. Ayrıca, olayların potansiyel kontrolünde kendisini bağımsız bir kiĢilik olarak algılaması da artmaktadır. Amaçları ve diğer kiĢileri etkileme giriĢimlerinde de artıĢ gözlenmektedir. Ġki yaĢındaki çocukların çok az kendini kontrol etme becerileri ve sabırları olmasının yani sıra, beklentileri karĢılanmadığında genellikle sinir, ağlama ya da sinir krizleri ile tepki verirler. Kızgınlık dereceleri yaklaĢımda ya da dıĢa dönüklükte kiĢisel farklılıklarla oldukça olumlu iliĢki içerisindedir (McCartney ve Phillips, 2006, s. 338-344). Erken yaĢta çocuklardan ebeveynleri tarafından “yapması” ve “yapmaması” istenen hareketler küçük çocuklar için farklı bir kontrol zorluğu ortaya çıkarmaktadır (Kochanska, Coy ve Murray, 2001). Çocuklar kendi eylemlerini kontrol etmek için sıklıkla kendi kendine konuĢmaya baĢvururlar. Vygotsky (1934/1987) çocukların kendi kendine konuĢmalarını ya da kendi yönettikleri konuĢmalarını davranıĢ kontrolünün bir iletiĢim

aracı olarak ve kendini yönlendirmesi için kullandığı en temel araç olarak görmektedir. Vygotsky‟nin teorisine göre, kendini kontrol etme çocukların yetiĢkinlerin isteklerini, sözlerini, açıklamalarını ve stratejilerini kendi konuĢmalarıyla bütünleĢtirdiği zaman baĢlamaktadır. Bu konuĢmayı kendilerine yönlendirme esnasında çocuklar dili dikkat, hafıza, planlama ve özdüĢünüm gibi karmaĢık biliĢsel süreci kontrol etmede ve kendi davranıĢlarını yeniden yönlendirmede kullanırlar. Sonuç olarak kendi kendine konuĢma iç dilsel düĢünce olarak özümsenir (Elias ve Berk, 2002).

Çaba gerektiren kontrol, üç yaĢındaki çocukların hissetmedikleri bir duyguyu canlandırma becerisini etkiler. Örneğin; beğenmedikleri bir hediyeyi aldıktan sonra neĢe ile beğenmiĢ tepkisini vermek gibi. Bu duygusal “ maskeler“ genellikle mutluluk ve ĢaĢırma gibi olumlu duygularla sınırlıdır. Çocukların yaĢı kaç olursa olsun üzgün, kızgın ve ya iğrenmiĢ gibi rol yapmayı hoĢnutmuĢ gibi görünmekten daha zor olduğunu düĢünürler (Berk, 2013b, s. 369). Kendini denetleyebilen, bağımsızlık duygusuyla özgürlüğünü kazanmaya baĢlayan çocuklar çevresindeki kiĢilerle yeniden iĢbirliği kurmaya baĢlar ayrıca çevresindeki kiĢilerle sürtüĢmelerinde azalmalar görülür. Üç yaĢına geldiğinde çocuğun giderek daha olumlu ve dengeli bir bireye dönüĢtüğü görülür. (Yavuzer, 2014, s. 103). Erikson, erken çocukluk dönemindeki çocukların, sarf ettikleri çabanın sonuçlarına ve ya ürünlerine odaklanmak yerine oyun ve ya iĢin sürecine, meydana gelen denemelere ve ya giriĢimlere odaklandıklarını ifade ederek bu durumun olumlu kendilik algısındaki önemine dikkat çekmiĢtir (Trawick-Smith, 2014, s. 297).

Bireydeki potansiyelin en üst sınırlarına kadar geliĢtirilmesi ancak çok erken yıllarda sağlanabilecek imkânlarla mümkündür. Fiziksel Ģartları ve eğitim proğramı yönüyle iyi hazırlanmıĢ bir okul öncesi eğitim kurumunda çocuk, arkadaĢ iliĢkileri kurmayı, birlikte bir Ģeyler yapmayı, iĢbirliğini ve toplum içinde sorumluluk almayı ayrıca aldığı sorumluluğu yerine getirmeyi öğrenir. Onun için baĢarı ve baĢarısızlık söz konusu olmadığı için yeteneklerini korkusuzca kullanır, becerilerini geliĢtirir ayrıca bu dönemdeki yaĢantılar onun gelecekte hayata bakıĢ açısını da önemli ölçüde etkiler (Demiriz, Karadağ ve UlutaĢ, 2003, s. 2 ).