• Sonuç bulunamadı

Sosyal devleti tanımlayabilmek için çalışmanın bu kesimine kadar ele alınmış olan temel kavramların gözden geçirilmesi gerekir. Sosyal kavramı toplumla ilgili (toplumsal) konuları içermektedir. Sosyal sorun, toplum düzeninin tehlikeye düşmesi halinde ortaya çıkmaktadır. Alanyazında kullanılan bir diğer benzer kavram olarak sosyal dışlanma ise, bireyleri toplumsal yaşamdan uzaklaştıracak düzeyde maddi ve manevi yoksunluk içinde olmalarıdır. Sosyal sorunların çözümüne bir gerekçe olarak sosyal ahlak, toplum düzeyinde ve kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinde etkin olan kurallar bütünü şeklinde tanımlanmaktadır. Sözü edilen kavramlar sosyal politikanın oluşumuna hizmet etmektedir. Bu kavram, sosyal risklerin ortaya çıkışını engelleyen, riskler ortaya çıktığında bunların bertaraf edilmesini sağlayan, birey ve grupların gelir, bakım ve yaşam düzeylerini garanti altına alan ve iyileştirilmesini sağlayan politikaların tümü olarak tanımlanabilir. Konuya ilişkin bir diğer benzer kavram olan sosyal koruma, sosyal dışlanma ile mücadele stratejileri olarak değerlendirilmektedir. Nihayet sosyalden başlayıp sosyal politikaya uzanan söz konusu kavram dizisi sosyal devletin ortaya çıkma nedenleridir. Günümüz sosyalist rejimin yıkılmış olması nedeniyle demir perde ülkeleri sosyal koruma ihtiyaçlarını liberal sosyal politika önlemleri ile gerçekleştirme çabası içine girmişler, onlar da sosyal devlet ilkesini benimsemişlerdir.83

Yukarıdaki açıklamalardan çıkan sonuç, sosyal devletin sosyal politika önlemleri alan devlet olduğudur. Yeni bir toplumsal yapı oluşturma hedefi olan sosyal devlet bu amaca toplumsal yapının bütününü etkileyerek varmaya çalışır. Bu amaçla siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal yapıyı etkileyen önlemleri bünyesinde barındırır. Amacına sosyal hukukun içerdiği sosyal politika önlemleri ile varan devlet sözü edilen alt yapıyı değiştiren ve düzelten birçok hukuki önlem alır. Siyasal alanda alınan önlemler siyasal demokrasi yanında ekonomik demokrasiyi oluşturur.84

Ekonomik alanda alınan önlemler liberal ekonomik düzen içinde sosyal piyasa ekonomisini kurar. Kültürel alandaki önlemler ise hem mevcut kültür varlıklarını korumayı, hem de yeni kültürel varlıklar kazanmayı sağlar. Nihayet,

83 Güngör TURAN, “Piyasa Ekonomisine Geçiş Geçiş Ülkelerinde Sosyal Sektörün Yeniden Yapılandırılması: Sosyalist Politikadan Sosyal Politikaya Geçiş”, Çimento İşveren Dergisi, Mayıs 2004 , Cilt:18, Sayı:3, s. 1 vd.

84 Güneş MÜFTÜOĞLU, Sosyal Devlet ve Hukuk Devleti, Saypa Yayınları, Ankara, 1996, s.19. Sosyal devlet sisteminde iş yerinde yönetişim işletme içi demokrasiyi sağlamaktadır.

sosyal alanda alınan önlemler ise çalışan ve çalışmayan tüm toplum fertlerini yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini hedefler.

Sosyal devlet kavramı yanında ayrıca refah devleti kavramı da kullanılmaktadır. Bazı eserlerde her iki kavram ayrı içeriğe sahip olduğu izlenime verecek şekilde kullanılmasına karşın, refah devletine ilişkin verilen tanımlar, tarihçesine ilişkin yapılan açıklamalar, sosyal devlet kavramı ve tarihçesi ile örtüşmektedir.85 Söz konusu kavram “bireylere ve ailelere asgari bir gelir güvencesi

veren, toplumsal tehlikelere karşı koruyan, sosyal güvenlik olanakları sağlayan, eğitim, sağlık, konut gibi sosyal hizmetler alanında belirli bir standart getiren

devlettir” şeklinde tanımlanmaktadır.86 Sosyal devlet, toplumdaki ekonomik ve

sosyal dengesizlikleri azaltma çabasında olan devlettir. Ulusal gelirin eşit olarak değil adil olarak dağıtılmasını hedefler. Mutlak eşitliğe erişmenin mümkün olmaması nedeniyle fiili eşitliğe mümkün olduğu kadar yaklaşmak amacını güder.87

Sosyal devlet ilkesine bünyesinde yer veren 1962 tarihli Anayasanın gerekçesinde bu konuda şöyle deniyordu: “Batı demokrasisi hürriyetçi yolarla daha

fazla hürriyet elde etme rejimidir. Çağımız karmaşık, sosyal ve ekonomik dünyası içinde daha fazla hürriyet ise ekonomik ve sosyal bakımdan zayıf olan kişileri, grupları korumak, bunların maddi ve manevi varlıklarını geliştirme şartlarına hazırlamak ve bunlara klasik kişi hak ve hürriyetleri yanında ekonomik ve sosyal hakları tanımakla mümkün” olur. Benzer gerekçelerle 1982 Anayasası da ikinci

maddesinde Türkiye Cumhuriyetini demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak tanımlamıştır.88

Anayasamızda değinilen sosyal devlet, alanyaznda çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Devletin sosyal ve ekonomik hayatta adalet, düzen ve eşitliği sağlamak için sosyal ve ekonomik hayata etkin müdahalesini meşru, hatta gerekli gören bir anlayışıdır.89 Refahın sosyal adalet anlayışı içinde yaygınlaştırılmasını

85 Cahit TALAS, Ekonomik Sistemler, Doğan Yayınları, Ankara, 1974, s.239.; ŞENKAL, a.g.e., s.275.; Meryem KORAY, “Görülmek İstenmeyen Gerçek: Sosyal Refah Politikaları ve Demokrasi İlişkisi”, Çalışma ve Toplum, 2005/2, s. 31 vd.

86

KORAY, a.g.e., s.52. 87

Ömer Faruk ÇOLAK, “Sosyal Politikasız Bir Dünya Mümkün müdür?”, Sosyal Devlet ve Sosyal Politika Semineri, Ankara, 2007, s.39.

88 Mehmet KOCAOĞLU, Sosyal Politika, Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası Ankara, 1997, s.47-48

89

sağlayan devlettir.90 Vatandaşların sosyal durumları ile ilgilenen onlara asgari bir

yaşam düzeyi sağlamayı ödev bilen devlettir.91 Güçsüzleri güçlüler karşısında

koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve böylece toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlettir.92

Sosyal devletin yani sosyal politikaların dört döneminden bahsedilmektedir. İlk dönem kuruluş, ikinci dönem sağlamlaşma, üçüncü dönem büyüme, dördüncü dönem ise yeniden yapılanma olarak adlandırılmaktadır. İlk dönem 1870’li yıllarda başlamıştır. İşçi sınıfın doğuşu, sanayileşme ile birlikte yoksulluğun artışı bu dönemde ilk olarak iş ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin önlemlerin alınması sonucunu doğurmuştur. Sosyal devletin temellerinin atıldığı bu ilk dönem sonrası 1930-1940 yılları arasını kapsayan ikinci dönemde yaşanmış olan dünya savaşları ekonomik sorunları ağırlaştırmıştır. Sorunların çözümü için daha önce alınmış olan toplumsal dayanışmaya ilişkin önlemler daha da geliştirilmiştir. 1950-1970 yılların sonunu kapsayan büyüme dönemi olarak adlandırılan üçüncü dönemde toplumdaki her sınıf, her grup ekonomik büyümeden daha fazla pay almaya başlamıştır. Üçüncü dönemde hızlı ekonomik büyüme, sendikaların etkinliği, siyasi partilerin emekten yana tavırları sosyal devletin gelişmesinin temel nedenleri olarak belirtilebilir. 1970’li yılların sonunda başlayan dördüncü dönemin temel özelliği ekonomik durgunluktur. Bu durum sosyal politika tedbirlerinde kısıtlama yapma sonucunu doğurmuştur. Mevcut sosyal devlet düzenini gözden geçirme gerekliliği duyan ülkeler sosyal politika önlemlerini yeniden yapılandırmaya başlamışlardır.93

Sosyal devlet yirminci yüzyılın ikinci yarısında liberal devletin gerçekleştirdiği bir aşamadır. Bu aşamada liberal devlet mülkiyet hakkı, girişim özgürlüğü, seyahat ve yerleşim özgürlüğü gibi klasik hakları korumaktadır. Ancak kamu düzenini koruma gerekçesi ile bu haklara devlet müdahalesini kabul eder. Ayrıca sosyal hak ve özgürlükleri de tanımaktadır. Yeni görünümü ile liberal devlet yine bireye hizmet etmektedir. Öncekinden farklı olarak bu hizmet onun maddi, manevi ve fikri gelişmesini sağlamaya yöneliktir. Liberal devletten sosyal devlete geçişin gerekçesi

90 Mustafa ERDOĞAN, Anayasa Hukukuna Giriş, Adres Yayınları, Ankara, 2004, s.218.

91 Fevzi DEMİR, Anayasa Hukukuna Giriş Genel Esaslar ve Türk Anayasa Hukuku, Anadolu Matbaacılık, 6 Baskı, İzmir, 2005, s.220–222 (Anayasa). Konuya ilişkim diğer tanımlar için bkz. Ömer KESKİNSOY, “Sosyal Devletin Anlamı ve Gerekleri, Sosyal Güvenlik Dünyası, Temmuz- Ağustos 2007, Yıl:9, Sayı:44, s.91 vd.

92 Bu tanım Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında kullanılmıştır. Bkz. Fazıl SAĞLAM, “Sosyal Devlet İlkesi ve Duyarsızlaşma”, Prof.Dr.Devrim Ulucan’a Armağan, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.754.

93

örneğin 1961 Anayasası’nın gerekçesinde söyle açıklanmaktadır: Mutlu bir toplum hayatının gerçekleştirilebilmesi için klasik özgürlükler asla yetmemektedir. Halkın yaşamak için zaruri olan ihtiyaçları yerine getirilmedikçe bu özgürlüler kağıt üstünde kalmaya mahkumdur. Toplum hayatı içine iktisaden zayıf durumda olan milyonlarca vatandaşın ezilmesini seyirci kalan bir devletin hem iktisadi gücü hem de rejimi büyük sarsıntıları, çöküntülere uğramak tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor demektir. Sosyal hakları tanımak sosyalizmi kabul etmek anlamına gelmez.94

Aynı düşünce ile kabul edilen 1982 Anayasası’nın “devletin temel amaç ve görevleri” ni düzenleyen beşinci maddesinin gerekçesinde devletin bireyin hayat mücadelesini kolaylaştırmak, ona insan onuruna uygun bir ortamda yaşam sağlamakla yükümlü olduğu açıklanmaktadır. İnsanları daha özgür kılmak için kabul edilen sosyal haklar 1982 Anayasası’nda ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Sosyal bir hukuk devletinin gereği olarak her Türk vatandaşının maddi ve manevi varlığını geliştirme amacıyla (md. 5) sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı (md. 56/1), sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı (md. 56/3), spor yapma (md. 59), konut edinme (md. 57) hakları kabul edilmiştir. Vatandaşların fikri gelişmesini sağlamak üzere ise eğitim ve öğrenim görme ile ilgili bazı kurallar getirilmiştir (md. 42). Devletin vatandaşların maddi ve manevi varlığına ayrıca fikri gelişmesinin sağlama yükümleri dışında çalışma hak ve özgürlüğünü de garanti altına alması gerekmektedir. Devlet, işsizliği önleyici, çalışanları teşvik edici önlemler alır (md. 49/2). Adil ücret, uygun çalışma koşulları,(md. 50) sağlar. Çalışanlara dinlenme ve yıllık izin hakları (md. 50) tanır. Sendika kurma, sendikalara üye olma (md. 51), grev yapma (md. 54) ve toplu iş sözleşmesi (md. 53) hakları tanır.95

Ekonomik ve sosyal yönden güçsüz ve korumaya muhtaç kişilerin koruması amacını taşıyan sosyal haklar özellikle yoksul ve yoksun çocuk, aile, kadın, özürlüleri de kapsamına almaktadır. Annenin ve çocukların korunması (md. 41), gençliğin korunması (md. 58), şehit, dul ve yetimlerinin, yaşlıların ve özürlülerin korunması gerekliliği (md. 61) özel olarak düzenlenmiştir.

94

Ayferi GÖZE, Liberal Marksiste Faşist Nasyonal Sosyalist ve Sosyal Devlet, Beta Yayınevi, İstanbul, 2005, s.143 vd.

95