• Sonuç bulunamadı

10 yüzyıla kadar toplumsal yaşam, aile ekonomisi ve kölelik düzenine dayanmaktaydı. Üretim kalabalık aile üyeleri tarafından gerçekleştiriliyor ve kişiler ürettiklerini tüketiyorlardı. Eksik kalan mal ve hizmet ihtiyaçları akrabalar ve komşular tarafından karşılanıyordu. Kapalı aile ekonomisi uygulanan bu dönemde ayrıca köle iş gücü piyasaları oluşmuştur.106

10. - 15. yüzyıllar arasında feodal düzen geçerli idi. Bu dönemde tarımsal faaliyette senyör ve derebeylerinin egemenliğinde serfler çalıştırılmakta ve onların ürünlerinin bir kısmına el konulmaktaydı. 15-18. yüzyıllar arasında feodal güçler olan senyör ve derebeylerin egemenliklerini prenslikler ve krallıklar gibi daha güçlü merkezi otoriteler üstenmişlerdir. Merkezi otorite egemenliğinde artan ulaşım güvenliği ticaretin gelişmesine, yeni kıtaların keşfine, yeni yerleşim bölgelerinin oluşumuna olanak sağlamıştır. Böylece aile ekonomisinin yerini para ve piyasa ekonomisi almaya başlamıştır. Evde üretim yerini zanaatkâr ve esnafların üretimine bırakmıştır. Aynı meslek sahiplerinin aynı sokak ve hanlarda toplanması kendi aralarında örgütlenmeleri ve korporasyon olarak adlandırılan mesleki örgütleri oluşturulmaları sonucunu doğurmuştur. Korporasyonlar üyelerinin hem çalışma koşullarını belirlemişler hem de sosyal güvenliklerini sağlayıcı önlemler almışlardır.107

105 http://www.sosyalforum.org/index.php?option=com_content&task=view&id=77&Itemid =34 Erişim: 21.03.2008 106 ALTAN, a.g.e., s. 41, 42. 107 ALTAN, y.a.g.e.,s. 42.

17. yüzyılın ortalarında bazı zanaatkârlar ürünün tümü yerine bir kısmını üretmeye başlamışlar ve ürün parçaları merkezi imalathanelerde bir araya getirilmişlerdir. Ölçekleri zaman içinde büyüyen imalathaneler daha sonra sanayi devrimi ile birlikte fabrikalara dönüşmüşlerdir. 18. yüzyılda bazı yeni teknolojik buluşlar, buhar, elektrik ve gazın enerji olarak kullanımı önce İngiltere daha sonra da Fransa ve Almanya’da sanayileşmenin başlamasını sağlamıştır. Yeni enerji kaynakları ve makinelerin kullanımı sonucu iş yaşamında fabrikalar ön plana çıkmışlardır. Böylece önceleri ev işçiliği, sonra köle çalışmaları, daha sonra esnaf çalışanlar (çırak, kalfa ve ustalar) yanına yeni bir çalışma şekli eklenmiştir. Sanayi işçiliği.108

Sanayi öncesi toplumlarda temel sosyal sorun yoksulluk ve güvenlikti. Yoksul kişiler dini kurumlarca (kilise…) ve meslek kuruluşlarınca (ahi birlikleri, loncalar) korunmaktaydı. Kabadayı, dolandırıcı ve serserilere kaba kuvvet uygulanmaktaydı. Kamu düzeni yardımlar ve cezalandırma tedbirleri ile korunuyordu. Bu dönemde sosyal politika ağırlıklı olarak kişisel sorunlarla ilgiydi. İngiltere’de 1601’de Yoksul Yasası çocuk, yaşlı ve hastalara yardım yapılması esasını getirdi.109 1782’de Gilbert

Kanunu ile ayırım yapılmaksızın yoksul herkese yardım yapılması kabul edildi. Ortalama ömrün 35 yıl olduğu bu dönemde, kiliseler ve manastırlar hastalık (özellikle cüzam), yoksulluk gibi sosyal sorunlarla ilgilenmişlerdir. 1630’lu yıllarda Paris nüfusunu dörtte biri dilenci idi. Manastırların yardım sisteminin çöküşünden sonra 1880-1920 yılları arasında İngiltere ve Kanada’da ki hayırsever insanlar sosyal reform hareketleri ile ilgilenmeye başlamışlardır.110

Sanayileşmenin ilk başladığı ülke olan İngiltere ve diğerlerinde toplumsal yapı köy nüfusunun azalması sonucu değişmiştir. Sanayileşme ile birlikte kolektif üretimin yapıldığı fabrikalar kurulmuştur. Böylece vasıflı ve yarı vasıflı işgücü ortaya çıkmıştır.111 Oluşan işçi sınıfı ağır çalışma koşulları ve düşük ücretlerle çalışmıştır.

Bunun sonucu yoksulluk, sağlık (iş kazası, fiziki ve ruhsal hastalıklar) ve güvenlik (cinayet, hırsızlık) sorunları baş göstermiştir. Ortaya çıkan yeni sosyal sorunların çözülememesi nedeniyle mevcut sosyal düzen krize girmiştir.112 Çünkü, dini

108

ERSÖZ, a.g.m., s.764 (Refah).;ALTAN, s. 46 vd. 109

Ali Nazım SÖZER, Sosyal Devlet Uygulamaları Almanya, İngiltere, Hollanda, Türkiye, İlksan Matbaası, İzmir, 1997, s.50. (Uygulamalar)

110 ŞENKAL, a.g.e., s.28-34. 111

TOKOL, Sosyal, s.4. 112

kurumların ve meslek örgütlerinin kişiler üzerindeki etkinliği azalmıştır. Zaman içinde ahi birlikleri ve loncalar güçlerini kaybetmiştir.113 Devletin müdahalesinin olmadığı ilk

dönemlerde çalışanlar bir araya gelerek sendikaları oluşturmuşlardır. İşçiler ayrıca kendileri için sosyal güvenliğin temelini teşkil eden yardım sandıkları kurmuşlardır. Çalışma koşullarını düzeltmek isteyen bazı işverenler de onlar için kendi işletmeleri bünyesi içinde yardım sandıkları oluşturmuşlardır. Varolan sosyal düzeni tehdit eden soysal sorunları çözmek için işçiler ve işverenlerce alınan önlemlere düşünürlerin ve bürokratların çabaları da eklenmiştir.114 Örneğin Robert Owen,

William Blake, Charles Dickens, Elizabeth Gaskell, Louis Blanc, Philippe Buchez gibi bir çok aydın özellikle kadın ve çocuk işçilerin içinde bulundukları kötü çalışma koşullarına dikkat çekmişlerdir.115 Bu çabalar sonucu bırakınız yapsınlar şeklindeki

liberal düşünce yerini sosyal liberalizme ve sosyal demokrasiye bırakmıştır. Söz konusu anlayış değişimi sosyal ahlakın gereği olarak gösterilmiştir.

Bireysel ahlakın yetersizliğini ve sosyal ahlakın önemini kavrayan yönetimler işçi sorunlarının çözümü için ilk adım olarak işçi ve işverenlerin kurmuş oldukları yardım sandıklarını ve sendikaları genelleştirme ve resmileştirme çabası içine girmişlerdir. İlk kez Almanya’da 1883’de hastalık, 1884’de kaza, 1889’da yaşlılık ve sakatlık sigortaları kuruldu. Böylece sosyal sigorta sistemi oluşturulmuştur. Yeni kurulan sosyal sigorta sistemine ilişkin olarak İmparatorluk Sigorta Dairesi Başkanı Tonio Bödiker maddi alanda buhar gücü ve elektrik ne kadar önemli ise ahlaki alanda işçi sigortası o kadar önem taşımaktadır demiştir.116

Sanayileşmenin ilk yıllarında Alman modelinden öykünerek sosyal politika önlemleri alan İngiltere 1942 yılında Beveridge raporundan yola çıkarak yeni bir sosyal düzen kurmuştur. Hastalık, cahalet, pislik ve işsizlik ile savaş raporun temelini teşkil etmekteydi. Yeni oluşturulan sosyal koruma modelinde her fert tüm sosyal tehditlere karşı maktu (önceden belirlenmiş) edimlere hak sahibi

113

Cengiz ÖZAKINCI, Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni-Osmanlı Tuzağı, Otopsi Yayınları, İstanbul, 2005, s.532: “Çabuk, kolay ve ucuz üretilen buharlı fabrikaların ürünleri Osmanlı Memleketinin insan eliyle ağır ağır, az miktarda ve daha güç ve pahalıya çıkar ürünleri karşısında başarıyla rekabet ederek, Osmanlı çarşı ve pazarında yerli eşyanın yerini almaya başladı… Avrupa zanaat ve sermayesi yerli zanaat ve sermaye yutmaya başladı.”

114

SÖZER, Uygulamalar, s.6. 115

GÜVEN,Temel, s.55.vd.; ÖZKALP, a.g.e., s.411.; ERSÖZ, a.g.m., s.766. 116

sayılmışlardır. Sağlık hizmetleri bedelsiz olarak resmi sağlık kuruluşlarından sağlanmıştır.117

Sanayileşmeyi tamamlayan ülkeler bilgi toplumu aşamasına varınca iktisadi, sosyal ve kültürel yapı değişmiş buna paralel olarak sosyal sorunlarda farklılaşmıştır. Endüstri toplumunda üretim fabrikalarda emek yoğun ve maddi mallara yönelik olarak gerçekleştirilirken; bilgi toplumunda üretim bilgi işçileri tarafından ve daha ziyade bilgi üretimine yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Çünkü, motorun yerini bilgisayar almıştır.