• Sonuç bulunamadı

3.6. Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi

3.6.2. Evlilik Sürecine İlişkin Özellikler

3.6.2.4. Sorunlar Karşısındaki Tutum

Eşlerin evlilik sürecinde karşılaşılan sorunlara yaklaşım biçimleri ve bu sorunlar karşısındaki tutumları, aile içindeki etkileşimin nasıl olduğu ve iletişim düzeyi hakkında bir fikir verir. Araştırmaya katılan kadınlar evlilikte yaşanan sorunlar karşısında daha yapıcı

davrandıklarını, evliliklerini yürütmeye yönelik daha aktif olduklarını belirtirlerken, eşlerinin iletişime daha kapalı olduklarını, zaman zaman da iletişimi engelleyici tavırlar sergilediklerini vurgulamışlardır. Örneklem içinde yer alan kadınlara evlilik içindeki etkileşim ve iletişim seviyesini belirlemek amacıyla evlilikleri süresince karşılaştıkları sorunların çözümüne yönelik ne türden yollara başvurdukları sorulmuş ve kadınların büyük çoğunluğunun (15 kadın) sorunlarla tek başlarına yüzleştikleri bilgisine ulaşılmıştır. Sorunlar karşısında kadınların daha çok konuşarak tartışma yolunu seçmelerine karşın, eşlerinin sorunların üstünü örtme, yok sayma gibi yöntemler izledikleri belirlenmiştir.

Ev içindeki sorunların çözümüne yönelik olarak kadınların büyük çoğunluğu (15 kadın) eşleriyle konuşma, mutsuzluklarını dile getirme ve buna bir çözüm arama yoluna gittiklerini belirtmişlerdir. Kendileri tek başlarına çözüm üretemediklerine inanan bazı kadınların (5 kadın) ise uzman yardımı teklifleri eşleri tarafından bir sorunun var olmadığı gerekçesiyle geri çevrilmiştir. Kadınlardan 2’si sorunların çözümüne yönelik olarak tek başına psikolog yardımı aldığını belirtirken; evliliklerinde özellikle psikolojik ve fiziksel sağlık sorunları yaşadıklarını söyleyen 4 kadının eşleriyle birlikte bir uzman yardımı aldıkları belirlenmiştir. Ancak, çocuklara boşanma kararının açıklanması süreci dışında uzman yardımının faydalı olduğu hallere rastlanılmamıştır. Bunun sebepleri; erkeklerin görüşmelere gereksiz bulmaları gerekçesiyle devam etmemeleri ya da aşağıdaki örnek ifadede de görüldüğü gibi biyolojik ve psikolojik rahatsızlığın olduğu durumlarda ise tedavilerinde olumlu sonuç alamamak olarak belirtilmiştir.

“…evet doktora gittik sonradan, öyle bir şey olduğunda kendisi gittiğini söyledi ama hiçbir şekilde… iyileşmek ne ile ilgili hani bazı insanlar kendi hastalığını göremiyor, bazıları da iyileştirilemiyor. Mesela ben gittiğimde ilaçlarını, ilaç kullanıyorum diyor ama ilaç kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. Bunu ben hiçbir zaman takip edemedim…”(K11,37yaş)

Görüşülen kadınlardan bazıları aşağıdaki örnekte de görüldüğü gibi evliliklerinin ilk zamanlarında sorunların çözümüne yönelik çok çabaladıklarını, sürekli eşleriyle konuşmaya çalıştıklarını ifade ederken, evliliklerinin son zamanlarında artık mücadele etmekten yılarak eşleri gibi sessiz kaldıklarını vurgulamışlardır.

“…zaman içerisinde de bu yolları denedikçe bir değişiklik olmaması sizi umutsuzluğa götürüyor ve sorunun çözülemeyeceğine inanıyorsunuz. Ve hani bu belki öğrenilmiş çaresizlik, belki boş vermişlik bir müddet sonra aldırmazlık evresine geçiyorsunuz daha doğrusu. O da zaten boşanmaya en yakın nokta oluyor bana kalırsa…”(K14,51yaş)

Çalışmanın saha kısmından elde edilen bu veriler, daha önce teorik kısımda “Psiko- Sosyal Bir Süreç Olarak Boşanma” başlığında altında tartışılan Kessler’in (1975) ayrışma

evresine ilişkin görüşleriyle paralellik göstermektedir. Edinilen veriler, ayrışma evresindeki baskın tavrın umursamazlık olduğunu ve evlilik bağı ile bir arada bulunan eşlerin bu evrede sözel iletişimden ve yakınlaşmayı gerektiren ilişkilerden kaçınarak sessizliği sürdürme eğilimi gösterdiklerini, bazen de eşlerden biri veya ikisinin birden boşanma sonrası yaşamı düşünmeye başladığını belirten Kessler’in görüşlerini destekler.

Görüşülen kadınlardan 1’i aşağıdaki örnekte de görüldüğü gibi eşinin evliliklerinde herhangi bir sorunla karşılaşıldığı anda hemen münakaşa edip sesini yükselttiğini belirtirken, 1 kadın ise bu münakaşaların fiziksel şiddete dönüştüğünü ve eşinin herhangi bir sorun yaşandığında kavga edip şiddet eğilimi göstererek tepki verdiğini ifade etmiştir.

“…ben eşimle hiç oturup konuşamadım, acı olan bu. Kapıyı örttüğümde hep hopluyor adam. Ay ne yapıyorsun allah aşkına, niye zıplıyorsun, komik yani. Gülerdim ben O hopladıkça. “Ay ne yapıyorsun delirdin mi? Lütfen bakar mısın şu aynaya, çok komik oluyorsun. Niye hopluyorsun, şuraya otur insan gibi konuşalım. Bağırma yani, niye bağırıyorsun.” Çocuk oldu bağırıyor. “Ya bağırma, çocuğun yanında her şey konuşulmaz. Dur şimdi burada konuşulmaz, çocuğu yatırayım, sonra.”Yani hiç mantıklı değildi…”(K13,57yaş)

Evliliklerindeki sorunların çözümüne yönelik aileleri ve yakınlarının desteğine başvuran kadınların sayısı da dikkat çekicidir. Sorunlar karşısında çaresiz hisseden bazı kadınların kendilerine yol göstermeleri açısından hem kendi hem de eşlerinin ailelerinden ya da yakın arkadaşlarından destek aldıkları, bazı durumlarda ise bu yakınlarının aracılığına başvurdukları belirlenmiştir. Ancak kadınların sorunlarını aileye yansıtması ya da evlilikteki sorunlarının arkadaş çevresinde konuşulması çiftlerin sorunlarının çözümüne yönelik bir destek sağlayabildiği gibi, zaman zaman boşanmalarına da neden olabilmektedir. Nitekim araştırmada görüşülen kadınlardan bazıları, arkadaş çevrelerinin sorunlara çözüm önerisi olarak boşanma seçeneğini kendilerine sunduklarını belirtmişlerdir.

Görüşmecilerden bazıları evliliklerinin bir çıkmaza girmesi dolayısıyla sorunların bir çözüme ulaşamayacağına inanmaları ya da evliliklerini karşılıklı olarak sürdürmek istememeleri nedeniyle problemin çözümüne yönelik hiçbir şey yapmadıklarını belirtmişlerdir.

Araştırmadan elde edilen veriler, daha önce teori kısmında da ifade edildiği gibi Amato ve Previti’nin (2003, s.604) evliliklerde hem ev içinde hem de ev dışı sosyal aktivitelere ilişkin olarak duygusal doyumun sağlanmasından sorumlu olması dolayısıyla kadınların evliliklerin sıkıntılı konularının tartışılıp bir karara bağlanması sorumluluğunu aldıkları ve evliliklerindeki problemleri eşlerine göre daha erken fark etmelerine olanak sağlayan bu durumun kadınların aile içi problemleri tartışmaya açan taraf olma olasılıklarını

«

120 artırdığı yönündeki görüşlerini desteklemektedir. (Coates, 2008, s.40) tarafından yapılan başka bir çalışmada da araştırmanın sonuçlarıyla paralel başka bulgulara ulaşılmış ve evliliklerinin duygusal denetimini ellerinde tutan kadınların aksine erkeklerin sorunları görmezden gelme eğilimi gösterdikleri saptanmıştır.

3.6.3.Boşanma Sürecine İlişkin Özellikler