• Sonuç bulunamadı

3.6. Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi

3.6.4. Boşanma Sonrası Sürece İlişkin Özellikler

3.6.4.4. Boşanma Sonrası Sıkıntılar

Örneklem içinde yer alan boşanmış akademisyen kadınlara boşanma sonrası kendilerine en çok sıkıntı veren konuların neler olduğu sorulmuş ve kadınların boşandıktan sonraki en büyük sıkıntılarının ekonomik olduğu belirlenmiştir. Boşanmış akademisyenler içinde çocuk sahibi olanların endişeleri de daha çok çocuklarıyla ilgilidir. Çocuklardan ayrı kalmak, onlarla geçirdikleri zamanın azalması, çocuğu tek başına yetiştirmeye çalışmak ya da onların bu süreci kabullenmesinin annelerin boşandıktan sonraki en büyük sıkıntılarını oluşturduğu saptanmıştır. Yalnız bir kadın olarak birine muhtaç hissetmek ya da her işin altından tek başına kalkmaya çalışmak, kadınlara sıkıntı veren diğer kaynaklar olarak belirlenmiştir. Boşandıktan sonra kadınlardan bazıları daha çok boşanmanın yarattığı yalnızlıktan, sahipsizlik hissinden ya da depresyondan şikayetçi olmuşlardır. Ayrıca boşanmanın ardından giyim kuşam ve hareketlerine dikkat etmek zorunda kalmak ya da yeni kurdukları/kuracakları ilişkilerinde güvensizlik hissetmeleri de kadınların belirttiği diğer sıkıntılarıdır.

Kadınların gelir düzeyinin boşanmaya karar verme sürecinde etkili olduğu kadar, boşanma sonrasında yaşamlarını idame ettirebilmeleri ve sosyal konumları açısından da önemli bir değişken olduğu saptanmıştır. Araştırma kapsamında görüşülen kadınlar, boşanma öncesindeki gelir düzeyleri ile boşanma sonrasındaki gelir düzeyleri arasında çok büyük bir fark olmadığını belirtmişlerdir. Belirtmeliyiz ki kadınların boşanma öncesinde ve sonrasında gelirlerinde büyük bir farkın olmamasının sebebi; araştırmanın örneklemini çalışma hayatında aktif olarak yer alan ortalama gelir düzeyine sahip akademisyen kadınların oluşturmasıdır. Dolayısıyla boşanmalarından önceki süreçte de çalışıyor pozisyonunda olan kadınların, boşanma sonrasında gelirlerinde büyük bir düşüş yaşanmadığı tespit edilmiştir. Ancak, boşanmayla birlikte ekonomik yük ve sorumlulukların anne ve babanın paylaştığı bir durumdan sadece tek ebeveynin üzerine yüklendiği bir aile biçimine geçilmesi, diğer bir söylemle çift gelirle geçinen ailenin gelirinin teke düşmesi, boşanma sonrası kadınların ekonomik sıkıntılar yaşamasına sebep olmuştur. Görüşülen kadınların büyük bir çoğunluğu (10 kadın) boşanmanın hemen ardındaki süreçte büyük bir maddi bunalım yaşadıklarını

belirtmişlerdir. Boşanma sonrası süreçte kadınların maddi sıkıntı çekmelerinin en büyük sebebinin hemen hepsinin kocalarıyla yaşadıkları evlerinden ayrılarak yeni bir hayat kurmak zorunda kalmaları olduğu belirlenmiştir. Boşanmış kadınlardan büyük çoğunluğu evlerinden tek bir eşya dahi almadan kıyafetleriyle evden çıkıp gittiklerini belirtmişlerdir. Kadınları maddi sıkıntıya sokan bir diğer nedenin evlilikleri süresince hiçbir birikim yapmamış olmaları ve biranda her şeyi yeniden almak durumunda kalmaları olduğu belirlenmiştir.

“…biz çocuklarla evden annemin yanına gittik, O tek başına yaşadığı halde bizim evden çıkmadı, çocuklarımın da benim de düzenimizi bozdu. Ben annemin yanına geldim, ben annemin yanına gelir gelmez benim kardeşim anneme para göndermeyi kesti; ben zaten oradayım diye. İşin kötüsü fakat eski eşim kapıya gelip gelip bizim oturduğumuz evin kirasını benden almaya devam etti senin ağzını burnunu kırarım getir aşağıya kirayı falan şeklinde. Bu da çok büyük bir sorun olarak kaldı. O yüzden o dönemde inanılmaz zorluk, parasal açıdan inanılmaz zorluk çektim; çünkü tek maaş, 2 tane çocuk, iki ayrı evin gideri o dönemde beni mahvetti. En fazla parasızlık mahvetti...”(K5,34yaş)

“…tabi ki maddi olarak hiçbir şeyimin olmamasıydı. Yeniden yıllar aldı kendimi toparlanabilmem maddi olarak çünkü sadece üstümdeki giysiyle ve o zaman kredi kartlarına yaptığım borçlarla kalmıştım. Dolayısıyla evime koyacak bir eşya yoktu, çok büyük bir zorluk çekmiştim. Yeniden bir ev kurmak ciddi mali masraflar gerektiriyor…”(K15,51yaş)

“…onun dışında maddi elbette çok, bütün birikimim bittiği için tekrar sıfırdan başlamak zorunda kaldım. O anlamda ciddi bir sıkıntıydı. Aday memur olarak çalıştığım için çok düşük bir ücretle çalışıyordum milli eğitim müdürlüğünde. Tabi avukata da biraz para vermek gerekiyordu, o zaman, 7 yıl 8 yıl önce 2000 lira falan. Arkadaş olmasına rağmen ben neyse sizin ücretinizi ödeyeceğim dedim, o anlamda o da maddi bir sıkıntı oldu…”(K11,37yaş)

“…çok yaşadım. Tabi ki. Çok ciddi sıkıntılar yaşadım. Kitaplarımı sattım, böyle gümüşlerimi sattım, gümüş bilekliklerimi, altınlarımı. Bir sürü şey yani bir sürü şey sattım… Gerçekten, gerçekten ama ekmek paramın olmadığı zamanlar vardı yani.”(K17,32yaş)

Çalışmanın saha kısmına ilişkin bu veriler, daha önce boşanma sürecine ilişkin modellerin değerlendirildiği teorik kısımda “Boşanmanın Altı İstasyonu” başlığı altında tartışılan ekonomik boşanmaya ilişkin Bohannon’un (1970) görüşleriyle de desteklenmektedir. Söz konusu veriler, Bohannon’un (1970) evlilik birliğinin sona ermesiyle karı kocanın ortak mülklerinin paylaşılması neticesinde ekonomik birikimlerinin ikiye bölünmesine ek olarak yaşanacak yeni bir ev bulunması, taşınma, yeni ayrı bir ev düzeni kurma gibi konuların uğraştırıcı olduğuna yönelik görüşlerini destekler.

Ayrıca araştırmanın boşanma sonrası kadınların ekonomik sıkıntıya düştüklerine ilişkin bu verileri, daha önce teorik kısımda da ifade edildiği gibi, Amato’nun (2000) boşanmış kadınların boşanmış erkekler ya da evli hemcinslerine göre daha kötü ve daha süreğen bir ekonomik bunalım içine girdikleri, bu ekonomik bunalımları süresince faturalarını ödeme ya da temel ihtiyaçlarına ulaşabilme imkanlarının bile kısıtlı olduğu yönündeki görüşünü de desteklemektedir.

Evlilikleri süresince eşlerinin çalışmaması dolayısıyla evin bütün yükünü taşıyan kadınlar bile boşanmanın ardından ekonomik bir sıkıntıya düştüklerini ifade etmişlerdir. Evliliği sonlandırma sürecinde, eşlerin birlikte aldıkları kredilerin borçlarına ek avukat ve mahkeme masraflarının, boşanma sonrası süreçte kadınların gelirlerini büyük oranda düşüren diğer kaynaklar olduğu belirlenmiştir.

Daha önce teorik kısımda da belirtildiği gibi, biten evliliklerde çoğunlukla çocukların yer almasının ve kadınların eşlerine oranla kendilerini çocuklarına adayan taraf olmalarının kadınların boşanma sonrası daha dezavantajlı durumda olmasının ardındaki temel nedenlerden biri olduğu anlaşılmıştır. Kadınların ekonomik kaygıları daha çok çocuklarla ilgili konulara ilişkindir ve çocuklar büyüdükçe artan eğitim ihtiyaçları gibi konular, çocuklarını yalnız büyüten anneleri ekonomik açıdan kaygılandırmaktadır.

Nafaka, boşanma sonrasında kadınların ekonomik açıdan mağduriyetini azaltacak kaynaklardan birisidir. Boşanma sonrasında hukuki açıdan kusurun büyük çoğunlukla erkekte bulunması ve çocuğun fiili bakımını kadının üstlenmesi nedeniyle nafaka alma hakkını çoğunlukla kadınlar elde etmektedir. Araştırma kapsamında kadınların yaşadıkları ekonomik sıkıntılarını belirlemek için kadınlara eşlerinden nafaka ya da maddi manevi destek alıp almadıkları sorulmuş ve görüşülen 21 kadından büyük çoğunluğunun (15 kadın) eski eşlerinin boşandıktan sonra kendileri ya da çocukları için maddi/manevi destek sağlamadığı belirlenmiştir. Kadınların eski kocalarının sosyo-ekonomik durumlarının yetersiz olması ve bu nedenle de nafaka veremeyeceğini bilmeleri ve daha büyük oranda da boşandıkları eşleriyle muhatap olmayı istememeleri nafaka talebinde bulunmamalarıyla sonuçlanmıştır.

“…nafakayı, ben hani adamın nesi var ki nesini alacağım. Donu yok donunu mu alacağım, öyle diyeyim. Ama şey tedbir olarak bunu bana hakim şey yaptı, tedbir olarak dedi en düşüğünden bir şey koyalım dedi. 2 çocuk için 300 lira toplamda 300 lira nafaka bağladı fakat bir kere bile vermedi şu güne kadar, bir kere bile vermedi…(K5,34yaş)

Nafaka talebinde bulunan kadınlardan bazılarının (4 kadın) ise (2 çocuk için 300 ile 500 lira arasında değişen miktarlarda) nafaka aldığı ancak daha önce de ifade edildiği gibi bu paranın yeterli olmadığı belirtilmiştir. Görüşülen kadınlardan 2’si mahkemenin çocukları için

nafaka bağladığını ancak bu ödemenin hiç gerçekleşmediğini, bazıları da ödemelerin eksik ya da zamansız olduğunu belirtmiştir. Görüşme kapsamında sadece 3 kadın, boşanmış oldukları eşlerinin çocuklarının okul masraflarını karşıladığını belirtirken 1 kadın da eşinin kendisine maddi destek sağladığını söylemiştir. Kadınlardan yalnızca 1’i eşinden hem tazminat aldığını hem de 2 çocuğu için nafaka aldığını belirtmiştir. Çalışmanın bu bulguları, 2011 yılında ASAGEM tarafından yürütülen ve çoğu kadının kocasının düşük sosyo-ekonomik durumu, boşandığı eşiyle muhatap olmayı istememe, nafakanın pazarlık malzemesi olmasından ya da kocasının tehdidiyle karşılaşmaktan kaçınma gibi gerekçelerle nafaka talebinde bulunmadığı, nafaka talebinde bulunan çoğu kadının ise, eski kocasının düşük sosyo ekonomik durumu yüzünden nafaka alamadığı ya da ancak çok düşük miktarlarda nafaka alabildiğinin belirlendiği çalışmanın bulgularıyla benzerlik göstermektedir.

Kadınların boşanma sonrası deneyimledikleri sıkıntılardan bir diğerinin depresyon olduğu belirlenmiştir. Depresyon nedeniyle çalışamayacak durumda olduklarını ve ücretsiz izne ayrıldıklarını söyleyen kadınlar olduğu gibi, bazı kadınlar bu süreci ancak psikolog yardımı (2 kadın) ya da ilaç tedavisiyle (2 kadın) atlattıklarını belirtmişlerdir. Boşanma sonrası yaşanan depresyonun kadınların bu süreci daha zorlu geçirmelerinde etkili olduğu gibi, ekonomik sıkıntılarını da artırdığı saptanmıştır.

“…ben büyük bir travma geçirdim. 1 yıl çalışamadım, mesleğime ara vermek zorunda kaldım…Bu biraz şeyime ara vermiş olmam, mesleki yaşamıma toparlanmak için, bu bende ciddi handikaplar yarattı mali açıdan…”(K15,51yaş)

Boşanmış kadınlardan çocuk sahibi olan bazılarının, boşandıktan sonra yaşanan ekonomik sıkıntıdan sonra en fazla şikayetçi oldukları şeyin depresyon olduğu saptanmıştır. Boşanmış annelerin depresyon sebepleri yine çocuklarıyla ilintilidir. Çocuklarının bu süreçten olumsuz etkilenmeleri kaygısı, boşanmayı kabullenme sürecinde yaşanan zorlukların yanı sıra çocuklarıyla geçirdikleri zamanın azalması ya da onlardan ayrı kalmak boşanmış annelerden bazılarını depresyona sokan kaynaklar olarak belirlenmiştir.

“…çocuklarım. Çocuklarım tabi ki çünkü karşımda çok güçlü bir aile vardı. Babası siyasetçiydi, çevreleri çok kuvvetliydi ve korktuğum başıma geldi; çocuklarımı aldılar, onun dışında yok...”(K18,40yaş)

Boşanma sonrasında en çok depresyondan şikayetçi olduklarını belirten kadınlardan bazıları (5 kadın) boşanmayı bir travma süreci olarak tanımlamışlardır. Boşanma sonrasında bunalımlı bir dönem geçirdiklerini söyleyen kadınlar, boşanmanın ardından yaşanan bu duygusal sarsıntıların beklentilerinin karşılanmamasının yarattığı kırgınlık ya da öfkeden ve hissettikleri yalnızlıktan kaynaklandığını belirtmişlerdir.

“…bir süre depresyona girdim mesela. 2 sene depresyon, öfke kontrolü ile ilgili bir tedavi gördüm. Hazmedemiyorsunuz çünkü bazı şeyleri, o anlamda çok… bu bende öfke olarak çıktı. Mesela hayattan zevk almama değil de kızımı görmek istememe, onunla çok ilgilenememe, her şeye çok çabuk kızma…”(K11,37yaş)

“…ben özel olduğunu düşünüyordum ilişkimizin, özel bir ilişki olduğunu düşünüyordum, diğerlerinden farklı bir ilişki olduğunu düşünüyordum, herhalde herkes böyle düşünüyordur. Böyle olmadığını görmek, beni çok üzdü. Herhalde en çok bu, evet ya biz de basitmişiz, biz de herkes gibiymişiz gibi. Yani böyle daha duygusal şeyler yani hayatla ilgili kaygılardan çok daha duygusal şeyler….”(K21,31yaş)

“…hayatta tek kaldığımı falan düşündüm. Etrafımda ailem vardı, aile sahip çıkan bir aile hani kalkıp, sahip çıkan derken maddi manevi sahip çıkan bir aileydi, fakat gene de ben hani sudan çıkmış balık vardır ya o şeyde bu kadar yıl sonra hani nasıl…hep planları tipik Türk kadını olarak eşle birlikte yapmışsınız, çocukla birlikte yapmışsınız ikisi de çıkınca hayatınızdan böyle bomboş zamanı olan, zamanını nasıl geçirecek, neyle dolduracak, hani mesleki anlamda demiyorum o zaten var çalışıyorsunuz da, bir sürü zamanı kendisine kalan ama bir o kadar da psikolojik olarak boşluk hisseden bir duruma düştüm, bir boşluğa düşmüştüm…(K15,51yaş)

“…biraz sahipsiz hissettim yani aileyi sahipsiz hissettim; çünkü ailem de çok uzak olduğu için bir destek olan, sanki böyle başını yaslayacağın bir omuz veya çocuklarımla birlikte kendimizi güvencede hissedeceğimiz bir ortamda olmayı çok arzuladım. Bunu çocuklarıma yansıtmadım onlar bana çok güveniyorlar çünkü ama ben kendim böyle bir dost ya da bir arkadaş hatta yani eşimi bile çok istedim yani keşke olsaydı diye, öyle bir destek istedim…”(K16,49yaş)

Çalışmanın saha kısmına ilişkin bu veriler, daha önce kuramsal kısımda “Boşanmanın Altı İstasyonu” başlığı altında tartışılan Bohannon’un (1970) görüşleriyle paralellik göstermektedir. Söz konusu veriler, uzun süre evli kalan kişilerin kendilerini bir ailenin veya çiftin parçası olarak konumlandırmaları nedeniyle boşanmanın ardından kendilerini birey olarak kabul edip, toplum içinde bağımsız bir kimlik edinmelerinin zor olduğu ve bu aşamada eşlerinin yokluğunu hissetmeye başladıkları görüşünde olan Bohannon’a destek niteliğindedir.

Örneklem içinde yer alan kadınların boşanma sonrasında yaşadıklarını belirttikleri sıkıntılardan bir diğeri de sosyal çevreleriyle ilgili olmuştur. Yeni ilişkiler kurmak konusunda sıkıntı çektiklerini belirten kadınların, başka biriyle romantik bir ilişki kurmasını engelleyen en etkili etmen olarak güvensizlik hissetmeleri belirlenmiştir. Evliliklerinde yaşadıkları kötü tecrübelerin tekrar yaşanabileceği korkusu ve yaralanmaktan kaçınma ihtiyacı kadınları yeni

romantik ilişkiler kurmaktan alıkoyan en önemli faktör olarak ortaya konmuştur. Bunun yanı sıra ev, iş ve çocuk bakımı gibi birçok sorumluluk üstlenmeleri ve boşanmanın kendilerine duydukları güveni zedelemesi dolayısıyla yeni biriyle tanışmanın boşanmış bazı kadınlar için zor olduğu saptanmıştır.

“…hayatıma yeni birisinin girmesi, giremiyor zaten. Sorun yaşıyorum bu konuda. Nasıl davranmam gerektiğini de kestiremiyorum. Güven problemim var herkese karşı. Ve çok güvensiz yaklaştığım için karşımdaki insana, bunu da hissettiriyor olmalıyım ki böyle bir şey tutturamıyorum, yeni bir düzen derler ya o düzen tutmuyor. Biçimsel olarak baktığında her şeyin tamam olduğu bir şey yaşıyorum şu anda; hani evim, işim her şeyim tamam güzel ama koca bir boşluk var ve bu boşluk kolay da kapanır mı bilemiyorum… Çünkü bir başkasını hani diyorum ki yine aynı şeyler, yine üzüntüler, böyle şeyler mi yaşayacağım diye böyle bir tedirginlik yaşıyorum bununla ilgili. En fazla böyle rahatsızlık duyduğum şey o. Bir de garip bir şey var birine mesela “Evli misin?” “Hayır, bekarım” derken böyle ben hani bekar değilim, boşanmışım. Sanki toplum öyle bir şey hissettiriyor ki sana, ben sanki bir suç işlemiş gibi hissediyorum kendimi. Yani ben bir hata yaptım ki bu bir hata gibi görünüyor benim gözüme, aslında bunun böyle olmadığını bildiğim halde böyle görünüyor. Bu bir hata değildi evet, bir seçimdi. Olurdu, olmazdı; benimki olmadı. Hani bunu böyle kendime içten söylemiş olmama rağmen böyle alttan bi yerlerden, herhalde bugüne kadar bu öğrendiklerimiz, gelenekler, görenekler falan bunların hepsi bu kadar çok boşanmış bir insanın olduğu bir çevrede yaşıyor olmama rağmen ki en yakın iki arkadaşım boşanmış mesela, onlar da ayrıldılar eşlerinden, yine de böyle garip bir tedirginlik hissediyorum. Mesela birisi ile tanıştığımda böyle, evet mesela bir şeyler hissettiğimde direkt kendimi geri çekiyorum; çünkü ben boşandım. Hani sanki çok büyük bir şey yani. Değil mi, boşanılabilir ama bunu hala kendime dahi ben kabul ettiremedim yani…”(K17,32yaş)

Boşanmalarından önce kendilerine duygusal destek sağlayan pek çok kız arkadaşa, yakın sırdaşa sahip olan kadınların boşanmanın ardından sosyal çevrelerinin daraldığı saptanmıştır. Kadınların sosyal çevreye uyum sağlayamayacaklarını düşünme, evlilikteki sorunların arkadaşlar arasında konuşulmasından kaçınma gibi gerekçelerle sosyal çevrelerini daha çok kendilerinin sınırlandığı belirlenirken bu durumun da kadınların duyduğu yalnızlığı pekiştirerek boşanma sonrası sıkıntılarını artırdığı saptanmıştır.

“... ama bunu networkümü geliştirmek suretiyle, dediğim gibi tırnak içerisinde tekrar yeni bir çevre oluşturarak kendime ama bu çevre maalesef ki maalesef sadece, maalesef derken bunu üzülerek söylemek anlamında değil toplumsal baskı nedeniyle, bekar ve evlenip ayrılmış kişilerden oluşturarak ve özellikle kadınlardan oluşturarak bunu yapabildim. Çünkü burası, Antalya ne kadar modern gibi görünse de o kadar modern bir kent değil. Dolayısı ile, ya da ben öyle algıladım İstanbul’dan geldikten sonra, erkek arkadaşla bile, üniversite

düzeyinde bile olsanız öğretim üyesi bile olsanız, erkeklerle tek bir bayanın arkadaşlık etmesini şey karşılamıyorlar, hoş karşılanmıyor, gördüm...”(K15,51yaş)

Görüşülen kadınların büyük çoğunluğunun boşandıktan sonra eşleriyle birlikte oturdukları evden ayrılmak durumunda kaldıkları, çocuk bakımı ve ekonomik destek için ailelerinin yanına taşındıkları belirtilmiştir. Kadınların büyük çoğunluğunun ailesinin farklı şehirlerde oturması, kadınların iş ortamını da değiştirmelerine neden olurken, iş değiştirme zorunluluğunun da sosyal ilişkilerini zorlaştırıp, yalnızlıklarını pekiştirdiği belirlenmiştir.

Aileyle ilişkilerin tanımlanıp, yeniden yapılanması zorunluluğunun da kadınlara boşanma sonrasında sıkıntı veren diğer bir faktör olduğu saptanmıştır. Boşanma sonrasında bazı kadınların (2 kadın) sıkıntı duydukları şeylerden birisi aile evine tekrar dönmekken, 1 kadın da annesinin boşanmasını hoş karşılamasının sorun olduğunu belirtmiştir.

“…annem oldu çünkü boşanmamı istemedi. O evliliğimi devam ettirmemi istiyordu. Boşanmamı benim bir başarısızlığım olarak algıladı. Bunu başarısızlık olarak algıladı. Daha doğrusu ailenin birarada tutulması gerekliliğine inandıkları için, devam ettirmemi istediler ama olmadı…”(K4,53yaş)

Araştırmanın bu kısmında tartışılan veriler, daha önce teori kısımda da yer verildiği gibi, Coates’in (2008) boşanma sonrası tarafların kendi aileleriyle ilişkilerini yeniden gözden geçirmek, yeniden tanımlamak durumunda kaldıkları, boşanma sürecinde önemli bir rol oynayan ailelerin özellikle çocuğu da kapsayan evliliklerin devam ettirilmesi yönünde bir tutum alış sergilediklerine dair görüşünü destekler nitelikte olmuştur.

Maddi ve duygusal sıkıntılarının yanı sıra, çevresel baskı ve sosyal kontrolün de kadınların boşandıktan sonra yaşamını zorlaştıran kaynaklar olduğu belirlenmiştir. Boşandıktan sonra bazı kadınlar (4 kadın) sosyal çevrelerinin dedikodu, imalı sözler, aşırı ilgi formunda görülen tacizlerine maruz kaldıklarını belirtmişlerdir. Araştırmanın teori kısmında belirtildiğinin aksine fiziksel ya da sözlü tacizin boşanmış kadınların iş yerinde karşılaştıkları en temel sorunlardan birini oluşturmadığı tespit edilmiştir. Ancak görüşülen kadınlardan bazıları (2 kadın) iş yerinde de dedikodulardan rahatsızlık duyduklarını ifade etmişlerdir.

“…benim en çok burada yaşadığım şeylerden birisi, belki herkes söylemez, boşanmış kadınlara Türk erkeklerinin bakış açısı oldu. Mesela ben, çocuk sahibi olmaya karar vermenin en büyük etkisi Amerikan kültürüdür. Orada “single parent” dedikleri çoğu insanın çocuğu var, birlikte yaşıyorlar, boşanmış olmak, evli olmak çok önemli değil, insanlar çok evlatlık çocuk bakıyorlar hani bu duygularını tatmin etmek için. Tabi ben de 29 30 yaşında olunca bir çocuk sahibi olma isteği uyanıyor…. ama ben yurtdışında çok rahattım buraya geldiğimde dul kadın olmanın şeyini ilk başta yaşamadım ama sonradan dedikodular, benden çok yaşça büyük

insanların tuhaf ilgileri beni çok rahatsız etti. Bir süre bununla nasıl baş edeceğimi bilemedim.