• Sonuç bulunamadı

3.6. Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi

3.6.3. Boşanma Sürecine İlişkin Özellikler

3.6.3.5. Endişe Kaynakları

Araştırma kapsamında görüşülen kadınlara boşanma öncesi endişe duydukları konular sorulmuş ve çocukların durumunun nasıl olacağı korkusunun kadınların (11 kadın) en önde gelen kaygılarını oluşturduğu görülmüştür. Boşanma kararı alan kadınlardan 4’ü çevrenin, eşin ve ailenin nasıl karşılayacağı endişesini taşıdıklarını belirtirken, kadınları boşanma öncesinde kaygılandıran diğer kaynaklar; eşlerinin rahatsızlık vermesi (1 kadın), aynı işyerinde çalışmak zorunda kalmak (1 kadın), gelecek korkusu ve alışkanlıklardan vazgeçip yeni bir hayata başlamaktır (3 kadın). Görüşülen kadınlardan 2’si boşanma öncesi hiçbir endişe taşımadığını ifade etmiştir.

Araştırma kapsamında görüşülen 21 kadından 15’i çocuk sahibidir. Çocuk sahibi kadınların hemen hepsinin (11 kadın) boşanma öncesindeki en yoğun kaygılarının çocuklarının nasıl olacağı, bu süreçten nasıl etkileneceği olduğu belirlenmiştir. Boşanma kararı alan çocuk sahibi kadınların hemen hepsi, çocuklarının parçalanmış ailede büyüyecek olmasından ve kendilerinin boşanmalarından olumsuz etkileneceklerinden endişe duyduklarını ifade etmiştir.

“…en çok şundan sıkıntı duydum; çocuklarım niye bir aile ortamında büyümesinler. Yani biz onları dünyaya getirdiysek niye bir anne babası birlikte…Büyük bir problem de yok inanın aramızda yani böyle birinin çok büyük bir hatası ya da çok kötü bir huyu yoktu. Onun o hani ben bıktım artık yeni bir hayat kurmak istiyorum demesi bana çok lüks geliyordu. Ve çocuklarımın annesi ve babası ayrı büyüyecekleri için en büyük sıkıntıyı orada duydum, maddi falan değil yani asla...”(K16,49yaş)

“…kızım. Yani O’nun, çünkü henüz kaç yaşındaydı 97doğumlu 2006’da boşandık işte 8 9 yaşlarındaydı, O’nun bu süreci kabullenme noktası beni endişelendiriyordu ve babası ile ortak konuşabilir miyiz acaba sorularıyla uzun süre düşündüm. Sonuçta birlikte konuşma kararı aldık. Tek boşanma sonucunda olumsuz etkileneceğim nokta, daha doğrusu kızımın etkileneceği düşüncesiydi, onun dışında herhangi bir kaygımız olmadı...”(K12,37yaş)

Bazı kadınların çocuklarıyla ilgili endişeleri yukarıdaki örnek ifadelerden birinde görüldüğü gibi, çocuklarını bir baba rol modelinden uzak yetiştirmekken; boşanma deneyimine sahip bazı akademisyen kadınların endişeleri ise daha çok çocuklarının boşanmalarından olumsuz etkilenmesi ve psikolojik olarak bunalıma girmesi ihtimalinden kaynaklanır.

Örneklem içinde yer alan 15 çocuk sahibi kadından 13’ünün çocuğunun velayeti kendisindedir ve bu kadınlardan hemen hepsi (11 kadın) çocuğun sorumluluğunu tek başına üstlenmekle ilgili bir kaygı taşıdıklarını da belirtmişlerdir. Görüşülen boşanmış annelerden yalnızca 1’i çocuklarının artık kendi hayatlarını kazandıkları için nasıl etkileneceğiyle ilgili bir kaygı duymadığını belirtirken; çocuğun velayetini alamayan kadınların ise (2 kadın) boşanma öncesi en büyük kaygılarının çocuklarından ayrı kalmak olduğu anlaşılmıştır.

“… kızımdan ayrı kalmaktı. O’nu kaybetme korkusuydu ama o bir noktada, bir buçuk yıl sonraki aşamada geldiğiniz noktada artık hiçbir şey sadece kendi canınızı kurtarma şeyine giriyorsunuz. O şekilde kapıcıların yardımıyla evi terk ettim ben, eşim evde yokken ve sadece üzerimdeki giysiyle... Böyle psikopat bir adam vardı karşımda, ruhsal dengesi bozuk. En çok sıkıntı duyduğum konulardan biri de kızımı Onunla bırakacak olmamdı, ardımda bırakacak olmanın yanı sıra O’nun yanında kalacak olmasaydı. Bu beni gerçekten çok üzdü…”(K15,51yaş)

Çocuk sahibi olmak, boşanma sürecinde kadınların endişe kaynaklarını artırdığı gibi, kötü giden bir evliliğin sona erdirilmesi sürecinde belirleyici de olabilmektedir. Araştırma verilerine göre, evliliklerindeki sorunlarının çözüme ulaşamayacağını gördükleri anda çocuk sahibi kadınların, bu sorunlu aile ortamından çocuklarının olumsuz etkilenmemesi için bir çözüm yolu olarak evliliklerini sonlandırma yolunu seçebildiği saptanmıştır. Aşağıdaki örnekten de izleneceği üzere görüşülen kadınlardan bazıları (2 kadın) evlilikte çocuğun varlığının boşanmaları açısından bir tetikleyici niteliğinde olduğunu şu şekilde ifade etmiştir;

“…çocuktu tabi ki yani çocuğun olmasıydı, onun nasıl etkileneceğiydi. Ama ben yani sağlıklı bir iletişimle çocuğun da bundan en az etkilenebileceğine olan inancımla buna giriştim, yani böyle bir şey yaptım. Sanıyorum yani devam etseydi o ortamda çocuk daha mutlu olmayacaktı…” (K7,43yaş)

“…en çok endişe duyduğum çocuk oldu. Kızım 6 aylıktı o zaman, boşanmaya karar verdiğimde. Bak şimdi konuşunca aklıma geldi; benim boşanmamı tetikleyen şey çocuk oldu biraz da. Ben çocuk olmasaydı yine herhalde bu böyle devam ederdi çünkü bana çok karışmıyordu. Hani benim birçok rahat olduğum noktayı çözmüştü sanırım. Ama çocuk olunca ben kızımın böyle bir babası olmaması gerektiğine karar verdim sanırım...”(K11,37yaş)

Çalışmanın saha kısmından elde edilen bu bulgularına dayanarak, çocuk sahibi olmanın, boşanma kararı ve boşanma süreçleri üzerinde etkili olduğu ve çocuk sahibi boşanmış kadınların en önemli endişe kaynağının çocuklarının boşanmaları nedeniyle olumsuz etkilenmeleri olduğuna dair argüman doğrulanmaktadır.

Boşanmalarını eşlerinin, ailelerinin ya da çevrenin nasıl karşılayacağıyla ilgili kaygılar, örneklem içerisinde yer alan kadınların boşanma öncesi endişelenmelerine sebep olan diğer kaynaklardır. Görüşülen çocuk sahibi boşanmış kadınlardan 1’i çocuklarının artık kendi hayatlarını kazandıkları için nasıl etkileneceğiyle ilgili bir kaygı duymadığını belirtirken; en büyük kaygısının eşinin ve kendi ailesinin nasıl tepki vereceği olduğunu belirtmiştir. Örnekleme dahil olan çocuk sahibi olmayan 6 boşanmış kadından 3’ünün boşanma öncesindeki en büyük endişelerinin eşlerinin, ailelerinin ya da çevrelerinin nasıl tepki vereceği olduğu belirlenmiştir. Bu 3 kadından 1’i boşanma kararının eşini inciteceğini düşündüğü için evliliğini sonlandırmaya karar verme aşamasında duyduğu endişeyi şöyle ifade etmiştir;

“…en çok endişe duyduğum konu, eşimin üzülmeseydi çünkü eşim boşanmayı hiç istemedi. Dediğim gibi net bir sorunumuz olmadığı için O çok üzüldü ve ben O’nu bir şekilde kırmaktan, O’nun kendine güvenini sarsmaktan, yani sonuçta arkadaşım ve bir arkadaşınızı da incitmek istemezsiniz, O’nu incitmekten rahatsızlık duydum ve hatta O’na karşı haksızlık

yaptığımı da hissederim, hala hissederim. Böyle bir düşündüğümde, O’nu düşündüğümde bir vicdanım sızlar ama kendimle ilgili olarak iyiydim...”(K1,38yaş)

Boşanma öncesinde en büyük kaygılarının ailelerinin ya da çevrelerinin tepkileri olduğunu belirten kadınlar, bu kaygının kaynağının ailelerini hayal kırıklığına uğratacak veya onları üzecek olma olasılığı olduğunu ifade etmişlerdir.

“…ailem ne diyecek diye oldu; ama kızmak anlamında değil, onları üzmek anlamındaydı çünkü ailem her zaman destekti bana. Sadece böyle hep iyi bir evlat, hep başarılı bir kız, asla onları üzmemiş bir evlat olarak geçirmiş olduğum o 28 yılın ardından, bir kez bile ben babamla böyle bir tartışma bilmem ya da mesela annemin ciddi bir kızgınlığını bana karşı bilmem, hani hep böyle söyledikleri de X böyle çok kolay bir çocukluk, onlara göre çok kolay bir ergenlik hani hiç bizi üzmeden bir hayat yaşadı şimdiye kadar…Ve bu benim için bir tramvaydı, bir dönüm noktasıydı ve ben bunu nasıl söyleyeceğim kaygısıyla yıllarca söyleyemedim zaten; çünkü ailemi üzecektim. Böyle bir şey hiç olmadığı için bizde sanki o benim gözümde çözülmesi imkansız bir problemdi ve ben ona boyun eğmeliydim diye düşündüm yıllarca…”(K17,32yaş)

Kadınların aileleriyle ilgili diğer kaygılarının, tekrar bir arada yaşama mecburiyetinde kalmaları olduğu belirlenmiştir. Maddi olanaksızlıklar ya da çocukların bakımı için destek olmaları dolayısıyla ailelerinin yanına dönmek durumunda kalan kadınlar, ailelerinin düzenini bozacak olmaktan dolayı da sıkıntı duyduklarını belirtmişlerdir.

Görüşülen kadınlardan 1’i kendi ailesine yük olma sıkıntısı duyacak olmasının yanı sıra eşinin ya da ailesinin de kendilerine huzur vermeyeceği endişesi duyduğunu ifade etmiştir. Ayrıca 1 görüşmeci boşanma öncesi hiçbir endişesi olmadığını belirtmesine rağmen; benzer şekilde eşinin rahatsızlık verebilecek olması endişesiyle boşanma öncesinde ve sonraki süreçte şehir değişikliği yaptığını belirtmiştir.

Görüşmelerden elde edilen bulgulardan biri de gelecek korkusudur. Geleceklerinin nasıl olacağını bilmemek, alışkın olmadıkları yeni bir hayata başlayacak olmak ve bu hayatın onlar için belirsizliklerle dolu olması, bazı kadınların (2 kadın) öncelikli endişe kaynağı iken bazıları için ise bu 2. ya da 3. derecede öneme sahip bir kaygı nedenidir.

“…en çok endişe duyduğum şey; hayatımı nasıl devam ettireceğim, nerede yaşayacağım ve iyi olacak mıyım, bu geçecek mi bu acı, bu geçer mi acaba. Bundan çok korktum çünkü yoğun, çok yoğun bir şeydi duyduğum, hissettiğim şey. Ama en baskını sorarsan ilk etaptaki en baskın; ne yapacağım? Yani ne yapacağım. Çaresiz hissettim aslında. Yani işte ailem burada değil, tek başınayım, memleketime mi döneceğim, burada kalıp çalışmaya mı devam edeceğim. Ev tutmam lazım, eve çıkmam lazım yani hani ne yapacağım …”(K21,31yaş)

Çalışmanın saha kısmından elde edilen bu verilerle, boşanma aşamasındaki kadınların en çok çocuklarına parçalanmış aile deneyimi yaşatacak olmaktan dolayı endişe duydukları ortaya çıkmaktadır. Aile veya çevrenin olumsuz tepkilerini alma, alışkanlıklardan vazgeçmek zorunda kalma ve yalnızlık korkusu da boşanmayı düşünen kadınları endişelendirirken, boşanma sürecini geciktiren daha çok çocukların varlığı olmaktadır. Bununla birlikte, boşanmanın olası risklerinin hesaplanmaya başladığı bu sürecin boşanmaların başlangıç aşamasını oluşturduğunu ifade etmek çok da yanlış olmaz.