• Sonuç bulunamadı

Günümüz örgütlerin yaşamlarını sürdürebilmelerinde kritik araç insan kaynaklarının sağlıklı ve mutlu bir çalışma yaşamına sahip olmasıdır. Endüstrileşme ile ortaya çıkan örgütsel dönüşüm çalışma yaşamının biçimleşmesine neden olmuştur. Gerek bu biçimsel yapının ortaya çıkardığı engelleme, sıkıntı ve kaygı; gerekse çalışma yaşamı döneminin çalışana yüklediği sorumluluk çalışanın sık sık stres yaşamasına neden olabilmektedir. Stres ise çalışanın sağlığını tehlikeye sokan, örgüte uyumunu zorlaştıran, örgütsel ve bireysel amaçlara ulaşılmasını engelleyen, örgütün performansının düşmesine sebep olan bir faktördür. Bu nedenle günümüzdeki örgütlerde çalışma yaşamı stresi örgüt içerisinde bir hastalık olarak görülmektedir.

Çalışma yaşamı stresinin çalışan üzerinde birtakım etkileri bulunmaktadır. Bu etkiler çeşitli hastalıklarla ifade edilen fizyolojik, depresyon ve tükenmişlik gibi ruhsal, kötü alışkanlıklar edinme gibi davranışsaldır. Stres içerisinde olan çalışanlar, stresin rahatsız edici konumundan kurtulmak için çeşitli davranışlar içerisine girebilmektedirler. Bu davranışlardan bazıları bireyin stresini azaltabilirken bazıları ise birtakım sorunların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Stresin davranışsal etkilerinden alkol, stresle duygusal başa çıkmada kullanılan yaygın bir araç olarak görülmektedir. Ancak bu araç, problemli alkol kullanımına yol açabildiği için sağlık açısından tehlikeli bir başa çıkma aracıdır. Stres nedeni ile kazanılan problemli alkol kullanımı çalışanlarda stresin yanında yeni sağlık sorunlarının da ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çalışanların sağlığındaki kayıp örgütün performansını da yakından etkilemektedir. Bu nedenle stres gibi çalışma yaşamında alkol kullanımı da örgüt için bir hastalık olarak görülmektedir.

Bu çalışmada çalışma yaşamı stresi ile alkol kullanımı arasındaki ilişki incelenmektedir. Bu amaçla bir maden şirketi çalışanları üzerinde tanımlayıcı bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bütününden elde edilen sonuçlar aşağıda özetlenmektedir.

Araştırmaya katılan 72 kişinin; • %94,4’ü erkek,

• %38,9’unun 29-38 yaş grubu içinde, • %75’inin evli,

• %38,9’unun lisans ve üstü, • %36,1’inin idari bina personeli,

• %37,5’inin 1-5 yıl arasında kurumda çalışmış, • %30,6’sının 16 ve üzeri mesleki tecrübeye sahip, olduğu belirlenmiştir.

Araştırmaya katılan 72 kişinin stres düzeyi 2,26 ortalama değer ile düşük seviyede çıkmıştır. Çalışma yaşamı stresi alt faktörlere göre incelendiğinde iki faktörün stres ortalaması genel stres ortalamasından daha yüksek çıkmıştır. Bunlar sırasıyla 2,63 stres ortalaması ile örgütsel politika ve 2,28 stres ortalaması ile örgütsel yapıdır. Örgütsel politikadan kaynaklanan stres düzeyinin en önemli kaynakları 3,17 stres ortalaması ile ücret adaletsizliği ve 3,04 stres ortalaması ile ücret yetersizliğidir.

Araştırmaya katılan ve alkol kullanan 40 kişinin stres düzeyi ise 2,40 ortalama değer ile orta seviyede çıkmıştır. Çalışma yaşamı stresi alt faktörle göre incelendiğinde iki faktörün stres ortalaması genel stres ortalamasından daha yüksek çıkmıştır. Bunlar 72 kişilik örneklemde olduğu gibi sırasıyla 2,83 stres ortalaması ile örgütsel politika ve 2,49 stres ortalaması ile örgütsel yapıdır. Örgütsel politikadan kaynaklanan stres düzeyinin en önemli kaynakları 3,48 stres ortalaması ile ücret adaletsizliği ve 3,38 stres ortalaması ile ücret yetersizliğidir. Görüleceği üzere alkol kullanan 40 kişilik örneklemin 72 kişilik popülasyona göre stres düzeyi daha yüksek çıkmıştır. Bunun yanında her iki grup içinde örgütsel politikadan kaynaklanan ücret adaletsizliği ve yetersizliği en önemli stres kaynakları olarak belirlenmiştir.

Çalışma yaşamı stresi konusunda ücretin önemli bir faktör olduğu geçmişteki araştırmalarla desteklemektedir. Sağlık işletmelerinde örgütsel stres ile performans arasındaki ilişkiyi inceleyen Ergun’a (2008) göre araştırma kapsamındaki

çalışanların ilk 5 stres kaynağı içinde 4. sırada “yetersiz maaş ve ücret dengesizliği” bulunmaktadır.

Bir diğer araştırmada, otel işletmelerinde örgütsel stres ile iş bırakma arasındaki ilişkiyi inceleyen Aydın (2004b), araştırma kapsamındaki çalışanların en önemli stres kaynaklarının “yetersiz maaş ve ücret dengesizliği” olduğunu tespit etmiş ve “yetersiz maaş ve ücret dengesizliği” stres faktörü ile iş bırakma arasında anlamlı ilişki bulmuştur.

Çalışma yaşamı stres ölçeğinden çıkan sonuca göre araştırma kapsamındaki çalışanların ücret uygulamalarına dair bir takım hoşnutsuzluklarının olduğunu ifade edilebilir. Bu hoşnutsuzluğun strese dönüşmemesi için örgütün, çalışanlarına uyguladığı ücret politikasına yönelik bir ücret yönetimi anketi yapılarak çalışanların görüş ve düşünceleri değerlendirilebilir. Değerlendirme sonucunda elde edilen tespitlerle ücret adaletsizliğinin ve yetersizliğinin ortaya çıkardığı stres algısı azaltılabilir.

Araştırma kapsamındaki 72 kişinin %55,6’sı (40 kişi) alkol kullanmaktadır. Bu nedenle çalışma yaşamı stresi ve alkol kullanımı ilişkisi 40 kişilik örneklem üzerinden test edilmiştir.

AUDIT tarama testinin sonuçlarına göre alkol kullanan 40 kişinin alkol kullanım düzeyi 2,06 ortalama puanı ile düşük kullanım (nadiren) çıkmıştır. Aynı ölçekten alkol kullanan 40 kişinin içme davranışlarına bakıldığında sadece 4 kişinin alkolü riskli kullandığı tespit edilmiştir. Diğer bir ifade ile alkol kullanan 40 kişinin %90’ı alkolü sosyal içici olarak nadiren kullanmaktadır.

72 kişinin çalışma yaşamı stres düzeyi düşük seviyede çıkmışken araştırma kapsamında alkol kullanan 40 kişinin çalışma yaşamı stres düzeyi orta seviyede çıkmıştır. Stres düzeyindeki bu farklılığın alkol kullanımı ile ilişkisinin olup olmadığı 8. Hipotezden test edildiğinde çalışma yaşamı stresi ve alt faktörlerinin hiç birinin alkol kullanım düzeyi ile ilişkisi bulunmadığı tespit edilmiştir.