• Sonuç bulunamadı

ÇALIŞMA YAŞAMI STRESİ VE ALKOL KULLANIM

2.3. ÇALIŞMA YAŞAMI STRESİ VE ALKOL KULLANIMI İLİŞKİSİ Bu bölümde çalışma yaşamı stresinin davranışsal etkilerinden alkol kullanımı

2.3.2. Alkol Kullanma Aşamaları

2.3.2.2. Kötüye Kullanma

Alkolü kötüye kullananlar, alkolün aşırı tüketimi sonucu birçok sosyal ve tıbbi sorunlar yaşayan, fakat alkole bağımlı olmayan sorunlu içiciler şeklinde tanımlanmaktadır (Coşkunol, 1996: 37). Örneğin bu kimseler sirozu, ülseri, hepatiti, epilepsisi olduğu halde alkol kullanan, içtiği zaman işini yapamadığı halde içmeyi sürdüren, içkili taşıt kullanan, alkolle birlikte alınmayacak olan ilaçları alanlardır (Öztürk, 2004: 526). Dikkat edilirse burada “sosyal içici” olan bir kişinin “alkolü kötüye kullanan” kişi olması çeşitli sorunları bilmesine karşı kullanıma devam etmesidir.

Alkol kullanımının en riskli yönü kişinin bir gün alkolün esiri haline dönüşebilmesidir. Bu dönüşümde alkolün kötüye kullanımı bir aracı gösterge olarak kullanılmaktadır. Çünkü alkol kötüye kullanım aşamasından alkol bağımlılığına geçiş hızlı olmaktadır (Akt: Coşkun, 2008: 9). Başlangıçta sosyal içici olarak alkol tüketenlerin bir bölümü birkaç yıl içinde içkiyi arttırır ve düzenli almaya başlarsa alkol kullanımındaki davranış farklılaşacaktır (Çakmak, Saatçioğlu, 2003: 98). Bu faklılaşma ile ilerleyen süreçte meydana gelecek olan kontrol kaybı ile de kişi alkolün esiri olabilecektir. Bu nedenle çalışma yaşamında alkol kullanan sosyal içiciler alkol kullanırken problemli alkol tüketimi (alkol kötüye kullanımı ve bağımlılık) içerisine girmemeleri gerekmektedir.

Bireyin alkol kullanmaya başladıktan ne kadar süre sonra, yani kaç kadehten sonra riskli kullanım içerisine gireceğine ilişkin yeterli veri bulunmamaktadır. Ancak bununla ilgili literatürde yer alan açıklamalardan bazıları aşağıda verilmektedir.

Dünyada yaklaşık 800’e yakın alkollü içki bulunmakta ve her içki türündeki alkol oranı farklı olabilmektedir. Bu nedenle tüketilen içki miktarının hesaplanmasında standart bir ölçü yoktur. Ancak, ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Departmanı (U.S Department of Health and Human Services) ve Tarım Departmanı (U.S Department of Agriculture) Şekil 5’de görüleceği üzere standart bir içki tanımı (1 standart içki yaklaşık 12-13 gr saf alkol) geliştirmiştir. Bu tanıma göre erkekler için haftada 14 (168 gr), kadınlar için 7 (84gr) standart içkiden daha fazla alkol tüketiminin sağlık sorunlarının gelişimi için büyük risk taşıdığı belirtilmektedir (Akt: Gül, 2003: 9).

Şekil 5: Bir Standart İçki Tanımı Bir şişe bira, bir tek rakı, bir kadeh şarap bir standart içkidir.

Bir içkinin alkol miktarı: Alkol oranı x Dönüştürme Katsayısı (1 mililitre etanolde 0.79 gr. Saf etanol bulunmaktadır)

* Bir şişe bira; 330 ml x 0.05 x 0.79 = 13 gram etanol * Bir kadeh şarap; 140 ml x 0.12x 0.79 = 13.3 gram etanol

* Bir tek votka, cin, votka; 40 ml x 0.40x 0.79 = 12.6 gram etanol * Bir tek rakı; 40 ml x 0.45 x 0.79= 14.1 gram etanol

500 ml olan biralar 1.5 standart içki, bir duble rakı 2 standart içki Kaynak: Akvardar, Uçku, 2010, s. 54.

Ayrıca alınan miktar bu sınırlar içerisinde kalsa da haftada 5’ten sık kullanılmamalıdır. Diğer bir ifadeyle, en az 2 gün hiç alkol kullanılmamalı, (Ögel, 2009: 12) alkol alındığında erkekler için günde 4 standart içki, kadınlar için ise 3 standart içkinin üzerine çıkılmamalıdır. Belirtilen sınırlar aşıldığında ruhsal ve fiziksel açıdan riskli alkol kullanımı altına girilmiş bulunulmaktadır (Öğel, 2009: 12- 13; Akvardar, Uçku, 2010: 53).

Kasatura’ya göre sosyal içiciliğin zararlı hale gelmemesi, yani bağımlılığın gelişim riski içerisine girilmemesi için kişi haftada bir kez olmak üzere 10 hafta arka arkaya alkol kullanmamalıdır (Kasatura, 1995: 3). Sağlıklı alkol kullanımı olarak ifade edilen bu durumu Köknel şu şekilde belirtmektedir. Düzenli olmamakla beraber %5-20 alkol oranı olan içkilerin ara sıra, yemek arası ve yavaş yavaş olmak üzere 200-300 cc’ye (ml) kadar içilebilmesi kişinin bağımlılık gelişimine neden olmayabilmektedir (Köknel, 1998: 169).

Bireyler, bağımlılığa geçiş aşaması olan alkolün kötüye kullanımı içerisine girmemek için standart içki tanımlaması ile kendilerini kontrol edebilirler. Ancak, belirtilen standart içki tanımlaması ile güvenli sınırların çizilmesi bireysel özelliklere göre değişkenlik gösterebileceğinden kesin bir yargı da değildir. Yine de bu sınırların bireylerin kendilerini değerlendirebilmelerine imkan sağladıkları ve araştırmalarda yol gösterici oldukları belirtilmektedir.

2.3.2.3. Bağımlılık

Alkol kullanımındaki bir diğer içme davranışı ve alkol kullanımının son safhası olan bağımlılıktır. Bağımlıların kimler olduğuna geçmeden önce bağımlılık ve türlerinin ne olduğu hakkında kısa bir bilgi vermek alkol bağımlısı olanların özelliklerinin açıklanmasına yardımcı olacaktır.

Genel olarak bağımlılık, bir şeyin zararlı sonuçlarına rağmen, eylemin farkında olarak veya olmayarak yapmaya devam etmek, kendini engelleyememek olarak ifade edilmektedir. Bağımlılığın gelişiminde bireyin davranış biçimi ile

birlikte kullanılan maddenin özelliği de etkilidir. Bu nedenle kullanılan maddeye ve onun etkilerine göre bağımlılığın değişik biçimleri vardır. Bunlar, psikolojik bağımlılık ile fiziksel bağımlılıktır.

Psikolojik Bağımlılık: Psikolojik bağımlılık, sıkıntı, kaygı ve huzursuzluktan

kurtulmak için devamlı ve tekrarlayan aralıklarla maddenin aranması duygusudur. Madde alındığında kişide doyum, rahatlama ve zevk meydana gelir (Akt: Şahin, 2007: 6). Ancak, psikolojik bağımlılıkta ilaç ya da madde miktarının giderek arttırılması ihtiyacı görülmez ve alınmaması durumunda fiziksel yakınmalar (yoksunluk belirtileri) ortaya çıkmaz. Bağımlılık yapan maddeler içerisindeki marijuana ve kokain psikolojik bağımlılığa örnek gösterilebilmektedir (Geçtan, 1984: 240-242). Psikolojik bağımlılıkta aşağıdaki özellikler bulunmaktadır (Köknel, 1998: 17).

• İlacın ya da maddenin yeniden alınması yönünde aşırı ve güçlü istek

• İlacın ya da maddenin miktarının arttırılmasına gerek duyulmadan kullanılması

• Kullanılan ilaca ya da maddeye bağlı zararlı etkilerin çoğunlukla kişisel sınırlar içerisinde kalması

Fiziksel Bağımlılık: Fiziksel bağımlılık, merkezi sinir sisteminin bağımlılık

yapıcı maddenin etkisine alışması, alışılan maddenin alınmaması ya da azaltılması durumunda yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması durumudur (Akt: Şahin, 2007: 6). Eğer kullanılan maddenin kesilmesi ya da azaltılması yoksunluk (mahrumiyet) belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olmuyorsa, fiziksel bağımlılıktan söz edilemez. Yoksunluk belirtileri, kullanılan maddenin alınmaması ya da kullanılan miktarın azaltılması sonucunda ortaya çıkan ruhsal ve fiziksel belirtiler (şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma, uyuşukluk vb) şeklinde ifade edilir (Köknel, 1998: 18).

Belirli bir madde ile ilgili psikolojik bağımlılığın derecesi bireyler arasında değişiklik gösterdiği halde, fiziksel bağımlılık için böyle bir değişkenlik yoktur. Oluşan fiziksel bağımlılığın derecesi, madde kesildiğinde yoksunluk sendromunun

şiddeti ile ölçülür (Akt. Şahin, 2007: 6). Yoksunluk belirtileri, özellikle alkol ve merkezi sinir sistemi üzerinde yatıştırıcı etkisi olan ilaçların ve maddelerin kullanımında görülmektedir (Köknel, 1998: 18).

Alkol, bağımlılık yapan maddelerden sadece biridir. Alkol bağımlılığı konusunda literatürde çeşitli tanımlar bulunmaktadır. Öztürk’e göre alkol bağımlılığı, bireyin beden ve ruh sağlığını; aile, sosyal ve iş uyumunu bozacak derecede sık alkol alma; alkol alma isteğini durduramama bozukluğudur (Öztürk, 2004: 520). Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün tanımına göre ise alışılmışın dışında alkol içmek; bedensel, ruhsal ve toplumsal sağlığı bozan, buna rağmen alkol alma istediğini durduramayan, tedavisi gerekli olan bir hastalıktır (Köknel, 1998: 169). Bu tanımlardan görüleceği üzere alkol bağımlılığı, aşırı alkol tüketimi ve bu tüketimin bireysel ve toplumsal zararlarına rağmen durdurulamamasıdır (Kasatura, 1995: 10). Ancak buradaki tüketimin durdurulamaması ile kastedilen içki içmeye başladığı zaman kişinin kendisini frenleyememesidir. Diğer bir deyişle kontrol kaybıdır (Kasatura, 1995: 12; Coşkunol, 1996: 38).

Az ve ılımlı miktarda alkol kullanımının sağlık için bazı koruyucu etkilerinden bahsedilirken aşırı alkol tüketiminin bir dizi zararlı sağlık etkileri vardır (Akt: Güler, 2008: 26) . Bu etkiler kişinin sağlığı yanında toplum sağlığının da tehdit etmektedir. DSM-IV-TR’ye göre alkol kullanımı ile ilgili bozukluklar, alkol bağımlılığı ve alkol kötüye kullanımı olmak üzere iki sınıfa ayrılmakta ve alkol kötüye kullanımı, alkol kullanımının henüz bağımlılık aşamasına gelmemiş şeklini tarif etmektedir (Bayar, Yavuz,2008: 223).

Alkol tüketiminin devamlılığı içerisinde alkolün sempatizanı olan “kötüye kullananlar” alkol tüketimi nedeniyle kendisine ve sosyal hayatına verecek zararlara karşı yineleyici ve arttırıcı bir şekilde alkol alımını sürdürme eğiliminde olabilmektedirler. Bu eğilim, alkol toleransı (alkol dozu) ve yoksunluğu içerisinde bulunan kişilerin kontrol kaybı yaşamasına neden olabilmektedir. İşte bu kontrol kaybı, “alkolü kötüye kullananlar” ile “alkol bağımlısı “ olanların ayrıldığı nokta olarak belirtilmektedir (Çoşkunol, 1996: 37). Alkol bağımlısı olan kişi her ne kadar

alkole düşkün olsa da birkaç gün hatta birkaç hafta içki içmeden durabilmektedir. Ancak, alkol tüketmeye başladığında kendisini frenleyebilmesi, yani kontrolünü sağlayabilmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle içme davranışı üzerinde kontrol kaybı, alkolün kötüye kullanımı ile alkol bağımlılığı arasındaki kritik sınırı oluşturmaktadır (Coşkunol, 1996: 27; Kasatura, 1995: 12).

Alkol kullanma biçimleri ve sınırları çizilmeye çalışılsa da çoğu zaman bireylerde bu sınırların tespit edilmesinin kolay olmadığı belirtilmektedir. Özellikle de alkol bağımlılığı ile alkolün kötüye kullanımı arasındaki sınırı bireyde tespit edebilmek son derece zordur. Çünkü alkol bağımlılığının oluşmasında her ne kadar alkol miktarı ve saflığı ön planda olsa da bireysel özelliklerde etkin rol oynamaktadır. Örneğin, bazı kişilerde alkolle ilk karşılaştıklarında tıbbi ve sosyal sorunlar ortaya çıkmadan bağımlılık gelişebilirken, çoğunlukta alkol bağımlılığının oluşumu zaman (5-30 yıl) (Çakmak, Saatçioğlu, 2003: 98) almaktadır. Bunun yanında yaşantısı boyunca hiç alkol bağımlısı olunmadan alkolün kötüye kullanımını sürdürülebilen, yani toleransı artmasına rağmen kontrolünü kaybetmeyen kişilerde bulunmaktadır (Kasatura, 1995: 5; Coşkunol, 1996: 38).

O halde çalışma yaşamının stresli dönemlerinde veya toplantı, kokteyl ve kutlama gibi ortamlarında alkol tüketim eğilimine giren çalışanların kendilerinde gördüğü sosyal içicilik davranışları zamanla düzenli alkol alımına neden oluyor ise her zaman problemli davranışlara dönüşebilme riski taşımaktadır.