• Sonuç bulunamadı

Siyasi Tablonun Şekillenmesi

1.BÖLÜM: 12 MART SÜRECİ

1.1.1. Siyasi Tablonun Şekillenmesi

27 Mayıs'tan sonra başlayan dönem ekonomik, sosyal ve siyasal süreçler bakımından yoğun gelişmelere sahne oldu. Düşün yaşamında bir kabuk yırtıldı. O güne dek kullanılmayan

sözler, deyimler günlük sözlüğe girdi.229 Türkiye'deki siyasal şekillenmelerin, niteliksel omurgalarının oluştuğu dönemdir 1960'lar. Sağ ve sol cenahtaki eğilim ve kurumlar düşünsel bazda belirgin bir çerçeveye, niceliksel bazda ise az veya çok bir tabana sahip olurken; siyasal - sosyal gelişmelerin aktörleri arasında etkili tarzda yer almaya başlamışlardır. Kuşkusuz bu eğilimlerin 1960'ların çok öncesine dayanan geçmişleri vardı. Yenilik, siyasal bir irade olarak belirginleşecek bir düzeye ulaşmalarıyla ilgilidir.

CHP'nin Ortanın Soluna yönelmesi, başta Türkiye İşçi Partisi (TİP) olmak üzere sosyalist akımların oluşup, güçlenmesi; milliyetçi kanatta CKMP'den Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)'ne dönüşümün gerçekleşmesi, politikalarında dinsel söylemleri merkezine alan Milli Görüş hareketinin sahneye çıkması ve DP mirasının AP’de somutlaşması, sonraki süreçte Türkiye'deki siyasal hareketlerin ana kanalları olarak 1960'ların ürünü olmuştur. Cem Eroğul’un, Özellikle 1965 - 71 döneminde, sağ ve sol cenahlarda aşağıdan yukarıya doğru

(…) o zamana dek görülmeyen ölçüde gelişme yaşanmıştır230 tespiti tabloyu tanımlamaktadır.

1965 seçimlerinde uygulanan milli bakiye sisteminin yardımıyla TİP'in elde ettiği başarı, Türkiye tarihinde ilk defa sosyalistlere Parlamentoda grup kurma fırsatı vermiştir. Sosyalist hareketin 1960'larda ortaya koyduğu performansın bir yansıması durumundaki TİP,

229M.Hekimoğlu, 27 Mayıs’ın Romanı, s.49.

230 Cem Eroğlu, Çok Partili Düzenin Kuruluşu, Geçiş Sürecinde Türkiye, Der. İrvin Cemil Schick- E.Ahmet Tonak, İstanbul, 1992, s.146

çeşitli meselelerin gündeme gelmesinde, tartışılmasında rol oynamıştır. Sosyalist akımın, ana toplumsal dayanak olarak işçi sınıfını seçmiş, Marksizmi benimsemiş, yasal yoldan iktidara ulaşmayı hedeflemiş bu kanalı dışında; toplumsal taban olarak Atatürkçü, anti-emperyalist ve ilerici aydınlarla öğrencilere dayanan, yasal partiler sistemi dışındaki bazı güç odaklarını harekete geçirerek ilerici bir diktatörlük kurmayı hedefleyen bir ikinci eksen vardı. Bu eksendekiler, 1961'de Yön dergisinin yayınlanmasıyla ortaya çıkmış ve süreç içerisinde çeşitli dergi, gazeteler tarafından sürdürülen türdeş bir bütünlüğe varmamış, esas olarak ilerici subaylar ile öğrenci kesimine güvenmiştir231.

Sol hareketin gelişmesinde 1961 Anayasası'nın sağladığı özgürlüklerin etkisi yadsınamaz. 1965'ten itibaren hızlanan bir şekilde sol eserler Türkçe'ye çevrilmiş, tartışılmış; haftalık, aylık ve günlük basında sosyalizm yer edinmeye başlamıştır. Dış politikadan, yer altı kaynaklarının kullanılmasına değin uzanan yelpazede sosyalist düşünceler kamuoyu gündemine taşınmış ve bu politikalar bazı sendikalar aracılığıyla işçi kesiminde de etkisini göstermiştir 232. 12 Mart muhtırasına giden yolda sol'un etkisine dikkat edilmelidir. Öğrenci, işçi, köylü, memur kesimlerinde gözlenen hareketliliğin önemli bir boyutu durumundadır. Bütün bu hareketler değişik biçimde ama kesinlikle küçümsenmeyecek düzeyde sol'dan etkilenmiştir.

1960'ların sol dalgasında CHP de yeni bir kimlikle payına düşeni almıştır. Yönelim 27 Mayıs’ın hemen ardından başlamaktadır233. 1960 Ağustos’unda Parti Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ile İnönü’nün katıldığı toplantıda, sola açılım görüşülmüş ve ortanın solunda yer tutulması uygun görülmüştür. Bu açılımda, sosyalizmin dönemin revaçta düşüncesi olmasının payı önemlidir. Partinin köklerindeki devletçi gelenek aradaki bağın kurulmasını kolaylaştıran bir faktördü234. DP geleneğinin zaten sağ kanadı doldurduğu da

231 C.Eroğlu, a.g.m., s.148,149.

232 İsmail Cem, Tarih Açısından 12 Mart, İstanbul 1993, s.339-340.

233 Bu yönelimin kökenini daha eskiye dayandıranlar da bulunuyor. Buna göre, yönelim Kasım Gülek’in Genel Sekreterliği döneminde başlamıştı. Gülek, Paşa öyle istiyor anlayışından Partiyi halkçı bir muhtevaya

yöneltmişti. O dönemde Gülek’in sola açılma politikasının kadroları arasında yer alan Kemal Anadol, Gülek’in genel sektreterliğine karşı çıkanların (ki bunların başını İbrahim Öktem, Turan Güneş, Turan Feyzioğlu, Emin Paksüt gibi Hürriyet Partisi kökenlilerin çektiğini, Bülent Ecevit, Ferit Melen, Orhan Öztrak ile Nihat Erim’in de bu kanatta yer aldığını belirtiyor) Gülek hareketini gerici kendilerini ilerici bir imajla sunmalarına rağmen, Yön Dergisi’nin de desteklediği Gülek’in daha ilerici bir pozisyonda durduğunu ifade etmektedir. Erim de sonra Gülek’le birlikte hareket etmiş ve partiden uzaklaştırılmıştı.( Tanju Cılızoğlu, Kırık Politika Anılarla Kamil

Kırıkoğlu, İstanbu l 997, s.109-111.)

234 M.Toker,...Yarı Silahlı Yarı Külahlı...., s.134-136’da, toplantı ile ilgili 31 Ağustos 1960 tarihli AKİS’teki haberde şunların yazıldığını aktarılıyor; Evvela, bir nokta üzerinde haklı olarak duruldu. CHP mevcut partiler

içinde bugünün modası sosyalizmi en ziyade benimsemiş partiydi.(...) CHP’nin ... yön(ü) biraz daha belirli şekilde tutulacak, memleket davalarının halli daha sosyalizan bir görüşle mütaala olunacaktı. Bu, eski partinin

hesaba katılırsa CHP’deki yöneliminin arka planı açığa çıkmaktadır. 27 Mayıs sonrasında gelişen ve özellikle aydınlar arasında yansımasını bulan sol akım da CHP’nin değişiminde

belli ölçüde etkili olmuş, aydın desteğini sağlamak açısından sola açılım önem

kazanmıştır235.

Politik mücadelede bir argüman olarak ortanın solu’nu kullanılması ise ancak 1965 seçimlerinde gerçekleşmiştir236. Bu seçimlerde beklenen sonucun alınmamasıyla başlayan parti içi tartışmalarda, sorumluluk ortanın solu politikasına yüklenmiş, neticede senato seçimlerine bu argüman kullanılmadan girilmiştir. Senato seçimlerinde de kötü sonuç alınması, tersten bir etki yaratmış, Bülent Ecevit’in meselenin başka noktalarda aranması gerektiği yönündeki çıkışlarla ortanın solunu sahiplenip yeniden alevlendirdiği tartışmalar237, Turan Feyzioğlu kanadının partiden koparak Milli Güven Partisi (MGP)’ni kurmasıyla sonlanmıştır. 1969 seçimleri sonrasında Ortanın Solu çizgisine karşı oluşan yeni bir kanat ise 20.Kurultay'da Ecevit'in kesin başarısıyla etksini yitirecekti238.

1965 seçiminin sağ kanattaki bir sonucu, milliyetçi çizginin siyasetteki yerini netleştirme sürecini hızlandırmasıdır. Dönüşümdeki temel figür 27 Mayıs’ın Kudretli Albayı diye ünlenen Alparslan Türkeş’tir. Türkeş, 14’lerden Rıfat Baykal, Dündar Taşer, Ahmet Er, Numan Esin, Mustafa Kaplan ve Muzaffer Özdağ’la birlikte katıldığı CKMP’de239, genel başkanlığa gelmesinin ardından parlamentoya da girmiştir. Partide, 1960'ların ortasında yaşanan bu kadro değişimiyle birlikte kimlik değişimi süreci de işlemiş ve 1969 yılında MHP adını alarak, milliyetçi çizgideki konumunu netleştirmiştir. Değişime karşı direnmeler olmuş, Türkeş'e bizzat partiye davet eden eski CKMP'lilerden, Hitlerciliğe varan suçlamalar

sosyalistliğe heves ettiği manasını taşımıyordu. Sadece, i’lerin üzerine noktaları konacaktı. CHP ortanın solunda yer alacaktı.

235 K.Kayalı, a.g.e., s.126.

236 İsmet İnönü, 1965 seçimleri öncesi Partinin Beşiktaş İlçe Merkezinde ortanın solu politikasını kamuoyuna duyurmuştur. (Mehmet Ali Birand – Can Dündar – Bülent Çaplı, 12 Mart İhtilalin Pençesinde Demokrasi, İstanbul 2000, s.138.)

237 İlhan Tütem, Erim’den Mektuplar, İstanbul 1992, s.69-70 Erim, aynı yerde, Ecevit’in çıkışı ‘zuhuru’ bir

çoklarının keyfini kaçırdı demektedir.

238Nermin Neftçi, Demokrasinin Kilittaşı Anıları, Ankara, 1997, s.232. Neftçi ortanın solu çizgisinin

savunulmasında ön planda yer alan 10 – 12 kişilik ekibin 1965 seçimleriyle parlamentoya girdiğini belirtiyor. CHP içindeki tartışma sürecini Nihat Erim’in siyasi geçmişi bahsinde biraz daha geniş şekilde ele alacağımızı belirtmek isteriz.

239 Numan Esin, Kaplan, Özdağ ve kendisinin parti dışında kalmak için anlaştıklarını, ancak Özdağ’ın son anda Türkeş’le beraber partiye katılmayı seçtiğini, Kaplan’la kendisinin iki ay sonra ikna edilmeleri üzerine

yükselmişse de bunlar yeni kadronun başarılı olmasını önleyemedikleri gibi etkili bir muhalefet platformu yaratamadan partiden birer birer ayrılmışlardır240.

Din eksenli siyaset söylemini merkezine alan kanattan partileşme süreci ise Necmettin Erbakan kanalıyla gerçekleşti. Erbakan, AP’de siyasete atılma girişiminin kabul edilmemesi üzerine bağımsız bir hatta ilerlemeye karar vermişti241. 1969 seçimlerinde bağımsız milletvekili olarak parlamentoya girdikten sonra, 26 Ocak 1970'te kendi liderliğinde kurulan Milli Nizam Partisi (MNP) ile bu kanadın siyasetteki konumu somutlaşmıştır.

Türkiye'de 1968 yılı çok partili düzenin çığrından çıkmaya başladığı yıl olmuştur242. 1965 seçimleriyle somutlanan istikrar zemini için çanlar çalmaya başlıyor, değişim ve çatışmanın birbirini tetikleyen döngüsünde alt üst oluşlar hızlanıyordu. Toplumda mevcut siyasete karşı ilgisizliğin bir yansıması olarak katılımın % 64,3'te kaldığı 12 Ekim 1969 genel seçimi, AP'yi bir miktar oy kaybıyla yine tek başına iktidara getirmesine rağmen bunalımı aşacak istikrarı yaratamamıştır243. AP, 1965 seçimleriyle oluşma sürecine girdiğini düşündüğü siyasal istikrarın 1969 seçimleriyle sağlamlaşacağı umudundaydı244. Oysa istikrarsızlık en başta kendi içinde yaşandı. Seçim sonrasında başlayan ve bölünmeye kadar giden iç çatışma kalkınma hamlesi peşindeki Demirel'i sıkıntıya sokmuştur245. Gelişmelerin odağında yine askerin siyasete müdahalesi vardı.

AP, doğduğu ihtilal sonrasının olağanüstü koşullarında, dönemin tepkisel özelliği nedeniyle laiklerden İslamcılara, subaylardan DP’den kalanlara kadar uzanan çeşitli kesimlerin birleştiği bir parti olmasının sıkıntılarını iç çatışmalarla uzunca süre yaşamıştır246. Partideki gruplaşma, 1965 seçimlerinin hemen ertesinde Meclis başkanlığı seçiminde kendisini göstermişti. Muhalifler 27 Kasım 1966’daki kongrede yine farklı liste ile sahneye çıkımış247 ancak Demirel’i devirme hedeflerine ulaşamamış, milliyetçi-mukaddesatçı çizgi liberal kanat karşısında yenilgiye uğramıştı. Yenilgi, partinin din eksenli çıkışlarını sona erdirmese de aşırı muhafazakar, dinci karekter kaybolmaya yüz tutmuştur. Demirel bazı ihraçlarla güçlendirdiği konumuyla, 1967 yılında gerçekleştirdiği kabine değişikliği

240 Mehmet Ali Ağaoğulları, “Aşırı Milliyetçi Sağ”, Geçiş Sürecinde Türkiye, Der. İrvin Cemil Schick- E.Ahmet Tonak, İstanbul, 1992, s.215.

241 Erbakan’ın AP ve Demirel ilişkileri konusunda bkz. Necip Fazıl Kısakürek’e anlattıklarından akt:Tufan Çorumlu, Büyük Türkiye’ye Doğru Erbakan Olayı (Batılın Korktuğu Adam), İstanbul, 1974, s.148-160. 242 C.Eroğlu, a.g.m., s.151.

243A.Gevgilili, ...12 Mart Rejimi, s.435-438 244İ.Sezgin, a.g.e., s.91.

245 S.Demirel, 1971 Buhranı ve ...., s.189. 246 F.Ahmad, a.g.e., s.284.

kapsamında Sadettin Bilgiç gibi muhaliflere bakanlık vermek suretiyle partideki kontrolünü göstermiş ancak, aynı yıl içinde yine yine Prof.Osman Turan’ın önderlik ettiği, açıkça

ideolojik bir biçim alan ve partiyi sola kaymakla, sol unsurlara müsamahalı davranırken sağ’a

baskı yapmakla suçlayan bir söylemi benimsemiş muhalefetle karşı karşıya kalmıştı248.

Hiç de parti içi bu çekişmelerden soyutlanamayacak adımlar 1968 yılında atıldı. İhtilalin en hassas konularından olan eski DP’lilerin affı meselesi parti büyük kongresinde gündeme gelmiş ve Anayasanın söz konusu kişilere siyaset yasağını düzenleyen hükmünün (68.madde) kaldırılması yönünde karar alınmıştı. Bu doğrultuda 1969 Mayısında AP milletvekili ve Senatörlerinin imzalarıyla meclise getirilen Anayasa değişiklik taslağı ilginç bir süreç yaşadı. Silahlı Kuvvetlerin tutumunu soran İçişleri Bakanı Faruk Sükan’a Milli Savunma Bakanı Ahmet Topaloğlu, askerin bu konuda en ufak bir reaksiyonu yok cevabını verecek kadar ordunun tavrından emin konuşuyordu249. Dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Nahit Menteşe’nin aktardığına göre gerçekten de Demirel, Cumhurbaşkanı Sunay’ın yanı sıra Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının olurunu almıştı250. Meclisteki diğer partiler, CHP, GP, YTP ve MHP de destek tutumlarını açıklamış hatta Demirel bu sebeple İnönü’yü övmüş, kanunun bir an önce çıkması için öncelik kararı verilmişti. Yani çıkmaması için en ufak bir sebep görünmüyordu. Ne var ki, 309 oyla Meclis’ten geçen kanun senato önündeyken Demirel’in herkesi şarşırtan farklı bir tutum içine girdiği, partileri eleştirerek kanunu alt komisyona geri yolladığı görüldü251.

Bayar’ın, Demirel’e bağladığı geri dönüşün252 altında ordunun tavrı vardı. Bazı birliklerinin Ankara’ya doğru yürüdüğü söylentileri ordudaki rahatsızlığın yansımasıydı. Alttan gelen baskı komutanları zor durumda bırakmış ve komutanlar durumu hükümete iletmişti. Demirel ise riski göze alamayarak kanundan vazgeçmek zorunda kalmıştı253.

248 F.Ahmad, a.g.e., s.284-285 Ahmad, muhalefetin Prof.Osman Turan’ın etrafında şekillendiğini belirtiyor. 249 S.Bilgiç, a.g.e., s.180, 222.

250 Röp.D.Dursun, a.g.e.,s.227.

251 Dündar Taşer, Mesele, Ankara 1973, s.44,49-50.

252 O dönemde Bayar’la birlikte hareket eden ve yasağın kalkması için çalışan Hüssametin Cindoruk, Bayar’ın Demirel’in ihmali veya kastı olduğu sonucuna vardığını belirtmektedir.(Röp. D.Dursun, a.g.e., s.149.) Demirel’in, Bayar’ın siyasete atılmasının önünü kesmek suretiyle liderliğini kaybetmekten kurtulduğu yorumları yapılmıştır. Örneğin Yankı Dergisi, liderliğini kaybedeceği korkusuyla Demirel'in Milli Savunma Bakanı Ahmet Topaloğlu'nun taktikleriyle affa karşı çıkan subayların havaya hakim olmalarını sağladığını iddia etmiştir.(“Orduda Bölünmeler”, Yankı, Sayı:4, (22-28 Mart 1971), s.9.)

253 Nahit Menteşe, Röp. D.Dursun, a.g.e., s.227-228. Menteşe, Jandarma Genel Komutanı Kemal Atalay’ın kendisine Kuvvet Komutanları olarak istifa edeceğiz. Çünkü daha evvel artık zamanı gelmiştir dedik Sayın

Orduda hala bazı hassasiyetlerin etkin olduğunu iktidar partisine gösteren bu gelişme, AP’deki bölünme fitilini ateşlemiştir. Demirel'e karşı başından beri varolan parti içi muhalefete bu olay ivme kazandırmıştır. 1969 seçimi ertesinde kurulan kabineye, Demirel'in bazı muhalifleri almaması ve bazı partililerin ihracı yoluna gidilmesi parti içi çekişmeyi büyütmüştür. Demirel’i parti içi organlar kanalıyla düşüremeyeceklerini gören 5’i ihraç edilmiş 46 AP’li meseleyi Meclis zemininde çözme yoluna gitmiş ve muhalefet partileriyle birlikte red oyu kullanarak hükümetin istifasına neden olmuş ve partiyle bağları koparmıştır. Bilgiç, Demirel’in partiyi 1965’e kadarki sürece taşıyan eski kadrolardan kurtulmak ve sol basın tarafından ırkçı, turancı, gerici diye nitelenenlerden kurtularak sol'a şirin gözükmek,

sol’un ve değişik çevrelerin isteğini yerine getirmek için 1968 kongresinden itibaren bilinçli

bir tutumla kendilerinin tasfiye etmek istediğini, bunlara tepki mahiyetinde bütçeye red oyu verdiklerini ifade etmektedir. Red oyu verenlerden 9 kişi dışındakilere geçici ihrac cezası verilmesi üzerine diğer bazı istifalar da gerçekleşmiş, 69 kişiyle 18 Aralık 1970’tarihinde Demokratik Parti kurulmuştur254.

Demokratik Parti kopuşu, AP’deki milliyetçi-mukaseddatçı çizginin neredeyse toptan dışlanması anlamına geliyordu. Ancak olayı yalnızca siyaset eksenli tanımlarla geçiştirmek eksik kalacaktır. F.Ahmad, AP içindeki bölünmenin ekonomik anlayıştaki yansımasını 19. yüzyıl marka kapitalizmine devam etmek isteyenler ile kapitalizmin 20. yüzyıl

versiyonunu benimsemek isteyenler olarak sınıflandırmaktadır255. AP’de Demokratik Parti'nin kuruluşuna varan çatlamayı ve MNP'nin kuruluşunu sanayinin gelişmesiyle çıkarları sarsılan ticaret, tarım ve taşra burjuvazisinin yeni duruma karşı çıkışı olarak değerlendiren yaklaşım bir çok kişi tarafından paylaşıldığını belirtmek isteriz256.

Ayrışma ile Demirel, yalnızca parti içi rakiplerinden kurtulmuş olmuyordu. Hassas çevreleri rahatsız eden bir kanburdan da kurtulmuştu. Bu yönüyle askerle ilişkisini olumlu etkilemesi beklenen bölünme, başka etkenlerden dolayı böyle bir sonuç yaratmamıştır. Tıkanmaya yüz tutan ekonomik model, sertleşme yönünde ilerleyen toplumsal hareketler,

sonra Bakanlar Kurulunun toplandığını, İçişleri Bakanı ile Milli Savunma Bakanı’nın da durumu teyit etmeleri üzerine kanunun geri alındığını belirtiyor.

254S.Bilgiç, a.g.e., s.192-197, 205, 214-215, 223, age.,s.214,215. Parti içindeki Hışımlılar (Bilgiç kanadı) ile

Yeminliler ayrışması 1965’e kadar uzanmaktadır.(a.g.e.,s.150.) Belirtilmesinde fayda bulunan bir husus,

Bilgiççilere gerici tarzındaki suçlamaların yalnızca parti dışında gelmediğidir. Devir, Sayı:6, (11 Aralık 1972), s.14’de, belirtildiğine göre, Yeminliler grubunun önde gelenlerinden Aydın Yalçın verdiği bir demeçte Bilgiç ve arkadaşlarını aşırı sağcılık ve devlet imkanlarını kendi hizipsel çıkarları için kullanmakla suçlamıştır. H.Cindoruk, Röp.D.Dursun, a.g.e., s.149’da, DP’nin AP’den bu kadar büyük bir güç koparmasını Cindoruk siyasi yasaklar konusundaki geri duruşa bağlamaktadır.

255 F.Ahmad, a.g.e., s.284.

gençlik kesiminde boy veren şiddet sarmalı ortamında, Demirel’in güvenilirliği epeyce aşınmış, Demokratik Parti süreci ise içten bir muhalif odak olarak dile getirdiği çeşitli yolsuzluk iddialarıyla (ki buna dosyalı muhalefet deniyordu.) aşınmayı arttıran bir rol oynayarak, iktidar gücünü zayıflatmıştı.