• Sonuç bulunamadı

ASKERİN SİYASET ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN ZAYIFLAMASI VE 1965 SEÇİMLERİNDE YAŞANAN KIRILMA SEÇİMLERİNDE YAŞANAN KIRILMA

3. 27 MAYIS VE SONRASI

4. ASKERİN SİYASET ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN ZAYIFLAMASI VE 1965 SEÇİMLERİNDE YAŞANAN KIRILMA SEÇİMLERİNDE YAŞANAN KIRILMA

27 Mayıs sonrası gelişmelerin belki de en karekteristik özelliği siyasal istikrarın yakalanmasında yaşanan sıkıntıdır. Hiç kuşkusuz bunda, askerlerin siyasi tabloyu şekillendirmeye dönük müdahaleleri baş rolü oynamıştır. İhtilalcilerin bir kısmı kendilerinin parti kurması fikrini ileri sürmüş, MBK da bunu benimsemiş, ancak hiç kimsenin komiteden ayrılarak parti çalışmasını yürütmemesiyle karar fiiliyata geçmemiştir. Bu sonuçta komite içerisindeki CHP yanlısı üyelerin196 yanı sıra, haberi alan İnönü’nün muhalefet etmesinin197 payı vardı. Komite içindeki parti arayışının bir yönü fikirlerini hayata geçirmek ise diğer yönü CHP’yi rakipsiz bırakmama isteğiydi. Nitekim çok geçmeden yeni parti kurulmasına izin veren bir karar alınmıştır198.

DP’nin199 devreden çıkarılması, en güçlü parti olarak CHP’yi ön plana çıkarmıştır. Osman Bölükbaşı’nın liderliğindeki CKMP, DP tabanını kapsayıcı bir pratik

193 H.Özdemir, a.g.e., s.56-57. Yön, Sıkıyönetim kalktıktan sonra yeniden çıkmaya başlamış ve 30 Haziran 1967’ye kadar yayınlanmaya devam etmiştir.

194 T.Çavdar, a.g.e., s.119-121.

195 C.Arcayürek, Yeni Demokrasi Yeni Arayışlar...., s.168. 196 D.Seyhan, a.g.e., s.196.

197 A.Yıldız, a.g.e., s.190-191. Yıldız, parti çalışmasına katılacak üyelerin komiteden ayrılmasının benimsendiğini, resmi olmasa da Sıtkı Ulay, Alparslan Türkeş, Mehmet Özgüneş ve kendisinin

görevlendirildiğini; kendisinin çevresindeki bazı kişilerle, içlerinde DP’liler ve CHP’liler, örneğin Kasım Gülek’le, konuştuğunu ancak güven veren bir parti kuramayacağı düşüncesine ulaşarak vazgeçtiğini belirtiyor. 198C.Arcayürek, Yeni Demokrasi Yeni Arayışlar...,s.190-191,,Arcayürek, MBK’nin demokrasi oyununun ‘tek kale’ olmaktan çıkmasını sağlamak için DP oylarının yöneleceği bir partiyi arzu ettiğini belirtiyor.

199 Türkeş’in de belirttiği gibi DP’yi ihtilalciler değil, birisi tarafından iki yıl kongresini yapmadığı gerekçesiyle yapılan başvuru üzerine Mahkeme kapatmıştır.(A.Türkeş, 27 Mayıs ve Gerçekler,s.153.) Ancak ihtilalden sonra gerçekleşen tutuklamalarla adı var kendi yok bir parti durumuna gelmişti. Kapatma ihbarını yapan kişi ise Avukat Cemal Özbeyli idi.(C.Arcayürek, Yeni Demokrasi Yeni Arayışlar...., s.190.)

gösterememiştir200. İhtilalden sonra iki siyasi parti sahneye çıkmıştır. Ekrem Alican’ın liderliğindeki YTP’nin, Gürsel’in etkisiyle kurulduğu biliniyordu201. İhtilal sonrasında Genelkurmay Başkanlığına getirilen ancak EMİNSU’lar kapsamında emekliye sevkedilen Orgeneral Ragıp Gümüşpala liderliğinde kurulan Adalet Partisi (AP) ise DP’nin yerini dolduracak gibi görünüyordu. Gümüşpala önce YTP ile temasa geçmiş ancak liderliğinin kabul edilmemesi üzerine Gürsel’le bir görüşme yaptıktan sonra 27 Mayıs doğrultusunda mesajlar vererek parti kararını açıklamıştı202. MBK üyesi Suphi Karaman, Biz Cemal Gürsel

ve daha başka arkadaşlar ortalığın Halk Partisine kalmaması için Adalet Partisini, Yeni Türkiye Partisini el altında kurduk ve destekledik demektedir. Gümüşpala’nın oğlu ise

Karaman’ın sözlerini, Gürsel’in babasına gönderdiği ve parti kurması halinde süründüreceği tehdidini içeren mektupla yalanlamaktadır203. Doğruluğu bir tarafa, Karaman’ın sözlerini demokratik gereklerin değil, siyaseti yapılandırma, ehlileştirme projesinin yansıması şeklinde algılamak mümkündür. Ülkeyi yeniden dizayn etmek isteyen ihtilalcilerin, tasarladıkları şekilde partiler yaratmak arzusunun doğallığı unutulmamalıdır. AP’nin şu veya bu şekilde söz konusu proje kapsamında ele alınmaması zordu204.

1961 Ekim seçimlerine kadar Gürsel başkanlığında kurulan iki hükümetin askeri idareden herhangi bir bağımsızlıkları söz konusu değildi. Seçimlerden sonra Meclis aritmetiği açısından zor olan gerçekleşmiştir. Ortadaki tablo rahatlıkla CHP’yi dışta bırakarak AP etrafında şekillenecek bir koalisyona müsaitken205 SKB’nin müdahalesi devreye girmiştir. Bu etkinin sonucu olarak Başbakan olan İnönü’nün206 20 Kasım 1961’de kurduğu CHP-AP koalisyon hükümeti ancak 25 Haziran 1962’ye kadar sürmüştür207. AP’nin DP’lilerin de kapsama alınması gerektiğini ileri sürerek, 22 Şubatçıların affına karşı çıkması hükümetin

200 Oysa, A.F.Başgil, a.g.e., s.83-84’te, bu partinin programatik düzeyde DP ile pek az fark bulunduğunu, esas olarak CKMP’nin, DP’nin bazı önde gelenlerinden kaynaklı rahatsızlığını dile getirmektedir.

201 M.Toker, ...Yarı Silahlı Yarı Külahlı...,s.228.

202C.Arcayürek, Yeni Demokrasi Yeni Arayışlar..., s.210-211.

203 N.Ilıcak, 15 Yıl Sonra 27 Mayıs....,s.430,436.; Oral Çalışlar, Liderler Hapishanesi, İstanbul 1989, s.153’te, 12 Eylül sonrasında aynı yerde tutuklu iken Türkeş’in kendisine anlattıklarını aktarmaktadır. Buna göre Türkeş, 27 Mayıs gerçekleştiği sırada 3.Ordu komutanı bulunan Gümüşpala’yı, hareketi desteklemesi için kaç sefer ikna etmeye çalıştıysa başaramadığını, ancak Gürsel’in devreye girmesiyle olumlu tutum takındığını belirterek,

Cemal Paşa, Gümüşpala’yı çok severdi ifadelerini kullanmaktadır.

204 F.Ahmad, a.g.e., s.275’de, AP’nin başlangıçta MBK’nin tam güvenini aldığından çok az kuşku var gibi. 1965

seçilerinden birkaç gün önce General Sıtkı Ulay, ordunun Adalet Partisi’nin temellerini attığını ve partiyi yönetme görevini şerefli bir askere emanet ettiğini açıkladı demektedir.

205 M.Toker, ...Yarı Silahlı Yarı Külahlı..., s.301-302’de, AP’liler arasında bu tarz planların hemen yapılmaya başlandığını belirtiyor.

206E.Aytekin, a.g.e., s.163.; A.F.Başgil, a.g.e., s.115-117’de, CKMP lideri Bölükbaşı’nın, AP ve YTP ile koalisyon fikrine, bu partilerin seçim sürecindeki tutumları nedeniyle, başbakanlık kendisine verilse dahi yanaşmadığını belirtmektedir. Bölükbaşı’nın askerin de bunu istemediğini ifade ettiğini eklemektedir. 207 T.C.Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kuruluşundan

yıkılmasında etkili olmuştur. Israrıyla 22 Şubatçıların affını kabul ettiren İnönü, bu süreçteki tartışmalardan koalisyonun yürüyemeyeceği düşüncesine varmıştı208.

Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ve Kuvvet Komutanlarının isteği üzerine209 yine İnönü tarafından 25 Haziran 1962’de kurulan ve 25 Aralık 1963’e kadar süren koalisyon hükümette210 İnönü AP’nin yerini YTP ve CKMP almıştı211. Bu hükümetin kaderini ise yerel seçim sonuçları belirlemiştir. İktidarın büyük ortağı CHP oylarını çok az arttırmış, YTP ve CKMP ise başarısız sonuçlar elde etmişti. Buna karşın AP’nin büyük bir yükselişle birinci sıraya yerleşmesi, YTP ve CKMP’yi hükümetten ayrılmaya itmiştir. Asker etkisi bakımından, siyasetteki durumun eskisi gibi olmadığı, bundan sonraki hükümet kurma sürecinde ortaya çıkmıştır. Öyle ki hükümet kurma görevi AP’ye verilmiş ancak AP, YTP ve CKMP’nin olumsuz tutumları yüzünden vazgeçmiştir. Görev, bu sefer doğal yollardan, ama yeniden İnönü’ye verilmiştir. Partilerle anlaşma sağlanamaması üzerine bağımsızları da alarak212 25 Aralık 1963’te kurduğu hükümet 20 Şubat 1965’e kadar sürmüştür. Bu hükümet, bütçenin reddedilmesi üzerine İnönü’nün istifasıyla son bulmuş, Suat Hayri Ürgüplü Başkanlığında AP-YTP-CKMP koalisyonu213 kurulmuştur. AP Genel Başkanlığını elde etmiş bulunan Süleyman Demirel’in Başbakan Yardımcılığı görevini aldığı hükümetle, beş yıl aradan sonra

DP oyları fiilen tekrar iktidara gelmişse de214 ülkedeki havanın asıl dönüşümü 1965 seçimi sonuçlarıyla gerçekleşmiştir.

1961-65 döneminde sonuçsuz kalan iki askeri müdahale girişimi ve 4 hükümet değişikliğinin ardından ancak 1965 genel seçimlerinde AP'nin elde ettiği başarı, siyasal istikrarın zeminini yaratmıştır215. 10 Ekim 1965 genel seçimleri, sonuçları bakımından 14

208M.Toker, ....İnönü’nün Son Başbakanlığı..., ,s.102,106. Toker, AP’nin bu direnişinde, orduda yapmak istediği düzenlemeye karşı çıkan İnönü’yü kendi düşüncesine getirmek isteyen Gürsel’in AP’yi teşvik etmesinin etkili olduğunu belirtiyor. (a.g.e., s.94.)

209 M.Toker, a.g.e., s.110.

210 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kuruluşundan Günümüze Hükümetler, s.239-243.

211 Toker’in, ....İnönü’nün Son Başbakanlığı..., s.118’de, kuruluştaki asker rolüyle ilgili değerlendirmesi ilginçtir;

İkinci İsmet Paşa Kabinesinin de asker tarafından yapılmış baskıyla siyasi partilere kabul ettirildiğini görmeme olanağı yoktur. Ama asker bir adım daha atmıştır. Üniformasıyla ortada değildir. Eğilimini, içindeki siyasi havayı artık sivil aracılar vasıtasıyla bildirmektedir, sadece Genelkurmay Başkanı bir yanlış anlama olmasın diye yetkililerle kişi kişi görüşmektedir.

212M.Toker, ....İnönü’nün Son Başbakanlığı..., s.161,168-169, 175, 178-184, Toker, hükümet kuruluşu süreci hakkında, Bu bunalımın bir yararı oldu. Görüldü ki, askerin, üniformalı veya üniformasız, siyasi bunalımlarda

fiilen rol alması devri geride kalmıştır demektedir.(a.g.e.,s.163)

213Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kuruluşundan Günümüze Hükümetler, s.247-251, 255-259

214M.Toker, ....İnönü’nün Son Başbakanlığı..., s.247; C.Arcayürek, Yeni Demokrasi Yeni Arayışlar....s.346’da,, Demirel’in Başbakanlığı tercih etmemesini, milletvekili olmadığından hükümete egemen olamayacağı

düşüncesine bağlamaktadır. Demirel’in Kontenjan Senatörlüğü teklifini ise, seçilmeden tayinle Meclis’e girmem gerekçesiyle kabul etmediği belirtiliyor.

Mayıs 1950 seçimleri ile karşılaştırılmaktadır. Olabildiğince az milletvekili çıkarmasını sağlamak için seçim sisteminde yapılan düzenlemeye rağmen AP, 450 milletvekilinin 240'ını kazanarak, mutlak çoğunlukla iktidarı elde etmişti216. Daha Ekim 1961 genel seçimlerinde görünen yolun sonuna gelinmişti. AP'nin başarısı, 27 Mayıs'ın öngördüğü dengelerin dışındaki bir gelişmeydi. DP iktidarının yıkılmasından beş yıl sonra devamcısı AP Meclis'in egemen partisi haline gelmişti217. Bu, 27 Mayıs açısından bir kırılma noktası durumundadır.

Hiç kuşkusuz ortam 27 Mayıs sonrasındakinden epeyce farklılaşmıştı. İnönü başkanlığında CHP - Bağımsızlar koalisyonunun kuruluşundan önce hükümetin AP’ye de önerilmesi, ardından CHP’nin dışta bırakıldığı ve AP-YTP - CKMP’den oluşan koalisyon, durumun normalleşmesi yönünde göstergeler sunmuştu. Buna rağmen 1965 seçimlerinin bir kırılma noktası olarak alınması, DP’nin mirasına sahip çıkan bir partinin tek başına, hem de oyların yarısından fazlasını alarak, demokratik süreç açısından başka hiçbir mülahazaya fırsat vermeyecek bir konum elde etmiş olmasındandır. 1961 seçimleri, Menderes – Zorlu – Polatkan idamlarının yarattığı tepki neticesi bir ölçüde etkisinin zayıfladığı düşünülse bile, DP’den kaynaklı hoşnutsuzlukların nispeten gündemde olduğu ve yönetimde doğrudan ordunun bulunduğu bir ortamda yapıldığı hatırlanır ve yeni kurulduğu da hesaba katılırsa AP için zorlukların öne çıktığı bir döneme rastlamıştı. Buna rağmen beklentinin üzerinde oy elde eden AP, sürecin normalleşmesine paralel olarak gücünü de arttırmış, 1963 yerel seçimlerinde birinci parti çıkmasının ardından normal koşullarda girdiği ilk genel seçimde aldığı sonuçla bir nevi 27 Mayıs’ın başarısızlığını ortaya koymuştur218.

Askerin siyaset üzerindeki gölgesi, hiç değilse görünür gündemden çıkacak kadar zayıflamıştı ama bu, öteden beri dile getirilen hassasiyetlerin yok olduğu anlamına da gelmezdi. Netice itibariyle etkinin zayıflaması, siyaset cephesinden verilen tavizlerle mümkün olmuştu. AP de taviz cephesinin bir parçasıydı ve payına düştüğü kadarıyla, ki hiç kuşkusuz DP’nin mirasına oturması onu bu payın büyük kısmına sahip kılmıştı, istenileni vermek durumunda kalmıştı. 27 Mayıs’ı, onun getirdiği kurumsal yapıyı zorlayacak bir çerçeveyi aşmamaya dikkat etmişti. Bu yönüyle belli oranda rüştünü ispatlamışsa da, büyük çoğunlukla elde ettiği iktidarın 27 Mayıs cephesinde yaratabileceği başarısızlık hissi ve güçlü iktidar yapısının eski dönemi hatırlatabilecek muhtemel girişimlerinden duyulan kuşkunun

216 Ali Gevgilili, Yükseliş ve Düşüş, İstanbul, 1987, s.323. 217A.Gevgilili, Yükseliş ve Düşüş, s.325.

218 F.Ahmad, a.g.e., s.268’de şöyle yazıyor; Seçim sonuçları, 27 Mayıs hareketine son darbe oldu ve öngörülen

değişimlere sadece kağıt üzerinde bağlı yeni bir rejimin, çok partili yaşama geçilir geçilmez eski rejim tarafından ezilmeye mahkum olduğunu gösterdi. 1961’de bu zaten belli olmuştu. 1965’te seçmenler, bir tek partinin ezici zaferini önlemek için tasarlanan bir seçim kanunun etkisizlğini gösterdi.

birleşmesi, hassasiyetlere sahip çıkan çevrelerde yeni bir tetiklemeye yol açabilirdi. Nitekim seçim öncesi tartışmalarda Metin Toker, iktidarın 1960 öncesi özlemcisi partilere geçmesi durumunda ordunun müdahale edeceğini esprili bir anlatımla, Mr.Tompson ile Mr. Sten

derhal geleceklerdir, şeklinde ifade etmişti219.

Buna karşılık AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, Gümüşpala’nın ılımlı çizgisini devam ettiren kimliğiyle kaygıları azaltan bir faktör durumudaydı220. Gümüşpala’nın vefatı ardından gerçekleşen liderlik mücadelesinde, Demirel’in karşısında yer alan Sadettin Bilgiç radikal söylemin temsilcisi olarak olası gerginliklerin kaynağı olabilirdi. Hüsamettin Cindoruk, AP iktidarının garnizonlarda korku uyandırdığını ancak Demirel isminin bir

teminat olarak gözüktüğünü, Bilgiç’in kazanması durumunda, darbeyi bile düşündükleri anlaşılıyordu, şeklinde ifadeler kullanmaktadır221. Toker, bir yandan büyük özel çıkarların,

öte yandan Amerikan çıkarlarının temsilcisi olarak politika sahnesinde belirdi şeklinde

nitelediği Demirel’in aynı zamanda Cumhurbaşkanı ve Silahlı Kuvvetlerin de tercihli adayı olduğunu ve Bilgiç’in kazanmasından söz konusu dört kesimin de ürktüğünü belirtmektedir. Daha çok Bilgiç yanlısı milletvekillerinden kaynaklı açıklamaların orduda yarattığı rahatsızlık üzerine, Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Meclis Başkanına yazdığı mektupta222, yeniden başlayan 27 Mayıs ve ordu karşıtı davranışların önlenmesini istemiş ve Cumhurbaşkanı Gürsel’in başkanlığında bir araya gelen partiler uyarılmıştı. Sunay’ın mektubu AP kongresinde, Demirel’in orduyu sakinleştirecek isim olduğu söylemine destek olarak kullanılmış ve hatta bu çalışmalarda Cumhurbaşkanına yakın isimler de yer almıştı223.

219Cüneyt Arcayürek, Demirel Dönemi 12 Mart Darbesi 1965-1971, Ankara, 1985, s.20

220Cihat Baban Demirel hakkındaki ilk övücü sözleri Gürsel’den duyduğunu belirterek Gürsel’in şöyle konuştuğunu aktarıyor; Eğer Demirel AP’nin başına gelebilirse bütün dertleri halledebiliriz. O başkan olsun

diye ben çok çalışıyorum. ... Aydın adam, yobazlığa yüz vermez, Demokratlara alet olmaz... o zaman göreceksin Adalet Partisi de yola girecek. ... Gümüşpala da nafile zayıf kaldı, particilerin elinde oyuncak oldu. Amerika’da tahsil etmiş. ... Demirel’in Atatürkçülüğünden şüphe etmiyorum. (Cihad Baban, Politika Galerisi Büstler ve Portreler, İstanbul, 1970, s.265-266)

221Davut Dursun, 12 Mart Darbesi-Hatıralar, Gözlemler, Düşünceler; İstanbul, 2003, s.149.

222 Mektup ve ardından düzenlenen toplantılar için bkz. Tanju Cılızoğlu, Çağlayangil ‘Kader Bizi Una Değil

Üne İtti’ Çağlayangil’in Anıları Çağlayangille Anılar, İstanbul, 2000, s.130-132. Kendisinin de AP heyeti

içinde söz konusu huzur toplantılarına katıldığını belirten İhsan Sabri Çağlayangil, Mektup’un Başbakanlığı devre dışı bırakarak doğrudan parlamentoya yazılmasının da tartışmalara konu olduğunu aktarıyor.

223 M.Toker, ....İnönü’nün Son Başbakanlığı.., s.220-221; Ayrıca bkz. C.Arcayürek, Demirel Dönemi 12 Mart..., s.99-100. O sıralarda Johnson mektubu olayı yaşanmış, ABD İnönü’nün politikasından memnun kalmamıştı. Arcayürek’in aktardığına göre Ankara’ya gönderdiği bir general Genelkurmay Başkanı Sunay’dan başlayarak

bir çok kesimle ilişki kurmuş, İsmet Paşa’nın hükümetten gitmesi zorunluluğuna değinmişti.(C.Arcayürek, Yeni Demokrasi Yeni Arayışlar...., s.335.) Daha sonraları Adalet gazetesinde, Demirel’in iktidar basamaklarının

tırmanmasında Johnson ve ABD iş çevrelerinin etkilerine işaret edilecekti. (akt.M.Emin Değer, CIA

Kontr-Gerilla ve Türkiye, Ankara, 1979, s.183.) DP döneminin Devlet Su İşleri Müdürü olan Demirel, ihtilalden sonra

Bu yönüyle, AP’nin geldiği noktada, 27 Mayıs yanlısı güçlerin bir kısmınca aynı zamanda bir umut niteliği taşıdığı tespitini de hatırlatmak faydalı olacaktır. Geçen sürede AP’den yansıyan ılımlı tutumlar, 1961 Anayasasının getirdiği kurumlar vasıtasıyla iktidar gücünü sınırlayıcı yapısı yan yana konulduğunda bu umudun temeli açığa çıkmaktadır. Türkiye koşullarında her zaman iktidara gelebilecek güce sahip oldukları bir kez daha görülen DP çizgisine karşı, Anayasa’nın çoğunluk diktatörlüğünü engelleyici bir yapı arzetmesi, bir manivela durumundaydı. AP mevcut haliyle zararlı olarak görülen unsurların sistemle bütünleşmesinin bir aracı da olabilecekti224.

Demirel ordudaki hassasiyetleri kaşımayacağı mesajını ilk andan itibaren vererek işe başlamıştır. 27 Mayıs’ın başta gelen savunucuları durumundaki Tabii Senatörlerle görüşerek

gizli DP’li ve AP içindeki eski DP’liler grubuna bağımlı olmadığı ve kendi programıyla

yürüyeceği güvencesini vermiş, orduyu sivillerin denetimine alma çabasına girmeme ve iç işlerine karışmama yolunu seçmiştir225. Yankı dergisi ise Demirel’in pasif değil fakat ihtiyatlı bir tutum izlediğine dair değerlendirme yapmaktadır. Buna göre ordu içindeki tepkilere karşı iki yol izlemiştir226. Birincisi, 27 Mayıs hareketi ve getirdiği Anayasa'ya karşı çıkmayacağı tezini işlemiştir. Ikincisi, Savunma Bakanlığına getirdiği eski emniyet mensubu Ahmet Topaloğlu vasıtasıyla komutanlar arasında adeta böl yönet taktikleri uygulayarak denetimi elinde tutmak istemiş bu arada Sunay'ın Cumhurbaşkanı olmasını desteklemiştir227. Destek vermeden önce ordudan gelebilecek bir hareket karşısında sivil yönetimin yanında bulunacağı hususunda Sunay'dan güvence almıştı. Nitekim yerine Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturan Orgeneral Cemal Tural'ın darbe eğilimine girmesi nedeniyle emekli edilmesinde, gerekli yardımı sağlayacaktı228.

yazmış, Gümüşpala’nın genel başkan seçildiği kongrede en yüksek oyla Genel Yönetim Kuruluna seçilmişti. (a.g.e.,s.329-331.)

224 K.Kayalı, Ordu ve Siyaset..., s.133-134.

225 AP Genel Başkan Yardımcısı ve Genel İdare Kurulu üyesi Seyfi Kurtbek’ten akt.F.Ahmad, a.g.e., s.278. Ahmad, Kurtbek’den, Demirel’in genel başkan olduktan sonra, Kayseri’de Hapiste bulunan Bayar’ı, iyi niyetinin bir kanıtı olarak ziyaret etmeyi bıraktığını da aktarıyor.

226 Ordu Kimin Yanında, Yankı, Sayı:1 (1 Mart 1971), s.4.

227 Sadettin Bilgiç, Sunay ismini kendisinin gündeme getirdiğini, Demirel’in önce İnönü’nün etkisinden

kurtulamayacağı endişesiyle tereddüt ettiğini ancak sonra kabul ettiğini belirtiyor. (Dr.Sadettin Bilgiç, Hatıralar, İstanbul, 1998, s.157-158.) Sunay'ın Cumhurbaşkanlığına getirilmesi, 1972'de Devir dergisi'nde CHP'nin

silahlarını elinden alan bir hareket olarak değerlendirilecekti.( Kırat ve Demirel’in Öyküsü, Devir, Sayı:6 (11

Aralık 1972), s.11.)