• Sonuç bulunamadı

Siyasi Partilerin Tutumu

1.BÖLÜM: 12 MART SÜRECİ

1.4. MUHATAPLAR, TEPKİLER

1.4.3. Siyasi Partilerin Tutumu

Adalet Partisi (AP), öyle bir kategori oluşturulacaksa eğer en büyük mağdur durumundaydı. Kuşkusuz bu AP’nin haklılık veya haksızlığı göz önüne alınarak yapılmış bir değerlendirme değil, bir durum tespitidir. Elindeki iktidar olanaklarının alınmış olmasının yanı sıra meselelerin baş sorumlusu konumuna yerleştirilmiş bir AP’dir söz konusu olan. Demirel’in, …bizimkiler çok perişan. Şaşkın. Çok fazla dağılmalarını da istemiyorum520 şeklindeki ifadeleri, durumu yeterince tasvir etmektedir.

12 Mart, AP’nin ordu politikası ve genel siyaset algılayışı açısından bir dönüm noktasıdır521. 1965’te iktidara geldikten sonra yürütülen denge siyaseti başarızlığa uğramıştı.522 Demirel’in, 1965’e kadar Ordunun içi cam kırığına dönmüştü. Yavaş yavaş

yapıştırdık. Sunay radikal değildi, ılımlı idi, yeniden kanatmamak için işi itinalı ve dikkatli bir

518 “Devrimci Gençlik Hareketi Üzerine Ertuğrul Kürkçü ile Görüşme”, Türkiye Sorunları Dizisi 2, (Röp.Nadire Mater ) İstanbul 1987, s.38; Röp.D.Dursun, a.g.e.,s.214.

519 H.Cemal, a.g.e., s.264’de belirtitiğine göre, Avcıoğlu Muhtıranın yönü konusunda İlhan Selçuk ile

anlaşmazlığa düşmüştü. Kendisi hedefledikleri tarzda bir hareketin artık gerçekleşemeyeceğini savunurken,

Selçuk müdahalenin sağdan sola kayabileceğine dair umudunu korumuştur. 520 C.Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol..., s.61.

521 Ümit Cizre-Sakallıoğlu, AP-Ordu İlişkileri – Bir İkilemin Anatomisi, İstanbul 1993, s.93.

522 1965 seçimleri sonrasında AP’nin benimsediği çizgi için bkz. ASKERİN SİYASET ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN ZAYIFLAMASI VE 1965 SEÇİMLERİNDE YAŞANAN KIRILMA, s.33.

şekilde götürüyordu523 ifadelerine yansıyan strateji, AP açısından umulmadık noktalarda zaaf göstermişti. Hayalkırıklığının odağında Sunay bulunuyordu. Genelkurmay Başkanlığından Cumhurbaşkanlığına getirilmesinde bir yandan Köşk’le sorunsuz ilişkiler yürütmek, diğer yandan orduyu kontrol altında tutmak amaçlanmıştı524. Gerçekten de hükümeti sıkıntıya sokacak bir tutum almamış, Demirel’in söylemiyle 12 Mart’a kadar her konuda yardımcı

olmuştu525. Oysa bilmesine rağmen Muhtırayı önceden haberdar vermemesi Demirel’i adeta

şoke etmiş, kabullenmek bir tarafa ihanet sınıfına sokmuştu.

Sunay’daki değişimi, gönüllü bir tercih kategorisine sokmak zordur. Demirel’in,

daha dört gün önce, bana hukuk devletinden söz ediyordu, sonra güçlünün yanına kaç(tı). Artık askeri cuntanın ‘şefi’ Sunay’(dır). Bu ortaya çık(tı). Böylece kansız darbe gerçekleş(ti)526, şeklindeki değerlendirmesi de taşıdığı kızgınlık bir tarafa, buna işaret

etmektedir. Sürecin yönüne etkide bulunma imkanını kaybetmiş ve devreden çıkarılmıştı527. Sunay, değişik kişiler tarafından, bir düşünce doğrultusunda hareket etmekten çok güçlünün yanında yer almakla suçlanmıştır. Demirel bu konuda, Talat Aydemir’in ‘Sunay güçlünün

yanındadır sözünü hatırlatırken528, Gürler de zaten Cumhurbaşkanı daima ‘kuvvetin yanında

olmayı’ hayat prensibi saymıştır değerlendirmesini yapmıştır.529 Bir çözüm olarak müdahaleye inandığı için değil, kendisini aşan gelişmelerin etkisiyle tutum belirlediği söylenebilir. Bu noktada Tağmaç’la arasında bir benzerlik kurmak da mümkündür.

Muhtıra, parti içindeki muhalifleri hareketlendirmiştir. Demirel muhalifleri, Demokratik Parti’yi kuranlarla sınırlı değildi. 21 Eylül 1970’te toplanan AP Büyük Kongresi’nde, kayda değer bir varlık gösterememiş olsalar da Prof.Dr.Aydın Yalçın’la (15 oy) Prof.Dr.Hayri Domaniç’in (28 oy) genel başkan adayları olarak çıkmaları530 bunun tezahürüydü. Demokratik Parti’ye yönelenler askerlerin tepkisini çeken istemlere sahipken, daha sınırlı bir güçe sahip olan yeni muhalefet tam aksine Demirel’in ülke gerçeklerini, ordudaki hassasiyetleri dikkate almadığı noktasında eleştiren bir çizgide durmuştu. 12 Mart’ın

523N.Ilıcak, Demokrasinin Sırtındaki..., s.91-92.

524 M.A.Birand – C.Dündar – B.Çaplı, 12 Mart İhtilalin Pençesinde..., s.148-150

525N.Ilıcak, Demokrasinin Sırtındaki..., s.91.; Yankı dergisi aradaki uyum görüntüsünü, AP’nin Sunay’ın hükümetlerini desteklediği izlenimini yerleştirme yönündeki bilinçli çabasına Sunay’ın ise ülke menfaati için buna ses çıkarmamasına bağlıyor.( Cumhurbaşkanı Yetkisi ve Sunay, Yankı, Sayı:16, (14 – 20 Haziran 1971), s.6.) Oysa daha önce değindiklerimizden de anlaşılacağı üzere, aradaki uyum, özellikle yansıtılan bir görüntüden ibaret değildi.

526C.Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol..., s.56,62. 527 M.Toker, ...İsmet Paşa’nın Son Yılları..., s.216. 528 C.Arcayürek, ...Çankaya’ya Giden Yol..., s.62. 529 C.Gürkan, a.g.e., s.104.

yaklaştığı günlerde, Aydın Yalçın, Cahit Karakaş, Mehmet Ali Oksal gibi isimlerin de bulunduğu 35 kadar AP’li milletvekili ve senatörün bir araya gelmesiyle Demirel karşıtı bir toplantı gerçekleştirilmiş ve Turhan Bilgin’in ancak 12 kişinin imzaladığını belirttiği bir

muhtıra hazırlanmıştı531. Muhtıra Komutanlara iletilmiş ve yakın bir zamanda Demirel’in iktidardan uzaklaştırılacağı ve hiç değilse önergenin sonucu belli oluncaya dek bir müdahaleye gidilmemesi isteğinde bulunulmuştu532.

Muhtıra ilk zamanlarda, muhalif odağın haklılığının teyidi tarzındaki söylemlere güç kazandırmıştır. Mayıs 1971’de, 37 AP’li parlamenterin önergesiyle 12 Mart Muhtırasından önce ve sonra parti yöneticilerinin tutumu AP ortak grubunda tartışılmış ve başını Aydın Yalçın, Sadık Perinçek, İsmail Hakkı Tekinel, İsmet Sezgin, Ahmet Dallı gibi isimlerin çektiği muhalifler, Demirel yönetimine ordu ve ülke gerçeklerini anlamadığı, güven vermediği yönünde sert eleştiriler yöneltmişti533. Ancak zamanla, bu çabaları yürütenlere karşı parti içerisinden tepkiler yükselmiş, Örneğin Aydın Yalçın’ın Cumhurbaşkanı ve Komutanlarla 12 Mart sürecinde girdiği ilişki AP Grubunda büyük tepkiyle karşılanmıştı534.

Hükümetin istifası ardından Demirel, 13 Mart tarihinde Genel Başkan sıfatıyla il başkanlıklarına çektiği telgrafta, gelişmeler karşısında sükunetin muhafaza edilmesini istemişti535. 14 Martta AP Meclis Grubunda yaptığı konuşmada,536 aklı hislerin önünde tutmak gerektiğini, içinde bulundukları büyük buhranın nedenlerini mevcut şartlarda ifade etmenin bir fayda sağlamayacağını, bir gün gerçekler ortaya çıktığında Anayasa ve hukuk

devletine ve Cumhuriyete sadık olmaktan başka kusurlarının görülemeyeceğini belirten

Demirel, hükümetin yaptığı uzun değerlendirme neticesinde, hadiseleri büyütmek değil, her

türlü şartlar altında şeref ve haysiyetini muhafaza etmek kaydıyla (...) ortaya çıkan meseleyi hal için hukukun içinde bir tedbire sahip bulunulmadığından, (...) demokrasinin aldığı yarayı sarma ümidini tümden yitirmemek için, sadece bunun için istifaya karar verdiğini açıklamış, metanetimizi, sabrımızı birbirimize olan güven duygusunu kaybetmeden bir kaya gibi durduğumuz takdirde olumlu bir noktaya ulaşılacağı yönünde ifadeler kullanmıştır.

531T.Bilgin, “12 Mart”, Milliyet, 27 Mart 1976, s.5.

532 C.Gürkan, a.g.e., s.197-198, AP’lilerin getirdiği bu metni Gürler, acilen Celil Gürkan’a ulaştırılıp okumasını istemişti.

533 “Ap’de durum”, Yankı, Sayı:13, (24 – 30 Mayıs 1971), s.7-8.

534 “Demirel-Yalçın”, Yankı, Sayı:16, (14 – 20 Haziran 1971), s.8, Yalçın bu toplantıda, 13 Ocak 1971’de kendisiyle yaptığı görüşmede, Sunay’ın, Demirel’in bir süre çekilmesinin yararlı olacağını söylediğini ifade etmiştir. Demirel ise Sunay’dan böyle bir istek geldiğini reddetmiştir.

535 A.P.Genel Merkezi, Oniki Mart ve..., s.7, Telgrafın içeriği şöyleydi; Olayları dikkatle ve sükunetle

ileyeceğinizden emin olarak bütün teşkilat mensuplarımıza ve partili arkadaşlarımıza muhabbetlerimizi sunarız.

Dikkatleri toplayan bir başka parti Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) idi. İkinci büyük parti olmasının yanı sıra, her şeyden önce Lideri İsmet İnönü, Cumhuriyet’in İkinci Adamı idi ve gelişmelerin seyri bakımından önem atfedilen bir faktördü. Diğer yandan, 1950’ye kadar tek parti olarak devletle iç içe geçmiş yapısı, 27 Mayıs sonrasındaki konumunun zihinlerde yarattığı CHP-Ordu özdeşliği, yeni dönemin asker odaklı özelliği hatırlandığında ayrı bir gözle izlenmesi için uygun zemin yaratmıştır.

Parti içerisinde daha çok Genel Sekreter Bülent Ecevit ile özdeşleşmiş Ortanın Solu hareketiyle karşıtları gelenekçi kanat arasındaki mücadele sürmekteydi. Ömer Laçiner, Ecevitçi ortanın solu hareketini sivil-asker bürokrasinin artık tükendiğini kabul (eden) ve

yükselen burjuvazi karşısında halkçı tezler ileri sürerek durmak isteyen bir kimlikle

tanımlarken, diğer kanadı CHP’nin tarihi eğilimini temsil ettiğini ifade etmektedir537. Tarihi eğilimden kasıt, daha çok, elitist-bürokratik gelenekti. Partideki eğilimlerin Muhtıra karşısındaki farklı konumlanışlarına dair işaretler ilk günden görülmüştü. Senatoda Muhtıranın okunmasından sonra Başkan T.Arıburun’un eleştirel konuşmasına tepki gösteren CHP’lilere Orhan Birgit, Turan Güneş gibi diğer bazı CHP’lilerin karşı çıkarak Arıburun’a hak vermeleri538 bunun ilk tezahürlerindendir. Bu farklılık sonraki süreçte daha yoğun ve çatışmalı şekilde kendisini göstermiştir.

İnönü muhtıranın niteliğiyle ilgili ilk teşhisi aşırı soldaki sevinç gösterilerine bakarak koydu539. Hükümetin istifası üzerine gazetecilerin sorularına verdiği demokratik bir istifa var.

Demokratik mekanizma işliyor. Olayları takip ediyorum, bakalım göreceğiz540 cevabı ihtiyatlı bir tutumunu göstermektedir. Bir Amerikan Televizyonuna verdiği demeçte ise, ordunun

müdahalesi ile komutanlar(ın) kendi arzularını memlekete kabul ettir(dikleri) ve parlamenter

rejimin biçimsel olarak işlediğini söylemiştir541. Genel Sekreter Bülent Ecevit de, 13 Mart’ta CHP’lilerden itidal içinde olmalarını, müspet veya menfi hiçbir tezahürata katılmamalarını istemiştir542. İnönü’nün asıl patlaması 15 Mart Pazartesi günü CHP ortak grubu toplantısında gerçekleşmiştir. Müdahaleye cepheden karşı çıkmıştır. Hiçbir şekilde bir Ordu müdahalesi beklentisinde olmadıklarını ifade ettikten sonra, sürekli tarzda Parlamentoyu kapatacak bir

537 Ö.Laçiner, a.g.m., s.26.

538 C.Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol..., s.57. 539 M.Toker, ...İsmet Paşa’nın Son Yılları...,, s.217.

540 Ulus, 13 Mart 1971’den akt. S.Kili,....Cumhuriyet Halk Partisinde Gelişmeler, s.269.; İnönü’nün, hükümetin istifasını demokratik olarak nitelemesi eleştirilere konu edilmiştir. Örneğin bkz. Orhan Seyfi Orhon, Demokrasi Şakası, Son Havadis, 15 Mart 1971, s.2.; Bedii Faik, Ama Neden?, Dünya, 14 Mart 1971,s.1.

541 C.Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol, s.80.

askeri müdahaleyi teşvik ettiklerini ifade ettiği aşırı sol ve sağın ve Muhtıra ile adeta sevinçten uçar hale geldiklerini, bu kesimlerin ordu ile daha derin ilişkilere sahip olmalarının da mümkün bulunduğunu belirttikten sonra şunları söylemiştir; Parlamento böyle bir baskı

altında kaldıktan sonra artık görevini yapacak halde değildir. İcranın emri altında bulunan kumandanların takdir edeceği veya tenkit edeceği ölçüye göre hükümetler kalacak veya kalmayacak, böyle bir düzen demokratik düzen değildir. Sayın Cumhurbaşkanına yapacağımız teklif, geçici bir hükümetin kurulmasıdır. Bu hükümet asayişi muhafaza etmekle görevli olsun, seçimi uygulama görevini de yerine getirsin. Benim bulabildiğim yol budur.543

İnönü’nün çıkışı, Muhtıra karşıtlarında bir umut yaratmıştır544. 27 Mayıs sonrasındaki Talat Aydemir hareketlerinin başarısızlığa uğratılmasında ortaya koyduğu direnç hafızalardaydı. AP’nin gayri resmi yayın organı durumundaki Son Havadis gazetesinin başyazısında da, memnuniyet ifade edilmektedir545. Bedii Faik, bir devlet adamı için

kostümlerin en güzelini, demokratik rejim savunuculuğunu seçti dediği İnönü’nün bu

konuşmasıyla demokrasiye bağlı olanlar için, bir gün önce Demirel’in AP grubundaki vakur konuşmasının araladığı sıkıntı perdesini ardına kadar açtığını belirtmekte ve keşke, sayın

Sunay da tarihin koynuna böyle pırıltılı bir belge atabilseydi ifadesini kullanmaktaydı546. Diğer yandan Demirel’in anayasa ve hukukla bağdaştıramadığı Muhtıraya, İnönü’nün de sert ve kesin bir dille karşı çıkması parlamento kulislerinde üçüncü maddenin uygulamaya sokulacağı yorumlarına neden olmuş547, sorunun doğrudan bir müdahaleye varmasını istemeyenlerde kaygı yaratmıştır. Örneğin Abdi İpekçi Milliyet gazetesinde, AP lideri Demirel’in hislerimizle değil aklımızla davranmalıyız sözleri söylemesine rağmen çözüm doğrultusunda bir çaba göstermediği gibi, CHP liderinin Muhtıraya cephe aldığını ifade ederek, hissi, katı ve dar görüşlerden sıyrılmayı, birleşme ve uzlaşma zorunluluğunu dile getiriyordu548.

543 M.Toker, ...İsmet Paşa’nın Son Yılları..., s.217-218.; Tarık Zafer Tunaya, İnönü’nün konuşmasını, demokrasiyi tabu haline getirerek kutsallaştırdığı, her şeyi seçmene havale ettiği gerekçesiyle eleştirmiştir. (Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., s.20-21.)

544 C.Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol..., s.73.; Bedii Faik, bir devlet adamı için kostümlerin en güzelini,

demokratik rejim savunuculuğunu seçti dediği İnönü’nün bu konuşmasıyla demokrasiye bağlı olanlar için, bir

gün önce Demirel’in AP grubundaki vakur konuşmasının araladığı sıkıntı perdesini ardına kadar açtığını belirtmekte ve keşke, sayın Sunay da tarihin koynuna böyle pırıltılı bir belge atabilseydi ifadesini

kullanmaktadır.( Zor Günlerde..., Dünya, 15 Mart 1971, s.1.); AP’nin gayri resmi yayın organı durumundaki Son

Havadis gazetesinin başyazısında da, memnuniyet ifade edilmektedir. (Muhtıranın Ortaya Koyduğu Gerçekler,

17 Mart 1971, s.1)

545 “Muhtıranın Ortaya Koyduğu Gerçekler”, Son Havadis, 17 Mart 1971, s.1. 546 “Zor Günlerde...”, Dünya, 15 Mart 1971, s.1.

547 “Nihat Erim Başbakan Bir Devrin Başlangıcı”, Yankı, Sayı:4, (22 – 28 Mart 1971) s.4. 548 N. Neftçi, a.g.e., s.190.

İnönü’nün tepkisinden kaygılananların başında askerler vardı. Senato Başkanı Arıburun’un açık eleştirisine önem verilmezken, İnönü’nün son konuşması bir yana, sert olmadığını kendilerinin de kabul ettiği ilk konuşmasına dahi üzülmüşlerdi. Üzüntü ve kaygıyı Sadi Koçaş’a anlatan Genelkurmay Başkanı Tağmaç’tı. İsmet Paşa’nın üç gün boyunca kafasındaki soru işaretlerini giderecek bir bilgiye ulaşamaması nedeniyle kaygılarında haklı olduğu sonucuna vararak yaptığı sert çıkış, Genel Kurmay Başkanı Tağmaç’ı hem endişelendirmiş hem de kızdırmıştı. Tağmaç, İsmet Paşa’nın karşı koyuşunu önlemek için Koçaş vasıtasıyla, Muhtıranın kimler tarafından, nasıl verildiği, emekliye sevk edilecek askerlerin yanı sıra İnönü’nün her şeyden daha çok üzerinde durduğu Parlamento’nun kapatılmayacağına dair bilgileri kapsayan bir mesaj iletmişti549.

İnönü’nün ertesi gün grupta yaptığı konuşma bir gün öncekinden çok farklıydı;

…Çok önemli bir yirmi dört saat geçirdik; size kalp huzuruyla söyleyebilirim ki, bu geçen 24 saat zarfında, Türkiye millet olarak bünyesindeki sarsılmaz metanetinin bir defa daha örneğini vermiştir. Bu iyimser sözlerimin sebebi şudur: müdahale etmiş olan ordunun tutumunda sorumluluk hissi ve memlekete sahip olmak ve bu önemli çıkmazdan şerefle çıkmak isteği hakim olarak yaşamaktadır. İnönü’ye göre, muhtıracılar mecbur bırakılmadıkça

müdahaleyi daha ileri götürmeyecekler, bunun için ise bir tek yol vardı; …süratle hükümetin

teşkil edilmesi. Sağduyuyla hareket edildiği takdirde en kısa sürede bu zorluğu aşmak

mümkündü550.

Değişim, Koçaş’ın Tağmaç’tan aldığı bilgileri aktarmasının neticesiydi551. Muhtıranın amacı, arkasındaki güçler konusunda İnönü’nün kafasındaki tereddütler giderilmişti. Mecbur bırakılmadıkça daha ileriye gidilmeyeceği bilgisini aldıktan sonra, mecburiyet yaratmamak için, karşı çıkışı bir tarafa bırakarak, yeni bir üslupla konuşmaya başlamıştı.

İnönü’nün üç gün bekleyip 15 Mart’ta konuşmasını, bir görev beklentisine bağlayanlar da vardır. 27 Mayıs ertesinde asker hassasiyetlerinin zirvede olduğu koşullarda, Başbakanlık görevini yürütmesi hatırlardaydı. Muhtıranın niteliği konusundaki belirsizlik, doğrusu böyle bir tercihin gündeme gelmesi için uygun bir ortam da yaratıyordu. Örneğin, birkaç gün sonra başbakan koltuğuna oturacak olan Erim, 14 Mart tarihinde günlüğüne

549 S.Koçaş, a.g.e., s.36, 41-51.

550 Necip Mirkelamoğlu, İnönü Ecevit’i Anlatıyor, 1977,s.45-46. Mirkelamoğlu CHP İzmir Senatörü idi. 551 C.Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol..., s.92’de, inönü’ye bu içerikteki bilgilerin MİT Başkanı Fuat Doğu kanalıyla ulaştırıldığını belirtmektedir.

memleketi mevcut karışık ortamdan en az zararla İnönü’nün çıkarabileğini yazmaktaydı552. İnönü’nün damadı gazeteci Metin Toker de çıkış yolunu İsmet Paşa’nın başbakanlığında görüyordu. Gazeteci Yılmaz Çetiner kanalıyla görüşme talebini ilettiği Demirel, etrafındaki kalabalıklık nedeniyle bir araya gelme imkanı bulamayacaklarını belirterek, kendi adına istifa eden hükümetin Milli Savunma Bakanı Ahmet Topaloğlu’nu yollamıştı. Çetiner’in de hazır bulunduğu görüşmede Toker, Topaloğlu’na İsmet Paşa’nın başbakanlığını siz teklif edin;

askeri kışlasına soksun, üç dört ay başbakanlık yapsın, hatta bu tarihi görevinden sonra politikayı bırakacağını açıklasın önerisinde bulunmuştu. Dönemin ancak İsmet Paşa

formülüyle aşılabileceğini ifade eden Toker, bu öneriyi ailesi ve Paşa’nın bilgisi dışında getirdiğini, ancak AP’lilerin kabul etmesi halinde onları iknaya çalışacağını eklemiştir. Topaloğlu’nun Demirel’le konuştuktan sonra bildireceğini söylediği cevap olumlu yönde değildi553. Arcayürek’in aktardığına göre Toker her şeyin kısa zamanda rayına oturması için

budala olmayan herkesin bunu desteklemesi gerektiğini söylüyordu. Konuyla ilgili olarak

Demirel şunları söylüyordu: şimdi bir ‘İnönü formülü’ dolaşıyor. Kimi askeri çevrelerde,

İnönü görev sonunda politikadan çekilmek koşuluyla Başbakan olmalıymış. Öyle diyorlar. CHP+ Demokratik Parti + GP ve bizden koparacakları milletvekilleriyle…. İnönü’nün bu

düşüncelerin farkında olduğu ve dahası böyle bir beklenti taşıdığı Arcayürek tarafından dile getirilmektedir. Arcayürek, kulislerde dolaşan İsmet Paşa formülü hakkında İnönü’nün tutumunu sorduğu Orhan Birgit’in, ..Ne yapar bilemiyorum, ama toplantıda konuşurken

‘Paşam artık size de göre düşecek’ dediğimde, red etmedi, karşı çıkmadı, hani bekler bir hali vardı… dediğini aktarmaktadır554. Bu sözler dikkate alındığında, İnönü’nün kayıtsız kalmadığı düşünülebilir. Ortam dergisi de paralel bilgiler aktarmaktadır. İnönü’ye yakın CHP yöneticilerine dayanarak, o sırada CHP iktidarının an meselesi olduğu düşüncesini taşıdığını yazmaktadır555. İnönü’nün ilk günlerdeki ihtiyatlı tutumunda bu beklentinin bir parça etkili olması mümkündür.

Muhtıranın CHP’deki iç mücadelenin seyri üzerinde etkili sonuçlar yaratacağı gelişmelerle görülecekti. Şimdilik değerlendirmemizin sınırlarını ilk tepkilerle sınırlı tutuyoruz. Erim hükümetinin kuruluş sürecinde iç mücadelenin durumu ve bu bağlamda Genel Sekreter Bülent Ecevit’in tutumu üzerinde durulacaktır. Bu noktada altını çizeceğimiz

552 N.Erim, a.g.e., s.963. 553 Y.Çetiner, a.g.e.,s.570.

554 C.Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol..., s.61, 72-73.

husus, parti içerisinde Ecevit etrafında yürüyen Ortanın Solu hareketiyle karşıtları arasındaki mücadelenin hızlandığı ve sertleştiğidir556.

Demokratik Parti, MGP, BP, MHP, MNP ve TİP’in tutumları Cumhurbaşkanı Sunay’ın hükümet kurma sürecinde ve hükümet programına yaklaşımları ekseninde ele alınacaktır. Ancak bazı kısa notları giriş mahiyetinde hatırlatmak faydalı olacaktır.

Demokratik Parti, Demokratik mürakabe yollarının işlemesini önleyici bir zihniyetin

bu duruma sebebiyet verdiği düşüncesindeydi557. AP’den kopan milliyetçi-muhafazakar kesimin kurduğu ve Demokrat Parti’nin asıl mirasçısı olmak iddiasına sahip çıkan bir parti olarak parlamentoda üçüncü büyük güç durumundaydı. İdeolojik anlamda olmasa bile politik olarak AP ile uzlaşmaz bir tutum içerisindeydi. Demirel’in uğradığı başarısızlık neticesinde, Demokrat Parti mirasçısı olma konumunu güçlenerek sağlamlaştıracağı inancında olması muhtemeldir. Bu bakımdan AP ve Demirel’in iktidardan uzaklaşmasından memnun kalanların başında gelmekteydi558. Mecliste muhtıra okunurken Demokratik Parti’lilerin (Hasan Korkmazcan, Yüksel Menderes, Kadri Erogan) muhatabın parlamento değil başbakan

olduğu559 şeklindeki itirazlarını, Arcayürek bunun bir yansıması olarak

değerlendirmektedir560. Arcayürek’in işaret ettiği ayrım hiç kuşkusuz anlamlıdır. Ancak Demokratik Parti’nin itirazını bu noktaya hapsetmek, sahiplendikleri Demokrat Partinin henüz 10 yıl önce iktidardan uzaklaştırıldığı, Başbakan ve iki bakanın idam edildiği, başta lider Celal Bayar olmak üzere bir çok kadronun hala yasaklı olduğu ve bütün bunların yanında Ordu içinde de belli tepkilere maruz kalma ihtimali yüksek bir parti olarak Muhtıra’dan sevinç duyduğunu söylemek ihtiyatla yaklaşılması gereken bir tahlildir.

Milli Güven Partisi (MGP)’nin muhtıraya hiçbir itirazı olmadığı gibi, belki de en sadık destekleyeni durumundaydı.

Birlik Partisi (BP), Muhtırayı, …1961 Anayasasının özüne ve ruhuna uygun, yerinde

ve haklı bir hareket olarak kabul etmiştir561.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nde ilk günlerde ihtiyatlı bir bekleyiş hakimdir. Genel Başkan Alpaslan Türkeş, ordu içerisindeki sol cuntanın farkında olmakla birlikte,

556 N.Neftçi, a.g.e., s.202.

557Ferruh Bozbeyli, Demokratik Sağ, İstanbul 1976, s.159. 558 C.Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol..., s.68.

559 T.B.M.M.Tutanak Dergisi, 12.3.1971, B:70, O:1, XII, s.236. 560 C.Arcayürek, Çankaya’ya Giden Yol..., s.68.

Genelkurmay Başkanı Tağmaç ve 1.Ordu Komutanı Faik Türün gibi sağ görüşlü bazı komutanların böyle bir bir harekete izin vermeyecekleri düşüncesindeydi. Ne var ki Muhtıra imzalayıcıları arasında Gürler ile Batur’un bulunması endişe yaratmıştır562. O sırada partinin