• Sonuç bulunamadı

2.3. Sivil Toplum Kuruluşları ve Yerel Katılım

2.3.1. Sivil Toplum Kuruluşları ve Yerel Yönetimler

Bizde yerel yönetimlerin ortaya çıkış nedeni de dahil gelişim çizgisinin Batı’dakinden farklı olduğu bilinmektedir. Sivil toplumu bir gelenekten gelmeyen yerel yönetim olgumuz 19. Yüzyıldan itibaren ekonomik ve ticari gelişmelerle Osmanlı kentlerinde, ortaya çıkan değişimin yeni bir idari yapıya ihtiyacı artırması kaynaklıdır.200 Bundan sonrasında da yerel yönetimlerin

gelişim çizgisi demokrasi ve sivil toplumun çizgisiyle paralellik arzetmektedir. Yerel yönetimlerin STK sayılıp sayılmayacağına ilişkin farklı görüşler mevcuttur. Bu konuya değinmeden önce STK ve yerel yönetimlerin ortak noktalarını belirlemek daha net bir görüş acısı oluşturacaktır. Daha önceki bölümlerde değinildiği üzere, STK’ların en belirgin özellikleri özellikle özerle yapılarının olmasıdır. Devletten bağımsız ve ayrı olmaları, baskı mekanizması

198 Erdoğan Tosun, “Birleştirici Demokrasi Devlet-Sivil Toplum.... s.83” 199 a.g.k., s.83

200 İlhan Tekeli, “Türkiye’de Belediyelerin Gelişimi ve Sivil Toplumu Nitelikleri Üzerine”, Sivil

oluşturabilmeleri, serbest üyelik esasına dayanmaları, belli bir amaç dahilinde toplanmaları ve katılıma imkanı vermeleri, serbest kuruluş esasına dayanmaları gibi ayırt edici özelliklerini de STK tanımlanması tam yapılabilmektedir.

Yerel yönetimler dendiğinde ilk akla gelen kavram özerkliktir. Bağımsız karar alıp uygulayabilmeyi anlatmasıyla birlikte, özerkliğin yerel yönetim birimleri açısından sınırsız olduğunu düşünmek gerekir. İdarenin bütünlüğü gereği anayasal bir kural olarak, merkezin idarenin yerel yönetimler üzerinde idari vesayet yetkisi vardır. 201

İdari ve mali açıdan özerk olmak demek, yerel yönetimlerin kendi seçilmiş organlarıyla serbest karar alabilmelerini ve mali açıdan da kendilerine verilen görevleri yerine getirebilmek için gelir kaynaklarının olması, bu geliri de serbestçe harcayabilmeleri yani özerk bütçeye sahip olmalarını anlatmaktadır.

Yerel yönetimlerin özerkliğinin sivil toplumunkinden farklılık azrettiği nokta idari vesayet konusudur. STK’ların özerkliği daha geniş bir tanımlama içinde değerlendirilirken, yerel yönetimlerin üzerinde olsa da idari vesayet söz konusudur. Ülkemizdeki durumsa, yerel yönetimlerin vesayet denetimi kararlar üzerinde hem hukukilik hem yerindelik açısından yapılmaktadır.

STK kuruluşlarının, siyasi otoriteyi eleştirebilme ve baskı mekanizması olabilme gibi özerklikler çağdaş yerel yönetim anlayışı içinde uygulanabilmektedir. Batı’da yerel birimdeki halkın istekleri doğrultusunda yerel yönetimlerin baskı unsuru oldukları görülebilmektedir. Ülkemizde bunun için çok fazla yasal sınırlama olmasa da idari teamüller açısından çok görülebilecek bir durum değildir. Katılım açısından ise, yerel yönetimlerin de çeşitli katılım kanallarının işletilebildiği birimler olması STK’larına yaklaştıran bir özellik olmamaktadır. Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yurttaş odaklı yerel yönetim konusunda, yerel yönetimi halka yaklaştırma daha iyi hizmet verme amacıyla çağa uygun uygulama modelleri geliştirilmektedir. Yurttaşa daha

yakın, daha katılımcı yerel yönetim uygulamaları pek çok belediyemizde göze çarpmaktadır. 202

STK’ların serbest kurulabilme özelliği yerel yönetim kuruluşları için söz konusu değildir. Zira yerel yönetimler yasayla kurulabilen birimlerdir. STK kuruluşları siyasi otoritenin sınırlanmasına tabi olmadan, kişilerin kendi istekleriyle bir araya gelmeleriyle kurulabilmektedir. Yerel yönetim kuruluşlarına serbest üyelik durumu da söz konusu değildir. STK’larda ise temel özelliklerden biri bireysel serbest üyelikle oluşmalarıdır.

Anayasadan kaynaklanan temel varsayımlar dahilinde yerel yönetimler merkezi idareden tamamen bağımsız idarenin dışında kuruluşlar değildir. Her şeyden önce tüzel kişilikleri vardır ve merkezi idare kademesi içinde yer almasa da kamu yönetimi teşkilatı içindedirler. 203 STK’ları ise tamamen devlet dışı

kuruluşlarıdır. Mevcut hukuk düzene tabi olma dışında herhangi bir bağlayıcılık söz konusu olmamaktadır. Aslında yerel yönetimlerle STK’ların özellikleri tam örtüşmemektedir. Yerel yönetimler tam anlamıyla bir STK sayılmamakla birlikte, benzeyen özellikleri vardır.

Yerel yönetimlerin Avrupa’daki çıkış noktasına bakıldığında sivil toplum kuruluşu niteliğine yakın bir anlayışla ortaya çıktığı görülmektedir. Sadece yerel ihtiyaçların karşılanması amacı dışında, merkezi yönetime karşı sivil toplum geleneğinin sürdürüldüğü ve katılım mekanizmasının işlediği temel birimler olarak görülmektedirler.204 Yerel yönetimleri, devletten özerk faaliyet alanları gözönünde bulundurarak sivil toplum kuruluşu olarak görenler vardır.205 R. Keleş’e göre ise, bu yaklaşım, tüzel kişiliğe sahip olmaları nedeniyle kabul

202 Çukurçayır, Yurttaş Odaklı Yerel Yönetim.... s.8 203 Keleş, Yerinden Yönetim ve Siyaset.... s.

204 İlhan Tekeli, “Türkiye’de Belediyelerin gelişimi ve Sivil Toplumcu Nitelikleri Üzerine” Sivil

Toplum, Tüses Yayını, İstanbul, 1991, s. 110

205 Selahattin Yıldırım, “Yerel Yönetim ve Sivil Toplum”, Sosyal Demokrat İdareler, Tüses Yayını,

edilemez. Çünkü bu onları “siyasal toplum kuruluşu” yapmakta siyasi otoriteden bağımsız olmalarını engellemektedir.206

Ülkemizde yerel yönetimler tamamen merkezi yönetimin tasarrufuyla kurulmuşlardır. Merkezi yönetimin etkisinin sürekli hissedildiği ortamda işleyişe dair kurallarda dahil bütün düzenlemeler bu anlayış doğrultusunda yapılmaktadır. Yerel yönetim toplumsal ihtiyaçların ve sivil girişimlerin sonucunda ortaya çıkmış değil idare edenler tarafından yapılmıştır. Bu da Batı’daki örnekten ayrılan önemli bir noktadır.

Batıdakinin tersine ülkemizde sivil toplum süreci de merkezin müdahalesi ve onun belirlediği yasal çerçevede belirlenmiştir. Bu nedenle özerk yapı sivil toplum açısından tehlikeli görülmüş, gerekli alt yapı oluşturulmamıştır.207

Demokrasi yerel yönetim ve sivil toplum arasında güçlü bir yakınlık sözkonusudur. Yerel yönetimler katılımcı demokrasinin hayata geçirilmesinde önemli birimlerdir. Halka en yakın yönetim birimi olmaları demopedinin de en kısa ve etkin yoldan sağlanmasına imkan verebilmektedir.208 Geniş katılım imkanı sağlayarak demokrasinin geliştirilmesini sağlayacağı düşünülen yerel birimlerin, bunun için alt yapısının da hazır olması gerekmektedir.

Demokrasi sivil toplum ilişkisi ise baştan beri bahsettiğimiz yönüyle iki taraflı bir etkileşimin olduğu; demokratik oramın sivil toplumun oluşumunu ve faaliyetlerini kolaylaştırdığı; sivil toplumun da demokrasinin devamlılığını ve yerleşikliğini sağlamada önemli bir faktör olduğu noktasında özetlenebilmektedir.

206 Ruşen Keleş, Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul, 2000, s.58