• Sonuç bulunamadı

SGK Açısından Spor Alanının Çalışanlarının Değerlendirilmesi

Belgede Sporda sosyal güvenlik (sayfa 105-111)

Profesyonel manada, yani yaptığı işi bir meslek haline getiren, yaptığı veya katıldığı faaliyetlerin sonucunda ücret alarak çalışan ve dolayısıyla bir işverenle arasında hizmet akdi ortaya çıkan spor alanının çalışanlarının sosyal güvenlikleri ile ilgili değerlendirmeler, eski 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, yeni 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunundaki sigortalı sayılanlarla ilgili maddelerde yer alan hizmet akdine ilişkin hükümlere göre yapılmaktadır.

Eski 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2. maddesinde, yeni 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4. maddesinin (a) fıkrasında, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacakları belirtilmiştir. Gene aynı kanunun 6. maddesinde sigortalı sayılmayanlar belirtilmiş ve bunların arasında spor alanında ücret alarak yani profesyonel olarak sporun içinde yer alanlar sayılmadığı için sigortalı niteliği kazandıkları belirtilmiştir (Küçükgüngör 1999, Petek 2002, Baştürk 2005a).

Bu konuya ilişkin verilmiş yargı karalarına baktığımızda, bu kararlarla ilgili olarak ilk önce SSK tarafından Tarsus İdman Yurdu Futbolcularının ‘’sigortalı

98 sayılmaları; daha sonra kulüp yönetiminin bu karara karşı başvurdukları Prim İtiraz Komisyonu’nun 6 Mart 1971 tarih ve 971/390-2813 sayılı kararıyla SSK’nin tutumunu onayladıkları; bunun üzerine kulüp yönetiminin ‘’kulüple sporcu arasındaki sözleşmenin hizmet akdi olmadığı, esasen sporcuların İş Kanunu’nun kapsamı dışında bulundukları ve bu yüzden de Sosyal Sigortalar Kanunu dışında da tutulmaları gerektiği‘’ gerekçesi ile sporcuların işçi olmadığının ve dolayısı ile ‘’sigortalı’’ olamayacaklarının saptanması için Mersin İş Mahkemesine başvurdukları ve bu durumla birlikte sporcuların sigortalılığının tartışıldığı belirtilmiştir.

Yapılan bu başvuru üzerine Mersin İş Mahkemesi 16 Eylül 1971 tarihinde (1971/73 E. Ve 1971/94 K. sayılı) kararını şu şekilde vermiştir;

‘’İş ve spor birbirinin aynı şeyler değildir. İşte amaç fayda yaratmaktır. Halbuki spor bir hüner gösterisidir. Atılan bir golün manevi değeri vardır ama bir üretme olarak tavsifine imkan yoktur. Sporda gaye anlaşmanın tarafı olan belirli kimseler için bir yarışma arzu ve hevesi, bir yenme zevki ve bu suretle manevi bir fayda mevcut olup, bu fayda mutlaka o kulübün üye veya sporcularına ait olmayıp, bu kulübü gönülden tutan herkese karşıdır. Bu itibarla futbol maçında yaratılan fayda ile üretimde yaratılan fayda dahi aynı şeyler değildir. Hizmet akdinde kullanılan emeğin, yaratılan faydanın yerine bir başkası ikame olunabilir. Ama ne sporda, ne sanatta yahut ne futbolda, ne güreşte ve ne de güzel sanatlarda birinin yerine diğerini ikame etmek mümkün değildir. Sporcunun profesyonel olması ile amatör olması kulüple sporcu, tiyatro sahibi ile sanatçı arasındaki ilişkiyi değiştirmez. 1475 sayılı kanunun 5’inci maddesinin 9 numaralı bendinde spor ve sporcu iş kanunu kapsamı dışında mütalaa edilmiştir. Davacı Tarsus İdman Yurdu Gençlik Kulübünün ve bu kulüp futbolcularının 506 sayılı kanunun kapsamı dışında bulunduğunun tespitine temyizi kabil olmak üzere karar verilerek açıkça anlatıldı”. Yargıtay 9. Hukuk

99

Dairesi, Mersin İş Mahkemesinin bu kararını 07 Nisan 1972 tarihinde onaylamıştır.’’ (Can 1991, Erkal 1998, Baştürk 2005a, Baştürk 2007).

Yukarıdaki kararın ardından, Sosyal Sigortalar Kurumunun, İkinci aşamada, bu kez de Mersin İdman Yurdu futbolcularının ‘’sigortalı sayıldığı, kulübün başvurusu üzerine de aynı Mersin İş Mahkemesinin yine ‘’temyiz yolu açık olarak’’ SSK’nin kararını iptal ettiği (Erkal 1998); bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 24 Ocak 1974 tarihli (1974/199 E. 1974/1274 K. numaralı) kararında şu sonuçlara varıldığı belirtilmiştir;

‘’ Gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi: Davada söz konusu edilen futbolcuların bu işi meslek edinmiş kimseler, uygulamadaki deyimiyle, “profesyonel futbolcular” oldukları yönü uyuşmazlık nedenleri arasında yer almamaktadır. Uyuşmazlığın temeli, futbolu meslek edinmiş ve bir kulübe bağlanmış kimselerin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu açısından “sigortalı” sayılıp sayılmayacakları noktasında toplanmaktadır.

Anılan Kanunun 2. maddesi hükmüne göre, “bir hizmet akdine dayanarak, bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar”. Borçlar Kanunu’nun “hizmet akdi”ni tanımlayan 313. maddesinde ise “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi muayyen veya gayrimuayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeyi taahhüt eder.” şeklinde açıklanmıştır.

Şu duruma göre, hizmet akdi süresi ister belirli olsun, isterse belirli olmasın işgücünü sunan kimse ile bunu kabul eyleyen kimse ya da kimselerin irade bildirimlerinin birleşmesinden oluşmakta ve “zaman” ve “bağımlılık” unsurları, bu sözleşmenin ayırıcı özellikleri olarak belirmektedir. Yasa, hizmet akdinin varlığı yönünden, karşı

100

tarafa sunulan işgücünün mutlaka bedensel bir nitelik taşımasını aramamaktadır; işgücünün düşüncel, bilimsel ya da artistik bir nitelik göstermesi de mümkündür. Gerçekten burada önemli olan, faaliyetin türü değil, belki de hukuksal bir değer taşıması ve yabancı bir gereksinmenin giderilmesine yönelmesidir.

Bu bakımdan, anılan nitelikteki futbolcuların kulüpleri arasındaki sözleşme ilişkisi, belirgin olarak, hizmet akdine dayanmaktadır. Dairemizin 19 Ocak 1974 tarih ve 1296 E., 594 K. Sayılı kararında yer almış olan bu görüş, bilimsel eserlerde de benimsenmiştir.

O halde, profesyonel futbolcular, Sosyal Sigortalar

Kanunu’nun 2. maddesi gereğince “sigortalı”

sayılmalıdırlar. Hatta, bunların her zaman için karşı karşıya kaldıkları tehlikelerin önemi, toplumsal yönden Sosyal Sigortadan özellikle yararlanmalarını zorunlu kılar. Günlük basına yansıyan bazı olaylar, bu zorunluluğu, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak açıklıkta ortaya koyacak niteliktedir. Nihayet Sosyal Sigortalar Kanununda, açık ya da üstü kapalı bir biçimde profesyonel futbolcuların Kanun’un kapsamı dışında tutuldukları yollu bir hüküm de yer almış değildir.

Mahkemece, bu yönler göz önünde tutulmaksızın aksi görüşün benimsenmesi, usule ve yasaya aykırıdır.” (Can 1991, Küçükgüngör 1999, Baştürk 2005a, Baştürk 2007).

Ülkemizde resmi anlamda profesyonel olan tek spor branşı futboldur ve profesyonel futbol takımlarında oynayan futbolcular 5510 sayılı kanuna göre sigortalı olmak zorundadırlar. Profesyonel futbolcuların bu kanun kapsamında iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortası, hastalık sigortası, analık sigortası ve malullük sigortasından yararlanmakta oldukları, bunların dışında ayrıca işsizlik sigortasından faydalandıkları belirtilmiştir (Baştürk 2007).

101 İşsizlik Sigortasına ilişkin olarak 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 46. maddesinin değişik ikinci fıkrasında;

‘’Bu Kanun, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile ikinci fıkrası kapsamında olanlardan bir hizmet akdine dayalı olarak çalışan sigortalıları ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20’nci maddesinde açıklanan sandıklara tabi sigortalıları kapsar.’’ denilmektedir.

Profesyonel futbolcularda 5510 sayılı kanun kapsamında olduklarından dolayı, belirtilen kanundaki aranan diğer şartların mevcut olması durumunda bu haktan yararlanmaya hak kazanacakları ifade edilmiştir.

Kanunun 51. maddesinin (d) bendinde, hizmet akdinin belirli süreli olması halinde, bu sürenin bitimi nedeniyle işsiz kalan sigortalının, Kuruma süresi içinde şahsen başvurarak yeni bir iş almaya hazır olduklarını kaydettirmeleri, hizmet akitlerinin sona ermesinden önceki son üç yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş ve işten ayrılmadan önceki son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış olmaları kaydıyla işsizlik ödeneği almaya hak kazanırlar denilmektedir.

Bu duruma göre kulüpler tarafından belirli süreli iş sözleşmeleri ile istihdam edilen profesyonel futbolcuların, sözleşmelerinin bitimi ile birlikte yukarıdaki şartlarında mevcut olması durumunda işsizlik sigortasından yararlanabilecekleri belirtilmektedir (Baştürk 2007).

Yeni 5510 sayılı kanunun 12. maddesinde, kanunun 4. maddesinde belirtilen işveren tabiri ile ilgili olarak, ‘’sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işverendir.’’ denilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, spor kulüpleri ister dernek, isterse şirket şeklinde kurulmuş olsunlar işveren sıfatını kazanmaları bakımından aralarında bir farkın olmadığı belirtilmektedir (Küçükgüngör 1999, Cihangir 2006).

İşveren kavramına bağlı olarak ortaya çıkan işveren vekili kavramı da gene aynı kanunun 12. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre ‘’İşveren adına ve

102

hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir.’’ denilmiştir.

Bu tanıma göre işveren vekilliği sıfatının kazanılabilmesi için ‘’işveren nam ve hesabına hareket etmenin’’ ve ‘’işin yönetimi görevinin yapılması’’ unsurlarının birlikte gerçekleşmesinin zorunlu olduğu belirtilmektedir.

İşverenin işlerin tamamını yönetmek yetkisine sahip olmayanların 5510 sayılı (eski 506 sayılı kanun) kanun anlamında işveren vekili sayılamayacakları; bunun sonucu olarak, iş kanunu anlamında işveren vekili olup, işin ve işyerinin bir kesiminde yönetim görevi alanların (örneğin şef, ustabaşı, personel müdürü, işyeri amiri vb.) işin bütününü yönetmediklerinden Kanun açısından işveren vekili sıfatını kazanamayacakları ifade edilmektedir (Baştürk 2007).

Bu bağlamda teknik direktör ve antrenörlerin SGK açısından durumları değerlendirildiğinde; teknik direktör ve antrenörlerin İş Kanunu açısından işveren vekili olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmekle birlikte, özellikle Yargıtay’ın teknik direktör ve antrenörler ile ilgili verdiği kararlarda tam bir istikrarın olmadığı ancak genel anlamda sporcu olarak değerlendirildikleri (Baştürk 2005b) belirtildiği için spor kulüplerinde bir hizmet akdine bağlı olarak çalışan teknik direktör ve antrenörlerin, 5510 sayılı kanunun sigortalı sayılanlarla ilgili 4. maddesinde belirtilen, ‘’Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar’’ hükmüne göre sigortalı sayılabilecekleri söylenebilir (Keten 1979, Can 1991, Petek 2002).

103

BEŞİNCİ BÖLÜM

TOPLU İŞ HUKUKU BAKIMINDAN SPOR ALANININ ÇALIŞANLARININ DURUMU

Günümüzde baş döndürücü bir hızla ilerleyen çalışma hayatının ortaya çıkardığı yeni durumlara, sadece Medeni Hukuk veya Borçlar Hukukunun kurallarıyla çözüm bulmak imkânsızlaşmıştır. Sosyal tarafların örgütlenerek sorunlarını kendi aralarında çözme çabaları ve taraf durumunda bulunanlara çalışma hayatında kendi kurallarını koyabilme serbestliğinin tanınmasıyla ‘’Toplu İş Hukuku’’ ortaya çıkmıştır (Baştürk 2007).

Toplu İş Hukuku, işçiler ile işverenlerin hukuki ilişkilerini toplu düzeyde ele almaktadır. Nitekim toplu iş hukuku, öncelikle işçi ve işveren mesleki birliklerini (sendikalar ve konfederasyonlar) kapsamına alır; buna, ‘’sendikalar hukuku’’ denilmektedir. İşçi ve işveren sendikalarının en önemli görevlerinden bir tanesi; çalışma koşullarını toplu iş sözleşmesi yoluyla düzenlemektir. Toplu iş hukukunun bu alanı ‘’Toplu İş Sözleşmesi Hukuku’’ olarak adlandırılmaktadır.

Toplu iş hukuku ile arabuluculuk arasında yakın bir bağlantı vardır. Bu bağlantı toplu iş sözleşmesinin oluşturulmasına yardım eder. Fakat işçi ve işveren arasındaki ilişkiler her zaman olumlu ve anlaşma içinde olmamaktadır. İşte böyle durumlarda işçi sendikası ile işveren ve/veya işveren sendikası arasında grev ve lokavt gibi mücadeleler ve bu mücadelelerin ortaya çıkardığı hukuki sonuçlar iş mücadelesi (grev/lokavt) olarak adlandırılmaktadır (Tunçomağ ve Centel 2008).

Toplu iş hukukuna ilişkin bu bilgilerin ardından, konu içersinde profesyonel spordaki sendikacılığın Dünyadaki ve Ülkemizdeki tarihçesi, profesyonel sporda sendikacılık konusunda ileri düzeylere ulaşmış olan İngiltere’deki PFA örneği, FIFPro örneği ile Ülkemizdeki mevzuat açısından durum hakkında bilgiler verilecektir.

1.26. Profesyonel Sporda Sendikacılığın Dünya’daki ve Ülkemizdeki

Belgede Sporda sosyal güvenlik (sayfa 105-111)