• Sonuç bulunamadı

II. Araştırmanın Kaynakları

2.3. SEYFOĞLU YUSUF

2.3.3. Seyfoğlu Yusuf’un İkinci İsyanı

Sultan II. Osman’ın çeşitli hainler tarafından sarayda katledilmesi birçok kimseyi üzüntüye boğmuştur. Bunun neticesinde halkta yaşanan üzüntüyü bahane ederek ayaklanma teşebbüsünde bulunan kimseler olmuştur. İşte bu kimselerden birisi de Erzurum valisi Abaza Mehmet Paşa’dır.328

II. Osman’ın katledilmesini bahane eden ve intikam alacağını ileri süren Abaza Mehmet Paşa Erzurum’da bir ayaklanma başlatmıştır. Uzun süreli ve Devlet’e çok meşakkat veren bu ayaklanma IV. Murat’ın İran seferi öncesinde bastırılmıştır. Bizim konumuzla alakalı olan kısım ise bu ayaklanmaya Seyfoğlu Yusuf’un Trablusşam valisi sıfatıyla destek vermesidir.

326 Hikmet b. Şerif, Tarih-i Trabulus, s. 117. 327 Hikmet b. Şerif, Tarih-i Trabulus, s. 118.

328 Abaza Mehmet Paşa’nın Erzurum’da çıkardığı isyan ve devlete verdiği uğraşlar için daha detaylı

bilgiler çeşitli eserlerde yer almıştır. Bu eserlerden bizim dikkatimizi çeken hem klasik olması bakımından hem de olayları detaylandırıp incelemesi bakımından Hüseyin Tugi’nin “Musibetname” isimli eseri olmuştur. Abaza Mehmet Paşa ile ilgili verdikleri bilgiler için bkz. Hüseyin Tugi,

Seyfoğlu Yusuf 1032/1622 yılında Abaza Mehmet Paşa’nın isyanından sonra yeniçerileri kendisine düşman addederek katliama girişmiştir.329 Hammer’in ifadesine göre Yusuf Paşa şahsi menfaatlerini gözeterek isyanını Trablusşam hudutları çerçevesinde gerçekleştirmiştir.330 Yusuf Paşa kalabalık olan ailesiyle birlikte Şam ve Akka arasındaki bölgeye yerleşmiştir. Hammer’in deyimiyle Cezzar Paşa’nın rolünü oynayarak bu bölgede zora dayanan bir hakimiyet sürmüştür. Seyfoğlu Yusuf’un bölgede en ciddi rakibi Beni Kelb aşireti idi. Bu aşiretin liderleri ise Kasım ve Emir Ali adında iki kardeşti. Seyfoğlu Yusuf Paşa bu aşiretin direncini kırmak için çeşitli entrikalar çevirmeye başlamıştı ve neticesinde Emir Ali’nin eline bir mektubun geçmesini sağlamıştı. Planlı bir şekilde yazılan bu mektup güya Emir Ali’nin kardeşi Kasım’a gönderilmişti. Mektubun konusu Seyfoğlu Yusuf ile Kasım ittifak ederek Emir Ali’nin ortadan kaldırılmasını konu edinmekteydi. Bu komploya kanan Emir Ali ise kardeşi Kasım’ı öldürmüş ve neticesinde kendisi de Kasımın taraftarları tarafından öldürülmüştü. Böylelikle Seyfoğlu Yusuf Beni Kelb aşiretini başsız bırakmayı başarmıştı. Seyfoğlu Yusuf için ise başsız kalan bir aşireti emri altına almaktan daha kolay bir şey yoktu. Böylelikle Seyfoğlu Yusuf’un bölgede kendisine muhalif hareket eden en büyük aşiret yok edilmiş oldu. Aslında bu hadise bizlere Seyfoğlu Yusuf’un ne kadar sinsi bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymaya yeterlidir. Zaten kaynaklarda kendisinin çok hilekar birisi olduğu zikredilmektedir. Hammer de Yusuf’u Kuyucu Murat Paşa ile kıyaslayarak şöyle der:

“Vahşilikte ihtiyar Kuyucu Murat Paşa’ya benzerdi. Şu farkla ki Kuyucu, cinayetlerinden korkmayarak bunları alenen itiraf ederdi. Yusuf ise caniyane fiillerini derin bir sır perdesi ile örter, şüphesini çeken şahısların ne suretle ortadan kaldırıldıklarına kimse vakıf olamazdı. Yusuf hazinelerini saklamak üzere kuyular kazdırdığı zaman ameleyi öldürmek için katiller tayin eder, son katili de kendi eliyle öldürürdü.”331

329 Küpeli, Özer, Osmanlı-Safevi Münasebetleri, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir, 2009, s. 74.

330 Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, VIII, s. 238. 331 Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, VIII, s. 239.

Bu kadar vahşi midir bilinmez ancak sinsiliği ve hileleriyle ön plana çıktığı aşikardır. Zaten bu hileli tavrını Ketenci Ömer Paşa ile olan münasebetlerinde de görmekteyiz.

Yusuf Paşa istiklalini ilan ettikten sonra yeniçerileri bölgesinden uzaklaştırması üzerine Sadrazam Lefkeli Mustafa Paşa, 1031/1622 yılında Ketenci Ömer Paşa’yı Trablusşam valisi olarak Seyfoğlu Yusuf ve Maanoğlu Fahrettin’i bertaraf etmesi için atamıştı. Fakat Yusuf Paşa Sadrazam Lefkeli Mustafa Paşa’nın yerine sadrazam olan Mere Hüseyin Paşa’ya rüşvet vermek suretiyle Trablusşam valiliğini tekrar almıştır.332 Buna rağmen Seyfoğlu Yusuf Paşa’nın kindar karakteri Ketenci Ömer Paşa’nın peşini bırakmamıştır. Ömer Paşa’yı devlet nazarında suçlu göstermek için çeşitli hilelere başvurmuştu. Ömer Paşa’nın casuslarından birisi düzmece bir haber almıştı. Bu habere göre Yusuf Paşa’nın hazinelerini sakladığı kuyu bir kulede bulunmaktaydı. Ömer Paşa bu kuleye bir baskın düzenleyerek kapısını kırmış fakat kulede kum ve taş dolu sandıklardan başka bir şey bulamamıştı. Casus tarafından aldatıldığını düşünen Ömer Paşa casusunu öldürmüş ancak bu haber İstanbul’da tam da Yusuf Paşa’nın planladığı şekilde yankı bulmuştu. İstanbul, Ömer Paşa’nın hazineyi ele geçirdiği ve tek şahidi olan casusu da öldürdüğü zannına kapılmıştı.333

Aynı şekilde Yusuf Paşa bir Venedik gemisini almak için de benzer hilelere başvurmuştu. Konsolos, Venedik gemilerine el koyan Yusuf Paşa’yı kadılara şikayet edince konsolosun tercümanını öldürmekle tehdit ederek yanlış tercüme etmesini sağlamıştı. Bu sayede Yusuf Paşa istediğini elde etmiş oldu.334

332 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III, s. 160.

333 Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, VIII, s. 239.; Ketenci Ömer Paşa ve Seyfoğlu Yusuf arasında

yaşanan mücadeleyle ilgili Hikmet b. Şerif eserinde şu bilgilere yer verir: Ketenci Ömer Paşa’dan kaçarak bir haçlı kalesine sığınan Seyfoğlu Yusuf, Halep ve Şam valilerine haber salarak şehrini yağmalayan ve kalesini muhasara altına alan Ketenci Ömer Paşa’ya karşı kendisine yardım etmelerini istedi. Bunun üzerine Halep ve Şam valileri Ketenci Ömer Paşa ve müttefiki Maanoğlu Fahrettin’e giderek Yusuf Paşa üzerindeki muhasarayı kaldırmalarını istediler. Fakat Maanoğlu Fahrettin ve Ketenci Ömer Paşa taviz vermeyerek muhasaraya devam ettiler. Taki Seyfoğlu Yusuf’tan 100.000 kuruş tahsil edinceye kadar. Sonrasında devlet tarafından Seyfoğlu Yusuf’a Trablusşam tekrar iade edilmiştir. Bkz. Hikmet b. Şerif, Tarih-i Trabulus, s. 110.

Daha önce de belirttiğimiz gibi Seyfoğlu Yusuf hakkında kaynaklarda çok detaylı bilgiler mevcut değildir. Seyfoğlu Yusuf’un II. Osman’ın katlini bahane ederek gerçekleştirdiği, yeniçerileri katlederek devlet adamlarına yönelik çevirdiği entrikalar nasıl neticelenmiştir bilemiyoruz. Fakat kurnaz olan Yusuf Paşa’nın sadece fırsatlardan istifade etmeye çalışan bir asi ve menfaatleri doğrultusunda hareket eden bir şahıs olduğu elimizdeki bilgilerden ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden aleyhine döndüğü zaman isyanından da çabuk yüz çevirebilmesi normaldir. Daha önce Canbolatoğlu isyanında da işler ters gitmeye başlayınca saf değiştirmişti. İlk önce Şam beylerbeyliğini elde etme sevdasıyla devlet lehine çalışan ve isyana karşı mücadele eden Yusuf Paşa, menfaati doğrultusunda saf değiştirip Canbolatoğlu isyanının öncülerinden olmayı başarmıştı. Öyle zannediyoruz ki siyasi manevraları sayesinde uzunca bir müddet yaşayabilmiş ve sonunda bazı kaynaklara göre 1034/1625, bazılarına göre ise 1640-1648 yılları arasında eceliyle ölmüştür.

Döneme ait kaynakların daha büyük tehlike arz eden Abaza Mehmet Paşa isyanına yoğunlaşması nedeniyle Seyfoğlu Yusuf hakkında ayrıntılı bilgi mevcut değildir. Bunda Seyfoğlu Yusuf’un müstakil bir şekilde değil de, Abaza Mehmet Paşa’nın isyanına dolaylı olarak yardım eden bir konumda baş kaldırısının etkili olduğunu düşünmekteyiz. Yani isyanı farklı farklı değil, Abaza Mehmet isyanı çerçevesinde ele aldıklarından olsa gerek ki, Yusuf Paşa’nın bu isyanına kaynaklar fazla girmemişler, yüzeysel bilgilerle geçiştirmişlerdir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KİŞİSEL ÇIKARLAR UĞRUNA GERÇEKLEŞTİRİLEN İSYANLAR Tezimizin ikinci bölümünde değindiğimiz isyanlar doğrudan ya da dolaylı olarak dış devletlerin desteği ve teşvikiyle gerçekleştirilmiş isyanlardı. Bu bölümde ise dış devletlerin desteğiyle değil de, daha çok kaybedilen koltuk, maddi beklenti ve hırs, çeşitli makam ve mevki elde etme arzularıyla gerçekleşen isyanları inceleyeceğiz.