• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM ŞARAP KÜLTÜRÜ ŞARAP KÜLTÜRÜ

1.3.27. Selâse-i Gassâle/ Bâde-i Gassâle

Sözlüklerde “tas. Bektaşilerde içki sofrasında içilen ilk üç kadeh, üçüncü

bardağı içme, üçleme”105, “Aç karnına veya tok karnına içilen üç kadeh şarap. Aç

karnına mideyi temizlemek, iştahı açmak için; tak karnına hazmı kolaylaştırmak için içilir. Ayrıca içkideki ilk üç kadehe de denir ki, üçüncü kadehten sonra artık pervâ

kalmaz”106 anlamlarına gelmektedir. Edebiyatımıza konu olmuş şarap çeşitlerinden

biridir. “Selâse-i Gassâle”nin şarap çeşidi olmasının yanı sıra şer’i bir anlamı olduğunu da Ahmet Talat Onay’dan öğrenmekteyiz; “Kemal Üçok diyor ki: Şer’an

necaset tathîr olunmak için isabet ettiği yeri üç defa yıkamak lâzımdır. Bu suyun adı

selâse-i gassâledir ve mâ-i tâhir-i cârîdir”107 denilmektedir. Bu vesileyle yine

şairlerin bu terkibi tevriyeli olarak kullandıklarını söyleyebiliriz. Bâde-i Gassâle ise

104 Ahmet Talat Onay, a.g.e., s. 394.

105 Ferit Devellioğlu, a.g.e., s. 932.

106 Mehmet Arslan, a.g.e., s. 103.

çalışmamız sırasında aşağıdaki beyitte rastladığımız bir terkiptir. Muhtemelen şair, bu terkibi “selâse-i gassâle” şeklinden bozarak oluşturmuştur. Selâse-i gassâle; “Đçki

kadehini üçleme, üçüncü kadehi içmiş olma”108 anlamına gelmektedir. Gassâl

kelimesi ise; “Gasleden, ölü yıkayan, yıkayıcı (müennesi; gassâledir)”109 anlamına gelmektedir. Zaten örnek olarak seçilen beyitte de temizleme, temizleyicilik anlamı mevcuttur.

Gül devri geldi nergis ile lāle vaķtidür

Mey nūş idün śelāśe-i ġassāle vaķtidür (Nev‘î, g. 153/1)

Gül zamanı (bahar) geldi nergis ve lalenin açılma vaktidir. Şarap için üçlü içme vaktidir.

Sāķīyā öldüm meded āh-ü-fiġān-ü-nāleden

Dil ķarardı ġuŝŝadan ŝun bāde-i ġassāleden (Zâtî, g.1016/1)

Ey sâkî, ağlayıp sızlamaktan öldüm (bana) yardım et. Gönül kederlerden karardı (gönlümün eski rengine kavuşması için)üçlüden sun.

Beyitte gönlün aynaya benzetilmesi geleneği vardır. Selase-i gassalede gönlü yıkayıp temizleyecek ona saykal olacaktır. Ayrıca şairin onu öldüren âh-figân-nâle gibi üç kavramdan bahsederken çare olarak selâse-i gassâle istemesi dikkate şayandır.

Sāķīyā öldüm meded ah-ü-fiġān-ü-nāleden

Dil ķarardı ġuŝŝadan ŝun bāde-i ġassāleden (Zâtî, g.1016/1)

Ey sâkî, ağlayıp sızlamaktan öldüm beni kurtar. Gönül gamlardan karardı, (bana bu günahları) temizleyecek şaraptan sun.

Zâtî, bu beyitte bâde kelimesini, insanların öldükten sonra gassal tarafından yıkanması realitesini kullanarak oluşturduğu bir sahne dâhilinde kullanmaktadır. Buna göre, şair sâkîye seslenerek ah, figan ve inlemekten öldüğünü; gönlünün -gönül aynasının- kederden karardığını söylemektedir. Kararan gönlü temizlemek için, gassal bir şarap içmenin gerektiğini anlatmaktadır. Beyitte yer alan mazmun şair; “öldüm” dediği için; gassâl-ölü ilişkisidir.

108 Ferit Devellioğlu, a.g.e., s. 279.

1.3.28. Şarâb

Çalışmamızın konusunu oluşturan şarap, Klasik edebiyatımızda çokça kullanılmıştır. Çalışmamızın her bölümünde şarap kelimesi geçtiği için bu bölümü sadece bir örnek vererek geçmeyi uygun bulduk. Şarap kelimesi birçok farklı terkipler oluşturmuştur. Bazı terkipler diğer isimlerle (mey, bâde) birlikte kullanıldığından burada tekrar zikredilmeyecektir.

Bezm-i yāra ĥūn-ı ‘āşıķdan şarāb eglenmesün

Şol oda yanmış cigerlerden kebāb eglenmesün (Hayâlî Bey, 61/1)

Sevgilinin meclisine, âşıkların kanından şarap yapılmasın. Şu (aşk) ateşine yanmış (âşıkların) ciğerlerden kebap yapılmasın.

Hayâlî Bey bu beyitte, şarabın en temel benzetme unsurunu konu edinmiş ve âşıkların kanını; şaraba, aşk ateşiyle yanan ciğerini de; biryan kebabına benzetmiştir.

1.3.28.1. Şarâb-ı Bî-gış/ Şarâb-ı Nâb/ Şarâb-ı Çekîde/ Puhte Şarâb

Puhte şarap; olmuş, olgunlaşmış, eskimiş şarap anlamındadır. Beyitlerde ham ile birlikte tevriyeli olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte puhte şarap, şairler tarafından insanın kişiliğini, ruhunu olgunlaştırıcı bir araç olarak düşünülmüştür. Şairler insanları ham olarak kabul etmiş, şarabın küp içinde olgunlaşması, mayalanması gibi insanında şarap ile olgunlaşacağından bahsetmişlerdir. Şarâb-ı nâb ve şarâb-ı bî-gış ise “(Saf, hilesiz şarap): Halis, saf şarap.”, “Hilesiz katıksız şarap” anlamlarına gelmektedir. Ayrı bir şarap çeşididir. Zira şarabın saf olması, içine bir şey katılmaması önemliydi. Eskilerin en çok yaptıkları hileler arasında şaraba su katarak onu çoğaltmak vardı. Bundan dolayı hilesiz şarap değerli şaraptı. Çekîde kelimesi sözlüklerde “Damlamış”, “Damlamış, özet” anlamına gelmektedir. Bu bilgiden hareketle şarap yapım tekniklerinden biri olan ve daha çok rakı “arak” yapımında kullanılan damıtma metodunun şarap içinde uygulandığını söyleyebiliriz. Çalışmamız sırasında sadece Hayâlî Bey Divanı’nda rastladığımız bu şarap çeşidini çalışmamıza ekledik.

Sevdā-yı ĥāmı sürmege besdür dimāġdan

Ham sevdayı akıldan uzaklaştırmak için olgunlaşmış şarapla dolu bir cam kase yeterlidir.

‘Ālemi efsürde-dil ķıldıysa rūze ġam degül

Puhte eyler ĥumm-ı mey her hāmı bayram irtesi (Helâkî g.145/2)

Oruç, dünyayı donuk(hissiz) gönüllü kıldıysa (bu) dert değildir. (Çünkü) şarap küpü ham olan her (kişiyi) bayramdan sonra olgunlaştırır.

Helâkî beyitte ramazan ayıyla birlikte orucun başlamasını ve bu mübarek ayda içki içilmediğini hatırlatmıştır. Đçki içilmediğinden dolayı orucun insanları donuk ve hissiz yaptığını anlatmış ve şarabın bayramda (sonra serbest olacağı için) ham kalan bu gönülleri olgunlaştıracağını söylemiştir.

Gūşına šaķmış iki la‘l-i muŝaffā leblerüñ

Hep budur revnaķ viren cām-ı şarāb-ı bī-ġışa (Bâkî, g. 431/2)

Saf şarabın sunulduğu kadehe ziynet veren (senin) dudaklarını iki lal taşı gibi kulaklarına takmış olmasıdır.

Göñlüm ĥayālüñ ile ķaçan ŝoģbet eylese

Ķanlu yaşum o bezme şarāb-ı çekīdedür (Hayâlî Bey, g. 41/3)

Gönlüm, hayalin ile ne zaman sohbet eylese kanlı gözyaşım o meclise damlamış şarap haline gelir.

Hayâlî Bey beyitte damla damla akan gözyaşlarını damlayarak elde edilen şaraba benzetmiştir.

Şarāb-ı nāba ey ŝōfī nola meyl eylesem ŝāfī

Be-gāyet ĥōş šutar insānı ol hergiz melūl itmez (Zâtî, g. 522/4)

Ey sofu saf şaraba saf(temiz niyetle) yönelsem ne olur, o insanı son derece hoş tutar asla mahzun etmez.

1.3.28.2. Şarâb-ı Erguvân/ Şarâb-ı Erguvânî

Erguvan şarabı şiirlerde çokça kullanılan bir şarap çeşididir. Kaynaklarda

“Kırmızıya mâyil olan erguvana kırmızı şarabı teşbih adetti. Bu cihetle şarâb-ı

erguvân renk, şarâb-ı erguvânî sözü çok kullanılmıştır.”110, “Erguvan rengindeki

kırmızı şarap”111 anlamlarında karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan bakıldığında sadece benzetme unsuru olarak düşünebileceğimiz erguvan Burhân-ı Kâtı’da şarap çeşidi olarak karşımıza çıkmakta ve humarı gidermek maksadıyla içildiği yazmaktadır. Bu yönüyle erguvan şarabı farklı bir tür şaraptır. Örnek olarak seçtiğimiz beyitlerde de bunu anlamaktayız.

Ġoncalar çīnī ŝurāģīler šutup şāh-ı gülüñ

La‘lden cāmın pür itmişdür şarāb-ı erġavān (Hayretî, k.15/16)

Goncalar çiniden sürahiler tutarak gül dalının lal(taşından)den yapılmış kadehini erguvan şarabıyla doldurmuştur.

Cām-ı gerdūn-veş bu bezmüñ dürd ü ŝāfından tehī

Beng ü afyūn u şarāb-ı erġavāndan fāriġüz (Nev‘î, g. 189/3)

Biz felek kadehi gibi bu meclisin tortu ve şarabından (boş olduğu) gibi, esrar, afyon ve erguvan şarabından vazgeçmişleriz.

1.3.28.3. Şarâb-ı Tahûr/ Mâ-ı Tahûr

Şarâb-ı tahûr sözlükte “Şer’an içilmesine cevaz verilen, müsaade edilen

içilecek”112, “Şer’an içilmesine cevaz verilen, müsaade edilen içilecek. Hem temiz,

hem de temizleyici şarap. Tasavvufî anlamda da kullanılır.”113, “Hem temiz, hem de

temizleyici şarap. Tasavvufî anlamda da kullanılır”114 anlamlarına gelmektedir.

Şairler tarafından dinî olarak içilmesine izin verilen içecek anlamında olması ve ayette geçen “Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş

bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir.”115

ifadesi sebebiyle farklı bir tür şarap gibi düşünüldüğü fikri ağır basmaktadır. Bu tasarılardan hareketle şairler değişik mazmunlar oluşturmuşlardır.

Revzenler açılub aña Darü’s-selāmdan

Nūş itdügi müdām şerāben šahūr ola (Yahyâ Bey, m. 7/2)

Ona cennetten pencereler açılarak içtiği devamlı temiz içecekler olsun.

111 Mehmet Arslan, a.g.e., s. 105.

112 Ferit Devellioğlu, a.g.e., s. 978.

113 Mehmet Arslan, a.g.e., s. 106.

114 Agah Sırrı Levend, a.g.e., s. 332.

Beyitte yukarıda bahsedilen ayete telmih vardır. Aynı zamanda ikinci mısrada yer alan “müdam” kelimesinin bir çeşit şarap adı olduğu da unutulmamalıdır. Beyiti bu şekilde değerlendirirsek beyitin nesre çevirisi; “Đçtiği şarap cennetten pencereler

açılarak temiz içecek haline gelsin” şekline dönmektedir.

Gel olma bezm-i fenāda mey ile ālūde

Ki ŝuna sāķi-i vaģdet elüñe Mā-ı Šahūr (Hayâlî Bey,1 6/10)

Dünyada şaraba karışmış olma ki vahdet sâkîsi senin eline temiz su sunsun.

Bu beyitte de şair ahiret gününde vahdet sâkîsi olarak değerlendirdiği Hz. Muhammed’in elinden Kevser Suyu içebilmek için bu dünyada şaraba meyledilmemesi gerektiği fikrini anlatmaya çalışmıştır.

1.3.28.4. Şarâb-ı Telh/ Mey-i Mür

Telh sözlüklerde “Acı”, “Acılık” anlamlarına gelmektedir. “Şarâb-ı telh” ise acı şarap anlamına gelmektedir. Şairler şarapta doğal olarak bulunan acılığı ayrı bir şarap ismi olarak tefekkür etmişler ve acı şarap edebiyat literatürümüze ayrı bir şarap türü olarak girmiştir. Acı şarabın çeşitli özellikleri şiirlere yansımıştır.

Mey telĥ olıcak ģālet olur anda ziyāde

‘Aşķ ehline yiter bu ķadar keşf ü kerāmāt (Hayâlî Bey g.3/2)

Şarap acı olursa onda keyif vericilik fazla olur. Aşk ehline bu kadar keramet yeter.

Şair beyitte “hal, keşf ve keramet” kelimelerini kullanarak hem Đslamî karakterli bir beyitin altyapısını oluşturmakta hem de tenasüp sanatı yapmaktadır. Uzun süre bekleyen üzüm sularının acılaştığı ve şaraba dönüştüğü bilinmektedir. Uzun süre bekleyen şarabın etkilerinden birisi de içindeki alkol oranını artmasıdır. Ayrıca üzümlerin kireç üzerinde bekletilmesi de şarabın acılaşmasına sebep olmaktaydı. Beyit acı olan şarabın yani çok bekleyen şarabın daha çok keyif vereceğini söylemektedir. Beyitte yer alan “hal, keşf ve keramet” kelimeleri ise tasavvuf yoluna girmiş dervişler için önemli olan kelimelerdir. Hal; “Arapça, hal,

durum demektir. Zikir, hüzün sevinç gibi durumlarda kalbe gelen şeye denir. Bu bast,

kabz türünden birşey olur; geçicidir.” 116 Keşf; “Arapça, açığa çıkarma, örtülü olanı

açma, sezme, tahmin etme gibi anlamları olan bir kelime. Keşf bir şeyi örten

perdenin kalkması anlamındadır. Mükaşefe, hakikatleri görmek anlamında maddî

değil, manevî gözle olur.”117 Keramet; “Peygamberlerden ortaya çıkan olağanüstü

olaylara mucize denirken, benzeri, durum veliler için söz konusu olunca, buna da

keramet denir.” 118 anlamlarına gelmektedir. Bu açıklamalarda sonra burada acı olan

şarabın bizim anladığımız şarap olmadığı tasavvufî şarap yani Allah aşkı olduğu anlaşılmaktadır.

Zehr-i hicrān ile ġam cānumuz acıtdı meded

Acıyı acı ŝavar ŝun beri sāķī mey-i mür (Zâtî, g. 482/3)

Ayrılık zehri ile keder canımızı acıttı yardım edin. Sâkî, acı şarap sun acıyı acı uzaklaştırır.

1.3.29. Şerbet

Sözlüklerde içilecek tatlı şey anlamına gelen şerbet, klasik edebiyatımızda şarap yerine kullanılmıştır. Bazen de şarapla şerbet karşılaştırılmıştır. Sarhoşların akşamdan içtikleri fazla içkinin ardından midelerini rahatsız etmesin diye sabaha su içmedikleri, su yerine şerbet içtikleri de bilinmektedir.119 Edebiyatımızda şerbet her iki yönüyle de kullanılmıştır.

Cümle bīmāra ey šabīb anı vir

Hīç şerbet nemī resed be-şarāb (Zâtî, g. 66/4)

Ey tabip, bütün hastalara (şerbet vereceğine) onu (şarabı) ver; hiç şerbetle şarap bir olur mu?

Daĥi uŝlanmaz ey sāķī dil-i dīvāne-i Źātī

Şu deñlü şerbet içmişdür senüñ ‘ışķuñ şarābından (Zâtî, g. 1046/5)

Ey sâkî, Zati’nin deli gönlü, senin aşk şarabından o kadar çok şerbet içmiştir ki artık akıllanmaz.

Şerbet-i bāde ile çoĥ ŝınadum ĥastelere

Eyler anı ki ne Buķrāš ü ne Loķmān eyler (Fuzûlî, k.32/11)

Şarap şerbetini hastalar üzerinde çok denedim. Hastayı öyle bir iyileştirir ki; (hastayı) ne Hipokrat ne de Lokman o kadar iyi edebilir.

117 Ethem Cebecioğlu, a.g.e.

118 Ethem Cebecioğlu, a.g.e.

Faŝl-ı güldür seyr-i bāġ it šurma ey nāzüg-mizāc

Şerbet-i engūr ile derd-i ġama eyle ‘ilāç (Zâtî, g. 98/1)

Ey nazik yaratılışlı(sevgili) gül devridir, durma bağ bostan seyrine çık ve üzüm

şerbetiyle gam derdine ilaç yap.120