III. BÖLÜM ŞARAP KÜLTÜRÜ ŞARAP KÜLTÜRÜ
1.4. ŞARABIN MEYDANA GETĐRDĐĞĐ ETKĐLER
1.4.1. Sarhoşluk Vermesi
1.4.1.4. Sarhoşun Benzetildiği ve Sarhoşa Benzetilen Unsurlar
1.4.1.4.6. Deli/ Mecnûn/ Dîvâne
Şairler şiirlerde sarhoş ile deli arasında yaptıkları hareketler, davranış şekilleri yönüyle çeşitli benzerlikler kurmuşlardır. Şarap içen kişinin sarhoş yerine deli olarak anılması da buna güzel bir örnek teşkil etmektedir. Deli ve sarhoş davranışlarının birbirine çok benzemesi, şairlerin gözünden kaçmamıştır. Şairler delilerin ve sarhoşların kendini bilmez olması ve sağa sola saldırmalarından hareketle sarhoşu, deliye benzetmişlerdir.
Çoķ çoķ içenleri mey ider ķıpķızıl deli
Az az nūş idüñ siz anuñ ālın aluñuz (Zâtî, g. 529/4)
Çok fazla içenleri şarap aşırı deli eder. Siz az için onun kırmızılığını alın.
Rūģ-ı śānī didügüm ey mey ģarām olsun saña
La‘l-i yāra öykünürsin ķıpķızıl dīvānesin . (Hayretî, g. 379/4)
Ey ikinci ruh dediğim(şarap) sevgilinin dudağına benzemeye çalışırsın (demek ki) kendinden geçmiş delisin sana şarap haram olsun.
Bāda virmişdür hevā-yı bāde ŝabrum ĥırmenin
Ķıbķızıl dīvāne itmişdür beni sevdā-yı mey (Hayretî, g. 439/3)
Şarap isteği sabrımın harmanını rüzgarla dağıtmıştır. Şarabın sevdası beni çok deli yapmıştır.
Āşiyān-ı bülbülüñ başında güller ķanlu dāġ
Şāĥ-ı gül olmuş gülistān içre Mecnūn-vār mest (Hayâlî Bey, g. 1/2)
Gül dalı, başında bülbül yuvası, güller kanlı yarası (olduğu halde) gül bahçesinde deli(Mecnûn) gibi sarhoş olmuştur.
Medhūş-ı cām-ı la‘lüñ mestānedür ŝanurlar
Mest-i şarāb-ı ‘aşķuñ dīvānedür ŝanurlar (Bâkî, g. 115/1)
Dudağının kadehinden dehşete uğramış (olanın) sarhoş olduğunu zannederler. Aşkının şarabının sarhoşunu deli zannederler.
1.4.1.4.7. Deve
Şairler, ağır yükleri çeken deve ile ayrılık yükünü çeken ve bu sebeple şarap içerek sarhoş olan insanlar arasında bir ilişki kurmuşlardır. Çok şarap içerek dertleri unutmak isteyen sarhoşları deveye benzetmişlerdir.
Bir üştür-i ser-meste dönmiş mey içüb ŝōfī
Nā-gāh beni gördi didi deve gördüñ mi (Zâtî, g. 1571/2)
Sufi şarap içip bir sarhoş deveye dönmüş. Beni görür görmez deve gördün mü diye sordu.
Ne ķadar cevr ü cefā eyler ise dil götürür
Mest-i üştür gibidür bārını merdāne çeker (Muhibbî, g. 496/6)
Ne kadar cefa ve eziyet etse de gönül o acıları çeker. (Gönlüm) sarhoş deve gibidir, yükünü yiğitçe çeker.
Dil çeker hicrān yükin itmez taģammül Ķāf aña
Mest-i üştürdür anuñ içün kendüzin ner gösterür (Muhibbî, g. 875/2)
Gönül, Kaf Dağı’nın bile dayanamayacağı ayrılık yükünü çeker. Sarhoş yük devesi gibi olduğundan kendini er, yiğit gösterir.
1.4.1.4.8. Gamze
Klasik edebiyatımızda gamze “yan bakış” sevgilinin olmazsa olmaz özelliklerinden biridir. Sevgili, âşığına eziyet eder. Bu eziyeti yaparken kılıç gibi keskin olan gamzelerini kullanır. Şairlerimiz, şiirlerinde gamzeyi bir silah olarak tasavvur etmişlerdir. Sarhoşların silah taşıması ve kan dökmesi sevgilinin gamzeleriyle bütünleştirilmiş ve gamze, silah taşıdığı için sarhoş olarak değerlendirilmiştir.
Sīneme nīzelerin ol müjeler šoġrıldur
Üstüme ĥançerin ol ġamze-i mestāne çeker (Bâkî, k.12/6)
Dil-i ŝad-pāreden bī-dādı kesmez ġamze-i mestüñ
Ne ġāfil pād-şehdür mülkü virān olduġın bilmez (Fuzûlî, g.116/5)
Sarhoş yan bakışın yüz parça olmuş gönüle işkence etmeyi bırakmaz. (O) ne ihtiyatsız, iyi düşünemeyen padişahtır ki mülkünün harap olduğunu bilmez.
Sulšān olalı mülk-i dile ġamze-i mestüñ
Tātār-ŝıfat mülk-i dili eyledi yaġma (Muhibbî, g. 34/3)
Sarhoş edici yan bakışın gönül ülkesinde sultan olalı, gönül ülkesini Tatar gibi yağma etti.
1.4.1.4.9. Gazi
Gazi, Đslam dinine göre bir savaşa giderek o savaştan sağ ya da yaralı olarak dönen askerlere verilen bir unvandır. Aşağıdaki beyitte gazilerin gayret şarabını içtiklerini bu sebeple de kendilerinden geçmiş birer sarhoş gibi canını hiçe sayarak savaştığı anlatılmıştır.
Nūş idüp ĥumĥāne-i şāhīde ġayret bādesin
Kendüden geçmiş birer mestānelerdür ġāzīler (Hayretî, g. 75/3)
Gaziler, gayret şarabını hükümdarın meyhanesinde içip kendilerinden geçmiş birer sarhoşturlar.
1.4.1.4.10. Gonca
Gonca, gül çiçeğinin açılmadan önceki haline verilen addır. Gonca şairler tarafından iki sebeple sarhoş olarak değerlendirilmiştir. Bunların ilki sarhoş ve goncanın elbiselerini yırtmasıdır. Şairler sarhoş olup elbisesini yırtan bir kişi ile goncadan gül haline geçen çiçeğin taç yapraklarının açılması olayını birbirine benzetmişlerdir. Đkinci sebep ise gonca ve sarhoş arasında yer alan kırmızı renk ilişkisidir.
Meclisüñ şūh-ı gül-‘iźārların
Meclisin gül yanaklı güzellerini, gonca gibi çok sarhoş yapalım.
Nergis gözin süzüp ege ķomış külāhını
Mestāne ġoncalar ošurur çāk-pīrehen (Hayretî, k.20/5)
Nergis gözünü süzüp şapkasını (başına) eğerek koymuş, sarhoş goncalar elbise yırtmış otururlar.
1.4.1.4.11. Gönül
Gönül, aşkın idrakinin yaşandığı yerdir. Eğer aşkı şaraba benzetirsek gönlü de sarhoşa benzetmemiz gerekmektedir. Çünkü; gönül aşk şarabını içmiş ve onunla sarhoş olmuştur. Şairlerimizin bu düşünce şekli, şiirlerine yansımıştır.
Nigārā bezm-i ģüsnüñde dil-i mestānemüz ķaldı
Perin yaķmış cemālüñ şem‘ine pervānemüz ķaldı(Hayâlî Bey, g. 83/1)
Ey güzel yüzlü sevgili güzellik meclisinde sarhoş gönlümüz (sana) bağlandı. Pervanemizin kanadı, yüzünün mum (ateşine) kapılarak yandı.
1.4.1.4.12. Göz
Klasik edebiyatta şairler gözü; kadehe ve kanlı göz yaşını; şaraba benzetmişlerdir. Göz bu sebeple ve “baygın bakışı” sebebiyle sarhoş olarak tanımlamaktadır.
Niçe bir bülbülini ide gülistāndan ıraġ
Ruĥı gül lebleri mül gözleri mestāna ilet (Figânî, g. 7/4)
Yanakları gül, dudakları şarap, gözleri sarhoş olan (sevgiliye) bülbülünü nasıl gül bahçesinden uzak tuttuğu (haberini) ulaştır.
Çāk-i sinemde olan ķanlu ciġer pāreleri
Mest çeşmüñde olan ġamze-i ĥun-ĥāra fidā (Fuzûlî, g.7/4)
Göğsümün yarıklarında olan kanlı ciğer parçaları, sarhoş gözünde olan kan içici yan bakışlarına feda olsun.
1.4.1.4.13. Güneş
Güneş, insanlığın yaşam kaynağıdır. Güneş olmadan hayat devam edemez. Güneş de âşıklar gibi bir sevgilinin aşk şarabından içmiş ve sarhoş olmuş olarak tasvir edilmiştir. Hiç kuşku yoktur ki güneşin şarabını içtiği sevgili alemlerin Rabbi olan Allah’tan başkası değildir. Bâkî’ye göre güneş, aşk şarabından sarhoş olmuş ve kendini bilmez bir halde kendini sarhoşlar gibi duvardan duvara vurmaktadır.
Şöyle olmış cām-ı ‘aşķ-ı yārdan mest ü ĥarāb
Kendüsin dīvārdan dīvāra urmış āfıtāb (Bâkî, g. 20/1)
Güneş, sevgilinin aşk şarabından öyle sarhoş ve harap olmuş ki kendisini duvardan duvara vurmuş.
1.4.1.4.14. Habâb
Şarap üzerinde meydana gelen hava kabarcığına “habâb” denilmektedir. Nev‘î çok şairane bir benzetmede bulunarak habâbı sarhoşa benzetmiştir. Çünkü; sadece içki içen kişi ve hava kabarcığı devamlı olarak şarap içmektedir. Şair, şarap doldurulurken her kadeh içinde doğal olarak oluşan hava kabarcığını şarap içen bir sarhoşa benzetmiştir. Beyitte doğrudan sarhoş kelimesi geçmese de devamlı olarak şarap içenlere sarhoş denildiği herkesçe malumdur.
‘Ayş-ı dünyā göz açup yummışca gelmez ‘aynına
Nūş ider peymāneyi hem-vāre bir ben bir ģabāb (Nev‘î, g. 15/2)
Dünya eğlencesi (insanın) gözüne göz yumup açmış kadar (kısa) gelir. (Onun için) şarap kadehini bir ben bir de hava kabarcığı devamlı olarak içeriz.