• Sonuç bulunamadı

ŞARABIN TARĐHÇESĐ ve EFSANEVĐ GELĐŞĐMĐ 11

III. BÖLÜM ŞARAP KÜLTÜRÜ ŞARAP KÜLTÜRÜ

1.1. ŞARABIN TARĐHÇESĐ ve EFSANEVĐ GELĐŞĐMĐ 11

Şarap, sözlük anlamı olarak; “Đçilecek şey, bade, hamr, mey; üzümden,

şırasından yapılan mayalı içki; içindeki şekerin bir kısmı ya da tamamı mayalanmayla alkole dönüşmüş bitkisel öz sulara verilmiş ad olarak

tanımlanmıştır”12. Mayalanmanın doğal bir şekilde olması şarabı insanlığın ilk

devirlerinden beri içilen bir içki çeşidi haline getirmiştir. Gerek dini kaynaklar gerekse tarihi bulgular şarabın insanlık tarihi kadar eski olduğunu ispatlamaktadır. Đnsanoğlunun tarımını ilk yaptığı bitki çeşidi tahıllardır. Tahıllardan da çeşitli alkollü içecekler üretiliyordu. (bira vb.) Fakat hızlı ve çok üretilmesi sebebiyle en çok tercih edilen içki türü şarap olmuştur. Şarabın tarihi çeşitli dini kaynaklar tarafından Hz. Adem’e veya Hz. Nuh’a dayandırılmaktadır. Tarihi bulgulara göreyse Mezopotamya kavimleri şarap ve bira gibi içkiler yapıyordu. Nebi Bozkurt “Hammurabi’ye ve

ondan öncesine kadar götürülen bazı kanunlarda içki içmeyi ve meyhaneciliği

düzenleyen maddeler bulunmaktadır”13 diyerek içkinin resmi tarihi hakkında bize

bilgi vermektedir. Yalnızca Mezopotamya’da değil eski Mısır’da da şarabın üretilip tüketildiği yapılan arkeolojik çalışmalarda ortaya çıkmıştır. Anadolu’da hüküm sürmüş olan Hititler’de de şarap yapılıp içildiği Hititologlar tarafından açıklanmıştır. Antik Yunan, şaraba diğer kültürlerden daha farklı değer veren ilk medeniyet olmuştur. Yunanlılar her önemli işin bir tanrısı olduğu gibi şaraba da Dionysos adlı bir tanrı addetmişlerdir.

Şarabın tarihi gelişimi farklı kültürlerde benzer motifler etrafında oluşmuştur. Pagan kökenli antik dinlerden tutun da şamanik karakterli dinlere, Anadolu’da yaşamış Hititler’e, Yunan mitlerine, Hindistan’daki “Veda”lara, Japonya’ya, Đran’a kadar kültürlerin hemen hepsinde şarap vardır ve çoğunlukla dinî ritüellerde bir kendinden geçme, şevk ve vecd aracı olarak kullanılmıştır.

11 Şarap ile ilgili geniş bilgi için bkz.:

A.Ahmet Uhri, “Şarabın Tarihi”, Bilim ve Ütopya, Bilimsel Yay. , Đstanbul 2001, Sayı:85, s. 68-75. Hasan Özdemir, “Şarabın Đcadı ve Dört Vasfı”, Türkoloji Dergisi, Ankara Üniv. Bas., Ankara 1993, C. XI, s. 135-160.

Nebi Bozkurt, “Đçki”, Diyanet Đslam Ansiklopedisi (DIA), TDV. Vakfı Yay., Đstanbul 2000, C. XXI, s. 455-456.

Seyhun Tunaşar, Ortaçağ Đslam Dünyasında Şarap, Piramit Yay., Ankara 2005.

12 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi Millyet Yay. sf.11007

13 Nebi Bozkurt, “Đçki”, Diyanet Đslam Ansiklopedisi (DIA), TDV. Vakfı Yay., Đstanbul 2000, C. XXI, s. 455.

Şarap, Musevilik, Hıristiyanlık ve Đslamiyet gibi ilahî dinlerde de çeşitli şekillerde ele alınmıştır.14

Şarabın tarihi gelişimi iki ana kaynak üzerinden takip edilebilmektedir. Bunlar; mitolojik ve dinî kaynaklardır. Mitolojik kaynaklar iki farklı şahsiyete dayanmaktadır. Bunlardan ilki Yunan ve Anadolu mitlerinde yer alan, şarap tanrısı olarak anlatılan Dionysos’tur. Dionysos Yunan mitolojisinde bir tanrı olarak anlatılmakla birlikte Anadolu mitlerine gelindiğinden kutsal bir kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Anadolu efsanelerine göre şarabı yapan ilk kişi Dionysos’tur. Mitolojik söylencelere göre ilk şarap şöyle yapılmıştır:

Aziz Dionysos henüz daha küçük iken Naxia’ya gitmek üzere Helas’tan yola çıkmış. Yol uzun olduğu için yorulunca dinlenmek amacıyla bir taşın üzerine oturmuş. Önüne baktığında, ayaklarının altından yükselen bir bitki görmüş. Hoşuna giden bitkiyi birlikte götürüp yetiştirmeye karar vermiş. Bitkiyi alıp yoluna devam etmiş. Hava çok sıcak olduğundan bitki sıcaktan kurur endişesiyle onu yolda bulduğu bir kuşun bacak kemiğinin içine koymuş ve yoluna devam etmiş. Onun kutlu ellerinde asma çubuğu gelişip büyümeye başlar ve içinde bulunduğu kuşun bacak kemiğinin üstünden ve altından dışarıya taşar. Kuruyacak endişesiyle bulduğu bir aslanın bacak kemiğinin içine asma çubuğunu içinde bulunduğu kuşun bacak kemiği ile koymuş. Fakat kısa bir zaman sonra asma çubuğu daha da gelişip büyüyünce onu içinde bulduğu kemiklerle birlikte daha büyük olan bir eşeğin bacak kemiğinin içine koymuş. Sonunda Naxia’ya varmış ve orada bitkiyi içinde bulunduğu kemiklerle birlikte toprağa ekmiş. Bitki çabuk büyümüş ve çok güzel üzümler vermeye başlamış. Asmadan ilk şarabı hazırlamış ve insanlara içmeleri için vermiş. Bir de bakmış ki şaraptan içenler kuşlar gibi ötmeye, daha fazla içenler aslan gibi kendilerini güçlü hissetmeye ve daha da fazla içenler eşek gibi olmaya başlamışlar.15

14 Ayrıntılı bilgi bkz. “Dinlerin Şarap Kavramına Yaklaşımları”

15 Hasan Özdemir, “Şarabın Đcadı ve Dört Vasfı”, Türkoloji Dergisi, Ankara Üniv. Bas., Ankara 1993, C. XI, s. 149-150.

Yukarıda anlatılan bu söylencenin birbirine yakın varyasyonları vardır. Yine Yunanistan’da farklı bir anlatı da mevcuttur. Bu anlatıda asmanın ve şarabın Tanrı tarafından yaratıldığı ama onların yaratılışına şeytanın sebep olduğundan bahsedilmektedir. Yunan efsanelerinde de hayvanlar yer almakta ve asmanın hayvanların kanı ile sulanmasından söz edilmektedir.16

Şarabın tarihi gelişimi ile ilgili mitolojik kaynaklardan ikincisi ise, Đran kökenli olan Cem-Cemşîd’17dir. Şarabın ve kadehin mucidi Đran mitlerine göre Cem (Cemşîd)’dir.

Cem, Pişdâdiyan sülalesinin dördüncü hükümdarıdır. Đran mitolojisine göre yedi yüz veya bin yıl yaşamıştır. Efsaneye göre Nuh Peygamber zamanında yaşamıştır. Rivayete göre Cem, askerleri ile birlikte ava çıkmış. Av sırasında gökyüzünde ayağına yılan sarılmış bir kuş görmüştür. Cem eline okunu alıp kuşa zarar vermeden yılanı öldürmüştür. Yılandan kurtulan kuş gözden kaybolup gitmiş, bir süre sonra gagasında birkaç tohumla Cem’in yanına gelmiş. Kuş bu tohumları bırakmış ve uçup gitmiş. Bu tohumlar toprağa ekilmiş. Tohumlardan asma ve asmalardan üzüm elde edilmiş. Üzüm yemek ve üzüm suyu içmek saraydaki herkes tarafından sevilmiş ve âdet haline gelmiş. Fakat çok bekleyen üzüm sularının köpürdüğü ve tadının ekşidiği fark edilince sarayda çok bekleyen üzüm sularının zehirli olduğu inancı oluşmuş. Bir gün kendinde şiddetli baş ağrısı hisseden bir cariye ağrıdan kurtulmak ya da intihar etmek amacıyla köpürmüş, beklemiş ve zehirli olduğuna inanılan üzüm suyunu içmiş. Üzüm suyunu içtikten sonra daha önce hissetmediği farklı ruh halleri yaşayarak kendinden geçmiş. Kendine gelince başından geçenleri Cem’e anlatmış. Cem de üzüm suyunu bekleterek içmeyi âdet haline getirmiş. Đşte Cem tarafından bekletilerek içilen üzüm suyu bugünkü şaraptan başka bir şey değildir. Edebiyatımızda bilindiği üzere bu efsane üzerine bir çok mazmun meydana getirilmiştir.

Şarabın tarihsel gelişimini anlatan ikinci kaynak ise dinî içeriklidir. Dinî kaynaklar şarabın tarihî gelişimini takip etmek açısından önemlidir. Çünkü dinler de insanın yaratılışı ile birlikte meydana çıkmış ve insanoğlunu tarih boyunca iyi insan

16 bkz. Hasan Özdemir, a.g.m.

17 Halit Tanyeli, “Divan Şiirimizde Đran’lı Kahramanlar 1. Cemşîd” Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi, 1952, C: I, S: 8, s. 467-470

olma yönünde şekillendirmeye çalışmıştır. Đlahî dinlerde de şarapla ilgili birbirine benzer özellikler taşıyan hikâyeler anlatılmıştır.18 Museviliğin kutsal kitabı Tevrat’a göre ilk defa şarap yapıp içen Hz. Nuh’tur. Bu efsane Ahd-i Atik’te aşağıdaki gibi yer almaktadır:

“(Tufandan sonra) Onunla gemiden inen oğulları şunlardır: Sam, Ham ve Yasef. Ham, Kenan’ın babasıdır. Nuh’un üç oğlu bunlardır ve bütün insanlık onlardan türemiştir. Nuh çiftçi oldu. Đlk defa bağ yetiştiren odur. Aynı zamanda (üzümden yaptığı) şaraptan da içerdi. Bir gün (şarap içip) sarhoş oldu. Çadırında yarı çıplak bir halde yatarken Kenan’ın babası olan Ham onun çadırda yarı çıplak olarak yattığını gördü ve gidip durumu kardeşlerine bildirdi. Sam ve Yasef babalarının cübbesini alıp geri yürüyerek babalarına yaklaşıp üzerini örttüler. Başları geriye dönük olduğundan (babalarının) çıplak vücudunu görmediler. Şarabın etkisi geçip Nuh kendine geldiğinde oğullarının yaptıklarını öğrendi ve Ham’a ilendi. “Kardeşlerinin kölesi ol! Ulu Tanrım, Sam’ın Tanrısı, Kanaan köle olsun. Yasef’e geniş yer ver ve o Sam’ın çadırında otursun. Kanaan da köle olsun”.

- Tanrının kendisine verdiği armağanı kötüye kullanmakla Nuh

günah işledi.

- Babasının işlemiş olduğu günaha sevinen Ham’ı ve ailesini

cezalandırdı, köle oldular.

- Sam ve Yasef (babalarının) işlemiş olduğu günahı örtmüşlerdir. Bundan dolayı günah işlemekten uzak kaldılar. Günahtan kurtuldular. Tanrı bu yüzden onları, saygı görmekle

arılıkla ödüllendirdi.”19

Tevrat’ta yer alan yukarıdaki dinî kaynaklı efsane daha sonraları Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde farklı şekillerde ve değişik kavimlerin (Đbrani, Latin, Đtalyan, Alman ve Bulgar) yazıtlarında karşımıza çıkmıştır. Yapılan çalışmalar efsanenin çok geniş bir coğrafyada çok eski zamanlardan beri anlatıldığını göstermektedir. Hasan

18 Şarabın tarihsel gelişiminde Hıristiyanlık dininde şarapla ilgili efsane anlatılmadığı için bu bölümde Hıristiyanlık konu edilmemiştir. Hıristiyanlık’ta şarap kavramı için bkz. Dinlerin Şarap Kavramına Yaklaşımları.

Özdemir bu efsane için: “Kaynağı başka bir kültür ya da ülke de olsa, onun Orta

Doğuda biçimlendiği açıktır.”20 şeklinde bir yorum yapmıştır. Çünkü; Hz. Nuh’un

Orta Doğuda yaşadığı bilimsel bir gerçektir. Hikayenin ilk olarak bu bölgelerde ortaya çıkması ve şarabın ilk defa bu bölgelerde üretilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Türkçe, Arapça ve çeşitli Avrupa dillerinde yer alan sözlü ve yazılı kaynaklarda ilk asma ağacını ya da bağı, Hz. Nuh’un yetiştirdiği söylenerek yukarıdaki hikâyeye göndermelerde bulunulmaktadır. Đslamî kaynaklara bakıldığında ise bu efsanenin bazı Türkçe ve Arapça yazmalarında Nuh peygamberin yerini Hz. Âdem alır. Hasan Özdemir bunun sebebini; “Bu değişiklik büyük bir olasılıkla Đslami

geleneğin etkisiyle meydana gelmiştir. Çünkü Đslami geleneğe göre çiftçilerin piri Hz. Âdem Atadır. Âdem cennetten kovulduktan sonra yeryüzünde ilk defa toprağı sürüp eken ve ürün yetiştiren insandır. Kısas-ı enbiyalar başta olmak üzere, peygamberler tarihine yer veren, yaratılışı anlatan birçok Đslami kaynaktaki Âdem

kıssasında bu bilgileri bulmamız mümkündür.”21 diyerek izah etmektedir. Đslamî

kaynaklarda ise hikâye şu şekilde geçmektedir;

“Đnsanoğlunun atası Âdem, asma çubuğunu ilk defa diktiğinde lanetlenmiş Şeytan yüzü sevinçten kızarmış halde gelip bir tavus kurban

eder ve hayvanın kanıyla Âdem’in diktiği asma çubuğunu sular.22 Asma

gelişip yaprak verdiği zaman Şeytan gelip bir maymun kurban eder ve maymunun kanıyla asmanın kökünü sular. Sonra korukları belirince Şeytan bu sefer bir aslan keser ve onun kanıyla asmayı sular. Koruklar, çiçeklerin suya kanmış tomurcukları gibi aslanın kanıyla beslenir. Üzümler olgunlaştığında Şeytan sevinerek gelir, bir domuz kurban eder ve onun kanıyla asmayı sular. Bundan dolayı şaraba bu dört hayvanın

nitelikleri geçmiştir.”23

Hikâyede, asma ağacının değişik hayvanların kanıyla sulanması neticesinde şarap içenlerde bu dört hayvanın etkilerinin sırasıyla görüldüğü

20 Hasan Özdemir, a.g.m. , s.159

21 Hasan Özdemir, a.g.m. , s.154

22 Hikâyenin farklı anlatılarında asma ağacının değişik hayvan kanlarıyla sulanmasının sebebi asma ağacının kuruması ve onu tekrar canlandırılmak istenmesidir.

inanışı hâkimdir. Sarhoş olan insanın yüzünün renginin değişmesi ve her davranışının tavus kuşu gibi gösterişli olması, daha fazla içenin maymun gibi ne yaptığını bilmeden oynaması, daha çok içenin kendini aslan gibi cesur sanması, daha da içen insanların domuz gibi sızarak uyuması bu inanışın gerçek hayata yansıması olarak düşünülebilir. Yukarıda geçen Hz. Adem-şeytan hikayesi edebiyatımızda da Aynî’nin Sâkînâme24 ve Revânî’nin Đşretnâmesi25 adlı eserlerinde de benzer şekilde yer almaktadır. Yukarıda zikredilen hayvanların isimlerinin bahsedilen eserlerde de geçtiğini görmekteyiz.

Şarabın tarihsel gelişimi ile ilgili belli başlı efsane, hikâye ve mitler yukarıda sıralanmıştır. Dünya tarihinde şarap kavramı etrafında birbirine yakın oluşumlar meydana gelmiştir. Bu sebeple şarap ile ilgili olarak medeniyetler farklı tutumlar sergilemişlerdir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve diğer şamanik dinler şaraba hoşgörü ile yaklaşmıştır. Bu sebeple günümüzde şarap ve şarapçılık dünyanın birçok yerinde hızla gelişmiş ve kazançlı bir tüketim maddesi haline gelmiştir. Đslam26 medeniyetinde ise şarap dinen yasaklanmıştır. Şarap üretmek, satmak ve içmek haram olarak kabul edilmiştir. Farklı inançlara sahip olanlara, şarap konusunda kendi dinlerindeki uygulamalar esas alınarak bir serbestlik uygulanmıştır. Đslam devletleri şarap üreten ve satanlardan vergi almış ve bu noktada bir kazanç sağlamıştır.

Şarap kavramının edebiyatımıza yansımasını yukarıdaki hikâyelerin bir kaçı üzerinden takip edebilmekteyiz. Çalışmamıza konu olan Klasik Türk edebiyatı eserlerinde; Cem-Cemşîd, Hz.Adem, Đslam dininin yasakları, diğer dinlerin serbestlikleri, Hıristiyan ve Yahudilerin şaraba yaklaşımları başlıca yansımalar olarak dikkatleri çekmektedir. Bu zengin kaynaklar şairlerimiz tarafından değerlendirilerek edebiyatımızda çok zengin hayaller ve mazmunlar oluşturulmuş, klasik edebiyatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.

24

Mehmet Arslan, Aynî Sâkînâme, Kitapevi Yay. Đstanbul 2003, s. 225-227.

25 Rıdvan Canım, Türk Edebiyatında Sâkînâmeler ve Đşretnâme, Akçağ Yay. Ankara 1998.