• Sonuç bulunamadı

Savunma Hakkının Sözlü/ Yazılı Olması Açısından Şekli

2. İSLAM CEZA HUKUKUNDA SAVUNMA HAKKININ MEVCUDİYETİ VE

1.4. Usul Hukukuna Göre Savunma Hakkının Kullanımına İlişkin Esaslar

1.4.3. Savunma Hakkının Sözlü/ Yazılı Olması Açısından Şekli

Yukarıda ele alınan tüm ihtimallerde yapılan savunma, muhakeme esnasında, hâkim huzurunda sözlü yahut yazılı ya da kişinin dilsiz olması halinde işaret dili ile yapılabilir. Savunmanın yapılması ile ilgili bir şekli şart mevcut değildir. Hakkın zayi olmayacak şekilde kullanılması önemlidir, şekli önemli değildir.

Esasen Hz. Peygamber, muhakeme işlerini yürüttüğü ilk zamanlarda, hâkimlik vazifesini yaparken, genel olarak şikâyetçiler sözlü olarak kendisine başvuruyor ve

239 Ayrıntılı bilgi için bkz. Uzunpostalcı, a.g.m., s. 84 vd.

240 eş-Şîrâzî, Ebû İshâk Cemaleddîn İbrâhîm b. Ali b. Yûsuf, el-Mühezzeb fî Fıkhi'l-İmâm eş-Şâfiî, Dâru’l-Fikr, Beyrut ty, II, s. 267.

241 Hayreddin Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku, İrfan Yayyınevi,3 c., İstanbul 1974, I, s. 190. 242 eş-Şîrâzî, a.g.e., II, 268; Ali Şafak, Mezheplerarası Mukâyeseli İslâm Hukuku, Atatürk Üniversitesi Basımevi, Erzurum 1977, s. 142.

davalı huzurunda ise hemen o esnada, huzurunda değil ise davalıyı çağırtarak, davalıya bu iddiayı sözlü olarak soruyor ve davalının savunmasını yine sözlü olarak dinliyor idi.243 Bu uygulamada, savunma ve iddianın sözlü olabileceği görülmektedir.

Savunma ve iddia yalnızca sözlü değil, yazılı da olabilir. Savunma makamının yapacağı yemin usulüne ilişkin olarak, şayet kişi sağır ve dilsizse ve okumayı biliyorsa ona yemin metni yazılı olarak verilir ve o da yemini elle yazabilir.244 Yemin

delilinin kullanılması savunma hakkı kapsamında olduğundan, yazılı savunmanında usulen kabul edildiği görülmektedir.

Şayet kişi sağır dilsiz ve okuma yazma bilmiyorsa, sadece sorulan sorulara başı ile işaret ederek de savunma hakkını kullanıp kendini ifade edebilir, teklif edildiğinde yine işaret diliyle yemin edebilir.245

İslam hukukunda dilekçe hakkının kabul edilmiş olması246 yazılı savunmayı mümkün

kılar. Dilekçe hakkı, kişilerin kendileri ya da kamu ile ilgili meselelerde istek ve şikâyetlerini yetkili mercilere bildirebilmesi hakkıdır ki, bu zaten Müslümanlara tanınan bir haktan çok görevdir.247 Öyleyse bu talep ve şikâyetleri devlet

idarecilerine bildirmek üzere Müslümanların yazılı olarak devlete başvurmalarında hiçbir sakınca olamaz, zira önemli olan talep ve şikâyetlerin yetkililere ulaştırılabilmesidir. Savunma dilekçesi de nihayetinde bir talep dilekçesidir.

Mahkemede sağır ve dilsiz ancak okuma yazması bulunan kişiye yazılı savunma yaptırılmasının uygun görülmesinin haricinde, günümüzde sağır ve dilsiz olmayan kişilerin de yazılı savunma yapması ihtiyacı doğmuştur. Zira günümüz şartlarında, insan nüfusu çoğalmış, suç teşkil eden eylemlerin işlenme oranı artmıştır. Dolayısıyla bugün hemen hemen bütün hukuk sistemlerinde mahkemeler iş yoğunluğu ile mücadele etmekte, hızlı ve adaletli hüküm vermek konusunda zorlanmaktadırlar. Bu doğrultuda kişilerin ceza mahkemelerinde yapacakları

243 Davacının sözlü şikâyeti üzerine, davalının, kendisine haber gönderilerek huzura çağrılması ve sözlü olarak ona iddianın sorulmasına örnek teşkil eden bir hadiseyi nakleden Hadis-i şerif için bkz. Ebû Dâvud, Cihad: 93; İbn Mâce, Ticarât: 67.

244 Bayındır, a.g.e, s. 240. 245 Mecelle, md. 1752. 246 Armağan, a.g.e, s. 220.

savunmaları sözlü olarak anlatmaları hem zaman kaybına, mahkemenin yavaşlamasına neden olabilir hem de ayrıntılı bir savunma yapamamaya neden olabilir. Ayrıca günümüz teknolojisi adlî teşkilatın çalışma şekillerine de yansıdığından, kişilerin yapacağı savunmaların ve iddiaların yalnız duruşma esnasında kâtip tarafından yazılmasının yanında, yazılı birer örneğinin adlî teşkilata sunulması da savunmanın kaybolmaması, kişilere ayrıntılı şekilde kendini ifade edebilme imkânı tanıması açısından önemlidir. Bazı ceza davalarında sanık sayısının yüzlerce olması bugün için şaşılacak bir durum değildir, bu kişilerin hepsinin bütün ayrıntılarıyla savunmalarının ilk duruşmada sözlü olarak dinlenilmesi ise imkânsızdır. Öyleyse bugün savunmanın muhakkak yazılı bir örneğinin bazen fiziken, bazen interaktif olarak adlî teşkilata sunulması ihtiyacı hâsıl olmuştur.

Bugün gelinen teknolojik noktada, adliye binaları teknolojik aletlerle donatılmıştır. Mahkeme salonunda mevcut bulunan kameralar ile hali hazırda bulunan savunma ve iddia makamlarının beyanları sesli ve görüntülü kayıt altına alınmaktadır. Mahkeme salonlarında bulunan büyük ekranları sayesinde, örneğin başka bir suçtan hüküm giydiği için başka bir ildeki cezaevinde bulunan ve yetkili mahkemeye getirilmesi maddî açıdan zorluk ve tehlike oluşturan kişinin, canlı bağlantısı duruşma esnasında salona verilerek, sanığın savunması dinlenilip aynı anda sesli- görüntülü kayıt altına alınmaktadır. Bu kayıtlar, hâkimin vefatı, değişmesi, davanın temyiz edilmesi gibi durumlarda savunmanın tekrar dinlenilmesi imkânını tanır. Kişinin aynı savunmayı tekrar tekrar yapması beklenilmediğinden, muhakeme hızlanır. Ayrıca duruşma salonuna gelemeyecek olan kişinin savunma hakkını kullanmaktan mahrum kalmasının önüne geçer. Söz konusu teknolojik gelişmeler ile kişinin savunmasının yazılı kayıt altına alınması devri yavaş yavaş kapanmakta, sesli ve görüntülü kayıt altına alınması devrine geçilmektedir. Bu ihtiyaç doğrultusunda, İslam adlî teşkilatında bugün gerek yazılı evrak üzerinden savunmanın yapılması, gerek teknolojik alt yapıların kurulması ve savunma şeklinde teknolojiden yararlanılması mümkündür. Çünkü bu teknolojik altyapı ve gelişmeler, muhakemeyi hızlandıran, muhakeme unsurlarını objektif olarak kayda alan, bu anlamda mahkemeyi üst mercilerce denetlenebilir kılan, mahkemenin objektifliğini sağlayan, aynı zamanda mahkemenin tarafsız ve alenî olmasına hizmet eden gelişmelerdir. Dolayısıyla bu gelişmeler, İslam ceza hukukunun mahkeme ve hâkimde sağlamak istediği

objektiflik, alenîlik, hızlılık gibi temel ilkeleri ile uyuşmaktadır. Netice itibariyle savunma, bugün fizikî evrak olarak ya da elektronik ortamda yazılı olabilir, sesli- görüntülü sistemler aracılığıyla yapılabilir.248 Burada dikkat edilmesi gereken husus,

savunmanın şekli, kişinin savunma hakkını kendini ifade edebileceği ölçüde rahat hissetmesine engel olmamalıdır. Bazı son dönem araştırmalarında kayıt cihazları ile yapılacak savunmalarda savunanın kendini rahat ifade edemeyeceği, bu yönüyle teknolojik aletlerin savunma hakkının kapsamına zarar verdiği görüşü tartışılmaktadır.249 Bu görüşe göre, kişi kendini kamera vasıtası ile savunurken,

duruşmaya bizzat katılmasındaki kadar etkili bir savunma yapamamaktadır. Nihayetinde bir takım kolaylıklar sağlayan bu teknolojik gelişmeler aracılığı ile savunma yapmanın, internet bağlantısının kopması, sesin yankılanması gibi aksilikler yaşanması ya da savunanın kamera karşısında kendini rahat hissedememesi gibi bir takım olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Öyleyse, savunanın savunma hakkı hürriyetine maddî manevî kısıtlama getirmediği müddetçe ve savunan rızası ve talebi doğrultusunda, mahkeme düzenine uyarak arzu ettiği şekillerde savunma hakkını kullanabilmelidir. İslam hukukunun bu konudaki şekli şart belirlememiş, herhangi bir şekli zorunluluk getirmemiş olmasından bu anlaşılmalıdır. Bu anlamda, İslam hukukunun genel kaideleri göz önüne alındığında, davalının hem dönemin şartlarına ve gereklerine uygun olan, hem de hakkın özüne sınır, manevî ya da maddî zorluk getirmeyecek olan her şekilde söz hürriyetini kullanabilmesi mümkün kılınmalıdır.