• Sonuç bulunamadı

Bir takım şahsî sebepler nedeniyle cezalandırılamayacağını ya da

2. İSLAM CEZA HUKUKUNDA SAVUNMA HAKKININ MEVCUDİYETİ VE

1.4. Usul Hukukuna Göre Savunma Hakkının Kullanımına İlişkin Esaslar

1.4.2. Savunma Hakkının Kullanım Şekilleri

1.4.2.8 Bir takım şahsî sebepler nedeniyle cezalandırılamayacağını ya da

Davalı, suç teşkil eden iddia konusu fiilleri işlediğini kabul eder, ancak bir takım nedenlerle cezalandırılmaması gerektiğini ya da öngörülen cezadan daha az cezayı hak ettiğini öne sürer. Kişi, muhakeme esnasında bazı şahsî hallerini ileri sürerek, işlediği suçun kanunî karşılığı olan cezadan daha azına mahkûm edilmeyi talep

200 Bkz. Bakara, 2/286; İbn Mâce, Talak, 16.

201 Hatayla adam öldürme konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Şeyh Nizam vdğr. a.g.e, XII, s. 460-462; Yıldırım, a.g.e, IV, s. 248; el- Mavsılî, a.g.e, IV, s. 248-249.

202 Doktorun ceza sorumluluğunun olmaması için ihmalinin olmaması gerekir. Doktorun kastı suç işlemek değil mesleğini işlemek olduğundan, kasıt yokluğu suçun maddî unsurunu ortadan kaldırır, ancak tıbbi müdahale kusurlu bir şekilde yapılmışsa doktorun taksire dayanan ceza ve tazmin sorumluluğu olabilir. Bkz. Sulhi Dönmezer- Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Beta Basım Yayın, İstanbul 1999, II, s. 46. İslam hukukçuları doktorun tedavisi sonucu oluşan zarardan sorumluluğunun kalkmasının sebeplerinde farklı görüştedirler. Örneğin Ebu Hanife’ye göre sorumluluk iki nedenle ortadan kalkar, birincisi tababet içtimai bir zarurettir. Elde olmayan sebeplerden dolayı meydana gelecek zarardan doktor sorumlu tutulursa doktorlar tedavi ilminden çekinir, mesleklerinin gereğini yapamaz ve toplumun zararına bir durum ortaya çıkar. Diğer sorumluluğu kaldıran sebep ise, hastanın veya kanuni temsilcisinin iznidir demiştir. Bkz. el-Kâsâni, a.g.e, VII, s. 305.

edebilir. Zira hak ettiğinden daha fazla cezayı almamak için de savunma yapılır ve daha az cezaya hükmedilmesini talep etmekte savunma hakkı kapsamındadır.

Bu durumda yapılan savunmada, meşru müdafaa ya da haksız fiil, ya da cebir ve tehdit altında iken suç işlemesi halinin öne sürülmesinden farklı olarak, yeni bir iddia ortaya koyulmamaktadır. Davalı, meşru müdafaada kendisini bir şeye karşı savunduğu iddiasını, haksız tahrikte bir tahrik durumunun olduğu iddiasını veya cebir tehdit korku altında iken birisinin onu cebir tehdit korku altında bıraktığı iddiasını öne sürmektedir. Burada ise öne sürülen sebepler, tamamen davalı kişinin şahsından kaynaklanan bir takım durumlardan ibarettir.

Sözü edilen şahsî nedenler dolayısıyla cezada indirim talep edilebilecek durumlara ilk olarak zayıflık hali örnek gösterilebilir. İslam ceza hukukunda fiziksel zayıflık cezada indirim sebebi sayılmıştır. Esasen hadlerin hâkim tarafından azaltılıp değiştirilmesi yetkisi yoktur. Fakat zayıflık hali bu durumun istisnasıdır. İslam tarihinde hadlerin yerine getirilmesinde suçlunun fiziksel takati dikkate alınmıştır. Uygulanacak olan had ölüm cezası değilse fakat suçlunun fiziksel durumu nedeniyle, ceza uygulanırken ölmesine sebep olacaksa, bu had ya ertelenir ya da hafifletilir. Şayet bu suçlunun fiziksel zayıflığı geçici, iyileşebilir bir hastalıktan kaynaklanıyor ise, örneğin yaralı ise, cezası ertelenebilir,203 ya da cezasında kullanılacak araç hafifletilebilir, had cezasının sayısı da düşürülebilir. Çünkü İslam ceza hukukunda cezadan maksat, suçluyu ıslah etmektir. Ceza suçlunun ahlakını güzelleştirmek, onu uslandırmak, bir daha suç işlemeyecek şekilde ıslah etmek için uygulanır. Şayet bir kimse ceza sonucu ölecek durumda zayıf ise, bu cezanın asıl amacının dışında olacağından, bu durumun önüne geçmek ve suç ile cezanın dengesini sağlamak için cezada hafifletilme yoluna gidilir.

Bir hadisede zayıf ve hasta bir adamın zina ettiği Resulullah’a (s.a.v) anlatılır. Resulullah (s.a.v): “Ona gereken haddi uygulayın." buyurur. Derler ki: “Ey Allah’ın Resulü o adam sizin zannettiğinizden çok daha zayıftır. Eğer biz ona yüz sopa vuracak olursak kendisini öldürmüş, oluruz." Resulullah (s.a.v) bunun üzerine "Yüz

salkım hurma sapı bulun ve onunla bir kere vurun buyurur." ve aynen böyle yaparlar.204

Hamilelik de zayıflık hali gibidir. Zinadan hamile olduğu haber verilen kadına Hz. Peygamber ‘Sen misin o?’ der. Kadın suçunu ikrar edince, Hz Peygamber, recme hükmetmiş ancak, kadının çocuğu doğurmasına kadar cezasını ertelemiştir. Bu hükmü doğrultusunda, hamile kadının recm cezası, çocuğu doğurmasına ve çocuğu sütten kesinceye kadar ertelenir. Hz. Ömer de benzer şekilde zina eden kadını recm cezasına çaptırmışken, Muaz b. Cebel halifeye, kadının hamile olduğunu söyleyerek, ‘Kadına ceza vermeye yetkin var ama karnındaki yavruya ceza vermeye salahiyetin yok.’ deyince, Hz Ömer recm cezasını uygulamamıştır.205 İşte burada suçlu kadının

özel-şahsî bir durumunun ileri sürülerek cezanın indirilmesi, ya da cezanın ertelenmesi talep ediliyor ve böylece savunma hakkının kullanıldığı görülüyor. Fiziksel zayıflığa benzeyen bir başka zayıflık hali de köleliktir. Kölenin suç işlemesi halinde çekeceği cezada zaten hür bir insana göre daha çok yorgun olan bedeni ve maddî güçsüzlüğü vardır, sosyal güçten yoksun olması ve yaşam şartlarının hürler kadar iyi olamayacağı ihtimalleri de düşünüldüğünde, kölelikte bir zayıflık nedeni olarak görülmüştür. Ayrıca hür birisin işlediği suçun duyulması ile toplumda suçun yaygınlaşması, suça özendirme gibi suçun niteliğini artıran hususlar, kölenin işlediği cürümde bulunmaz. Bu bakımdan bazı durumlarda işlediği suçun hürlere göre daha az ceza alması öngörülmüştür. Örneğin; Nisâ suresinde buyrulduğu üzere; kölelerin zina etmeleri halinde cezaları hür kadınların hadlerinin yarısıdır.206 Zina haddine

çarptırılan kadın, kendisinin köle olduğunu söyleyerek kendini savunsa, hâkim bu ayet gereğince cezasını yarıya indirecektir. Burada da zina suçunun niteliği değişmiyor, zina suçu hatayla ya da cebir tehdit altında işlenmiyor ve fakat suçlunun sahip olduğu bir özellikten dolayı had cezası hafifletiliyor, zira kanun bunu emrediyor.

204 İbn Mâce, Hudud, 18. 205 Ebu Zehra, a.g.e, II, s. 120. 206 Bkz. Nisâ 4/25.

Akrabalık da, cezayı ortadan kaldıran ya da cezada indirime gidilmesine sebep olan şahsî sebeplerden bir tanesidir. Furûun, usûlüne karşı kısas hakkı olmaz207 Şu halde,

kişinin suçunun niteliği değişmez ancak maktul ile olan akrabalığı gibi şahsî bir konumu nedeniyle kısasla cezalandırılmaması öngörülmüştür.208

Had cezalarında durum böyle iken, ta’zir cezalarında kişilerin fiziksel, ekonomik, sosyal durumlarının cezanın verilmesinde göz önüne alınması pek tabii daha mümkün ve kolaydır. Zira ta’zir cezaları, kişinin durumuna ve işlediği suça göre hâkimin takdir yetkisini kullanarak azaltabileceği cezalar olduğundan, ekonomik, sosyal, fiziksel vb. sebepler var ise bu sebeplerin izah edilmesi, öngörülen cezanın azaltılması yönünde dinlenilebilir ve kabulü mümkün bir savunma olacaktır.

Savunmaya konu edilen bu şahsî durumlar, suçun niteliğini değil, cezalandırmayı ve infazı etkileyen sebeplerdir. Mesela, kişinin bir suçu kasten işlemediğini öne sürmesindeki kasıt yokluğu hususu suçun niteliğini etkiler, örneğin suç kasten adam öldürmeden çıkar ve hatayla adam öldürme olur. Ancak zayıflık hali, kişinin suçunun niteliğini değil, cezalandırılması hususunu etkilemektedir. Burada savunmaya konu edilen şahsî hallerin, diğer savunma şekillerinden farkı budur. Sonuç olarak, her ne kadar işlenen suç sabit görülse de, kişi bu suçu bir başkasının zoru ile işlememiş aksine kendi kasti hareketi ile işlemiş olsa bile, bazı haller vardır ki, bu kişinin alması gereken ceza, uygulanması öngörülen cezadan daha azıdır. Bu minvalde yapılan savunmalar, savunmanın çokça görülen örneklerinden olup, sonuçta cezanın kaldırılmasını ya da indirilmesini sağlar.

Bu başlık altında ele alınan şahsî sebepler suçun niteliğini değiştirmediği gibi, kişinin ceza ehliyetini de etkilemez. İslam hukukunda kişinin cezasının kaldırılmasına ya da daha az cezalandırılmasına sebep olan bazı şahsî durumlar da vardır ki, bunlar kişinin ceza ehliyetini kaldırır ya da azaltır. Bu şahsî hallerin fıkıhtaki adı ehliyet arızalarıdır. Ceza ehliyetine etki eden ehliyet arızası niteliğindeki şahsî haller ayrı bir başlık altında incelenmiştir.

207 “Baba oğlu dolayısıyla kısas olunmaz." Tirmizî, Diyat, 9; Ayrıntılı bilgi için bkz. Yıldırım, a.g.e, IV, s. 252; el- Mevsılî, a.g.e, IV, s. 245-246.

208 Akrabalık bazen cezaları düşürücü etki yapabildiği gibi, bazı suçlarda da cezayı artırıcı etki yapar. Hangi hallerde ceza düşürücü hangi suçlarda ceza artırıcı olduğu hususunda ayrıntılı bilgi için bkz. Ömer Osman Faruk Aktaş, “İslâm Ceza Hukuku Hükümlerinin Uygulanmasında Akrabalığın Rolü”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2010.

1.4.2.9 Ceza Ehliyetini etkileyen bir ehliyet arızasının mevcut olduğunu ileri